Rusya, Amerika ve Arap dünyasının çatışma üçgeni
Follow @dusuncemektebi2
Rusya eğer batıya bakacak olursa en iyisinin, ABD ile ekonomik ya da askeri rekabet olasılığına değinmeden özellikle Ukrayna ve Ortadoğu’da elde edilen başarılarla, küresel saygıyı yeniden kazanmak olduğunu anladı
Dünya, uluslararası olayları, büyük imparatorluklar ile yeryüzünün zenginliklerini kontrol altına almak isteyen ve muazzam güvenlik ve askeri yeteneklerini konuÅŸturarak etki alanlarını artıran süper güçler arasındaki rekabet veya çatışmalar perspektifinden takip eder.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın nüfuz sahibi eski Avrupa ülkeleri olmuÅŸtu. Ä°kinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya, Sovyetler BirliÄŸi (DoÄŸu) ve ABD (Batı) liderliÄŸinde iki kutuplu bir çatışmaya tanık oldu. Her ikisi de jeopolitik rakiplerdi. Bu süreç, Batı liberalizmi, pazar ekonomisi, merkeziyetçilik, komünizm ve sosyalizm arasında ortaya çıkan ideolojik bir çeliÅŸkiyle yönetildi. BaÄŸlantısızlar Hareketi (NAM) ve 77′ler Grubu ülkeleri bu iki rakibin kötülüklerinden korunmaya ve onlara av olmamaya çalıştılar.
Sovyetler BirliÄŸi çökene ve dağılana kadar bu durum böyle devam etti. Sonrasında ise dünya önce Amerikan karakteri ve kimliÄŸine bürünmüÅŸ tek kutuplu bir döneme ardından sorunların bölünmesi, çokluÄŸu, bölgeselleÅŸmesi ve daha fazla ülkenin ortaya çıkmasıyla çok kutuplu bir döneme girdi. Tüm bunlar, ekonomik ve sosyal küreselleÅŸmenin yanı sıra teknoloji ve iletiÅŸim alanlarındaki geliÅŸmelerle, küresel politik ve ekonomik kararlar üzerinde etkili oldu. GeçmiÅŸte, öncelikle ekonomik ve askeri güce dayanan ‘bilgi’ gücün tanımlanmasında önemli bir unsur olarak ortaya çıktı.
Son iki haftadır ABD, Çin ve Rusya'da yaptığım görüÅŸmelerde süper güçlerin vizyonlarını izlemek beni bir takım düÅŸüncelere sürükledi. ABD’de ne zaman Rusya, Çin veya baÅŸka bir konuda tartışma çıksa BaÅŸkan’ın kendi taraftarlarından, medyasına hatta yönetimine kadar herkes Trump’ın alışılmadık politika ve uygulamalarıyla meÅŸgul oluyor. ABD’de ‘geleneksel siyasi ve ekonomik liberalizmde mi kalacakları yoksa siyasal sistemi deÄŸiÅŸtirmek ve yararlanmak isteyen öfkeli ve marjinalleÅŸmiÅŸ grubu en iyi ÅŸekilde temsil eden bu kurumları reddeden bir akım mı takip edecekleri’ sorusunun cevabı, ülkenin kimliÄŸine dair en temel endiÅŸe kaynağı olmaya devam ediyor.
BaÅŸkan Trump, baÅŸlıca rakiplerinin veya ABD için en büyük tehdidi oluÅŸturanların kim olduÄŸu konusu üzerinde çok fazla durmuyor. Ä°stihbarat güvenliÄŸine önem veren ve mütevazı bir ekonomiye sahip olan Rusya ve Devlet BaÅŸkanı Vladimir Putin ile büyüyen bir ekonomik güç olan Çin ve Devlet BaÅŸkanı Åži Cinping’i kast ediyorum.
Bununla birlikte Trump’ın baÅŸkanlığı sırasında ABD, Çin’i, büyüklüÄŸü ve etkisi sınırlı olan Rusya'dan farklı ve gelecek vaat eden bir ülke olarak karşılaÅŸabileceÄŸi en büyük tehlike olduÄŸunu düÅŸünebilir. Rusya, ise son zamanlardaki bir takım siyasi baÅŸarıları bir kenara koyulduÄŸunda gerilemeye devam ettiÄŸi görülüyor.
Trump, Çin’in haksız ticaret uygulamalarına karşı mücadeleye öncülük etse de bu mücadeleyi sürdürecek gibi görünmüyor. 2020 yılında yapılacak baÅŸkanlık seçimleri kampanyası sürecinde siyasi gücünü sürdürmek için Çin’le ekonomik bir anlaÅŸmaya varmaktan çekinmeyecektir. Bu da Asya bölgesinde kendisi hakkında bir takım siyasi deÄŸerlendirmelerin empoze edilmesini ve teknolojik geliÅŸmelerle küresel ekonomiye katılmasını saÄŸlayacak kapının kapanmasını engellemek için ABD ile doÄŸrudan bir çatışmaya girmek istemeyen Çin'in inanmaya, baÅŸarmaya ve yatırım yapmaya çalıştığı bir durum.
Çin’in rolüne oldukça olumsuz bakan ABD’nin siyasi ve askeri kurumları, askeri yetenekleri ve uygulamaları ÅŸu anda ABD'nin prestiji ve liderliÄŸi için bir tehdit oluÅŸturmasa da Çin’i ülkeleri için gelecekteki gerçek bir tehlike olarak görüyorlar.
Ä°ki ülke arasında kısa vadede bir ticaret anlaÅŸması yapılsa bile her ÅŸeye ticari ve ekonomi açısından bakan Trump’ın seçilmemesi halinde ABD’nin Çin’le ilgili gittikçe artan endiÅŸelere kapıldığını göreceÄŸimize inanıyorum. Trump göreve gelmeden önce de ABD’li yetkililer, eski BaÅŸkan Barack Obama'nın dediÄŸi gibi Asya’ya daha fazla dikkat etme eÄŸilimindeydiler.
Çin Devlet BaÅŸkanı Åži’nin tüm kamuoyuna ülkesinin uluslararası ekonomik reform ve serbestleÅŸme sistemine öncülük edebileceÄŸini açık bir ÅŸekilde ifade etmesi bile bu endiÅŸeyi azaltmadı. Aksine bu yıl Çin’de Ulusal Gün kutlamaları vesilesiyle Çin ordusunun geçit töreninde yaptığı gövde gösterisi ABD’nin endiÅŸelerini daha da artırdı. Bununla birlikte Çin’in orta menzilli balistik füzeler alanındaki yetenekleri ve özellikle yapay zeka çalışmalarında sivil ve askeri uygulamalarıyla ilgili teknolojik eÄŸilimine dair ciddi endiÅŸeleri var.
Çin ise geliÅŸtirdiÄŸi bu silahların öncelikle savunma amaçlı olduÄŸunu söylerken ABD’nin Çin sınırı yakınlarına silahlar konuÅŸlandırmasının Çin’in ulusal güvenliÄŸini tehdit ettiÄŸini belirtiyor. ABD’nin uluslararası rekabeti kabul etmediÄŸini, ekonomi alanındaki liderliÄŸinden vazgeçemediÄŸini ve bununda farklı ülkeler üzerinde ekonomik ve politik baskı uygulayabilmesini saÄŸladığını vurgulayan Çin, bu baskıların ABD ve Batılı müttefikleri tarafından ulusal güvenlik meseleleri gibi lanse edilerek haklı gösterilmeye çalışıldığını ifade ediyor.
Bazı Çinli analistler, Çin’in baÅŸta Rusya, Avrupa BirliÄŸi, (AB) Brezilya, Hindistan ve hatta Meksika gibi önemli Orta Amerika ülkeleri olmak üzere iliÅŸkilerinin iyi olduÄŸu ülkelerin çoÄŸunun ABD’ye baskı yapma ya da en azından ABD politikalarından ve baskılarından bağımsız kararlar alma yeteneklerini desteklediÄŸini düÅŸünüyorlar.
Buna karşın Çin’de Batı dünyasının son dönemde uluslararası alanda öncü ve baskın olduÄŸuna inananlar da var. Bu kiÅŸiler, Batı'nın tecrübelerinden ders çıkarmak ve ABD ile boÅŸuna rekabet etmek yerine Batı çatısı altındaki kalkınma çabalarına odaklanmanın daha iyi olduÄŸunu düÅŸünüyorlar.
Ancak bu iki eÄŸilimin tarafları, Çin'in konumunun, AB ve Rusya dahil diÄŸer ülke ya da blokları aÅŸtığına ve Çin’in Rusya’ya karşı yeteneklerini arttırmanın daha iyi olacağına dair ortak bir görüÅŸte buluÅŸuyorlar. Çin, komÅŸusu Rusya’nın özellikle Sibirya'nın doÄŸusundaki bölgelerinde etkisini artırmaya yönelik dikkat çekici bir ilerleme kaydetti.
Çin’in özellikle yoÄŸun bir nüfusa sahip olmayan bu Rus bölgelerindeki yoÄŸun ve sürdürülebilir yatırımları ciddi endiÅŸe yarattı. Putin, Çin ile olan sınır sorunlarını kabul ederken Rus analistler, Çin’in uzun vadeli risklerine daha fazla dikkat edilmesi uyarısında bulundu.
Rusya eÄŸer batıya bakacak olursa en iyisinin, ABD ile ekonomik ya da askeri rekabet olasılığına deÄŸinmeden özellikle Ukrayna ve OrtadoÄŸu’da elde edilen baÅŸarılarla, küresel saygıyı yeniden kazanmak olduÄŸunu anladı. Bununla birlikte Rusya’nın uluslararası siyasi arenada konumunu saÄŸlamlaÅŸtırmayı kolaylaÅŸtırması için ekonomisinin, ABD gibi yardımlarda bulunmasına veya Bir KuÅŸak Bir Yol gibi Çin’in küresel projeleriyle yarışabilecek projelere olanaklar sunamayacağı da bir gerçek. Bu yüzden ABD ve Avrupa ne zaman bir alandan uzaklaÅŸsa Rusya, fırsatları deÄŸerlendirmek için yaptığı sıkı bir planla oraya hücum ediyor. Batının siyasi sistemindeki zayıflıkları, farklı siyasi akımlarla etkileÅŸime girerek veya ideolojik olarak Batı liberalizmi kavramını sorgulayarak, uluslararası toplumun büyük bir bölümü tarafından desteklenen ‘gerçek politika’ çaÄŸrısına odaklanarak ABD’nin boÅŸluÄŸu ve Batı’nın yaÅŸadığı karışıklıklar ışığında vurgulamayı tercih ediyor.
Bununla birlikte Rusya’nın Çin'e yönelik artan ilgisine ve Batı’ya yönelik uygulamalarında doÄŸrudan karşı karşıya gelebileceÄŸi stratejik çatışmalardan uzak duran yeni bir yönelime tanık oluyoruz. Rusya ne zaman Batı’da bir karışıklık çıksa ya da ABD’nin bir boÅŸluÄŸu olsa bunu fırsat bilip, etki alanlarını belirli ve sınırlı uygulamalarla geniÅŸletmeyi tercih ediyor.
Tüm bunların Arap dünyası için de bir takım olumsuz etkileri var. ABD’nin OrtadoÄŸu’dan tamamen çıkmayacağına inanıyorum. Arap ülkelerindeki enerji kaynaklarına olan bağımlılığı azaldıktan ve SoÄŸuk SavaÅŸ sona erdikten sonra önceliklerine göre hareket ettiÄŸini söylemeye gerek yok. ABD’nin Arap dünyasına olan ilgisi azaldı. Bu, Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerde de hakim olan bir gerçek.
Buna karşın OrtadoÄŸu’da Rus nüfuzunun daha da arttığını göreceÄŸiz. Putin’in son haftalarda gerçekleÅŸtirdiÄŸi Suudi Arabistan ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) ziyaretleri bunun sinyalini verdi. Levant’ta (BiladuÅŸ’Åžam) çatışma taraflarının kendisine baÅŸvurduÄŸu etkili bir oyuncu olmayı ustaca baÅŸaran Putin, Suriye arenasında elde ettiÄŸi güveni kaybetme korkusuyla rolünü ve hırslarını abartmamaya dikkat ederken hesaplamalarında riske girmekten kaçınıyor.
Çin ise hala OrtadoÄŸu’daki ülkelerin iÅŸlerine ve siyasi sorunlarına karışmama gibi bir eÄŸilime sahip. Ä°ran da dahil olmak üzere OrtadoÄŸu’daki enerji kaynaklarını güvence altına alması gerektiÄŸine inanan Çin, Arap dünyasında ürünlerini satacağı yeni pazarlar açtı ve yatırımlar yaptı. Bununla birlikte ABD ile çatışmaya niyetli olmadığını da gösterdi. Öte yandan yakında Çin’in Rusya’nın Sibirya’daki enerji projelerinden doÄŸalgaz aldığına tanık olacağız. Çin, 2022 yılında ihtiyaç duyduÄŸu enerjinin neredeyse yüzde 10’unu bu projelerden alacak.
Sonuç olarak Amerikan varlığının küçülmesi, Rus fırsatçılığının çeÅŸitlenmesi, Çin’in dikkatli ve kademeli geniÅŸlemesiyle birlikte süper güçlerin stratejik okumalarında ve Arap dünyası ile OrtadoÄŸu’ya olan ilgilerinde bir deÄŸiÅŸiklik söz konusu. Herkesle iliÅŸkilerimizi geliÅŸtirmeliyiz ve kendimize daha fazla güvenmeliyiz.
Müellif: Nebil Fehmi
Mütercim : Seda Demiröz / Kaynak: TheIndependent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.