Sosyal Medya

Irkçılık her anlamda tahammülsüzdür

İlginçtir ki yeryüzünün doğu tarafından batı tarafına doğru yol alındıkça insanlar arasında ırkçılık oranı artış gösterir. Elbette doğuda daha az, batıda daha çok şeklinde bir saptama yapılamaz. Ancak insanlık batı cihetinden gelen için saygılı ve hoşgörülü tavır takınabilirken; doğudan gelen için hiç de müsamahakâr davranmaz. Batıdan gelen misafir, doğudan gelen yük gibidir.



Irkçılık, sadece kan bağının, soyun, nesebin diÄŸer ırklara göre ayrıcalığına, üstünlüÄŸüne inanıp kendi kanından olmayanı hor ve hakir görmek olmasa gerektir. Kendini üstün gören her anlayış ırkçılık olarak nitelenebileceÄŸi gibi erdeme dair kazanımlar dışında insanın doÄŸuÅŸtan getirdiÄŸi varoluÅŸ özellikleri ve kendi iradesiyle sahip olmadığı her bir özelliÄŸi dolayısıyla kendisini bir diÄŸerinden ayırabilmesi anlaşılır anlamıyla faÅŸistliktir. FaÅŸizm bir yerde mayasını ırktan, kandan, etnik kimlikten, aşırı saÄŸdan alarak insanı gruplara ayıran, kategorize eden, benimseyen ve dışlayan her bir ayrımcılığa sirayet eder.
 
Hiçbir ırkın kanı kutsanmamışken faÅŸist düÅŸüncede bir öncelik ve sonralık ruhu söz konusudur. Herhangi bir milletin istikbalinin evladı, muhtaç olduÄŸu kudreti kullanmaya kalktığında bile asil kanına baÅŸka kanlar karıştığını fark edip usulca yerine oturacaktır. Zira mevzubahis kudret hiçbir surette kanla alakalı bir hususiyet olmamıştır. Meselenin yaÅŸanan coÄŸrafyayla bir alakası kurulabilir belki. DoÄŸduÄŸu, büyüdüÄŸü, yerleÅŸtiÄŸi topraklara fetiÅŸçe baÄŸlanan insanoÄŸlu, aynı toprak parçasından baÅŸka insanların da istifade edebilmesine olanak saÄŸlayacak hoÅŸgörüden yoksundur. O hoÅŸgörüsüzlük de ne hikmetse aşırı geliÅŸmiÅŸ yön duygusuyla ÅŸekillenir. 
 
Ä°lginçtir ki yeryüzünün doÄŸu tarafından batı tarafına doÄŸru yol alındıkça insanlar arasında ırkçılık oranı artış gösterir. Elbette doÄŸuda daha az, batıda daha çok ÅŸeklinde bir saptama yapılamaz. Ancak insanlık batı cihetinden gelen için saygılı ve hoÅŸgörülü tavır takınabilirken; doÄŸudan gelen için hiç de müsamahakâr davranmaz. Batıdan gelen misafir, doÄŸudan gelen yük gibidir. Batıdan gelen gelir getiren, kazanım saÄŸlanan, medeni ve nezih turist; doÄŸudan gelen mülteci, emek ve ekmek düÅŸmanı, otlakçıdır! Bu durum bir ülkeye, millete, topluma has deÄŸildir; yeryüzünün hangi cihetinde olunursa olunsun batıdan doÄŸuya, kuzeyden güneye gidildikçe doÄŸrudan müÅŸahede edilebilecek gerçekliktir. Hipotezin zıt yönünde batıdan doÄŸuya doÄŸru gidildiÄŸinde ise belki mevcut konuma göre batı cihetinden gelindiÄŸi için insanlık oranının, hoÅŸgörü ve tahammülün de arttığı görülür.
 
Türkiye toplumundan örnek verilirse, bir Ä°ngiliz insanının karşılaÅŸtığı muamele ile bir Arap insanının karşılaÅŸtığı muamelenin aynı olmadığı fark edilecektir. Tek gerekçe biri batıdan, biri doÄŸudan gelmiÅŸtir. Yunanistan Türkiye’den geçeni, Almanya Yunanistan’dan göçeni yadırgar. Ä°ran’da Afgan mülteciler ucuz iÅŸgücü olarak kullanılıp hor görülürken Türkiye’den giden biri pekâlâ saygındır. Keza bir Ä°spanyol, Paris’te turist muamelesi görebilirken; bir Fransız, Barselona’da neredeyse göçmen muamelesiyle karşılaÅŸabilir. Yeryüzünün güneyinden kuzeyine de aynı durum söz konusudur; Mali’den Cezayir’e, BangladeÅŸ’ten Nepal’e bu görünüm deÄŸiÅŸmez.
 
Hâl böyleyken iÅŸ bu insicam etnik kökene, ırksal saplantılara yahut egemenlerin çizdiÄŸi kıytırık sınırlara da indirgenemez. BaÄŸnaz, yıkıcı, absürt bir yön duygusuna müstenit ötekileÅŸtirme, dışlama, ayrıştırıcılık söz konusudur. Aynı horgörü pekâlâ aynı toplumun doÄŸu ve batı tarafında da gözlemlenebilir. Öyle ki içinde yaÅŸadığımız toplumda memleketi sorulan bir insanın verdiÄŸi yanıt karşısında gösterilen tepkiler ırkçılık mesabesini faÅŸ edicidir. DoÄŸulu olmak derttir, lakin varoluÅŸunu soydaÅŸlıkla anlamlandırabilen insan daha doÄŸudan, ta Asya kıtasının ortasından yahut kanıksanmış ismiyle Orta Asya’dan göçmüÅŸ olmakla övünür. DoÄŸudan geleni yadırgamak hususunda kendisinde hak görmesi daha önce gelmiÅŸ oluÅŸuna dayanır. GelmiÅŸ ve yer kapmıştır. GelmiÅŸ ve burası bana kadar, bana ancak yeter demek istemektedir.
 
Ä°nsanın birbirine karşı üstünlüÄŸü bahsinde olduÄŸu gibi insani geliÅŸmiÅŸlik ve bir coÄŸrafyaya baÄŸlılık noktasında da ölçüt samimiyet (takva) olarak belirlenmiÅŸse bunun puanlamasını, ödül ve cezasını da yaratıcı takdir eder. Bu baÄŸlamda nerede doÄŸmuÅŸ ve yaşıyorsa, insan olanın dikkate alması gereken bir baÅŸkasına göre bulunduÄŸu konum deÄŸil, salt kendisinin içsel ve dışsal yolculuÄŸudur. Batıya doÄŸru yol almaktan bir an olsun caymayan insanlık içinde ne bir baÅŸkasına karşı yargı yetkesi, ne de insani varoluÅŸ itibariyle kıyas hakkı bulunur. Varlığını dahi bir var edene borçlu olan insanın kendisine bahÅŸedilen nimetler noktasında yaÅŸayacağı coÄŸrafya, toprak, mülkiyet hırsı, ırksal teamül ve sair saplantılara tutulması düpedüz hadsizliktir. Heyhat, kendini bilmek bir yana güya inançla birbirine baÄŸlananlar dahi kesif ırkçılığın dibini sıyırır.
 
 
 
Müellif: Ä°shak Koç / Milli Gazete

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.