İhsan Fazlıoğlu: "Üç Boyutlu Bilginin Mücessem Temsili: Osmanlı İlim Geleneği"
Follow @dusuncemektebi2
İSAR'ın bahar dönemi, İhsan Fazlıoğlu'nun 20 Şubat tarihinde verdiği "Üç Boyutlu Bilginin Mücessem Temsili: Osmanlı İlim Geleneği" başlıklı açılış dersi ile başladı. İlginin bir hayli yüksek olduğu programda Fazlıoğlu, genelde İslam özelde Osmanlı düşünce tarihini anlamlandırma sürecine dair görüşlerini etkileyici bir üslupla bizlerle paylaştı.
FazlıoÄŸlu öncelikle, felsefe-bilim tarihi alanında iki tür yaklaşımın çok problemli olduÄŸunu ve bunların bilhassa Ä°slam ilim geleneÄŸi söz konusu olduÄŸunda kritik sorunlara yol açabileceÄŸini ifade etti. Bunlardan ilki, mevcut bilimsel buluÅŸ ya da geliÅŸmeleri "daha önce bunu biz bulmuÅŸtuk" ÅŸeklinde deÄŸerlendiren, "öncelik" arayışına dayalı bakış açısıdır. Bir diÄŸeri ise, mevcut bilimsel birikim içinde temsil gücü yüksek "kahramanlar yaratma" ÅŸeklinde özetlenebilecek anlayıştır. Bu iki perspektife dikkat edilmesi gerektiÄŸini vurgulayan FazlıoÄŸlu, iyi bir ilim geleneÄŸinin oluÅŸmasının "hesabı verilmiÅŸ bir dünya görüÅŸü" ortaya konması ile mümkün olabileceÄŸini söyledi. Bu açıdan Türkiye'de farklı gözüken grupların aslında dünya görüÅŸleri açısından birbirlerinden farkı olmadığını belirtti. Halbuki FazlıoÄŸlu'na göre Ä°slam, öncelikle bir dünya görüÅŸüdür ve bu hususiyetin tezahürünün ayrı bir önemi vardır. Yani varlığı, doÄŸayı ve insanı yorumlama tarzı ve ilkesel duruÅŸ itibariyle Ä°slam kendine has bir özelliÄŸe sahiptir.
FazlıoÄŸlu'na göre özellikle son yüzyılda bilimde yaÅŸanan deÄŸiÅŸimler, insanın elde ettiÄŸi bilgiye dair görüÅŸlerin yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacını ortaya çıkardı. 1924 yılında baÅŸlayan ve II. Dünya Savaşı sonrasında daha da keskinleÅŸen bilim felsefesinde insanın bilgi edinme sürecinde pasif olmadığı vurgulandı. Kuantum teorisinin de etkisi ile "insan-gözlemci" olarak insanın doÄŸadan bilgi edinirken aktif konumda olduÄŸu fikri ön plana çıktı. Buna göre bilimsel bilginin de insandan bağımsız olmadığı yani "gözlem-bağımlı" olduÄŸu vurgulandı. Bu fikir yeni gözükse de FazlıoÄŸlu'na göre, daha önce kelamcılar, hatta Kant bile benzer bir düÅŸünceyi ileri sürmüÅŸtü. Buna göre, kısaca, insan zihni, dünyayı yansıtan bir ayna deÄŸil, bilginin inÅŸasında etkin bir bileÅŸendir.
DoÄŸaya dair bilgi insandan bağımsız deÄŸilken hayata dair bilginin de bağımsız olmadığını vurgulayan FazlıoÄŸlu, "hayatın bilgisini de biz inÅŸa ediyoruz" ÅŸeklinde konuÅŸtu. Fakat hayatı, doÄŸada olduÄŸu gibi gözlemleyip açıklamayız; yorumlarız. FazlıoÄŸlu'na göre hayatın bilgisi "insan-yorumcu"luÄŸa dayanır. ÖrneÄŸin, aÄŸaçla olan epistemik iliÅŸkimiz onu anlamak veya yorumlamak üzerine deÄŸil, açıklamak üzerinedir, zira aÄŸacın varlığında bir katkımız yoktur. Buna karşılık, örnek olarak, Fatih Sultan Mehmet üzerine edindiÄŸimiz bilgi daha çok onu yorumlamaya yöneliktir, zira burada insan faaliyetini anlamlandırma söz konusudur ve varolmasında insan türü olarak katkımız vardır. Özetle insanın doÄŸaya dair bilgisi "gözlem", beÅŸere dair bilgisi "yorum"la iç içedir.
Ä°nsan ve doÄŸaya dair bilgimizin mahiyetine dair bu ufuk açıcı açıklamalarını, FazlıoÄŸlu'nun bilim tarihinin neden ortaya çıktığına dair görüÅŸlerini belirtmesi takip etti. Ona göre bilim tarihi, doÄŸaya yani "açıklama"ya dayanan bilimlerle, insana yani "anlama"ya dayalı bilimler arasındaki gerilimi çözmek için ortaya konuldu. Bir diÄŸer deyiÅŸle tabiat bilimlerinin de manevi (geistig) yönüne vurgu yapıldı. Öte yandan Avrupa bilimine özellikle Avrupa-dışı toplumların yaptığı katkıları ortaya koyma isteÄŸi de bilim tarihinin yayılışında etkili oldu.
Ä°hsan FazlıoÄŸlu konuÅŸmasına, yaptığı bu teorik izahattan sonra, Ä°slam düÅŸüncesi alanında yapılan çalışmalarla ilgili kanaatlerini sunarak devam etti. Müslümanların öz eleÅŸtiri yapmaları gerektiÄŸini vurgulayan FazlıoÄŸlu, sözel anlamda Batıcıları eleÅŸtirmelerine raÄŸmen derinlikli ve mefhum düzeyinde bir hesaplaÅŸmanın yapılamadığını bilhassa zikretti. Peki bunu yapamamamızın sebebi nedir? FazlıoÄŸlu'na göre sorun ne madde ne de malzeme veya kaynak eksikliÄŸidir. Konu temelde insan ve zihniyet problemidir. Bir diÄŸer deyiÅŸle ben-idraki, yani kendimizi nasıl tanımladığımızla alakalı büyük bir meselemiz bulunmaktadır.
Ben-idraki problemini tarihsel perspektifle daha da açan FazlıoÄŸlu, sömürge dönemi sonrası dört farklı ben-idraki tanımlaması ortaya çıktığını söyledi. Bunlardan birincisi, toplumların, kendi tarihî tecrübelerinin içine kapanması ÅŸeklinde ortaya çıktı. Bir diÄŸeri, mevcut ben-idrakine düÅŸmanlık yaparak, red ederek yeni bir kimlik inÅŸa etme yönünde zuhur etti. Üçüncü olarak, güçlüye öykünme ve taklit etme usulüyle yeni bir kimlik inÅŸa edildi. Son olarak, kendi tarihî tecrübesini dikkate alarak geleceÄŸi inÅŸa etmeye çalışan bir kimlik oluÅŸturma çabası gösterildi. FazlıoÄŸlu'na göre sonuncusu içlerinde en saÄŸlıklı olanıdır. Fakat tarihi nasıl okuduÄŸumuz sorusu da kimlik inÅŸasında hayati seviyededir ve iki tür problemli tarih okuma tarzına dikkat etmek gerekir. Birincisi anakronizm, yani geçmiÅŸi bugünün kavram ve anlayışı üzerinden okumaktır. Daha tehlikeli olan ikinci yaklaşım ise, whiggism, yani geçmiÅŸi, sonucu bugünün kavram dünyasını verecek ÅŸekilde dizayn etmektir.
FazlıoÄŸlu, bütün bu anlattıklarına binaen Ä°slam ve Osmanlı düÅŸüncesi ile ilgili fikirlerini izah etti. FazlıoÄŸlu ilk olarak Osmanlı'ya dair bütün soruların Ä°slam'a ait olduÄŸunu ve cevapların da bu minvalde olması gerektiÄŸini belirtti. Bu nedenle ona göre öncelikle Ä°slam medeniyetinin doÄŸru anlaşılması gerekmektedir. FazlıoÄŸlu, Ä°slam medeniyeti ve düÅŸüncesinin mevcut çalışmalarda nasıl tasavvur edildiÄŸini ÅŸu beÅŸ maddede analiz etti: 1) Kadim mirası Batı'ya aktarımcı 2) Bir sonrakinin (yani Batı'nın) kökeni 3) Kendi içinde çatışan ve birbirlerini tekfir eden grup ya da insanların toplamı 4) Ä°slam medeniyetinin eski bir düÅŸünce etkinliÄŸi olduÄŸu ve bugün için bir anlam ifade etmediÄŸi 5) Bu gelenekteki bütün ekollerin tek bir parça olduÄŸu ve bunun özsel bir dizge ile açıklanabileceÄŸi. FazlıoÄŸlu ise Ä°slam felsefe-bilim tarihini, kendine özgü bir dünya görüÅŸünün ilkeleri çerçevesinde yürütülen beÅŸerî bir "açıklama" ve "anlama" etkinliÄŸi ÅŸeklinde tanımladı. Malzemesi varlık, tabiat, hayat, tarih veya insan olabilir. DiÄŸer bir deyiÅŸle, Ä°slam düÅŸünce tarihi varlık, tabiat ve insana dair açıklama ve yorumların toplamıdır.
Ä°hsan FazlıoÄŸlu, üç boyutlu düzlemde Ä°slam düÅŸüncesini deÄŸerlendirdi. Ä°slam'da tevhid anlayışının üç ana tezahürü olduÄŸunu belirten hocamız, bunlardan ilkinin "tevhid-i rububiyet" olduÄŸunu söyledi. Tevhidin bu yönü, hayatta düzeni temsil eder ve fıkıh ilmini oluÅŸturur. Ä°kinci olarak "tevhid-i uluhiyyet" ise evren tasavvurumuzu ÅŸekillendirir ki kelam ilmini oluÅŸturur. Son olarak "tevhid-i vücudiyyet" de metafizik perspektifimizi düzenlemesi itibari ile irfan ilmine tekabül eder. Bu üçlü yapı birbirini tamamlar ve FazlıoÄŸlu'nun dersin isminde yer alan üç boyutlu yapıdan kastı budur. Özellikle Fahreddin Razi'nin öÄŸrencileri tarafından oluÅŸturulan bu sistem, Osmanlı'da resmi ve toplumsallaÅŸmış perspektifi temsil etmektedir. FazlıoÄŸlu, bilhassa 1250 yılı sonrasında bu ekollerin doktriner olarak deÄŸil perspektif olarak deÄŸerlendirildiÄŸini, yani bu perspektiflerin her birinden istifade edildiÄŸini hassaten vurguladı.
FazlıoÄŸlu'na göre Ä°slam'ın getirdiÄŸi en önemli prensiplerden biri ferdiyet, ikincisi de ilahi olan ile beÅŸeri olanın birbirinden ayrılmasıdır. Ona göre, kelamcıların beÅŸerî bilgiyi olasılıklı kabul etmesi, varlığın hakiki fakat bilgisinin insana ait olduÄŸu ve hakikatin ancak tezahürlerinin bilinebileceÄŸine dair görüÅŸleri dikkate alınması gereken hususlardır.
Ä°hsan FazlıoÄŸlu, bugün insanlığın bilgi ile kurduÄŸu iliÅŸkiye de dikkat çekti. Eskiden insanlığın en önemli problemi doÄŸaya karşı korunmaktı. Fakat bugünkü en önemli sorun, insanın kendi ürettiÄŸi bilgiye karşı kendini nasıl koruyacağıdır. Misafirimiz bu açıdan deÄŸerden bağımsız bilginin problem teÅŸkil edeceÄŸini de ifade etti. Çözüm, varlık, bilgi ve deÄŸer'in yeni bir terkibi ile elde elde edilebilir.
KonuÅŸmasının nihayetinde FazlıoÄŸlu, bizlere çok önemli tavsiyeler vermeyi de ihmal etmedi. FazlıoÄŸlu'na göre baÅŸkalarına teklifi olmayan hiçbir toplum yaÅŸayamaz. Teklif sahibinin iddiası ve davası olur. FazlıoÄŸlu'na göre bugün Türkiye'de bilhassa 1980 sonrası yaÅŸanan iki tehlike, teklif ve dava sahibi insanların yetiÅŸmesini zorlaÅŸtırmaktadır: Bunlardan ilki, Ä°slam'ın bir dünya görüÅŸü olmaktan çıkmaya baÅŸlaması, halk seviyesinde mitolojiye, okumuÅŸlar nezdinde ise psikolojiye dönüÅŸmesi; diÄŸeri ise Anadolu ve Balkanlar'da inÅŸa edilen bin yıllık kimliÄŸin erimesi, kiÅŸiler arasındaki asabiyetin gevÅŸemesi ve Müslümanların muhafazakar demokratlık kimliÄŸinin kalıplarına sıkışıp kalması... FazlıoÄŸlu'nun konferans sonrası kendisine yöneltilen soruları cevaplandırması ile de program nihayete erdi.
DeÄŸerlendiren: Hasan Umut
Henüz yorum yapılmamış.