Nato ülkeleri için Türkiye'yi anlama rehberi
Follow @dusuncemektebi2
Macron, NATO’nun 'beyin ölümünün' gerçekleştiği teşhisinde bulundu. İlginçtir ki, Fransız Cumhurbaşkanı, temel argümanları çerçevesinde, İttifak’ın uyum eksikliğini örneklerken Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askerî harekâtına da atıfta bulundu.
Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron, The Economist dergisine Kasım ayı baÅŸlarında verdiÄŸi bir mülakatta NATO’nun “beyin ölümünün” gerçekleÅŸtiÄŸi teÅŸhisinde bulundu. Ä°lginçtir ki, Fransız CumhurbaÅŸkanı, temel argümanları çerçevesinde, Ä°ttifak’ın uyum eksikliÄŸini örneklerken Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askerî harekâtına da atıfta bulundu.
Türkiye’nin askerî harekâtı gerçekten de Ä°ttifak’taki uyum eksikliÄŸini gösteren bir gerekçe olabilir mi? Yoksa, NATO ülkelerinin Türkiye portföylerini daha iyi yönetebilmeleri için onlara pratik bir rehber mahiyetinde önermelerde bulunabilir miyiz? Londra toplantısından tam da önce denemekte yarar var.
Her gün birkaç kez tekrarlayın: Obama yönetimi Suriye portföyünü yüzüne gözüne bulaÅŸtırdı
NATO’nun güney kanadındaki birliÄŸini muhafaza edebilmek için Batı’nın, Obama yönetiminin Suriye mirasından kurtulması gerekiyor. Bunu ÅŸöyle ifade edebiliriz: Suriye’de yapılan kimyasal anlaÅŸmaya dair yüksek beklentilerle Obama baÅŸkanlığı arasında bir müÅŸtereklik söz konusu: Artık ikisinin de yerinde yeller esiyor; göstermelik kırmızı çizgilerle ve somut hiçbir eylemle desteklenmeyen ilham verici konuÅŸmalarla birlikte her ikisi de geçti gitti... Donald Trump’ın baÅŸkanlığındaki ABD ile Ä°ngiltere ve Fransa’nın, Baas rejiminin mükerrer kimyasal silah kullanımına bir nihayet verebilmek için cezalandırma mahiyetinde müÅŸterek askeri müdahaleler düzenlemek zorunda kalmış olmaları dikkat çekici.
Süregiden bir savaÅŸ ortamında Suriye Arap Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silahlarından arındırılabileceÄŸine inanma naifliÄŸini göstermek örneÄŸinde olduÄŸu gibi, Obama döneminin sınıfta kaldığı bir diÄŸer mesele, bizzat ABD tarafından terörist olarak tanımlanmış (PKK) bir örgütle organik baÄŸları olan (YPG gibi) grupları diÄŸer bir terörist aÄŸla (DEAÅž) savaÅŸtırmak için silahlandırma konusunda sergilediÄŸi askeri politikadır. Ä°ÅŸe bakın ki, PKK’nın bir NATO üyesi ülkede on yıllardır sürdürdüÄŸü terör saldırılarının gölgesinde, YPG-PKK arasındaki geçiÅŸkenlik 2016 senesinde ABD’deki bir Kongre oturumu sırasında Senatör Lindsay Graham’in sorduÄŸu bir soru üzerine zamanın ABD Savunma Bakanı Ashton Carter tarafından da açıkça ifade edilmiÅŸti.
Jeostratejik açıdan, Orta DoÄŸu’ya sınır komÅŸusu olan yegâne NATO üyesini Ä°ttifak’tan uzaklaÅŸtıracak adımlar atmak, üstelik de bunu terör baÄŸlantıları olan bir silahlı örgüt hatırına yapmak, önümüzdeki 70 yıl adına iyi bir fikir olmayabilir. En basit ifadesiyle; güney sınırlarında PKK’nın ve uzantılarının kontrolünde olacak, oldubittiye getirilmiÅŸ bir özerk bölgeyle yaÅŸamak, Ankara için kâbus senaryosu olmaya devam ediyor ve hiçbir Türk hükümeti böyle bir neticeyi hazmetmeyecektir.
Suriye Arap Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal harp stratejisiyle baÅŸ edebilmek için Washington, Londra ve Paris’teki müttefik liderler, Obama döneminin mirasına kıyasla daha farklı -ve daha akıllıca- düÅŸünme ve davranma yolunu tutabildiler. Belki kuzeydoÄŸu Suriye’de de aynı ÅŸeyi denemeliler...
Haritalara akıllıca bakın: Orta Doğu tehlikeli bir yer
Batılı aydınlar, Türkiye’nin, mesela, Lichtenstein veya Monaco gibi bir aktörler ile komÅŸu olacak derecede talihli bir ülke olmadığına dair soÄŸuk jeopolitik gerçekliÄŸi kavramalılar. Türkiye, Ä°ran, Irak ve Suriye’yle sınır komÅŸusu olan bir NATO ülkesi. Ankara, baÅŸka hiçbir NATO ülkesinin karşı karşıya olmadığı derecede çetin zorluklarla yaÅŸamak zorunda. 2005 yılında Suriye Arap Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Kore yapımı bir Scud-D balistik füzesini test etti. Test, kitle imha silahları taşıyan harp baÅŸlıklarına imkân tanıyacak ÅŸekilde havada infilak (air-burst) modunda gerçekleÅŸtirildi. Füze parçaları Türk topraklarına düÅŸtü. Bir diÄŸer yaÅŸanmış örnekte, Ä°srail Hava Kuvvetleri 2007 senesinde Suriye’nin Deyrizor’daki gizli nükleer reaktörünü vurdu. Bu sefer operasyonu yapan uçakların yakıt tankları Türkiye’nin bir sınır ÅŸehrine düÅŸtü. Böyle hadiselere Portekiz’de ya da Belçika’da tesadüf etmek pek mümkün deÄŸildir, deÄŸil mi?
Konuyu bir adım daha ileri götürelim. Bir anlığına Saddam Hüseyin ve Hafız Esed’in Baasçı rejimlerinin, doymak bilmez kitle imha silahları ve balistik füze programlarıyla, ayrıca bölgeye yönelik terörizm sponsorluÄŸu gibi konseptleriyle size on yıllar boyunca komÅŸuluk yaptıklarını hayal edin. Ä°ran-Irak Savaşı’nın, Ä°ran’ın füze testlerinin, Suriye Arap Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal harp faaliyetlerinin, Musul’un DEAÅž’ın eline düÅŸmesinin ve diÄŸer nice korkunç hadisenin kapınızın dibinde olduÄŸunu düÅŸünün. Korkutucu, deÄŸil mi?
Ä°ttifak üyesi baÅŸka hiçbir ülkenin, NATO’nun füze savunma programı dahilinde konuÅŸlandırılan X-band radarı yüzünden Ä°ran Devrim Muhafızları Ordusunun (DMO) generalleri tarafından açıkça tehdit edilmiÅŸliÄŸi söz konusu deÄŸil. DiÄŸer hiçbir Avrupa istihbarat servisi, Pyongyang’la tehlikeli bir stratejik silah iÅŸbirliÄŸi yürüten bir komÅŸu devleti izlemek zorunda deÄŸil. Nihayet, baÅŸka hiçbir NATO ülkesi, DEAÅž’ın kara bayraklarına karşı tugay seviyesinde konvansiyonel bir askeri güç kullanmak zorunda da kalmadı.
Bu hadiseler, birçok Avrupalı meslektaşımızın yol kenarındaki bir kafede içeceklerini yudumlarken hikayeler anlatmak için müracaat edebilecekleri güzel bir “korku hikayesi antolojisi” teÅŸkil etmeye yeter de artar. Ne var ki bu korku hikayeleri antolojisi, sınır boylarını gözetleyen Türk askeri karakollarının yahut baÅŸkentte stratejik meseleler hakkında kararlar alan Türk hükümetlerinin önündeki realitenin ta kendisi... Bu nedenle ÅŸu içecekleri birkaç dakikalığına bir kenara koyarak, Orta DoÄŸu’yu gösteren haritalara bir göz atmak iyi olacaktır. Çünkü haritaların kendilerini en güzel ÅŸekilde izah etmek gibi bir huyu var...
Ä°kili sorunlar NATO gündemiyle karıştırılmamalı
NATO müttefikleri ikili meseleleri ve bölgesel stratejik meseleleri tam olarak nasıllarsa ona göre bir çerçeveye oturtmalı ve kendi dış politika ihtilaflarını Ä°ttifak’ın esas gündemine teÅŸmil etmekten geri durmak zorundalar. Daha da önemlisi, bunu yaparken müttefik liderlerin gerçeklere uygun bir ÅŸekilde hareket etmesi gerekir. Fransa Devlet BaÅŸkanı Macron, sansasyonel “beyin ölümü” sözlerinin bir parçası olarak, mesela, Türkiye’nin PKK/YPG’yi hedef alan Suriye’deki son harekâtına da atıfta bulundu. Benzer bir tavrı Lindsay Graham’in 7 Ekim 2019’da attığı tweette de görmüÅŸtük: Graham bu tweetinde Ankara’nın askerî harekâtını hemen durdurmadığı takdirde Türkiye’nin NATO üyeliÄŸinin askıya alınması çaÄŸrısında bulunmuÅŸ, ayrıca Kongre’deki her iki partinin onayıyla, Türkiye’ye yönelik muhtemel yaptırımların üstünde Senatör Chris Van Hollen’la birlikte çalıştıklarını duyurmuÅŸtu.
Elbette ki Fransa, egemen bir ülke olarak, Türkiye’nin Suriye sınırındaki operasyonlarının Paris’in Suriye politikalarına ister yararlı olduÄŸunu isterse de aksini düÅŸünebilir. Neticede, Macron kendi duruÅŸunu ortaya koyarak o istikamette hareket edebilir. KuÅŸkusuz ki Fransa Devlet BaÅŸkanı kendi uhdesinde bulunan her bir dış politika aracını kullanabilir. Aynı ÅŸekilde ABD’li senatörler de dış politika meselelerine dair yasama alanındaki hak ve görevlerini kendi tercihleri doÄŸrultusunda kullanabilirler.
Bununla birlikte, söz konusu haklarının cari olmasına ve Batı’nın saygın ve önemli payandaları olmalarına raÄŸmen Elysee Sarayı da ABD Kongresi de NATO organı deÄŸiller. Bunlar, kendi vergi mükelleflerinin menfaatlerini gözeten ulusal kurumlar. Aynı ÅŸey Suriye’ye yönelik sınır ötesi harekât için hükümete yetki veren Türk Parlamentosu ve Barış Pınarı harekâtını baÅŸlatan Türk Devlet BaÅŸkanlığı için de geçerli. Tıpkı Batılı mevkidaÅŸları gibi Türkiye’nin ulusal organlarının da öncelikle dikkate almak zorunda olduÄŸu ÅŸey, Türk vergi mükelleflerinin menfaatleri ve güvenliÄŸidir. Bu mülahazalar, Türkiye, Fransa ve ABD gibi ulus-devletlerin varlık sebeplerine tipik birer örnektir.
EndiÅŸe verici bir hal olarak, ÅŸayet NATO üyesi devletler kendi ulusal gündemlerini çok daha geniÅŸ ölçekli NATO iliÅŸkilerine yansıtmaya kalkacak olurlarsa, ulus-devletlerin ittifakı, kendisini, birdenbire felç edici bir sıkıntılar yığınıyla çaresiz bir halde boÄŸuÅŸurken bulabilir. Böyle ulusal gündemlere iki tipik örnek olarak ÅŸunları zikredebiliriz: 2014’teki ABD-Alman istihbarat krizi ve hatta Cebelitarık’ın statüsü konusunda Londra ve Madrid arasında, donanmaların manevralarına kadar varan, sarsıcı anlaÅŸmazlıklar.
YPG’nin bir NATO müttefiki olmadığını hatırlayın, esas önemli olan NATO gündemlerine odaklanın
Liderlerin Londra’da toplanmalarının arifesinde Ä°ttifak’ın tabağı, tabir caizse, “aÄŸzına kadar dolu”. RAND Corporation son yıllarda, Rus Batı Askeri Bölgesi’nin NATO’nun doÄŸu kanadı üstünde konvansiyonel bir üstünlüÄŸe sahip olduÄŸu önermesinde bulunan çok sayıda rapor yayımladı. 2014 yılında Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri, batıdaki dev bir manevra birliÄŸi olan Birinci Muhafız Tank Ordusu’nu yeniden etkinleÅŸtirdi. Üstelik, INF- sonrası dönemde önümüzde bulduÄŸumuz stratejik manzaranın, Avrupa’da zaten yeniden artışta olan silahlanma yarışını daha da kötüleÅŸtirme ihtimali var. Öte yandan, Çin, yükseliÅŸini sürdürecek olursa, ABD’nin Asya-Pasifik’teki ileri konuÅŸlanmalarının sınırlarını iyice zorlamasına sebep olabilir. Aramco saldırısı güney kanadında yeni bir askeri gerçekliÄŸi ortaya çıkardı. Terörizmle mücadele ve insani meselelerin ele alınması güneydeki diÄŸer önemli konular. Ayrıca Yapay Zekâ ve robotikle ilgili savunma teknolojisi geliÅŸmeleri, siber etkinliÄŸe sahip bilgi harbi, 6. nesil uçak programları ve dijital harp sahalarının yükseliÅŸi gibi kritik temalar da söz konusu. Elbette, GSYÄ°H’nın yüzde 2’sini savunmaya ve yıllık savunma bütçesinin yüzde 20’sini temel savunma ekipmanlarına harcama çaÄŸrıları ile birlikte yapılacaklar listesinde yük paylaşımı da var.
NATO, güvenliÄŸin bölünmezliÄŸine dayanan, ulus-devletlerin “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” tarzındaki bir askeri kulübü olmaya devam ediyor. Tarihi gerçekler göz önüne alındığında, Ä°ttifak saÄŸlam adaptif yetenekleriyle türünün en baÅŸarılılarından biri olduÄŸunu kanıtlamış durumda. Müttefik liderler için, önümüzdeki 70 yıl boyunca NATO’yu etkin tutmanın en iyi yolu, hiçbir müttefikin ulusal güvenlik kaygılarının diÄŸerlerininkinden daha önemsiz olmadığını akılda tutarak, her üyenin jeopolitik mecburiyetlerinin benzersizliÄŸini kavramaktır. Türkiye portföyünün yönetilmesi söz konusu olduÄŸunda, ikili meselelerle çok daha büyük olan NATO gündemini ayırt edebilmek için berrak bir zihinle birlikte iyi bir Orta DoÄŸu haritasına ihtiyaç duyulacaktır.
YetmiÅŸinci yıldönümünü kutlayan NATO, Avrupa-Atlantik güvenliÄŸini saÄŸlama konusunda hükmü hâlâ cari olan ve gerekli bir kurumdur. Ä°ttifak SoÄŸuk SavaÅŸ boyunca özgür dünyayı korumuÅŸtur. Önümüzdeki 70 yıl boyunca da yapacağı daha birçok harika iÅŸ var. Bunca göz korkutan vazifeyle karşı karşıya olan müttefik liderlerin, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleÅŸtirmekte olduÄŸu askerî harekât ya da PKK terör örgütüne baÄŸlı devlet dışı silahlı grupların kaderi dışında endiÅŸelenecek daha önemli ÅŸeyleri olmalı.
Müellif: Dr. Can KasapoÄŸlu (DüÅŸünce kuruluÅŸu EDAM’da Güvenlik ve Savunma AraÅŸtırma Programının direktörü) / Kaynak: anadolu Ajansı
Mütercim: Ömer ÇolakoÄŸlu
Henüz yorum yapılmamış.