Sosyal Medya

Geçmişten günümüze istihbarat şavaşlarının odak noktası: Türkiye

Türkiye Cumhuriyeti, sahip olduğu jeostratejik konumdan dolayı geçmişten günümüze istihbarat örgütlerinin müdahale sahalarının başında geliyor.



Bu teÅŸkilatların gerçekleÅŸtirdikleri eylemler, yalnızca bilgi toplamakla sınırlı kalmadı; Rusların Çeçen cinayetleri, Ä°ranlıların (rejim) muhaliflerini temizlemesi gibi vakalar artık alıştığımız istihbarat hesaplaÅŸmaları olarak literatürdeki yerini aldı. 
 
Fakat son yıllarda istihbarat teÅŸkilatlarının gerçekleÅŸtirdiÄŸi bazı eylemler bizi 1940-1945 yılları arasında Türkiye’de gerçekleÅŸen istihbarat savaÅŸlarının bir benzeri ile karşı karşıya bırakıyor.
 
Bu yıllarda sınırlarımıza dayanan bir dünya savaşı vardı ve büyük güçler bizden bir taraf seçmemizi bekliyordu. Suikastlar, bombalamalar ve çift taraflı ajanlar köÅŸe baÅŸlarını iÅŸgal etmiÅŸ durumdaydı. 
 
Filmin şeridini daha gerilere sarmadan evvel son yıllarda yaşanan bazı olayları tekrar hatırlamakta fayda var.
 
Üsküdar’da bir katliam
 
Orouba Bakarat ve kızının cinayeti son yıllardaki en barbar istihbarat cinayetlerinden biriydi.
 
Orouba Bakarat ile gazeteci kızı Halla Barakat
 
Tamamen, Türkiye’de bulunan Suriye rejimi muhaliflerine mesaj gönderme kaygısı taşıyan bu eylemin politik bir figürden ziyade bir aktivisiti hedef alması tesadüf deÄŸildi;
 
Suriyeli aktivist Orouba Bakarat ile gazeteci kızı Halla Barakat Üsküdar'da yaÅŸadıkları evde öldürüldü. 2-3 gün önce bıçaklanarak öldürüldükleri anlaşılan anne ve kızının vücudunda boÄŸulma izleri olduÄŸu belirlendi. 
 
Hürriyet'ten Çetin Aydın'ın haberine göre, 22 yaşındaki Halla Barakat'a telefon ile ulaÅŸamayan arkadaÅŸları evine geldi. Kapının açılamaması üzerine kızın arkadaÅŸları durumu polis ekiplerine haber verdi. Ä°hbar üzerine olay yerine gelen ekipler, çilingir yardımıyla kapıyı açtırdı. Eve giren polis ekipleri Orouba Barakat ve gazeteci kızı Halla Barakat'ı ölü buldu.
 
(Sputnik)
Bu kez Ä°ranlı bir istihbaratçı    
 
Åžah rejiminden bu yana Ä°ran’ın, ülke dışında yaÅŸayan vatandaÅŸlarını infaz etmek konusunda bir hayli kabarık dosyası bulunuyor.
 
Türkiye ise eylemlerini yoÄŸun bir biçimde icra ettiÄŸi sahalardan birisi olarak karşımıza çıkıyor.
 
Mesut Mevlevi
 
Son haftalarda ise Ä°ran yine bir infaz haberi ile karşımıza çıktı;
 
Ä°ran istihbaratnın eski üyesi olduÄŸu iddia edilen rejim muhalifi Mesut Mevlevi, Ä°stanbul'un göbeÄŸi ÅžiÅŸli'de arkadaşıyla yürüdüÄŸü esnada sokak ortasında silahlı saldırıya uÄŸrayarak öldürüldü.
 
Mevlevi, 15 Kasım gecesi saat 21.45 sıralarında arkadaşıyla birlikte ÅžiÅŸli Esentepe Mahallesi Ecza Sokak’ta yürüdüÄŸü sırada arkadan yaklaÅŸan kimliÄŸi belirsiz kiÅŸinin saldırısına uÄŸradı. Görgü tanıklarına göre ÅŸapkalı saldırgan tabanca ile 11 el ateÅŸ ederek Mevlevi'yi vurdu ve kayıplara karıştı.
 
Saldırıda ağır yaralanan Mevlevi yapılan tüm müdahalelerin ardından hayatını kaybetti.
 
Olay yerine gelen inceleme ekipleri çevrede geniÅŸ çaplı çalışma baÅŸlattı. Yapılan çalışmada kovanları numaralandıran ekipler, olay yerinde 11 adet kovan tespit etti.
 
(Independent Türkçe)
 
Eski Ä°ngiliz istihbarat görevlisi Ä°stanbul'da ölü bulundu
 
Son haftalarda Le Mesurier’in aydınlatılamayan ölümü de bir baÅŸka tartışma konusu.
 
James Gustaf Edward Le Mesurier 
 
Öldürüldüyse bu infazın kimler tarafından yapılmış olabileceÄŸi ise bir muamma olarak karşımıza çıkıyor;
 
BeyoÄŸlu’nda ceseti bulunan kiÅŸinin, Suriye’de ’Beyaz Baretliler’ olarak bilinen gruba desteÄŸi ile tanınan eski Ä°ngiliz istihbarat subayı James Gustaf Edward Le Mesurier olduÄŸu tespit edildi. 
 
Ä°stanbul ValiliÄŸi, Ä°ngiliz uyruklu James Gustaf Edward Le Mesurier’in ölümüyle ilgili geniÅŸ kapsamlı idari ve adli tahkikat baÅŸlatıldığını duyurdu.
 
Olay, Karaköy Kılıç Ali PaÅŸa Cami yanında saat 05.30 sıralarında yaÅŸandı. Cami görevlileri, caminin yan tarafında bir kiÅŸinin yerde hareketsiz yattığını görünce durumu polis ve saÄŸlık ekiplerine bildirdi.
 
Olay yerine gelen saÄŸlık ekipleri, yerde hareketsiz yatan kiÅŸinin öldüÄŸü belirledi. Bu sırada polis ekipleri de çevrede güvenlik önlemi aldı. Cesedin yüzünde kesici alet yarası, elleri ve ayaklarının ise kırık olduÄŸu tespit edildi. Ceset ilk incelemeler sonrası otopsi için Ä°stanbul Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü.
 
(Hürriyet)
 
Ä°stihbarat teÅŸkilatları Türk ordusunu da hedef aldı
 
Tekil iÅŸlenen hesaplaÅŸma infazlarının dışında Türk ordusu ve vatandaÅŸları da istihbarat savaÅŸlarının doÄŸrudan hedefi oldu.
 
Özellikle 2016 yılında pek çok bombalı eylemde sivil vatandaÅŸlarımız hayatını kaybederken, Suriye'nin El Bab bölgesinde silahlı kuvvetlerimize yönelik gerçekleÅŸtirilen hava saldırısında 3 askerimiz ÅŸehit oldu, 10 Mehmetçik de yaralandı. 
 
Bu saldırının Suriye rejimi tarafından gerçekleÅŸtirildiÄŸi iddia edildi; ama bazı güvenlik uzmanları yaptığı açıklamalarda, "operasyonun teknik özellikleri göz önüne alındığında bulguların Rusya veya ABD gibi büyük bir gücü iÅŸaret ettiÄŸini" vurguladı.
 
Åžehit olan Mehmetçiklerin başına gelen vahim durum yıllar önce batırılan Refah ÅŸilebindeki ÅŸehit Mehmetçiklerin akıbetinden farklı deÄŸildi.
 
 
Büyük bir istihbarat savaşının ortasında kalmış olmaları muhtemeldi. En güçlü ihtimal düÅŸürülen Rus uçağın intikamı olabilirdi ya da Rusya ile yakınlaÅŸmaya baÅŸlayan Türkiye’nin Rusya ile arasının tekrar bozulması için baÅŸka bir gücün müdahalesi söz konusu olabilirdi.
 
Henüz bir düÄŸüm çözülememiÅŸken Karlov suikastı gibi eylemler her taşın altından bir istihbarat örgütünün çıkmasına sebep oluyordu.
 
Ne yazık ki sayısız örnekle artırabileceÄŸimiz vakaların benzerlerini bu denli yoÄŸun bir biçimde en son 1940-1945 yılları arasında yaÅŸamıştık. 
 
Refah Vapuru’nu kim vurdu
 
Uzun süredir Türkiye’yi oyalayan BirleÅŸik Krallık, Türkiye’nin sipariÅŸ ettiÄŸi 4 denizaltının hazır olduÄŸunu bildirdi. Bu kararın verilmesindeki en önemli gerekçe Türkiye ve Nazi Almanya’sının son dönemde yakınlaÅŸmaya baÅŸlamasıydı. 
 
21 Haziran 1941 yılında yaklaşık 201 Türk askeri mürettebatını taşıyan Refah isimli ÅŸilep Mısır’a doÄŸru hareket ederken belirlenemeyen bir sebeple havaya uçarak Akdeniz’in soÄŸuk sularına gömüldü.
 
 
Refah’ın batması sonucu 169 Türk askeri ÅŸehit olmuÅŸ; yalnızca 28 kiÅŸilik mürettebat sahile ulaşırken Ä°ngiliz arama gemilerin desteÄŸi sonucu yalnızca 4 asker daha kurtarılabilmiÅŸti.
 
Hükümet haberi alır almaz konuyu gizlemeye çalışmış; fakat olayın duyulması sonucu geniÅŸ bir tahkikat baÅŸlatmıştı.
 
Ortadaki asıl soru ise şuydu: Refah Şilebini kim patlatmıştı?
 
Ä°ngilizler, Almanları suçlarken Naziler ise Ä°ngilizleri hedef göstermiÅŸti.
 
Sonraki yıllarda da olay aydınlatılamamış olmasına raÄŸmen Refah’ın bir istihbarat eylemi sonucu Ä°talyanlar tarafından patlatıldığı iddialar arasındaydı.
 
Ä°ddialara göre; askeri dalgıçlık eÄŸitimi almış Luigo Ferraro isimili Ä°talyan komandosu diplomat kılığında birçok ülkeye gidiyor ve silah ticareti yapan gemilere hareket etmeden önce bir tür zaman ayarlı patlayıcı iÅŸlevi gören mıknatısa benzer dinamitler yerleÅŸtiriyordu. 
 
Buna göre Ä°talyan istihbaratı, Ferraro’nun gerçekleÅŸtirdiÄŸi iddia edilen eylemde Refah Åžilebi'ne limpet mayını yerleÅŸtirerek 169 MehmetçiÄŸi Akdeniz’de ÅŸehit etmiÅŸti.
 
Emekli Deniz Subayı Osman ÖndeÅŸ, Milliyet gazetesindeki röportajında Ferrano’nun yalnızca Refah’ın deÄŸil, Mersin’den açıldıktan sonra kim tarafından batırıldığı belirlenemeyen 4 geminin daha faili olduÄŸunu iddia etmiÅŸti;
 
Ferrano, 2 yıl sonra Ä°skenderun’a Ä°talyan diplomat olarak atandı. Haziran-AÄŸustos 1943’te Giovanni Roccardi iÅŸbirliÄŸi ile Mersin’den denize açılan krom yüklü 4 gemi daha aynı ÅŸekilde batırıldı.
 
S.S Kaituna adlı gemi, Ferraro’nun fark edilmesini saÄŸladı. Batmayan gemi Kıbrıs’tan gelen Ä°ngiliz eskort gemiler ile karaya oturtulduÄŸunda kıç tarafında patlamamış limpet mayını bulundu.
 
(Milliyet)
 
 
Refah’ı; Fransızlar mı, Almanlar mı, Ä°ngilizler mi, yoksa Ä°talyanlar mı batırdı asla tespit edilemedi veya bu bilgi kamuoyu ile hiçbir zaman paylaşılmadı.
 
Tıpkı 2016 yılında Suriye’de gerçekleÅŸen saldırıda ÅŸehit olan 3 MehmetçiÄŸin akıbeti gibi muÄŸlak ve akim bir bilgi olsa da arkasında geniÅŸ bir istihbarat savaşının olduÄŸu açık bir vakaydı.
 
Nazilerin Büyükelçisi Von Popen, Rus Karlov’un akıbetinden son anda kurtuldu
 
1942 yılına gelindiÄŸinde Avrupa’da savaÅŸ ÅŸiddetini artırmıştı. Bu durum Türkiye’deki istihbarat savaÅŸlarının da ivme kazanmasına sebep olmuÅŸtu. 
 
Bir dönem Almanya BaÅŸbakanlığı da yapmış olan Von Popen’in bombalı saldırıya uÄŸraması Türk kamuoyunu yine ÅŸoke etmiÅŸti.
 
Hitler'in Türkiye Büyükelçisi Franz von Papen
 
Akıllardaki yegane soru şuydu: Bu eylemin arkasında kim vardı?
 
Ä°lk bakışta böyle bir saldırıyı Ä°ngilizlerin gerçekleÅŸtirmiÅŸ olması güçlü bir ihtimal gibi dursa da eylemi gerçekleÅŸtiren kiÅŸinin bir Müslüman olması iÅŸlerin tuhaf bir hal almasına sebep oldu.
 
Yapılan tahkikatta eylemi gerçekleÅŸtiren kiÅŸinin bir Yugoslav Türk’ü Ömer Tokat olduÄŸu ortaya çıktı.
 
Sonrasında yaÅŸananlar ise daha sıra dışıydı. Türk yetkililer olayın azmettirici olarak ulaÅŸtığı istihbaratçıların SSCB elçiliÄŸinde saklandıklarını tespit etti ve Sovyet ElçiliÄŸi kolluk kuvvetlerimiz tarafında çevrilerek suçluların teslim edilmesi talep edilecekti.
 
Von Popen Ankara’daki büyük istihbarat savaşını Ä°lyas Bazna ile ÅŸiddetlendirdi
 
Von Popen uÄŸradığı saldırıdan yaklaşık bir yıl sonra Ä°lyas Bazna ile tanıştı. Ä°lyas, ailesinin ölümünden Ä°ngilizleri suçlayan bir Balkan Türk’üydü. Güzel sesi sayesinde Ankara’daki Ä°ngiliz BüyükelçiliÄŸi'ne sızarak Huge Knatchbull-Huessen ile yakın dostluk kurdu.
 
Bazna’nın belli bir para karşılığı Von Popen’e getirdiÄŸi istihbaratlar neredeyse savaşın gidiÅŸatını deÄŸiÅŸtirecekti.
 
Neyse ki Ä°ngilizlerin ÅŸansı dönmüÅŸ ve Almanların büyük kibri Çiçero 1 koduyla istihbarat alınan Ä°lyas Bazna’yı Ä°ngilizler ve ABD lehine çalışan bir çifte ajan olarak görmüÅŸtü. 
 
 
Oysa Ä°lyas Bazna, Normandiya Çıkarması baÅŸta olmak üzere Müttefik kuvvetlerinin pek çok operasyonunu Nazi Almanya’sına bildirmiÅŸti.
 
Kimilerine göre nam-ı diÄŸer Çiçero, Ä°lyas Bazna, aslında Türk istihbaratına çalışan bugünkü adıyla bir MÄ°T elemanıydı.
 
Atatürk’ün yanında dahi hizmet etmiÅŸ olan Çiçero’nun öyküsü de her istihbarat eyleminde olduÄŸu gibi bir sır perdesi olarak kalacak gibi görünüyor.
 
 
İstihbarat savaşları devlet kademesine uzanır
 
16 Ekim 1945 yılında gerçekleÅŸen bir cinayet ise artık rutinleÅŸen istihbarat cinayetlerini farklı bir safhaya taşıdı; çünkü SSCB elçisinin doktoru NeÅŸet Naci Arzan, Genelkurmay BaÅŸkanı Kazım Orbay’ın oÄŸlu HaÅŸmet Orbay ve onun arkadaşı ReÅŸid Mercan tarafından öldürülmüÅŸtü.
 
Aslında olay gerçekleÅŸtikten sonra ReÅŸid Mercan cinayeti üstüne almıştı. Ä°ddialara göre tutuklama öncesi ReÅŸid Mercan ile görüÅŸen dönemin kudretli Ankara Valisi Nevzad TandoÄŸan süreci tamamen ReÅŸid Mercan’ın üzerine yıkılmasına sebep olmuÅŸ ve Genelkurmay BaÅŸkanının oÄŸlu HaÅŸmet Orbay’ın cinayetten sıyrılmasını saÄŸlamıştı.
 
Fakat dönemin basınından beklenmeyecek bir ÅŸekilde olayın üzerine gidildi ve dosya tekrar açıldı. Sonrasında HaÅŸmet Orbay’ın olayın içinde olduÄŸu ve hatta tetiÄŸi bizzat onun çektiÄŸi anlaşıldı; fakat olay göründüÄŸünden daha karışıktı.
 
Öncelikle HaÅŸmet Orbay ABD BüyükelçiliÄŸi ile iletiÅŸim halindeydi. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Genelkurmay BaÅŸkanı Kazım Orbay’ın oÄŸlu HaÅŸmet Orbay ABD adına casusluk, hatta tetikçilik yapıyordu. 
 
Elbette her istihbarat vakasında olduÄŸu gibi bu da tam anlamıyla aydınlatılamadı; fakat bu dava Genelkurmay BaÅŸkanı Kazım Orbay’ın istifasıyla sonuçlandı.
 
 
Daha kötüsü ise mahkemeye sanık olarak çıkartılan Nevzad TandoÄŸan bu muameleyi izzet-i nefsine sığdıramayarak intihar etti. Olayın savcısının dava sürecinde ölmesi ise baÅŸka bir soru iÅŸaretiydi. 
 
Son yıllarda istihbarat savaşları neden arttı?
 
Son yıllarda Türkiye’de 1940-1945 yılları arasındakine benzer ÅŸekilde istihbarat savaÅŸlarının arttığı gözlemleniyor.
 
Dünyanın her yerinden gizli servisler bir ÅŸekilde Türkiye’de eylem yapıyor. Bu eylemlerin bazısı James Bondvari yöntemlerle arkasında büyük bir sır perdesi bırakarak icra edilirken Orouba Bakarat örneÄŸinde olduÄŸu gibi mesaj vermek amacıyla açık bir biçimde de yapılabiliyor.
 
OrtadoÄŸu’ya Dair Yirmi Tez” isimli eserinde Taha Kılınç’ın aktardığı üzere; Dünyanın neresinde olursanız olun dünya siyasetinde söz sahibi olabilmeniz için OrtadoÄŸu’da söz sahibi olmanız gerekiyor.
 
Bugün dünyanın en büyük Müslüman nüfusa sahip Malezya gibi ülkelerin dünya siyasetinde esamisinin dahi okunmamasının sebebi OrtadoÄŸu bölgesinde bir varlık gösterememeleridir.
 
Öte yandan dünyanın öbür ucundan ABD, Rusya, Ä°ngiltere, Almaya gibi ülkeler dünya siyasetindeki gücünü konsolide edebilmek için bir ÅŸekilde OrtadoÄŸu’daki varlığını sürdürmeye çalışıyor.
 
Bu konsolidasyonun en önemli sac ayaklarından biri de istihbarattır. 
 
Türkiye dünya siyaset dengesinde bir askeri sıcak bölge olmaya uygun deÄŸildir; çünkü bunun bütün bir dünya için ağır bedelleri olacaktır, fakat bu noktada istihbarat savaÅŸları Türkiye’deki eylemlerin en önemli enstrümanı haline gelmektedir.
 
Bu sebeple ne yazık ki daha pek çok vakanın yaÅŸanması muhtemel görünüyor. Bu vakaların pek çoÄŸu aydınlatılamayacağı gibi önemli bir kısmından da hiçbir zaman haberdar dahi olamayacağız gibi görünüyor.  
 
 
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / The Independent Türkçe
 
Daha ayrıntılı bir okuma için;
 
Yıldıray OÄŸur - “Alternatif Türkiye Tarihi -1” (Vadi Yayınları)
 
Elyasa Bezna – “Ankara Casusu”(Karizma Yayınları)
 
Osman ÖndeÅŸ – “Refah’ı Kim Batırdı” (Denizler Kitabevi)
 
Reiner Möckelmann – “Franz von Papen-Hitler'in Türkiye Büyükelçisi” (Kitap Yayınevi)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.