İran'daki gösterilerin yapısal ve konjonktürel boyutları
Follow @dusuncemektebi2
Yaptırımlar İran’ın başat problemi değil. Direniş Ekonomisi adı altında bir ekonomi politikası yürüten İran petrole bağımlığını azaltarak kırılganlıklarından kurtulmaya çalışıyor. Ancak bir yanda da İran’ın önemli alt yapı eksiği, bunu gidermek için milyarlarca dolar yabancı yatırıma duyduğu ihtiyaç ve ABD baskısının hafiflediği koşullarda dahi potansiyel yatırımcıları düşündüren İran’daki hantal bürokrasi sorunu var.
Kasım ayı ortalarında benzine yapılan zammı protesto amacıyla baÅŸlayıp büyüyen olaylar dikkatleri yeniden ABD ile yaÅŸadığı gerilim ve Körfez’de Nisan 2019’da yükselmeye baÅŸlayan tansiyon nedeniyle zaten gündemde olan Ä°ran’a çekti. Benzine zam yapılacağına iliÅŸkin bir süredir haberler yapılmasına raÄŸmen karar sürekli erteleniyordu. Kararın 15 Kasım’da uygulamaya konmasıyla litre benzin fiyatı 60 litreye kadar bin 500 tümene (75 kuruÅŸ) çıkarken bu rakam 60 litre üzeri benzin alımlarında 3 bin tümen olarak belirlendi ki bu rakamlar fiyatlarda sırasıyla yüzde elli ve yüzde üç yüzlük kademeli bir artışa tekabül ediyor. BaÅŸta Tahran gibi büyük kentlerde yaÅŸayanlar gelmek üzere düÅŸük gelirli Ä°ranlılar açısından hayatın hızla pahalılaÅŸtığı ve son yıllarda ekonomik baskının arttığı bir ortamda gelen bu zam bardağı taşıran son damla oldu. Biriken öfke olaylarda çok sayıda gösterici ve güvenlik gücünün yaÅŸamını yitirmesine, büyük çaplı maddi hasarın meydana gelmesine ve ülkedeki atmosferin daha da gerilmesine neden oldu. Her ne kadar ÅŸu an için dinmiÅŸ görünse de gerilimi var eden koÅŸullar varlığını koruyor. Bu koÅŸulları siyasal sistemle baÄŸlantılı olan yapısal ve uluslararası geliÅŸmelerle ilintili olan konjonktürel iki boyutta deÄŸerlendirmek mümkün.
Muhalif iktidar
Ä°ran birçok alanda gücün seçimle iÅŸ başına gelenler tarafından kullanılması anlamında bir demokrasi. Ne var ki iktidar piramidinin tepesindeki Devrim Rehberi’nden mahalli idarecilere kadar birçok aÅŸamada seçim yapılan ülkede bu seçimler özünde ülkenin gidiÅŸatını belirlemekten çok uzak. Bunda sistemin seçimlerde aday adaylarını dar hukuki bir yorumla fazlasıyla ince eleyip sık dokuyarak denetlemesi kadar Ä°ran’da güçlü bir siyasal muhalefetin bulunmaması da etkili. Belki de Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti’nin önündeki en büyük imtihanlardan biri ülkenin modern tarihinde yalnızca bazı kısa dönemlerde var olan siyasal muhalefet kültürüne alan açmak olacaktır. MeÅŸru siyasal muhalefetin var olmaması ülkedeki radikalleÅŸmeyi tetikliyor. ÇoÄŸu zaman sınırlı kapsamdaki siyasal muhalefet görevini iktidarda bulunan ya da kamuoyu nezdinde müesses nizamın parçası olarak görülen unsurlar yapıyor ki bu da ortaya inandırıcılık sorununu çıkarıyor. Nitekim ülkede hemen bütün kritik süreçlerde büyük oranda tek sesliÄŸin hakim olması bu algıyı güçlendiriyor. Ancak yapısal sorunlar konusunda yapıcı bir muhalefetin sergilenmemesinin Ä°ran’ın iÅŸine yaradığını söylemek imkansız.
Son yıllarda Ä°ran’da siyasetin hemen bütün katmanları iç içe geçmiÅŸ durumda. Ä°ç ve dış siyaset ve ekonomi politikaları karşılıklı bağışıklık sisteminin çöktüÄŸü kırılgan bir dengede ilerliyor. Net ideolojik yaklaşımlar üzerine kurulan Ä°ran Ä°slam Cumhuriyetinde rejimin geride kalan kırk yılda belirli alanlarda gösterdiÄŸi esnekliÄŸe raÄŸmen bu ideolojik katman hep var oldu. Dışarıda rejimi yıkmaya çalışanların içeride de onlarla iÅŸbirliÄŸine hazır olan bazı unsurların bulunduÄŸuna vurgu yapılan bu katmanda siyasi, diplomatik ve ekonomik politikalar belirli bir ideolojik çerçevede ÅŸekillendiriliyor. Ä°ran siyasetindeki bu tıkanıklığı ülkenin içinden geçtiÄŸi konjonktür de etkiliyor. Muhammed Hatemi ve HaÅŸimi Rafsancani gibi bazı seleflerine benzer olarak Ä°ran’da 2013 yılında siyasetin her üç alanında da reform yapma vaadiyle seçilen mevcut CumhurbaÅŸkanı Hasan Ruhani gelinen noktada baÅŸlangıçtaki hareket noktasından çok uzakta duruyor. Ruhani’nin baÅŸlangıçta reform programını Ä°ran’daki siyasi ve içtimai alanı geniÅŸletmenin temel bir yolu olarak gördüÄŸü düÅŸünülüyordu ancak geride kalan altı yıl onun reformu araçsallaÅŸtırmaktan öteye gitmediÄŸini gösterdi. Åžimdi görülüyor ki onun kontrollü açılım düÅŸüncesinin merkezinde açılım deÄŸil kontrol bulunuyor. Bunun maliyeti ise görev süresinin dolmasına iki yıldan az kalan Ruhani’nin tabir caizse ne Ä°sa’ya ne Musa’ya yaranamaması oldu. Ä°ran CumhurbaÅŸkanı’nın reform yanlısı destekçileri onu bu yolda pasif kalmak hatta kasten ağırdan almakla itham ederken muhafazakarlar ülkenin bulunduÄŸu uluslararası konjonktürden onu sorumlu tutuyor. Ne var ki Ä°ran’ın üzerindeki özellikle ABD kaynaklı baskı Ruhani’nin kararlarının bir sonucu deÄŸil. Hatta bu baskı ülkedeki siyasal sistemin ülke içinde birçok alanda esneklik göstermesinin önüne geçen faktörlerden bir diÄŸeri. ABD bir seneyi aÅŸkın bir süredir “tarihte görülmüÅŸ en sert yaptırımları” uygulama tehdidiyle Ä°ran’a baskı uygulamaya baÅŸladı. Oysaki ABD ile Ä°ran bu karardan yalnızca üç sene önce imzalanan nükleer anlaÅŸma ile iliÅŸkilerdeki gerilimi bir hayli düÅŸürmüÅŸtü. Peki iÅŸ bu noktaya nasıl geldi?
Ä°ran’ın hesapları tutar mı?
CumhurbaÅŸkanı olmadan önce kritik birimlerinde görev aldığı Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti’nin on altı yıl süreyle Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel SekreterliÄŸini yürüten Ruhani, 2015 yılında imzaladığı nükleer anlaÅŸmanın ülkesinin ulusal çıkarları açısından potansiyel fayda ve zararlarını en iyi bilmesi gereken isimlerden biri. Dolayısıyla Ä°ran tarafının baÅŸta Devrim Rehberi gelmek üzere sistemin etkili mercilerinin onayıyla imzalayarak ABD, Çin, Rusya, Ä°ngiltere, Fransa ve Almanya ile beraber taraf olduÄŸu ancak ABD’nin Trump hükümeti eliyle 2018’de çekildiÄŸi anlaÅŸmanın gelinen noktada barındırdığı riskleri tek başına cumhurbaÅŸkanına ihale etmek baÅŸtan beri hedef saptırmaktan ibaretti. Zira Ä°ran temelde dış politikasına yön veren küresel ve bölgesel ölçekli bazı hesapların tutmadığı gerçeÄŸi ile yüz yüze bulunuyor.
Özellikle Çin’in dünya çapında artan etkinliÄŸiyle beraber küresel güçler döneminin kapanmakta olduÄŸu ve bölgesel güçlerin ön plana çıkacağı eksenli bir bakış açısından hareket eden Ä°ran elitleri ABD’nin nükleer anlaÅŸmasını bunun bir göstergesi olarak yorumlamışlardı. Hatta ABD anlaÅŸmadan çekilmiÅŸ olmasına raÄŸmen Ä°ranlı yetkililer bu bakış açılarında ısrar ediyor ve kendileri kadar ABD’nin de bu anlaÅŸmaya mecbur olduÄŸunu ve Trump ile Ä°ran karşıtı yakın ekibi hariç Washington’da anlaÅŸma yanlılarının ağırlıkta olduÄŸunu düÅŸünüyorlar. DiÄŸer yandan Ä°ran, bölgede üzerinde nüfuz sahibi olduÄŸu vekil güçler ve elinde bulundurduÄŸu füzeler kanalıyla bir caydırıcılık kapasitesi edindiÄŸi görüÅŸünde. Ä°ran bu sayede ulusal sınırları dahilinde doÄŸrudan bir askeri saldırıya hedef olmayacağını öngörüyor. Her iki yaklaşımda da geçerli ve eksik olan noktalar var.
Öncelikle, Ä°ranlı yetkililer sık sık ABD’nin rejimi yıkmaya çalıştığını ve hatta bu amaçla ülkedeki olayları kışkırttığını söyleseler de aslında Trump’ın amacının kendi koÅŸullarında yapılan yeni bir anlaÅŸma imzalamak olduÄŸu açık. Dahası aynı yetkililer ABD’nin Ä°ran’a karşı uyguladığı “maksimum baskı” politikasının kuvvetli etkilerini de hissediyorlar. DiÄŸer yandan Çin’in ABD ile en azından henüz ve muhtemelen görünür gelecekte SoÄŸuk SavaÅŸ benzeri bir rekabete girmekten uzak durduÄŸu görülüyor. Rusya’nın ise ABD’yi gerçek anlamda dengeleyecek kapasitesinin bulunmadığı ortada. Bütün bunlar OrtadoÄŸu’nun önemli ülkelerinde biri olan Ä°ran’ın hareket alanının sınırlarını hatırlatan hususlar. Ä°ran’ın bölgede bir caydırıcılık gücünün olduÄŸundan ise kuÅŸku yok. Barış durumunda dahi hissedilen bu güç olası bir çatışma durumunda Ä°ran’ın bölgesel hasımlarının canını çok acıtabilir ancak Ä°ran’da da büyük maliyetler getirmek pahasına. Küresel ve bölgesel ölçekte yalnızlaÅŸmak Ä°ran’ın iÅŸine yaramıyor. EÄŸer Kuzey Kore benzeri kapalı bir güvenlik devletine dönüÅŸmeyecekse, ki Ä°ran’ın coÄŸrafi ve toplumsal koÅŸulları buna izin vermez, mevcut gidiÅŸat Ä°ran’ın ufukta olduÄŸunu düÅŸündüÄŸü yeni küresel dengeye hayal ettiÄŸi güçte ulaÅŸmasına imkan tanımayacağı gibi bölgesel faaliyetlerini sürdürmesini de zorlaÅŸtıracaktır. Kaldı ki iç kamuoyunda da artan sayıda Ä°ranlı, ülkelerinin bazı bölgesel faaliyetlerini maliyetli ve faydasız buluyor.
Daha önce petrol ihracatı açısından vaziyetin Ä°ran-Irak Savaşı yıllarından dahi daha çetin olduÄŸunu söyleyen Ä°ran Petrol Bakanı Zengene’den sonra geçtiÄŸimiz günlerde CumhurbaÅŸkanı Birinci Yardımcısı Ä°shak Cihangiri dost ülkelerin dahi Ä°ran’dan petrol almaktan çekindiÄŸini söyledi. Bu durum Ä°ran ekonomisini oldukça zora sokmuÅŸ durumda ve bu ekonomik göstergelere da yansımış bulunuyor. OPEC’in Kasım ayı raporunda yer verdiÄŸi gayrı resmi veriler Ä°ran’ın petrol sanayindeki sorunu ortaya koyuyor. Rapora göre, Ä°ran’ın günlük petrol üretimi sırasıyla 2017 ve 2018’de 3 bin 813 ve 3 bin 553 milyon varilken bu rakam 2019 yılının üçüncü çeyreÄŸinde 2 bin 191 milyon varile düÅŸmüÅŸ durumda. Bu, günlük 1,8 milyon varil civarında ülke için petrol tüketimi bulunan ve iyi koÅŸullarda günlük takriben 2 ila 2,4 milyon varil petrol satan Ä°ran’da petrol ihracatının kritik düzey olan 1 milyon varilin çok altına düÅŸtüÄŸü anlamına gelir. Ayrıca yapılan tahminler Ä°ran ekonomisinde kayda deÄŸer bir daralmanın olacağını gösteriyor. Ayrıca Ä°ran Ä°statistik Merkezi tarafından yapılan açıklamada da ülkedeki son on iki aylık enflasyon oranının yüzde 42 olduÄŸu belirtildi. Son bir senede 3 bin 500 tümen olan bir doların kısa sürede serbest piyasada 17-18 bin bandını zorladıktan sonra 12 bin tümen civarına yerleÅŸtiÄŸi ülkede Ä°ran parasında yaÅŸanan deÄŸer kaybı da iÅŸin cabası. Güncel rakamlara göre asgari ücret serbest kura göre takriben 100 dolara tekabül ederken Ä°ran Merkez Bankası verileri temel gıda ürünlerinde ve konut kiralarında asimetrik bir artış yaÅŸandığına iÅŸaret ediyor. Yani birçok Ä°ranlı için evdeki hesap çarşıya uymuyor. Bu durumun ise çeÅŸitli nedenleri var.
ABD yaptırımları Ä°ran’ın baÅŸat problemi mi?
Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti’nin maruz kaldığı yaptırımlar neredeyse rejimle yaşıt. ABD’nin tek taraflı ya da diÄŸer Batılı devletleri yanına alarak uyguladığı baskılar nüfusu 1979’dan günümüze yüzde 50’den fazla artan Ä°ran’ı özellikle ekonomik alanda çok zorluyor. Bu nedenle ortaya dönem dönem ekside kalan yetersiz ekonomik büyüme, yüksek iÅŸsizlik ve enflasyon rakamları çıkıyor. Ne var ki yaptırımlar Ä°ran’ın baÅŸat problemi deÄŸil. DireniÅŸ Ekonomisi adı altında bir ekonomi politikası yürüten Ä°ran petrole bağımlığını azaltarak kırılganlıklarından kurtulmaya çalışıyor. Ancak bir yanda da Ä°ran’ın önemli alt yapı eksiÄŸi, bunu gidermek için milyarlarca dolar yabancı yatırıma duyduÄŸu ihtiyaç ve ABD baskısının hafiflediÄŸi koÅŸullarda dahi potansiyel yatırımcıları düÅŸündüren Ä°ran’daki hantal bürokrasi sorunu var. Bu noktada Devrim Muhafızlarının ekonomi alanındaki baskın rolü öne çıkıyor. Hemen bütün yüksek bütçeli ihalelerde etkin rol oynayarak ülke ekonomisinin güvenliÄŸini garanti altına aldığını savunan Devrim Muhafızları ve ona baÄŸlı Hatemü’l Enbiya Karargâhı ülkedeki yapısal sorunların da önemli parçası. Hatta gücünü Devrim Rehberi ve onun ofisi olan Beyt-i Rehberî’den alan bu yapı iç ve dış politikada sahip olduÄŸu güçle iç siyasetin bütün katmanları arasındaki iç içe geçmiÅŸliÄŸin baÅŸ amilleri arasında yer alıyor. Devrim Muhafızları bir yandan da polis gücü ülkede yaÅŸanan protestoları bastırmakta yetersiz kaldığında sahaya iniyor. Ä°ran 2017’nin son günlerinde bankazedelerin baÅŸlattığı protestolara sahne olduktan sonra kasım ayında da benzin zammı protestolarıyla sarsıldı. Bunlardan önce de çeÅŸitli siyasal ya da ekonomik ÅŸikayetlerle büyük çaplı olaylar yaÅŸanmıştı. Olaylar bir bütün olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde Ä°ran’da baÅŸat sorunun ABD baskısı olmadığı görülüyor. Var olan gerçek sorunlara çözüm üretilmediÄŸi sürece bu tarz olayların tekerrür edeceÄŸi ise görülen diÄŸer bir gerçek. Bu nedenle Ä°ranlı yetkililerin son olaylardan ne tür bir ders çıkaracağı gelecek açısından önemli olacak.
Müellif: Dr. Serhan Afacan/ Ä°stanbul Medeniyet Üniversitesi / Kaynak: Star-Açık GörüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.