A.Dilipak: Sahi bu terörist dediğiniz kim?
Follow @dusuncemektebi2
Bir terörist bir kişiyi öldürdüğünde aslında ölen iki kişidir. Bir “insan” ve bir “insanlık” aynı anda ölmüştür. Yaşayan insanlıktan çıkmış “hayvandan da aşağı” bir mahluka dönüşmüştür o. Ve o kendi eylemini kutsamaya, meydan okumaya devam edebilir. Şeytan cehennemin yollarını onlar için iyi niyet taşları ile döşemiştir
Benim 65 yayınlanmış kitabımdan birinin adı da “Terörizm”. Cevabını aradığım soru da “Terörist kim”
Sahi bu “Terörist“ dediğimiz kim!
Küçük bir hatırlatma: Kaybedilmiş kurtuluş savaşını kazanan taraf “Terör” olarak tanımlar. Kazanılan terör eylemlerini de, kazanan taraf “Kutsal kurtuluş savaşı” olarak tanımlar.
Mesela biz tek parti döneminde İsrail’i ilk, Cezayir’i son tanıyan ülkelerden biri olurken, Cezayirlileri ve Filistinlileri “Terörist” olarak tanıyorduk “Hükümet” olarak!
“Terörist” deyince hemen bizim aklımızdaki eli silahlı adamlar geliyor. Onlar piyon, kukla. Kuklacıyı terörist olarak tanımlamıyoruz. “Baş Terörist ABD’dir, İngiltere’dir, Fransa’dır desek” kim inanır. Ama bu terör örgütlerinin hepsinin arkasında bunlar var.
Darbeciler de teröristtir aslında. Onlar da kendi alt terör grublarını örgütlerler. BÇG’yi kim kurdu!. FETÖ’yi kim kurguladı!. Kalkancı’yı kim örgütledi!. DHKP-C nasıl ortaya çıktı? ASALA’nın arkasında kim vardı ya da EOKA’nın!
Apo’yu, PKK’yı kim kurguladı ve niçin! DAEŞ’i kurgulayanla PYD’yi kurgulayan akıl aynı akıl değil mi! Hep söylüyorum: Bunların kadrosunda şeyh de var, fahişe de.
Hangi otomobildeydi onlar? Bir milliyetçi, sağcı bir Zaza, Alevi bir sosyalist istihbaratçı ve bir manken kız. Emekli müftü muhtemelen arka arabadaydı.
Bunlar “Bir yüzüne vurana öteki yüzünü çevir” diyen bir öğretiye inanıyorlar değil mi!
Sağ parti, sol parti, İslamcı, liberal, marksist, milliyetçi, gönüllü figüranları ayıklarsanız, en arkada perdenin arkasında Şeytanın sırıtan yüzünü görebilirsiniz.
Dağdaki teröristi gözünüze çok yaklaştırırsanız, arkasında, Media, akademi, cemaat, sanat, STK, iş, siyaset, bürokrasi dünyasındaki eli kalem tutan, parfüm kokan teröristleri göremezsiniz.
Aslında çoğu kişi ötekinin Şeytanını taşlarken, kendi Şeytanına aşık. Bu çark böyle dönüyor. Kumarhane işletmecisi gibi, kim kazanırsa kazansın kim kaybederse kaybetsin, Kumarhane işletmecisi hep kazanır. Şeytan da öyle, sağ da kazansa sol da kazansa hep o kazanır.
Bakın, eğer kullanım süreleri dolmuşsa, çekin PKK’nın, PYD’nin ipini, DAEŞ’in, FETÖ’nün, BÇG’nin ipini yenisini kurmak çok zor ya da maliyetli bir iş değil. Ama onları yok ettiğinizde, eğer onları var kılan şartlar değişmemişse, o yapıları üretenler, bu enkaz üzerinden çok daha kısa sürede, çok daha güçlü yeni terör örgütleri üretme konusunda zorlanmayacaklardır.
Biz terörle savaştığımız zannederken aslında bir yandan da bu cehenneme kendi sırtımızda odun taşımaya, bu şartları oluşturmaya devam ediyoruz. Media ve STK’lar, siyasi partiler bu iş için hazır bekliyor. Siyasi ve ideolojik demagojiler bu psiko sosyal şartların zemininin oluşması için yeter de artar bile. Media zaten “dibek dövenin hık deyicisi”. Trollerin hepsi amatör birer provokatör. Birilerini ne kadar yüceltiyorlarsa ötekileri o kadar aşağılıyor demektirler.. Toplumu kutuplaştırıyorlar. Aynı ülkenin çocuklarını ortak bir zeminde buluşturmak yerine, muhataplarını hain, düşman ve kurtarıcı, kahraman olarak ayrıştırıp birbirine karşı kışkırtıyorlar. Bu aslında terörün değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir. O, su kan ve gözyaşı ile doludur ve öğütülen insan kellesidir, onurudur.
Apo niye gerçeği söylemez. Neden Türkleri ve Kürtleri aldatmaya devam eder hâlâ.
Media terörü konusunda neden kimse çok hassas değil. Teröre terör dememiz için “kan” mı görmemiz gerek. Kansız terörler de vardır.
Ve bizler farkında olmadan teröre cansuyu ve kurşun olan ürünleri kullanırken hiç de bir rahatsızlık duymayız. Lego, Starwars, Nike, Joker, Avatar, Barby bebek, yediğiniz, içtiğiniz, izlediğiniz, baktığınız, oyun-oyuncak, gösteri, belgesel, roman, çizgi film, müzik, komedi, her yerde aynı yüzü göreceksiniz. Her yerde onlar var aslında. Alkol, fuhuş, kumar, eğlence, uyuşturucu sektöründe onlar var. Yediklerinize, içtiklerinize dikkat edin. İntihar ediyor olabilirsiniz. İntihara giden yolu döşeyenler aslında sizin yüzünüze gelen, paranızla beslediğiniz teröristlerdir. Sakın celladınızın bıçağını bileyen biri olmayalım!
Aileyi hedef alan saldırıların arkasında da aynı güç var. Piyasayı manipüle edenler de onlar.
Ama unutmayın ki, Şeytanın varlığı günah işlememizin gerekçesi ve bahanesi değildir ve olamaz.
Bakın biz evde, okulda, sokakta hep terörist yetiştiriyoruz. Sonra da terörden şikayet ediyoruz. Evde annesi babasından dayak yiyen bir çocuk terörist olmaya daha yakındır. Ya da annesi babasına ihanet eden veya gelin - kaynana, kayınpeder - damat kavgası yetişen ev bir “terör serası” gibidir.
Bir terörist bir kişiyi öldürdüğünde aslında ölen iki kişidir. Bir “insan” ve bir “insanlık” aynı anda ölmüştür. Yaşayan insanlıktan çıkmış “hayvandan da aşağı” bir mahluka dönüşmüştür o. Ve o kendi eylemini kutsamaya, meydan okumaya devam edebilir. Şeytan cehennemin yollarını onlar için iyi niyet taşları ile döşemiştir. Onlara sorarsanız onlar “ıslah ediciler” olduklarını söyleyeceklerdir. İyi bilin ki, onlar “bozguncular”ın tâ kendileridirler. Şeytan onları, dinle, mezheple, ideoloji ve siyaset yalanları ile kandırmıştır.
Şunu hiç unutmamak gerek, kan davalarının da esasını oluşturan, haksızlığa uğramayı, muhatabına karşı haksızlık yapma hakkı olarak akıl Şeytani bir akıldır.
Eğer son 500 yıllık tarihe baktığımızda, Kızılderilileri yok edenler, Karaderilileri köleleştirenler, Sarı ırkı sömürenler, 2 dünya savaşı çıkarıp bir de soğuk savaş icad edenler kimlerdi. Ve bugün hâlâ devam eden çatışmaların arkasındakiler kim! Ve bunlar eğer terörün ağababaları ise, bunlarla birlikte o zaman nasıl teröre karşı mücadele edeceğiz.
Sakın bataklığı kurutmak yerine sivrisineklerle mücadele ederek kendimizi kandırmış olmayalım. Evet evet, kuklacı ile kol kola girip kuklalarla savaşmak, altı ay bir güç sürecek, ya da 40 yıllık bir yolculuğun ardından bizi bir arpa boyu bile ilerletmeyebilir.
Sahi Fehriye Erdal nerede saklanıyordu ve kimler tarafından korunuyordu. Orada NATO karargahı da vardı değil mi?
Yoksa “herkesin bildiğini sandığım” bir “sır”rı mı faş ettim!
Size daha sosyal media teröründen, media teröründen, eğitim teröründen, subliminal yöntemlerle gerçekleştirilen terör saldırılarından söz etmedim. Aklımız, kalbimiz, midemiz, ailemiz terör saldırılarına uğruyor her gün ve biz kendi teröristlerimize aşığız. Modacı olarak geliyorlar, elma şekerle sapıkların kandırdığı çocuklardan ne farkımız var, bu konuda.. Celladımızın mezbahasında sırasını bekleyen koyunlara döndürdüler toplumu. Parti kapısından gidip dağda buluyorsunuz kendinizi. Kafeden uyuşturucuya açılan bir kapı var. Okul kapısına bırakıyorsunuz çocuğu size bir canavar olup dönüyor. Aklımızı başımıza almak için geç kaldık. Vakit daha da geç olmadan..
Selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.