İsveçlilerin Türkiye sevgisinin kaynağı nereden geliyor ?
Follow @dusuncemektebi2
Demirbaş Şarl: Demirin, ateşin, suyun yapamadığını onlar yaptılar: Beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm, istediğimi yapıyorum. Lakin gene esirim; şefkatin, ulüvv-i cenabın, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar âlicenap, bu kadar asil ve bu kadar nazik bir milletin arasında, hür esir gibi yaşamak bilsen ne tatlı!”
Tarih Dosyası/ Dünya Bülteni
İsveç kralı 12.Şarl ( Demirbaş ) 1697 yılında tahta çıktığında 15 yaşındaydı. Çocuk yaşta birinin İsveç tahtına çıkması kuzeyden veya güneyden denizlere açılmak isteyen Rusya için bulunmaz bir fırsattı. Rus Çarı Deli Petro bu fırsatı değerlendirerek 1700 yılında İsveç’e savaş açtı. Ancak İsveç ordusu Avrupa’nın en iyi savaşçı ordularından biri olarak kendinden dört kat büyük olan Rus ordusunu Narva’da ağır bir mağlubiyete uğrattı. Bu başarının ardından İsveç krallığı bölgede söz sahibi olurken Rusya’yı işgal etme planlarını da beraberinde getirdi.
12.Karl 1707 yılında Rusya’ya savaş açtı. Savaşın ilk muharebelerinde başarı kazansa da tarihin en soğuk kışlarından birinin bastırması üzerine Moskova üzerine başlattığı hareketi sonlandırmak zorunda kaldı. Moskova seferini sonlandıran Demirbaş Şarl Ukrayna üzerine sefere devam etti. 8 Temmuz 1709 tarihinde ise Poltava kalesini almak için uğraşan 25 bin kişilik İsveç ordusu Deli Petro’nun komuta ettiği 50 bin kişilik Rus ordusu karşında ağır bir yenilgi aldı. Bu mağlubiyetin ardından İsveç kralı ve 18 bin İsveç askeri Ruslardan kaçarak Osmanlıya ait olan Özi Kalesine sığınmaya çalıştı. Özi muhafızı Abdurrahman Paşa ise Rusların Osmanlı topraklarına girebileceklerini düşünerek Kral ve askerlerinin Osmanlı topraklarına girmesine müsaade etmedi. Ancak verilmeyen bu iznin sonucunda yaklaşık 16 bin İsveç askeri Ruslara teslim olmak zorunda kaldı.
İsveç Kralının Abdurrahman Paşaya elçi göndererek kabul edilmeleri halinde 2000 altın vereceğini bildirmesi üzerine Kral ve 2000 kadar askerin Osmanlı topraklarına girişine izin verildi. Osmanlı topraklarına kabul edilen Demirbaş Şarl günümüzdeki Moldova’ya bağlı Bender şehrine geçti ve orada ikamet etmeye başladı.
Bender şehrinde Kral için yurtluk ve maiyeti için de kışlalar yapıldı ve durum İstanbul’a bildirildi. Sultan III. Ahmet ise Kral Şarl’ı misafir olarak kabul ettiğini ve tüm masraflarının hazineden temin edilmesini emretti. Demirbaş Şarl da Padişah’a gönderdiği mektubunda kendisine gösterilen misafirperverliğe teşekkür edecekti.
Demirbaş Şarl yaklaşık 4 yıl kadar Bender’de kaldı. Rusya’ya karşı siyasetini buradan yürüttü. Kralın Osmanlı topraklarında bulunması ve Rusya’ya karşı aktif siyaseti Rusların protestolarını beraberinde getirdi. Ruslar Demirbaş Şarl’a ikamet izni verilmemesini veya en azından gözetim altında tutulmasını talep ettiler. Demirbaş Şarl’ın amacı ise misafirliği süresince Osmanlı devletini Rusya’ya karşı kışkırtmak ve Rusya’nın bölgede karşı konulamayacak bir güç olmadan Osmanlı devleti tarafından durdurulmasını sağlamaktı.
Bender Karmaşası
Demirbaş Şarl Bender’de 4 yıldan uzun bir süre misafir olarak kaldı. Ancak Kralın Osmanlı topraklarında bulunmasının uluslar arası bir sorun haline gelmeye başlaması üzerine Padişah ve Divan Kralı ülkesine göndermek için birkaç teşebbüste bulundu. Ancak bunların hepsi sonuçsuz kalacaktı. Kral ülkeyi terk etmek istemiyordu. Kralın bu isteksizliği üzerine Divandan son bir karar daha çıkarıldı. Kral ikna edilecek. İkna olmazsa Edirne’ye ya da Selanik’e getirilecekti. Bu karar üzerine görevli yeniçeriler Kralı almak için Bender şehrine gittiler. Ancak burada yeniçeriler ile Kral ve askerleri arasında tartışmalar yaşandı ve ardından iki taraf birbirine kılıç çekerek çatıştı. Çatışmanın sonunda kral teslim oldu. Kalabalık yeniçeri askerleri ile yaşanan bu çatışma daha sonra Kalabaliken-i Bender (Bender Karmaşası) olarak adlandırıldı. (İsveççedeki “kalabaliken” sözcüğü Türkçe “kalabalık”tan geçmiştir ve “şamata, karmaşa, büyük düzensizlik” manasına gelir.)
Bender’de yaşanan bu çatışmanın ardından Kral Dimetoka’ya getirildi. Ancak Kralın maruz kaldığı bu muamele Osmanlı yöneticilerini oldukça rahatsız etti. Yaşanan olayın sorumluları olarak görülen Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi, Kırım Hanı Devlet Giray ve Sadrazam Süleyman Paşa azledildi. Bender Muhafızı İsmail Paşa da önce Azak Kalesi muhafızlığına, bir ay sonra da Sinop’a sürüldü.
İsveç Kralı Demirbaş Şarl yaklaşık bir sene kadar Dimetaka’da misafir edildi. Burada geçirdiği sürede Osmanlı donanmasını gemilerini inceledi. Osmanlı kalyonlarının resimlerini çizerek ülkesine gönderdi. Kral gemilere isim de vermişti. Gemi çizimlerinin altında Osmanlıca Jaramaz ( Yaramaz ) ve Jildirim ( Yıldırım ) isimlerini yazıyordu.
1714 yılının Ağustos ayında Demirbaş Şarl’ın Osmanlı ülkesindeki misafirliği sona erdi. Kral 600 Osmanlı askerinin refakatinde Viyana sınırına kadar götürüldü. Avusturya ve Almanya üzerinden yaptığı 14 günlük yolcuğun ardından ülkesine ulaştı. Demirbaş Şarl Osmanlı ülkesinde geçirdiği uzun misafirlik yıllarını kız kardeşine yazdığı mektupta durumunu şu cümlelerle ifade etmişti:
“Poltava’da esir oluyordum. Bu, benim için bir ölümdü; kurtuldum. Bug (Aksu) Nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, arkamda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş! Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu. Gene kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin, suyun yapamadığını onlar yaptılar: Beni esir ettiler. Ayağımda zincir yok, zindanda da değilim. Hürüm, istediğimi yapıyorum. Lakin gene esirim; şefkatin, ulüvv-i cenabın, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar şefkatli, bu kadar âlicenap, bu kadar asil ve bu kadar nazik bir milletin arasında, hür esir gibi yaşamak bilsen ne tatlı!”
Kaynaklar :
Ziya Nur Aksun, Osmanlı Tarihi,
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi
Henüz yorum yapılmamış.