Suud Ailesinin Yedilisinin Son Veliaht Prensi
Follow @dusuncemektebi2
Suudi Arabistan’ın kurucu kralı Abdulaziz, 9 Kasım 1953’te, Tâif’teki yazlık sarayında öldüğünde, ardında Ortadoğu’nun en güçlü ve zengin devletlerinden birini bırakmıştı. Uykusunda geçirdiği bir kalp krizi sonucu, 78 yaşında hayatını kaybeden Kral Abdulaziz, 14 Şubat 1945’te ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt’le yaptığı ünlü görüşmenin ardından, ülkesinin kaderini ABD’ye sımsıkı bağlamıştı.
Onun bu tercihi, Ä°ngilizlerin kontrolündeki ve güdümündeki OrtadoÄŸu’ya Amerikalıların güçlü biçimde giriÅŸ yapmasına yol açmış, Suudi petrolü de ABD’nin uhdesine verilmiÅŸti.
Abdulaziz, ölümünden evvel, kendisinden sonra tahtın varislere nasıl intikal edeceÄŸinin usulünü de oluÅŸturmuÅŸtu: Ä°lk kral, saÄŸlığında “veliaht prens” tayin ettiÄŸi en büyük oÄŸlu Suûd’du. Ondan sonra ise, taht babadan oÄŸula deÄŸil, kardeÅŸten kardeÅŸe miras kalacaktı. Bu Arap kabilelerinde sıklıkla görülen bir uygulamaydı, ancak modern Suudi Arabistan devletinde söz konusu seçimin yapılmasının perde arkasındaki en büyük nedeni, muhtemel taht kavgalarının ve aile içi boy rekabetlerinin önüne geçilmesiydi.
Abdulaziz, taht adayı olarak, ilk önce oÄŸlu Turkî’yi seçmiÅŸti. 1900 yılında, ailecek Kuveyt’te sürgünde bulundukları sırada dünyaya gelen Turkî el Evvel, küçük yaÅŸlarından itibaren sürekli babasının yanında yer almış, bazı savaÅŸlara aktif biçimde katılmıştı. Karakter olarak babasına çok benzeyen Turkî, Arap Yarımadası’ndaki kabileler arasında da saygı uyandırmış bir isimdi. Hicaz’ın ele geçirilmesinden önce Turkî’yi veliaht prens tayin eden Abdulaziz, diÄŸer çocuklarının yanında, ona özel bir ihtimam gösteriyordu.
Bütün dünyada milyonlarca insanın ölümüne yol açan Ä°spanyol Gribi, 1919’da Arap Yarımadası’nı da yalayıp geçmiÅŸti. Salgın hastalık nedeniyle hayatını kaybedenler arasında Prens Turkî, kardeÅŸi Prens Fahd, anneleri Vadhâ ve yönetici aileden çok sayıda üst düzey isim vardı. Bilhassa oÄŸlu Turkî’nin ölümü, Abdulaziz’i ciddi biçimde sarsmıştı. Etrafındakiler, ölümüne kadar onu sürekli andığına ÅŸahit olacaktı.
1894’te evlendiÄŸi ilk eÅŸi Åžerîfe binti Sakr’ın yalnızca altı ay sonra ölümünün ardından tekrar evlenen Abdulaziz, uzun yaÅŸamı boyunca 20’den fazla evlilik gerçekleÅŸtirmiÅŸti. Ä°slâmî kurallara uygun olarak aynı anda dört eÅŸten fazlasını nikâhı altında tutmayan Abdulaziz’in tüm eÅŸleri içinde en etkilisi, Hassa binti Ahmed es-Sudeyrî (1900-1969) idi. Arabistan’ın önemli kabilelerinden Sudeyr’e mensup olan Hassa binti Ahmed, Abdulaziz’e sekiz oÄŸul ve dört kız dünyaya getirdi, böylece Kral’ın tüm eÅŸleri arasında en fazla erkek çocuk doÄŸuran kadın oldu. Bu durum, onu zaten çok seven Abdulaziz’in gözündeki kıymetini daha da artırdı.
Abdulaziz ve Hassa’nın oÄŸullarından hayatta kalan yedisi, “Sudeyrî Yedilisi” olarak anılacak, birlikte hareket edecek ve kendi aralarında kurdukları derin ve güçlü ittifak, ülke siyasetinde sarsılmaz bir cephe oluÅŸturmalarına yardımcı olacaktı: Fahd (1921-2005), Sultan (1925-2011), Abdurrahman (1934-2017), Nâyef (1934-2012), Turkî es-Sânî (1934-2016), Selman (d. 1935) ve Ahmed (d. 1942).
“Sudeyrî Yedilisi”nden Fahd, 1982-2005 yılları arasında, Suudi Arabistan’ın beÅŸinci kralıydı. Sultan ve Nâyef, üvey kardeÅŸleri Kral Abdullah’ın yönetimi sırasında veliaht prens iken öldüler. Selman, 2015’te aÄŸabeyi Abdullah’ın ölümüyle tahta çıktı. Yedilinin sonuncusu ve en genci Ahmed, kısa bir süre içiÅŸleri bakanlığı yaptıktan sonra, ÅŸimdilerde gölgede kalmayı tercih ediyor.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, -hicrî takvim hesabına göre- tahttaki beÅŸinci yılını geçtiÄŸimiz günlerde doldurdu. OÄŸlu Muhammed’i tek veliaht prens tayin ederek, geleneksel olarak kardeÅŸten kardeÅŸe geçen tahtın alt kuÅŸaÄŸa ve kendi soyuna devrini saÄŸlayan Kral Selman, böylece krallığın tarihinde yeni bir dönemi baÅŸlatan isim oldu.
Cemal Kaşıkçı cinayeti, Yemen Harekâtı, Katar ablukası gibi çok sayıda krizle ve fiyaskoyla anılan bu dönem, Selman’ın her ÅŸeye raÄŸmen hâlâ “saygı duyulan” bir figür olması nedeniyle, ülke içinde istikrarsızlığa yol açmamış görünüyor. Ancak, Suudi Arabistan’ı ve OrtadoÄŸu’yu yakından izleyen herkesin de fark ettiÄŸi gibi: YaÅŸanan, yalnızca fırtına öncesi bir sessizlikten ibaret. Selman’ın varlığı, bu fırtınayı sadece öteliyor. EÄŸer öyle olmasaydı, bıçkın ve muhteris oÄŸlu Muhammed, babasını çoktan devirip tahtına oturmuÅŸtu. Ve tabi, cevabı aranan iki soru daha var: Yedilinin sonucusu, Prens Ahmed’in devlet içindeki gücü ne kadar ve o nasıl tavır alacak? GidiÅŸatın seyri, muhtemelen bu soruların cevabına baÄŸlı olacak.
Taha Kılınç / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.