Yalnızlık ve Güven Arasındaki ilişkiye farklı açıdan bakmak
Follow @dusuncemektebi2
Geçtiğimiz cuma, cumartesi günü Üsküdar Üniversitesi’nin hazırladığı “Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu”na katıldım. Her akademisyen kendi bilgi ve hayat penceresinden ele aldığı yalnızlığa farklı bakış ve çözüm önerileri sundular.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan yalnızlığı; teknolojik, ekonomik ve siyasi gelişmeler ışığında ele aldı. Kapitalizmin önce hasta edip sonra iyileştirmek için tedavi ettiğini ve tedavide de antidepresan haplara insanları bağımlı hale getirdiğini ayrıntılarıyla anlattı.
Nevzat Hoca’nın; ikinci Abdülhamit’i kendisinin yetiştirdiği öğrencilerin hürriyet beklentilerine cevap vermediği gençler tarafından düşürüldüğü tezi ilginçti.
Benim seminerde en çok üzerinde durmak istediğim, Bergen Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lars Fredrik Svendsen; "Güven ve Yalnızlığın Politikası" adlı sunumu.
Lars, güven ve yalnızlığı birlikte ele alıp ülkemizde bilinen ezberlerin aksi fikirler üzerinde durdu. Nevzat Hoca’nın da sunumuna aksi tezler.
Yalnız olmak ile tek başına yaşamak farklı şeylerden yola çıkarak modernite çağının bir bireyselleşme çağı olduğu ve bireyselleşmenin yalnızlık artışına yol açıp açmadığı üzerinde güven duygusu ile birlikte ele alarak ayrıntıladı.
1930 Sovyet Rusya’sını en az güvenilir toplum olarak dillendiren hoca rejime güven teskin etmekten birbirine güvenmiyor ve yalnızlalaşan bir topluma dönüşüyor dönemin Rusya’sı.
Dünyada güven seviyesi en yüksek ülkeler İskandinav ülkeleri. Doğru Avrupa’da güven seviyesi en düşük. Akdeniz ülkeleri ikisinin arasında.
Türkiye, Dünya Değerler Araştırması’nda Ölçülen en düşük puanlar arasında olup yalnızca %11’lik kısım çoğu insana güvenebileceğini inanıyor.
Bir toplumda güven azalırsa izole edilmiş menşeli bireyler yetişir.Güven, insanın dünyaya bağlı olumlu duygular geliştirmesini sağlayarak insanı olumsuz senaryolardan uzak tutar. Güvensizlikle kendimizin dışına çıkmamıza mani oluruz. Diğerlerini dışarda bırakarak kendimizi de içeri kilitlemiş oluruz.
Verilerden yola çıkan Lars “Ne kadar güvenilir olursanız o kadar az yalnızsızsınızdır ve ne kadar az güveniliyorsanız o kadar çok yalnızsınızdır.” sonucuna vardı.
İskandinav ülkelerinde hane halklarının % 40-45’i bir kişiden oluştuğunu söyleyen Lars, yalnız yaşayanlar arkadaşlarıyla daha fazla iletişim kurarak yalnızlıklarını azaltıyorlar.
Genel tabloyu şöyle özetledi:”Bireyci toplumların daha yüksek düzeyde genel güven düzeyine ve daha düşük yalnızlık düzeyine sahip olduğu.
Toplulukçu toplumların ise daha düşük genel güven düzeyine ve daha yüksek yalnızlık seviyesine sahip olduğu şeklinde” görüş ileri sürdü.
Güven duygusu ve yalnızlığı devlet politikası ile bağlı elen alan Lars:”Sağlam hukuk devleti, güçlü bir sivil toplum, düşük yolsuzluk, sosyal ayrışma, refah, ekonomik eşitlik, eğitim düzeyi, sosyal ayrışma” gibi faktörlerin yurttaşların devlete olan güvenini belirlediği üzerinde durdu.
Türkiye’deki genel güven seviyesinin düşüklüğünü saydıkları nedenler ile bağlantılı olup olmadığını Türkiye’deki meslektaşlarına bıraktı.
Lars; liberal demokrasiler inşa ederek, hukukun üstünlüğü korunarak, yolsuzluklar ile mücadele ederek, her vatandaşa özerk bir yaşam için gereksinimleri sağlayarak bireyleri güçlendirerek güven pekiştirilip yalnızlığın azaltılabileceğine sık sık vurgu yaptı.
Milliyetçilik ve özel çıkarlar, ötekileştirme ise güven ve yalnızlığı tetiklediği ile pekiştirdi.
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ise sosyal medyanın ve teknolojinin insanları yanlızlığa değil aksine birbirine yakınlaştırdığını hatta yönetimler üzerinde bir baskı aracı olduğu fikrini ileri sürdü.
Takip ettiğim bazı akademisyenlerin ise kendini ifade etmedeki yetersizliklerini görüp akademi dünyasının gündem olan akademik başarı durumlarının yetersİzliğine de şahit oldum.
Müellif: Ali Barskanmay / Karar
Henüz yorum yapılmamış.