Sosyal Medya

Kainat ve göklerdeki düzenden yeryüzündeki düzene bakmak

Evrendeki bütünsel ahengin ana sebebi, evreni yöneten büyük yasaların her yerde adil ve eşit olarak uygulanmasıdır. Belki de dağıtılmasıdır. Eğer yasalar farklı olsaydı, yani belli yasalar belli yerlerde, diğer yasalar da diğer yerlerde geçerli olsaydı, düzen kesinlikle olamazdı. Düzenin yerine düzensizlik hâkim olurdu. Muhtemelen evren bile olamazdı, onun yerine belki de hiçlik olurdu. Geriye de sadece O kalırdı!..



Genel olarak evren en devasa makro kozmostur. Bütün ve büyüklük olarak olaÄŸanüstü bir sistemdir. Sistemin belli mekanizmaları ve onu yöneten belli yasaları mevcuttur. Sistemin çalışması ile ilgili bir aksaklık da gözlenmemektedir. Bilakis sistemde uyum gözlenmektedir. Bu noktada, sistem tıkır tıkır iÅŸlemektedir. Newton’a göre yapı tıpkı bir saat gibi çalışmaktadır. Mekanik ve mükemmel olarak…  
 
Ancak söz konusu devasa sistem, tek bir sistemden oluÅŸmuÅŸ deÄŸildir. Büyük sistemde milyarlarca, son bilgilere göre belki de trilyonlarca gök ada mevcuttur. Her bir gök adada da milyarlarca yıldız bulunmaktadır. Dolayısıyla bazı gök bilimcilere göre evrendeki toplam yıldız sayısı yaklaşık 1. 000.000.000.000.000.000.000.000 (=1024) tanedir. Bunu okuyabilene aÅŸk olsun demektir! Bahis konusu sayının, evrenin sürekli geniÅŸlediÄŸi gerçeÄŸi karşısında pek de abartılı olmadığı belirtilmektedir. Her bir yıldızın en az bir gezegeni olduÄŸu düÅŸünüldüÄŸünde ise yıldızların ve gezegenlerin sayısını bulmak için, yukarıdaki sayıyı en az iki ile çarpmak gerekir. Gerçekte ise daha büyük sayı ile çarpmak gerekir. Sayı, büyüklük açısından gerçekten muazzamdan da ötedir. Tasavvur etmek bile pek kolay deÄŸildir. Evrenin ne kadar devasa bir yapı olduÄŸunu, artık siz düÅŸünün… 
 
Söz konusu sayı; yıldız ve gezegen temellerinde evreni oluÅŸturan tüm makro alt sistemlerin, görünen sayısıdır. Kim bilir! Belki de görünmeyenlerle birlikte, sayı daha da fazladır. Kaldı ki tüm alt sistemlerin de kendi içerisinde, diÄŸer baÅŸka alt sistemleri de vardır. Bunlar, örneÄŸin bir yıldız sisteminde bulunan herhangi bir gezegenin yapı taşı, katmanları, varsa atmosferi vs... Bu durumda, karşımıza inanılmaz sayıda makro alt sistemler ortaya çıkmaktadır...  
 
Daha mikro sistemlere gelmedik bile. Her bir atom veya onu oluÅŸturan protonlar, nötronlar, elektronlar ile bunlardan proton ve nötronları oluÅŸturan kuarklar gibi alt parçacıklar da mikro evrende ayrı birer sistemlerdir. Ä°nanılmaz bir ÅŸeydir. Bu gerçek karşısında, akıl bile zorlanmaktadır. Einstein’a göre bu durum bir çeliÅŸki gibi durmaktadır. Zira o, sonsuz olmasa da sınırsız bir yapının, sonlu düÅŸünsel bir yapıyla anlaşılmasını hep yadırgamıştır. Bence de Einstein bu konuda haklı gözükmektedir. Zira sayısal gerçekler karşısında, ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸramamak pek de mümkün deÄŸildir.   
 
Hep denir ya kâinat kitabının okunması gerekmektedir. Okuyabilirsek kitap gerçekten bize çok ilginç bilgiler ve teknikler sunmaktadır. Tüm maharet onu okuyabilmek ve anlayabilmektir. Bunun için de araÅŸtırmak, gözlem yapmak, emek vermek gerekmektedir. Aksi takdirde, kitabı okumak pek de mümkün deÄŸildir. Okunsa bile de anlamak mümkün deÄŸildir.     
 
Burada asıl daha ilginç olan hususu sizlerin dikkatine sunmaya çalışıp, daha sonra da sosyal yapılara geçeceÄŸim. DiÄŸer bir ifadeyle mekanik evrenden, mekanik olmayan ancak daha çok biyolojik olan sosyal yaÅŸam alanına… 
 
Evrende ilginç olan nokta, söz konusu tüm sistemlerin birbirleriyle uyum içerisinde bulunmalarıdır. Tüm sistemler, hep bir ahenk içerisinde çalışmaktadır. Tıpkı bir müziÄŸin notaları gibi aralarında hep bir düzen vardır. Buna teknik dilde senkronize durum denmektedir. Tabiri caizse, bu durum herkesin ayrı bir telden çalmaması demektir. Belli bir düzen içerisinde, süreç hep böylece devam etmektedir. Aksi olsaydı, evrende ne düzen kalır ne de ahenk olurdu. Bu da muhtemelen evrenin yok olmasına neden olurdu. Zira söz konusu durumda, evrenin entropisi (düzensizliÄŸi) maksimum, enerjisi de minimum olurdu. Belki de Dünya gibi yaÅŸam alanları bile olamazdı. Evren diye bir ÅŸey de muhtemelen kalamazdı…  
 
Evrendeki bütünsel ahengin ana sebebi, evreni yöneten büyük yasaların her yerde adil ve eÅŸit olarak uygulanmasıdır. Belki de dağıtılmasıdır. EÄŸer yasalar farklı olsaydı, yani belli yasalar belli yerlerde, diÄŸer yasalar da diÄŸer yerlerde geçerli olsaydı, düzen kesinlikle olamazdı. Düzenin yerine düzensizlik hâkim olurdu. Muhtemelen evren bile olamazdı, onun yerine belki de hiçlik olurdu. Geriye de sadece O kalırdı!..  
 
Buradan asıl gelmek istediÄŸim nokta; sosyal yapıların düzeniyle ilgili husus olacaktır. Bir toplumu oluÅŸturan sosyal yapı da yüzlerce hatta yüzbinlerce alt yapılardan oluÅŸmaktadır. Dolayısıyla bir toplumu oluÅŸturan farklı ve deÄŸiÅŸik gruplardan bahsetmek mümkündür. Bunlar; aile, komÅŸu ve mahalle gibi doÄŸal yapılar ile meslek grupları, sivil toplum örgütleri, ÅŸirketlerdeki yapılar vb. yüzbinlerce oluÅŸumlardır. Devletin kendisi bile binlerce farklı alt birimlerden oluÅŸan, ayrı bir devasa yapıdır. Bu bakımdan, evren gibi olmasa da büyük bir sistem olan toplum da alt toplumlardan, diÄŸer bir ifadeyle alt sitemlerden oluÅŸmaktadır. Toplumun iÅŸlevsel olarak çalışması yani verimli olması için üretmesi, üretirken de israf etmemesi, kaynaklarını verimli kullanması, çevre bilincinin yüksek olması ve ona zarar da vermemesi gibi fonksiyonları da yerine getirmesi gerekmektedir. Bunun için de bütünü meydana getiren her bir alt sistemin de birbirleriyle uyum içinde bulunması gerekmektedir. Uyum da düzeni oluÅŸturan yasalarla ve bunların uygulanmasıyla gerçekleÅŸecektir. Tıpkı evrendeki yasaların varlığı ile bunların uygulanması gibi, adil ve eÅŸit olarak…  
 
Sosyal yasalar, evreni yöneten yasalar gibi katı, mekanistik olarak deÄŸiÅŸmez yasalar deÄŸildir. Genel olarak, deÄŸiÅŸebilir yasalardır. Evrenin yasaları pek deÄŸiÅŸmezse de zamanla her ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸi gibi sosyal yasalar ile birlikte sosyal düzenler de deÄŸiÅŸecektir. Zaten bunları ve diÄŸer ÅŸeyleri deÄŸiÅŸtiren de bence yine evreni yöneten yasalar ile insanoÄŸlunun bitmek tükenmek bilmeyen arayışı ve uÄŸraşısıdır. Bu açıdan, iÅŸlevsellik ve verim noktasında sosyal yapıyı en yüksek seviyede tutacak mekanizmaları oluÅŸturmak gerekmektedir. Bunun nasıl gerçekleÅŸeceÄŸi hususu, pek tabii olarak hukukçuların ve sosyal bilimcilerin konusu olsa da bu alana mühendislerin de katkı vereceÄŸini düÅŸünmekteyim. Bu konuda, doÄŸada da evrende de bizim için oldukça fazla sayıda örnekler mevcuttur. Okuyabildikten ve eskilerin deyimiyle de tefekkür edebildikten sonra. Söylemden de öteye geçebildikten sonra… 
 
Prof. Dr. Ünal Çamdalı / Kaynak: Karar-GörüÅŸler

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.