Sosyal Medya

Taha Kılınç: Bir Nobel Tiyatrosu İzlediniz Sayın Seyirciler

İsveç Kraliyet Akademisi Nobel Komitesi’nin, bu yılki Nobel Edebiyat Ödülü’nü Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verme kararı, haklı olarak dünyanın dört bir yanında tepkiyle karşılandı.



Bosna Savaşı (1992-1995) sırasında açıkça Sırplardan yana tavır alan, Sırpların BoÅŸnakları öldürmediÄŸini ve Sırplara iftira atıldığını savunan, Srebrenitsa Soykırımı’nı inkâr eden, tüm bunların üzerine de Lahey’de yargılanırken 11 Mart 2006’da ölen Sırp savaÅŸ suçlusu Slobodan Miloseviç’in cenaze törenine katılarak bir veda konuÅŸması yapan Handke, Müslüman düÅŸmanlığını ve ırkçılığını hiç gizlemeyen bir isim. Alman bir baba ile Slovenyalı bir annenin oÄŸlu olarak dünyaya gelen 77 yaşındaki Handke’nin, çok uzun senelerden bu yana Yugoslavya ile ilgilendiÄŸi biliniyor. “KeÅŸke bir Sırp papaz olup Kosova’ya karşı savaÅŸsaydım” diyecek kadar Sırplara sempati besleyen Handke, 1990’larda söylediÄŸi “Nazilerin yönetimi altında Yahudiler ne yaÅŸadıysa, aynısını ÅŸimdi de Sırplar yaşıyor” sözüyle de akıllarda kalmıştı. Nobel Komitesi’nin, Handke’yi seçerken sonrasında karşılaÅŸacağı tepkileri hesaplamamış olması imkânsız. Dolayısıyla bu, kasıtlı ve ısrarlı bir tercihten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.
 
Dünyanın en prestijli ödülleri” olarak lanse edilen Nobel’in tarihi, kendilerine ödül verilen bazı isimler düÅŸünüldüÄŸünde, skandallarla dolu. 2005 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Ä°ngiliz yazar Harold Pinter (1930-2008) de, tıpkı Peter Handke gibi Sırp savaÅŸ suçlularına göÄŸsünü siper eden bir kiÅŸilikti. Slobodan Miloseviç ve diÄŸerleri Lahey’de yargılanacakları zaman, “Yugoslav kahramanlar hemen serbest bırakılsın!” sloganıyla açılan imza kampanyasında, Harold Pinter de yer almıştı. Pinter, Sırp lider ve komutanların “NATO saldırganlığına direndikleri için” suçlandıklarını savunuyordu. Öldürülen, ırzına geçilen, sakat bırakılan, yurdundan sürülüp kovulan on binlerce Müslüman, Pinter’in umurunda deÄŸildi. Hatta o, Bosna Savaşı’ndaki tüm bu acı hadiselerin “Amerika’nın oyunu” olduÄŸunu düÅŸünüyordu. YaÅŸananlar için Sırpları suçlamak, ABD’nin ekmeÄŸine yaÄŸ sürmek ve emperyalizmin oyununa gelmekti. Pinter açıkça, “Bizi Miloseviç ve diÄŸerlerinin suçlu olduÄŸuna inandırdılar. Ölü sayısından söz ediyorlar, bu ispatlanmadı bile!” diyordu. Oysa ispatlanmıştı.
 
(Harold Pinter’in Bosna Savaşı’ndaki Sırp yanlısı tutumu, bugün Suriye’de yaÅŸananlara Ä°ran penceresinden bakanlarla bire bir aynı olması açısından dikkat çekici. Gözümüzün önünde gerçekleÅŸen katliamlara bile “Batı medyasının oyunu hepsi!” diyenler var, tıpkı Pinter gibi.)
 
Biraz daha eskilere gidersek, daha büyük skandallarla karşılaÅŸmak da mümkün:
 
1978 Nobel Barış Ödülü’nü, Ä°srail BaÅŸbakanı Menahem Begin ve Mısır CumhurbaÅŸkanı Enver Sedat birlikte almıştı. Gerekçe, ertesi yıl Camp David AnlaÅŸması adıyla resmîleÅŸecek olan Ä°srail-Mısır barışının saÄŸlanmasındaki emekleri ve rolleriydi. “OrtadoÄŸu’ya kalıcı barışın getirilmesi noktasında büyük bir özveride bulundukları için”, Nobel’le ödüllendirilmelerine karar verilmiÅŸti.
 
 
Gençlik yıllarından itibaren en radikal Siyonist hareketlerin içinde yer alan Menahem Begin, özellikle Ä°srail’in kuruluÅŸ sürecinde imza attığı birbirinden korkunç ve kanlı katliamlarla ünlenmiÅŸ bir isimdi. Araplara ve Müslümanlara nefretini hiçbir zaman saklamayan Begin, 9 Nisan 1948 gecesi gerçekleÅŸtirilen Deyr Yâsîn Katliamı baÅŸta olmak üzere, sayısız suçu bizzat planlamış ve uygulamasında yer almıştı. Begin öylesine pervasız bir insandı ki, diÄŸer Siyonist liderler bile kendisiyle aynı kareye girmemeye özen gösteriyor, eylemlerini yüksek sesle kınıyordu. ÖrneÄŸin, Ä°srail’in ilk baÅŸbakanı ve kurucu lideri David Ben Gurion, Begin’le kanlı-bıçaklıydı. Ölen Araplara acıdığından deÄŸil elbette, Begin “dünyaya izah edilemeyecek kadar” azgın olduÄŸundan.
 
Aynı Menahem Begin, 1977’de Ä°srail tarihinin rekorunu kırarak, yüzde 33,4’lük oy oranıyla baÅŸbakan olmuÅŸ, ardından “barış” postuna bürünerek Mısır’ı yanına çekmeyi baÅŸarmıştı. Mısır’ın Ä°srail’le barış anlaÅŸması imzalaması ise, Ä°srail ve Siyonizm açısından açık bir zaferden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Nitekim 1980’de Kudüs, yine Begin tarafından “ebedî baÅŸkent” ilân edilmiÅŸ, sonrasında da Lübnan iÅŸgali baÅŸlamıştı. Tüm bu saldırganlık süreçlerinde, Ä°srail, kendisine güneyden saldırabilecek bir Mısır’ı kontrol altına almış olmanın rahatlığıyla hareket etmiÅŸti.
 
Velhasıl, Nobel bir tiyatrodan ibarettir. Türkiye, Arnavutluk ve Kosova’nın ödül törenini boykot kararı oldukça yerinde ve gerekli bir adımdır. Hatta bu adım, kalıcı hale de getirilebilir. Kaybedilen bir ÅŸey olmaz.
 
 
Kaynak: YeniÅŸafak Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.