Sosyal Medya

Güncel

Osmanlı Ulemasının Vampirler Hakkında Fetvalar Vermesi

Salim Fikret Kırgı, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Osmanlı Vampirleri, Söylenceler, Etkileşimler, Tepkiler” adlı kitabında bilinenin tersine, vampir söylencesinin Osmanlı’dan Batı’ya yayıldığını kaynakları ile aktarıyor.



Vampirin bizdeki karşılığı fantastik-kurgu kitapların ya da filmlerin dikkat çeksin diye ortaya attığı mevcut olmayan yani yaratılmamış bir varlık figürüdür. Bu figürün, hayalden ete kemiğe büründürülüşü fazlasıyla ilgimizi çekmiş ve pek de sempatik sayılamayacak bu kurgunun peşinden gitmişiz. Esasında peşinde olduğumuz; bir katil, dönüşen bir suç makinesi. Bizim kültürümüz bu tip metafizik meselelere günlük yaşam formunda bakmasa da tamamen ilgisizdir de diyemeyiz.
 
Hepimiz metruk binaların, mezarların ya da karanlık yerlerin gizemli sahiplerinden korkarız. Bizim için gizem dolu bu yerler, sırların sırrına erebileceğimiz tutarlılıkla bilgi ışıkları saçmamakta. Dolayısıyla biraz sihir biraz sır her ne ise vampirler haklarında türetilen rivayetlere rivayetler ekleyerek esrar perdesinin gerisinde kalmaya devam etmektedir.  
 
Modern vampir mi folklorik vampir mi?
 
Salim Fikret Kırgı, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Osmanlı Vampirleri, Söylenceler, Etkileşimler, Tepkiler” adlı kitabında bilinenin tersine, vampir söylencesinin Osmanlı’dan Batı’ya yayıldığını kaynakları ile aktarıyor. Tarihçi Kırgı, Osmanlı tarihinde çeşitli yazarların, tarihçilerin bu konuda aktardıklarını incelemekle kalmamış; Osmanlı hukuk sisteminde vampirler üzerine alınan kararları ve hukuksal düzenlemeleri de aktarmış.
 
Akademik bir metin olarak hazırlanan eserde pek çok teknik açıklama, köken ve terimlerin süreçleri ele alınmış. Bizim en çok ilgilendiğimiz kısım ise vampir figürünün bizim coğrafyamızla ve kültürümüzle olan ilişkisi. Normal olarak İslâm kültürü, vampir fikrinin başında da sonunda da değildir. İslâm’da yaratılış süreci ve ölümden sonra hayat gibi kavramlar itiraza yer bırakmayacak biçimde açıklanmış ve kökleşmiştir. Batı’dan öğrendiğimiz bu figür ve kavram bizleri nasıl etkilemiş onu görmek bu kitap vasıtasıyla mümkün olabiliyor. Yazar genel anlamda folklorik vampir ile modern vampir farkını ortaya koyuyor.
 
Vampirlerin kökeni ile ilgili olarak popüler kültürün bize dayattığı, Transilvanya merkezli bir ortaya çıkışın söz konusu olduğudur. Şüphesiz bunun temelinde, Kazıklı Voyvoda’nın dışında Karadeniz’in batı kıyıları, Romanya, dağlık Karpatlar bölgesindeki geleneksel halk inanışları yatmaktadır. Ancak asıl neden, en popüler vampir romanı olan Bram Stoker’in “Drakula”sındaki baş vampirin Transilvanya’da yani Romanya’da ikamet ediyor olması. Bu da vampir ve Osmanlı bağlantısı için yeterli bir ipucudur. Kırgı’da eserinde vampir söylencesinin Osmanlı’dan Batı’ya yayıldığını kaynakları ile aktarıyor.
 
Vampirlikle ilgili fetvalar
 
Osmanlı kayıtlarında vampirle nasıl mücadele edileceğine ilişkin hukuki metinlerin diğer adıyla “Vampir fetvalarının” varlığı, ayrıca Evliya Çelebi gibi yazarların ilk Müslüman vampirlerden bahseden birinci elden anlatımları bu konudaki en önemli noktalar. Kitapta, Ebussuud Efendi’nin vampir meselesine ilişkin fetvaları var. Bu fetvaların ilkinde vampir fenomeninin gerçekliğinin kabul edildiği, diğer ikisinde ise zararın niteliği ve sonrasında yapılacaklar ele alınmış denilmektedir. Ancak Ebussuud Efendi’nin vampirlikle ilgili fetvalar verip vermediği muallakta olan bir meseledir. Çünkü açık açık bir vampir ifadesi ya da onu ifade veya tarif edecek herhangi bir bilgi mevcut değildir. Ayrıca kitapta aktarılan pek çok kaynak söylencelerden, tevatürlerden ve benzetmeler sonucu elde edilen şüpheli bulgulardan ileri gelmektedir. Yazarın ortaya koymaya çalıştığı tezin altı tam olarak doldurulmamış. Bilhassa İslâm toplumlarında sınırları kesin çizgilerle belirlenmiş basü badel mevt gerçekliği ile vampir, cadı, zombi, gulyabani gibi sonradan tekrar dirilip insanlara zarar verecek türde bir dönüşüme uğramış yaratıklar reddedilmiştir.
 
Yazarın bu konudaki hevesini anlayabilmekle beraber elindeki mevcut verilerin birer kaynak olmaktan ziyade uydurulmuş ve dilden dile değişe değişe günümüze kadar gelmiş efsaneler olduğunu görmek çok zor değil. Burada akademik bir çalışma ürününde karşılaşılabilecek fantastik ögelerin normalden fazla yer bulduğunu ifade etmek gerekiyor. Kulaktan kulağa dolaşan ve dolaşırken epey şekil değiştiren vampir ve vampirlerle alakalı hadiseler, Avrupa’nın yaşadığı kara veba türü bir deneyimin sonrasında konuşulmaya başlandığından; burada bir korkunun ve geçmişten kalan izlerin yansımasını görmek ve hatta bunu anlayışla karşılamak mümkündür.
 
İdris Kartal, “Geleneksel Bir Halk İnanışı: Vampirler”, Kitabın Ortası dergisi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.