Sosyal Medya

103 yıl sonra Sykes-Picot Anlaşması'nı yeniden düşünmek

Sykes-Picot anlaşmanın ayrıntıları, üzerinden 103 yıl geçmesine rağmen Ortadoğu’da özellikle de Asya bölgesindeki gelişmeler üzerindeki ‘güçlü’ etkisini sürdürmeye devam ediyor



Fransa ve Ä°ngiltere, daha sonra ise Rusya, Sykes- Picot olarak bilinecek olan ‘gizli bir anlaÅŸma’ ile ‘hasta adam’ olarak niteledikleri Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun etkili olduÄŸu bölgeleri kendi aralarında paylaÅŸma konusunda uzlaÅŸmıştı.
 
AnlaÅŸmanın her yıldönümünde, 3 sayfa, 12 madde ve bir haritadan oluÅŸan içerikle ilgili tartışmalar yeniden gündeme geliyor. Bu anlaÅŸmaya göre Akdeniz'deki Akka Limanı’ndan doÄŸuda Irak'ın Kerkük iline uzanan yatay bir sınır çizildi. AnlaÅŸmaya göre bu sınırın, Filistin ve Musul haricinde Türkiye’nin güneyini ve Suriye’yi kapsayan kuzey kısmı Fransa’nın kontrolü altında bulunuyor. Ä°ngiltere ise Filistin özel statüsünün imtiyazı ile BaÄŸdat eyaleti, Akka limanları, Ürdün’ün doÄŸusu Hayfa’dan, Irak- Suudi Arabistan ve Ürdün- Suudi Arabistan sınırlarına kadar uzanan güney kısmını egemenliÄŸi altına alıyor. Bu anlaÅŸma, bazı taraflara göre yıllar geçmesine raÄŸmen tarih mahkemeleri tarafından hala bölgeyi sarsan birçok sorunun sebebi olarak görülmeye devam ediyor. Bazı taraflarca ise kısmen doÄŸru kısmen yanlış olduÄŸu düÅŸünülüyor.
 
Ayrıca her yıl dönümünde, anlaÅŸmanın tarafları, OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan olaylar ışığında kalıcı ve kronik sorunları çözme çabası olarak sınırların etnik ve dini koÅŸullarla uyumlu bir ÅŸekilde yeniden çizilmesi ve bölge ülkelerinin paylaşılması yönünde fikirler öne sürüyor. Politikacılar ve tarihçilere göre Sykes- Picot meselesi hakkında sorular yenileniyor.
 
Sınırların yeniden çizilmesine iliÅŸkin yeni öneriler, ‘sömürgecilik döneminden beri devam eden komplo teorisi mi, yoksa bileÅŸenler arasında çatışmalı ve sorunlu olan bölgenin durumunu ortaya koymak için mi gündeme geliyor?
 
Anlaşma nasıldı?
 
Politikacılar, tarihçiler ve hatta vatandaÅŸlar bile Fransız diplomat François Georges Picot ve Ä°ngiliz diplomat Sir Mark Sykes arasında imzalanan ‘gizli anlaÅŸmanın’ etkileri hakkında farklı görüÅŸlere sahipler.
 
Ancak kaynaklara ve araÅŸtırmacılara göre gerçekler ÅŸöyle;
 
Fransız ve Ä°ngiliz diplomatlar (Sykes ve Picot) ve Çarlık Rusyası ile 23 Kasım 1915- Mayıs 1916 arası dönemde hasta adamın mirası olarak görülen Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun paylaşılması hakkındaki ‘gizli’ belgeler ve mutabakat zaptı üzerinde görüÅŸmelerde bulundu. AnlaÅŸma, Komünistlerin, 1917’deki BolÅŸevik Ä°htilali’nin ardından Rusya’da iktidara gelmesinden sonra ortaya çıktı. Bu anlaÅŸma ortaya çıktığında, etkilenen halkların öfkelenmesine neden oldu. O dönemin sömürgeci ülkeleri olan Ä°ngiltere ve Fransa, dayatılan sınırlar içerisindeki içsel çatışmalardan sorumlu tutulmaları nedeniyle zor durumda kaldı.
 
Güvenilir kaynaklara göre Sykes-Picot anlaÅŸmasının sonuçları, 1914-1918 yılları arasında meydana gelen Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında yaÅŸanan geliÅŸmeler göz önüne alındığında gerçekleÅŸmedi. Bu geliÅŸmelerden en önemlisi, Rus Ä°mparatorluÄŸu’nun ‘devrimle’ yıkılması olmuÅŸtu. 1920 yılının Nisan ayında MaÅŸrık/MaÄŸrip (DoÄŸu-Batı) ülkelerinin kaderinin belirlenmesi amacıyla San Remo AntlaÅŸması imzalanmıştı. Bu anlaÅŸmada, Arap-Ä°srail ihtilafını oluÅŸturan ‘Filistin'deki Yahudiler için bir vatan’ kurulmasını içeren 2 Kasım 1917'deki Balfour Deklarasyonu'nun uygulanmasına bir ön hazırlık olarak Fransa ve Ä°ngiltere’nin Irak ve Åžam bölgelerindeki etki alanları ile ilgili deÄŸiÅŸiklikler yapıldı. Dönemin Fransız ve Ä°ngiliz baÅŸbakanları, Suriye ve Lübnan’ın Fransız, Ürdün Nehri’nin doÄŸu kıyısı, Irak ve Filistin’in Ä°ngiliz Mandası altına alındığını itiraf etmiÅŸti.
 
1921 yılında Fransa, Kilikya’dan, 1939’da da Türkiye’nin güneyindeki Suriye toprağı olan Ä°skenderun Sancağı’ndan çekildi. Öte yandan 1922 yılında Filistin, Suriye ve Irak’taki devrimler baÅŸarısız oldu. Milletler Cemiyeti, Ä°ngiltere’nin Filistin, Irak ve Ürdün’ün doÄŸu kıyısı üzerindeki, Fransa’nın da Suriye ve Lübnan’a mandası ya da sınırlı süreliÄŸine gerçekleÅŸtirilen sömürgeciliÄŸinin günümüzdeki devletleri ortaya çıkardığını vurguladı. Bu geliÅŸme, Siyonist hareketin Ä°srail Devleti’nin kurulmasına iliÅŸkin faaliyetlerinin uygulamaya geçmesiyle aynı zamana den geldi.  
 
‘College de France Enstitüsü’nde tarih profesörü olan Henry Laurens, ‘Sykes-Picot sınırları’ 1916-1922 yılları arasında müzakere edilen Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu paylaşımını yeniden gündeme getirdi. Ä°lk Sykes-Picot haritasının mevcut sınırlarla herhangi bir ilgisi bulunmuyor. Pratikte yalnızca Lübnan, Irak, Ürdün ve Filistin sınırları olduÄŸu gibi kaldı.
 
Laurens, “Sykes-Picot AnlaÅŸması geçici sayılırdı. Ondan çok kısa bir süre sonra yerine San Remo AnlaÅŸması geçti. Ä°lk metin, Ä°ngiltere ve Fransa arasında paylaÅŸtırılan bölgelerde bir ya da birkaç Arap devleti kurulmasından bahsediyordu. Ne Lübnan ne de bir Yahudi devletine iÅŸaret vardı. Filistin ve Musul'un Fransız etki alanının bir parçası olması gerekiyordu. Ancak Paris, 1918’de Londra’nın baskısı altında bu bölgelerden vazgeçti. Mustafa Kemal liderliÄŸindeki Türk milliyetçilerinin 1919-1922 yılları arasında Anadolu’yu kurtarmasının ardından Paris, bugünkü Türkiye topraklarının içinde bulunan Kilikya’yı terk etti” ifadelerini kullandı.
 
Yahudilerin Filistin'e göç dalgaları 
 
Arapların bölgedeki sorun ve krizlerden Sykes-Picot AnlaÅŸması’nı sorumlu tutmasının yanı sıra ‘OrtadoÄŸu Atlası’ kitabının yazarı Tarihçi Jean-Paul Chagnollaud, bu suçlamanın sembolik olduÄŸunu söyledi. Chagnollaud, “Sykes-Picot anlaÅŸmaları, bölge halklarının kolektif hafızasındaki güçlü bir fikir olan ihanetle baÄŸlantılıdır. Onlarca yıldan sonra kökleri Sykes-Picot anlaÅŸmalarına dayanan farklı sorunlar buluyoruz”  tespitinde bulunuyor.
 
Sykes- Picot AnlaÅŸması’nın ana maddeleri, Fransa ve Büyük Britanya’nın (Ä°skoçya, Galler ve Ä°ngiltere'nin yer aldığı ada) anlaÅŸmaya ilgili haritada belirtilen A (Suriye’nin içi) ve B (Irak’ın içi) her iki bölgede de bir Arap cumhurbaÅŸkanı tarafından yönetilen bir Arap devletini tanıma ve korumaya hazır olmasına dayanıyor. A bölgesinde Fransa, B bölgesinde de Ä°ngiltere, yerel projeler ve kredilerde öncelik hakkına sahip olacak. A Bölgesi'ndeki Fransa ve B Bölgesi'ndeki Ä°ngiltere, Arap hükümet veya hükümetler ittifakının talebi üzerine yabancı danışmanlar ve personel saÄŸlama konusunda tek mercidir.
 
Haritadaki Sykes hattı, Akdeniz'deki Akka’dan Kerkük'e (250 kilometre) uzanan yatay bir çizgi ile dengelenmiÅŸtir. Kuzeydeki bölge olan A’nın sınırları mavi ile gösterilirken, güneydeki bölge olan ve Ä°ngiltere hâkimiyeti altında olan B’nin sınırları kırmızı ile belirtildi. AnlaÅŸmanın 3. maddesine göre küresel idare altında olan Filistin ise kahverengi ile gösteriliyor. Bu yönetim ÅŸekline Rusya ile yapılan istiÅŸarenin ardından diÄŸer müttefikler ve Mekke temsilcileri ile mutabakata varılması sonucunda ulaşıldı.
 
Suçlama çemberinde
 
Sykes-Picot ve sonuçlarıyla ilgili belgeler ve yazılanlar incelendiÄŸinde, söylenenlerin büyük çoÄŸunluÄŸunun, bu anlaÅŸmanın imzalanmasından sonra bölgede yaÅŸananlar ve etkileri nedeniyle anlaÅŸmayı bir çerçeveye oturtma ve hesap verilebilirlik konusunda hemfikir olduÄŸunu gösteriyor.Bazıları, Fransız ve Ä°ngiliz iki üst düzey diplomat arasında yapılanları karşılaÅŸtırarak, bölgenin haritasını, bu alanların, bölge halkı ve vatandaÅŸlarını hesaba katmadan iki bölüme ayırarak oynadıkları bir oyuna benzetiyor.
 
Tarihçi James Barr, 2011 yılında ‘A Line in the Sand’ (Kumlar Üzerindeki Bir Çizgi) isimli kitabında Sykes-Picot AntlaÅŸması hakkında, “Ä°ngiltere ve Fransa'nın etki alanları arasındaki çizgi, akıllıca deÄŸildi. Oysa fikir basit, buradaki her ÅŸey kum. AÅŸiret topraklarını, nehir yollarını ve coÄŸrafi iletiÅŸim kanallarını göz önünde bulundurmaya gerek yok. Bu yalnızca geometrik bir çizgi. Her ÅŸey tesadüfi bir ÅŸekilde gerçekleÅŸti” ifadelerini kullandı.
 
Ä°ngiltere ve Fransa arasındaki Bereketli Hilal paylaşımı anlaÅŸması geliÅŸtirilerek, Fransa’nın Londra Büyükelçisi Paul Cambon ve Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı Edward Grey arasındaki yazışmalar ile Cambon-Grey anlaÅŸması haline getirildi. Rusya ve Ä°talya da anlaÅŸmaya katıldı. O dönemde Sykes, A ile Akka’dan baÅŸlayarak, K ile Kerkük’te sona erecek olan bir çizgi çizmek istediÄŸini söyledi.
 
“Amaç Yahudileri Filistin’e yerleÅŸtirmek”
 
Öte yandan DüÅŸünür Abdulvehhab el-Meysiri, ‘Yahudiler, Yahudilik ve Siyonizm’ ansiklopedisinde, Sykes-Picot’un amacının Yahudileri Filistin’e yerleÅŸtirmek olduÄŸuna dikkat çekti. BaÅŸta Lionel Walter Rothschild olmak üzere Siyonist hareketin kurucu babaları, Avrupa’nın  hasta adamının (Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu) mirasını düÅŸünme konusunda oldukça ilgili olan ve doÄŸudaki etkilerini geniÅŸletmek isteyen Ä°ngiliz ve Fransız emperyalizminin kapitalist çıkarlarıyla iliÅŸkiliydi.
 
Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı Arthur Balfour’un, 2 Kasım 1917'de Ä°ngiltere’nin Filistin'de bir Yahudi ülkesi arayışındaki Siyonist hareketin yanında olacağına dair bir mektup gönderdiÄŸi isim Rothschild’di.
 
Onlarca yıl geçmesine raÄŸmen anlaÅŸmayı kınayan sesler, bölgeye zarar veren sorunların hepsinden anlaÅŸmayı sorumlu tutmaya devam ediyor. 100. yıldönümünde ABD’de yayınlanan ‘Daily Best’ dergisindeki bir makalede, “Herkesin, OrtadoÄŸu, Suriye, Irak, Yemen ve Libya’daki yıkımın, ABD-Ä°ngiliz iÅŸgali veya Arap Baharı olarak adlandırılan iç gerilimlerden kaynaklanmadığını kabul etmesi gerek. Asıl sebep, Sykes- Picot adı verilen ve OrtadoÄŸu’nun paylaşıldığı bu harita. Mezhep baz alınarak yapılan bu paylaÅŸtırma, bölgedeki çatışmaların tohumlarını ekti” ifadelerine yer verildi. 
 
‘Daily Best’ dergisindeki makaleye göre anlaÅŸmanın aslı, Ä°ngiltere ve Fransa arasındaki Arap bölgelerine nüfuz etme konusundaki anlaÅŸmazlığa dayanıyor.
 
Fransız AraÅŸtırmacı Jean-Paul Chagnollaud, ‘Violence et politique au Moyen-Orient’ (OrtadoÄŸu’da Åžiddet ve Politika; Sykes -Picot’tan Arap Baharına) isimli kitabında, “Bölge toprakları geliÅŸigüzel paylaşıldı. Uluslar görmezden gelindi” ifadelerini kullandı. Filistinliler ve Kürtlere atıfta bulunarak, halksız devletlerin ortadan kalktığı ve devletsiz insanların ortaya çıktığına iÅŸarette bulundu. Kürtler, 1920 yılının AÄŸustos ayında imzalanan Sevr AntlaÅŸması’nda elde ettikleri devlete neredeyse sahip olacaktı. Ancak bölgedeki güç dengesi durumu deÄŸiÅŸtirdi.
 
1920 yılında imzalanan Sevr AnlaÅŸması’nda çoÄŸunluÄŸunu Kürtlerin oluÅŸturduÄŸu DoÄŸu Anadolu’da bir Kürt oluÅŸumu kurma imkânına raÄŸmen anlaÅŸma, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliÄŸindeki Türk milliyetçi hareketi nedeniyle uygulanmadı. 1923 yılında Sevr’in yerini Kürtlerden bahsedilmeksizin, Türkiye’yi yasal olarak tanıyan Lozan AntlaÅŸması aldı.
 
Chagnollaud, kitabında, Sykes- Picot’un halklara sınırlar dayattığını belirtiyor. Meselelerin yeterli çoÄŸunluÄŸa göre yeniden ele alınması gerektiÄŸini ifade eden Chagnollaud, ÅŸimdi bir devlet kurma isteÄŸini dayatmanın halklara kaldığını ifade ediyor.
 
‘MaÄŸdur rolünü bırakın’
 
BaÅŸkasına sorumluluk yükleyerek kendini muaf tutma… Bazıları, söz konusu bölge halkları ve ülkelerinin suçlamalardan vazgeçip ‘maÄŸdur rolü oynamayı’ bırakmaları gerektiÄŸini savunuyor.
 
‘College de France’ Enstitüsü’nde tarih profesörü olan Henry Laurens, artık maÄŸdur rolü oynamanın bırakılması gerektiÄŸini düÅŸünüyor. Arap milliyetçilerinin bu geliÅŸigüzel çizilen sınırları kınamasına raÄŸmen herkes için uygun olması nedeniyle ciddi bir ÅŸekilde sorgulanmadığına dikkat çekiyor. Mevcut istikrarsızlığın, 18. yüzyıldan bu yana bölgesel ve uluslararası güçlerin müdahalesi ve mevcut sistemlerin doÄŸasıyla baÄŸlantılı olduÄŸuna iÅŸaret ediyor. 
 
Tarih araÅŸtırmacısı James L. Gelvin, 2017 yılında yayınlanan The New Middle East (Yeni OrtadoÄŸu) isimli kitabında, yeni OrtadoÄŸu’nun belirgin özelliklerinin, isyan, baskı, vekâlet savaÅŸları, mezhep çatışması, IŞİD'in yükseliÅŸi ve bölgedeki kutuplaÅŸma olduÄŸuna dikkat çekti. Gelvin, “AnlaÅŸma ÅŸu an önemsiz görünüyor. Mevcut OrtadoÄŸu haritasını, Sykes-Picot’ta önerilen harita ile karşılaÅŸtırmaya kalksak, hiçbir bölge doÄŸrudan Rus, Ä°ngiliz, Fransız kontrolü altında deÄŸildir. Aynı durum ÅŸu anda uluslararası egemenlik altında olmayan Kudüs için de geçerlidir. Fransa ve Rusya, Anadolu'nun hiçbir bölgesini egemenliÄŸi altına bulundurmuyor. Ä°ngiltere, Irak veya Arap Yarımadası’nın bazı bölgelerini kontrolü altında tutmuyor” ifadelerini kullanarak,  Sykes- Picot AnlaÅŸması’nın bir öneminin kalmadığına iÅŸarette bulunuyor.
 
“Sykes- Picot’ta ittifak edilen konuları göz ardı edecek olursak, Åžam bölgesinin (Suriye, Filistin, Lübnan) mevcut, Mezopotamya (günümüzde Irak) ve Anadolu bölgesindeki mevcut sınırlar, baÅŸlıca iki temel faktörden kaynaklanıyor. Bunlardan biri BirleÅŸmiÅŸ Milletler’den (BM) önce Milletler Cemiyeti'nin oluÅŸumuydu. Bu sistem, Ä°ngiltere ve Fransa’ya bu bölge toprakları üzerinde geçici kontrol hakkı verdi. Buna göre diÄŸer faktör iki ülkenin sömürge çıkarlarına göre bölgeleri daha küçük alanlara bölmesi oldu. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ä°ngiltere, Ürdün’ün doÄŸusu olarak bilinen bölgede Irak’ı kurdu. Öte yandan da Fransa, Lübnan ve Suriye konusunda aynısını yaptı. 1971 yılında Körfez’deki sömürgenin sona ermesi ve 1990 yılında Yemen’in iki bölümünün ( Kuzey-Güney çn) birleÅŸmesi haricinde Arap bölgesindeki ülkelerin sınırları 75 yıldan beri oldukça istikrarlı bir durumda bulunuyor” diyen Gelvin, söz konusu bölgenin aslında Avrupa ülkelerinden daha istikrarlı olduÄŸuna dikkat çekti. 
 
AnlaÅŸmanın 100. yıldönümünde uzun süren bir araÅŸtırma sonrasında Steven A. Cook ve Amr T. Leheta, ABD menÅŸeili Foreign Policy dergisinde yayınlanan makalelerinde, OrtadoÄŸu’daki kaosun nedenin Sykes-Picot olmadığına iÅŸarette bulundu. Bu olaya gereÄŸinden fazla yüklenmenin ‘doÄŸru olmadığının’ altını çizdiler. Makalede, içerisinde çeÅŸitli mezhep, etnik köken ve farklı grupları barındıran bu bölgede olup bitenlerin, bu gruplar arasında binlerce yıllık kökleri olan nefret ve çatışmaların bir sonucu olduÄŸunun üzerinde duruldu. Bu çatışmaların tek çözümünün, yeni sınırlar çizmek olduÄŸuna iÅŸarette bulunuldu.
 
Foreign Policy’deki makaleye göre bölgenin bu patlamaya hazır hali, Sykes-Picot’u öldürdü. Çünkü bu en baÅŸtan ölü doÄŸan bir anlaÅŸmaydı. Sykes- Picot anlaÅŸmasının herhangi bir sınır çizmediÄŸini belirten yazarlar, nüfuz alanlarını belirlediÄŸinin altını çizdiler. Ä°ki ünlü diplomatın belirlediÄŸi bu alanlar, aydınlık bir yola ulaÅŸtırmadı.
 
Sınırları yeniden yapılandırma girişimleri
 
Bölgedeki durum birçok ülkede patlak vermeye devam ederken, yeniden ÅŸekillendirme ile ilgili dış proje ve fikirler tekrar gündeme geldi. Bazıları paylaşılanın bölünmesi ve parçalara ayrılmasının bölgede ÅŸiddetli çatışmalara yol açmasından endiÅŸe ediyor. Arap ülkeleri, özellikle de Suriye, Irak, Libya, Sudan ve Yemen’de hükümet, ülke sınırları içerisindeki toprakların büyük bir bölümü egemenliÄŸi altında bulundurmuyor. Milisler, terör örgütleri, yabancı savaÅŸçılar ve çeÅŸitli düzeylerde yerel otoriteye sahip diÄŸer silahlı gruplar bölgede hâkimiyet ilan etti. Öte yandan bazı azınlıkların kendilerine ait bir devlet kurma konusunda ulusal özlemleri bulunuyor. Bu kargaÅŸanın ortasında, Arap hafızası baÅŸka herhangi bir anlaÅŸma bulunmaksızın sadece Sykes-Picot AnlaÅŸmasını elinde tutuyor.
 
ABD’de yayın yapan Washington Post gazetesine göre son yıllarda OrtadoÄŸu’daki özellikle de Suriye’deki bölgesel ve uluslararası savaÅŸların devam etmesi, bunun yanı sıra Lübnan ve Irak gibi diÄŸer ülkeleri kapsayan mezhepsel ya da dini nedenli mevcut siyasi karışıklıklar, Sykes-Picot AnlaÅŸması'nın Arap bölgesinde geride bıraktığı ‘yapay sınırın’ sonucu. New York Times gazetesi ise 2013 yılının Eylül ayında bölgedeki beÅŸ Arap ülkesinin sınırlarını, dokuz etnik ve mezhepsel varlığın ayrılması yoluyla deÄŸiÅŸtirip 14 küçük devlete dönüÅŸtürmek isteyen bir harita ve uzun bir rapor yayınlayarak daha da ileriye gitti.
 
Robin Wright, ‘Rage and Rebellion Across the Islamic World’ (Ä°slam Dünyası’nda Öfke ve Ä°syan) isimli kitabının ‘OrtadoÄŸu haritasını gözden geçirdiÄŸimizi hayal edelim’ baÅŸlıklı bölümünde Libya, Suudi Arabistan, Suriye, Yemen ve Irak'ın bölünmesi olanaklarını ele aldı. Son yıllarda Arap bölgesinde meydana gelen olayların çok sayıda ülkede ayrılıklar yaÅŸanıp devletçiklere bölünmesinin bir ön hazırlığı olabileceÄŸini söyledi. Suriye’de yaÅŸanan savaşın bu gidiÅŸat içinde bir dönüm noktası olacağını ifade eden Wright, Suriye’yi iç karışıklıklar, dini, mezhepsel ve etnik çeÅŸitlilik nedeniyle birkaç ülkeye bölünmesi muhtemel Arap devletlerinin başında zikretti.
 
2014 yılında ABD’deki Brookings Enstitüsü’nde araÅŸtırmacı olan Gregory Gause, yaptığı araÅŸtırmada 1920’lerde Avrupa sömürgeciliÄŸi tarafından bölgede bırakılan sınırların deÄŸiÅŸmesi veya yeniden çizilmesi ihtimalinin uzak olduÄŸunu ifade etti.
 
Gause, ‘Is this the end of Sykes-Picot?’ (Bu, Sykes-Picot anlaÅŸmasının sonu mu?) isimli çalışmasında “Avrupa sömürgeciliÄŸi tarafından 1920’lerde oluÅŸturulan devletler çöküÅŸün eÅŸiÄŸinde mi? OrtadoÄŸu sınırlarının yeniden çizildiÄŸini görecek miyiz?” sorularını sorularına cevap aradığı çalışmasında, “Bu sorulara cevap vermek gerekirse, bu sorunun cevabı kısaca hayır” ifadelerini kullandı.
 
Gregory Gause’a göre, Suriye iç savaşının ciddiyeti, ayrıca Irak'ta devam etmekte olan yankılar ve Lübnan'da yaygın olan istikrarsız siyasi durumun eÅŸlik etmesi, Ä°ngiltere ve Fransa’nın, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun çöküÅŸünü takiben MaÅŸrik çevresine çizdiÄŸi yapay sınırların ölüm döÅŸeÄŸinde olduÄŸuna dair ÅŸüphelere yol açtı. Bununla birlikte, bu ülkelerin hiç biri yakın gelecekte sınırları içinde etkili bir güç talep edemeyecek ve sınırlar deÄŸiÅŸmeyecek.
 
Gause, ayrıca “Bu sınırlar, egemenliÄŸin, bölgesel kontrolün ve sınırların gerektirdiÄŸi gerçek operasyonel koÅŸullar yerine getirilemese de ilgili yasaya göre, uluslararası egemen olarak adlandırılan küçük devletlere aktarılacak. MaÅŸrik bölgesindeki gerçek yönetimin herkese açık olacağı konusunda hiçbir ÅŸüphe yoktur. Son deÄŸiÅŸkenler de sınırların kendisi olacak. Çünkü bölgedeki aktörlerin hepsi uluslararası veya bölgesel düzeyde deÄŸiÅŸiklik yapmak istiyor. Bu ülkeler bir iç parçalanma yaÅŸayabilir. Emri vaki ÅŸekilde iktidar yönetimleri kurulabilir. Ancak deÄŸiÅŸim rüzgârları baÅŸlı başına uluslararası sınırlara ulaÅŸmayacak gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
 
Ülkeler arasındaki sınırların ÅŸeklini deÄŸiÅŸtirme giriÅŸimlerinden biri, oldukça dikkate deÄŸer. Bu giriÅŸim, 2014 yılında Suriye ve Irak’ta ortaya çıktığı dönemde IŞİD tarafından denendi. IŞİD, egemenliÄŸi altına aldığı bölgelerde bulunan iki ülke arasındaki sınırı açmıştı. Ancak ilerleyen yıllar içinde IŞİD'in maÄŸlup edilmesinin ardından sınırlar eski haline döndürüldü.
 
 
Müellif: Ahmed Abdulhakim / The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.