Anadolu; kendisine has, güçlü bir yapı ortaya koyarak köklü bir medeniyeti inÅŸa etmiÅŸtir. Anadolu medeniyetinin inÅŸasında, kadının yeri, hiç ÅŸüphesiz imtiyaza ÅŸayandır. Aynı dönemde kadın; batıda “cadı” ve “günahın sembolü” ilan edilirken, Anadolu’da bir devrim gerçekleÅŸtirmiÅŸ ve dünyanın ilk kadın teÅŸkilatı olan Bacıyan-ı Rum’u kurmuÅŸtur. Bu teÅŸkilat Anadolu’nun madden ve manen ihyasına vesile olmuÅŸ; dini, ekonomik, sosyal ve eÄŸitim alanında büyük bir gayretin mimarlığını yapmıştır.
Bacıyan-ı Rum
Ä°slam toplumunda kadın, Ä°slamiyet’in kabul edilmesiyle beraber yaÅŸadığı toplum tarafından deÄŸer kazanmaya baÅŸlamıştır. Bu durumun bir istisnası Türklerdir. Türk kadınları, tarih boyunca toplumun her katmanında etkin bir rol oynamıştır. Aile yönetiminden devlet yönetimine kadar her mevkide aktif vazife almıştır. (KemaloÄŸlu, 2011, s.149) Orta Asya’ya uzanan Türk kadının tarihi Anadolu’ya köklerini yansıtmış, geçmiÅŸten gelen aktif rolünü, Anadolu’da “Bacıyan-ı Rum” adında dünyanın ilk kadın teÅŸkilatını kurarak kurumsallaÅŸtırmıştır. (DöÄŸüÅŸ, 2015, s.142) Bacıyan-ı Rum, Anadolu’nun maddi ve manevi tekâmülünde büyük gayret sahibi olan Ahilik teÅŸkilatına baÄŸlı bir kadın örgütlenmesidir. Ahilik teÅŸkilatının kurucusu Ahi Evran’ın Hanımı Fatma Bacı öncülüÄŸünde kurulmuÅŸtur. (TatlıoÄŸlu, 2012, s. 71-72) Anadolu Selçuklu döneminde “FakireÄŸan” yani hanım derviÅŸler olarak anılmıştır. (Sırım, 2015, s.120) Bacıyan-ı Rum ile ilgili bilgiler, tarih kaynaklarımızda pek az bulunmaktadır. Ä°lk olarak Aşık PaÅŸazade’nin kaynaklarında rastlamaktayız. AşıkpaÅŸazade kaynaklarında; “ve hem de bu Rûm’da dört taife vardır. Kim misafirler içinde anılır biri Gaziyân-ı Rûm ve biri Abdalân-ı Rûm ve biri Bâcıyân-ı Rûm ve biri Ahiyân-ı Rûm…” Müellif devamla, “…imdi Hacı Bektas, bunların içinden Bâcıyân-ı Rûm’u ihtiyar etti kim Hatun Ana’dır anı kız edindi…” diye kaydeder.” ve “Abdal Musa dirlerdi bir dervis vardı Hatun Ana’nın muhibbi idi ol zamanda seyhlik ve müridlik fariÄŸlerdi Hatun Ana ol azizin üzerine mezar itti geldi bu Abdal Musa bunun üzerinde bir nice gün sakin oldu Orhan Gazi devri geldi gazalar etti…” ibarelerine yer verilmiÅŸtir. Hacı BektaÅŸ-ı Veli’nin Vilayetnamesi’nde; “Hünkâr Hacı BektaÅŸ Veli, Rûm ülkesine yaklaşınca es-selamu aleykum Rûm’daki erenler ve kardeÅŸler diye selam verdi. Bu sırada Rûm ülkesinde 57 bin Rûm ereni sohbette meclisteydi. Hünkâr’ın selam verdiÄŸi Fatma Bacı’ya malum oldu…. Fatma Bacı ayaÄŸa kalkıp Hünkâr’ın bulunduÄŸu tarafa döndü, elini göÄŸsüne koydu, üç kez aleykümü’s-selam dedi yerine oturdu” ibarelerine yer verilmiÅŸtir. (DöÄŸüÅŸ, 2015, s.142,143) ve Osmanlı Devleti’nde Kanuni Sultan Süleyman Dönemine ait “718 numaralı MenteÅŸe Defteri’ne kayıtlı Ahi Ä°slam zevcesi Ahi Fatma ve Hizmetleri” kayıtlarına rastlanılmaktadır. (Çubukçu, 2015, s.222)
Bacıyan-ı Rum teÅŸkilatı, Ahilik örneÄŸinde olduÄŸu gibi çalışmalarını sadece maddi unsurları önceleyerek yapmamış ona ruh katmış ve bu ruhla eyleme dönüÅŸtürmüÅŸtür. Ekonomi, eÄŸitim, ve sosyal alanlarda maddi ve manevi yapıyı birbirine mündemiç kılarak Anadolu’yu Anadolu yapan yapının özünü ortaya koymuÅŸtur. Bu alanlardaki çalışmaları baÅŸlıklar halinde inceleyelim.
Ekonomi Alanında Katkıları
Bacıyan-ı Rum, Selçuklu Devleti hükümdarı I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in devleti kalkındırmak maksadı ile Kayseri Sanayi Sitesi inÅŸa ettirmiÅŸ ve kadınlara ayrı bir bölüm yaptırmıştır. Kadınlar, çalışmalarını kendilerine tahsis edilen bu alanda yürütmüÅŸtür. (Sırım, 2015, s.121) Kayseri Sanayi sitesinde; nakışçılık, keçecilik, çadırcılık gibi çeÅŸitli alanlarda faaliyet gösterilmiÅŸtir. (TatlıoÄŸlu, 2012, s.82) Ahiyanların ağırlıklı olarak dericilik iÅŸi ile iÅŸtigal olmaları, kadınlarında bu alanda, debbaÄŸ sanatında ilerlemelerini saÄŸlamıştır. Kayseri’nin tarihi kaynaklarında, debbaÄŸlar mahallesi ile beraber yan yana Külahdüzlar (örgücüler) mahallesine rastlanılmaktadır. Bu bilgiler bize, kadınların o dönemde deri ve örgü iÅŸlerini yürüttüklerine iÅŸaret etmektedir. (Sırım, 2015, s.123) Ä°bn Battuda eserinde “Bir çok Türk ilinde Türkmen kadınların iÅŸ hayatındaki baÅŸarılarını gördüÄŸünü ve kadınların iÅŸ hayatının içinde yaÅŸamlarını sürdürdüklerini” belirtmiÅŸtir. (Varinli, Akgül, 2012 s.78) Osmanlı KuruluÅŸ yıllarında piyadelerin giymiÅŸ oldukları ilk üniformalar ve daha sonraki dönemlere ait yeniçerilerin ak börkleri de Bacıyan-ı Rum kadınları tarafından dikilmiÅŸtir. (Sırım, 2015, s.124) Ankara’nın tarihi kaynaklarında Bacıyan-ı Rum’a ait bilgiler bulunmaktadır. Ankara’daki Bacı kazası, ismini Bacıyan-ı Rum’dan aldığına dair kaynaklara rastlanılmaktadır. Siciller incelendiÄŸinde Ankara’da evlerinde tezgah kuran, tiftik eÄŸitilerek iplik üreten kadınların olduÄŸunu görmekteyiz. (Hacıgökmen, 2005, s.190) 16. Yüzyıl Osmanlısında Bursa’da 387 ipek üretim tezgahının 170’i kadınlar tarafından iÅŸletildiÄŸi görülmektedir.(TatlıoÄŸlu, 2012, s.85) Bacıyan-ı Rum kadınları, MoÄŸol istilasından sonra Anadolu’nun çeÅŸitli yerlerine dağılmışlarıdır. Gittikleri yerlerdeki kadınlara, meslekleri olan el sanatlarını öÄŸretmiÅŸler, üretim ağını geniÅŸletmiÅŸlerdir. Bir nevi krizi faydaya çevirmiÅŸ ve savaÅŸ zamanında ekonomiyi ayakta tutmayı baÅŸarmışlardır. (Varinli, Akgül, 2012 s.76)
Eğitim Alanında Katkıları
Kadınlar; Ahilik’in kendine has geleneklerini, Bacıyan-ı Rum bünyesindeki Bacı Ocakları’nda hayata geçirmiÅŸlerdir. Ahi ocaklarında gerçekleÅŸen tasavvuf sohbetleri aynı ÅŸekilde, Bacı Ocakları’nda da yapılmıştır. Tasavvuf kültüründen elde edilen ahlak, iÅŸ hayatına yansıtılmış ve ortaya çıkan iÅŸ hayatına ait deÄŸerler, aynı ÅŸekilde Bacı ocaklarında iÅŸlenmiÅŸtir. (Varinli, Akgül, 2012 s.79) Bacıyan-ı Rum müntesipleri “iÅŸine, aşına, eÅŸine dikkatli ol prensibi geliÅŸtirmiÅŸtir. Ä°ÅŸine dikkatli ol ile “ailenin evinin iÅŸini ihmal etme”, aşına dikkatli ol ile, “iyi yemek piÅŸir iktisatlı ol”, eÅŸine dikkatli ol ile “ her türkü ÅŸartlar altında eÅŸine sahip ol” prensipleri öÄŸretilmiÅŸtir. Bu öÄŸretilerle; sosyal dengeyi, ahlakî deÄŸerler üzerinden inÅŸa etmeye gayret etmiÅŸlerdir. (TatlıoÄŸlu, 2012, s.84) Bacıyan-ı Rum üyeleri arasında usta-çırak iliÅŸkisi tesis edilmiÅŸtir. Bu usta çırak iliÅŸkisi sadece bir mesleki eÄŸitimden ibaret deÄŸildir. Ticari faaliyetlerin nasıl yapılacağı, müÅŸteri ile olan iliÅŸkiler ve tasavvuf ahlakının ticari ahlaka nasıl dönüÅŸeceÄŸi hususları usta-çırak iliÅŸkisiyle birbirine aktarılan bir sistem olarak iÅŸletilmektedir. (Sırım, 2015, s.123)
Sosyal Alanda Katkıları
Bacıyan-ı Rum teÅŸkilatı; yetim kalmış genç kızların, barınma ihtiyaçlarını karşılamış, meslek sahibi olma noktasında yardımcı olmuÅŸ, dinî ve ahlakî eÄŸitim almalarını saÄŸlamaÅŸ, ve evlenme çağına gelmiÅŸ kızları evlendirmiÅŸtir. Bakıma muhtaç yaÅŸlı kadınların tüm ihtiyaçlarını gidermiÅŸtir. (TatlıoÄŸlu, 2012, s.83) Bacıyan-ı Rum kadınları, gerek Selçuklu Devleti’nde MoÄŸol istilasına karşı, gerekse Osmanlı Devleti’nin kuruluÅŸunda olsun; hangi alanda eksiklik varsa orayı ikmal ederek düÅŸmanla mücadelede büyük çabalar ortaya koymuÅŸlardır. Selçuklu Devleti döneminde, Kayseri kalesini Mogollara karşı savunmada ve Osmanlı döneminde, savaÅŸ meydanında, eÅŸlerinin yanında yer almışlardır. (DöÄŸüÅŸ, 2015, s.144-145) Bacıyan-ı Rum teÅŸkilatının kurulduÄŸu dönem, Anadolu’ya göçlerinin yoÄŸun olduÄŸu dönemdir. Bacıyan-ı Rum kadınları kurmuÅŸ oldukları zaviyelerde, göç eden insanların yeme, içme ve konaklamalarını saÄŸlamışlardır. (Sırım, 2015, s.122) Bacıyan-ı Rum kadınları MoÄŸol istilası sonrası Anadolu’ya yayılarak iskan ve kolonizasyon çalışmalarının içeresinde yer almışlar, çalışmalarını açmış oldukları zaviyeler marifetiyle yürütmüÅŸlerdir. Ömer Lütfi Barkan’ın Vakıflar Dergisi’ndeki 1942 senesine ait “ Ä°stila Devirlerinin Kolonizatör Türk DerviÅŸleri ve Zaviyeler” isimli makalesi, Bacıyan-ı Rum teÅŸkilatına ait zaviyeler hakkında bize bilgiler vermektedir. Bu konuya örnek olarak [43 mükerrer] numaralı kayıt ÅŸöyle geçmektedir: “Kütahya evkafı içinde Od Yakan Baba nâmındaki derviÅŸin bir köyde bina ettiÄŸi tekke, civardan gelen adaklar ve kurbanlarla az zamanda inkiÅŸaf bulup dinî mühim bir merkez haline girmiÅŸtir ve bu inkiÅŸafta bu zaviyeyi idare etmiÅŸ olan Hacı Bacı nâm sâliha ve mütedeyyine ehl-i velayet hâtunun ve kendisinden sonra yerine geçen Hundi Hacı nâmhâtûnun ve ondan sonra zikrolan ocağı ihya etmiÅŸ olan Sume Bacı nâm bir aziz ve satiha ve bakire hâtûnun büyük hizmetleri olmuÅŸtur. Ve hattâ bu sonuncu Bacı, kendi zamanında tekkeye maylettiÄŸi çiftliklerle, baÄŸ, bahçe, deÄŸirmen ve sairenin, kendi ölümünden sonra akrabasından kimsenin müdahale etmemesi için, kendi parasiyle temin edilmeyip hayrât-ı müslimînden toplanan para ile satın alınmış olduÄŸunu herkesin önünde ikrar ve zabta geçirmiÅŸtir.” (Çubukçu, 2015, s.225-226)
Fatma Bacı
Fatma Bacı, Bacıyan-ı Rum teÅŸkilatının kurucusudur. Fatma Bacı hakkındaki bilgiler; AşıkpaÅŸazade’nin “Tarih-i Al-i Osman”, Hacı BektaÅŸ-ı Veli’nin menkıbelerini içeren “Vilayetname” -Bu eser Hacı BektaÅŸ’ın vefatından 200 sene sonra hazırlanmıştır- ve Åžeyh Evhaduddin Hamid el Kirmani’nin “Menakıbname” isimli kaynaklarda geçmektedir. Fatma Bacı; farklı rivayetlerde, Fatma ana, Kadıncık, Ana ve Hatun Ana olarak da anılmıştır. Manevi önderlerden Åžeyh Evhaduddin –i Hamid El Kirmani’nin evladı, Ahilik’in kurucusu Ahi Evran Åžeyh Nasıruddin Mahmut b Ahmet el Hoyi’nin hanımıdır. (Sırım, 2015, s.120) Fatma Bacı’nın eÅŸi Ahi Evran El Hoyi, KırÅŸehir emiri Nureddin Caca tarafından ÅŸehid edilmiÅŸtir. EÅŸinin ÅŸehit edilmesinden sonra Kirmani Menkıbesi’nde, Åžeyh Eminuddin Yakub’un müntesiplerinden Bedreddin ile evlediÄŸi, Hacı BektaÅŸ-ı Veli Menkıbesi’nde ise Molla Ä°dris ile evlendiÄŸi geçmektedir. Ä°ki kaynakta geçen farklı isim, bir ÅŸahsa ait olduÄŸu kuvvetle muhtemeldir. Fatma Bacı’nın yaÅŸadığı dönem siyasi çalkantıların yoÄŸun olduÄŸu bir dönemdir. MoÄŸolların istilası sırasında esir dürmüÅŸtür. IV. Rukneddin Kılıçaslan döneminin veziri Mulnuddin Süleyman bir heyetle beraber Hulagu Han’a gitmiÅŸ ve MoÄŸol esiri Fatma Bacı’yı serbest bırakmaları için giriÅŸimde bulunmuÅŸtur. GiriÅŸimleri sonuç vermiÅŸ ve Fatma Bacı serbest bırakılmıştır. Kendisine nerede kalmak istediÄŸi sorulmuÅŸ ve “Babamın arkadaÅŸlarının ikamet etmekte oldukları kulübede ikamet etmek isterim” demiÅŸtir. (Bayram, 2007, s.62-71) Hacı BektaÅŸ-ı Veli, Fatma Bacı’yı ilminden istifade ettirmiÅŸ ve kendisinden sonra postniÅŸini ona bırakmıştır. Fatma Bacı, Hacı BektaÅŸ’ın büyük müritlerinden olan Abdal Musa’yı yetiÅŸtirmiÅŸtir. (Koç, 2015, s. 135) Anadolu’da abdalların piri Hacı BektaÅŸ-ı Veli kabul edildiÄŸi gibi bacıların piri de Fatma Bacı olarak kabul görmüÅŸtür. (DöÄŸüÅŸ, 2015, s.144) Alevi inancında “Saçlı Bacı” olarak geçen kavram, Fatma Bacı’ya dayandığı rivayet edilmiÅŸtir. Cemevi’nde gerçekleÅŸen ayn-i cem sırasında kadınların kenarda yemek piÅŸirme adeti bu dönemlere kadar uzanır. (Koç, 2015, s. 135)
OrtaçaÄŸ Döneminde Batıdaki Kadın
Bacıyan-ı Rum’u daha iyi anlamak için çaÄŸdaşı olduÄŸu batıdaki kadının durumuna kısaca deÄŸinelim. OrtaçaÄŸ’da kadın, bir nevi kötülüÄŸün ifadesi durumunda olmuÅŸtur. Bu dönemde, “kadın” ve “cadı” kavramları neredeyse aynı anlama gelmektedir. Kadınlar, tanrıya karşı gelen ve bu sebeple büyü yapan kiÅŸiler olarak görülmüÅŸ ve bu nedenle cadı olarak ilan edilmiÅŸtir. Cadı olduÄŸu düÅŸünülen yaklaşık iki milyon kadın diri diri veya boÄŸularak vahÅŸice katledilmiÅŸtir. Katledilen kadınların malları kilise tarafından el konulmuÅŸ, kilise ve yargıçlar arasında pay edilmiÅŸtir. (Toker,Özemir, 2017, s.2) Kadın, erkeÄŸin karşısında bir deÄŸere sahip olmamıştır. Yalnızca, vaftiz edildiÄŸi, evlendiÄŸi ve öldüÄŸü gün dışarı çıktığı rivayet edilmiÅŸtir.(Parlak, 2017, s.8) OrtaçaÄŸ’a ait tabloları, döneme ışık tutması açısından incelendiÄŸinde görüyoruz ki, kadın; “günahkarlığın figürü” olarak resmedilmiÅŸtir. Hz. Havva’nın, Hz. Adem’in cennetten atılmasına sebep olduÄŸu düÅŸüncesiyle, günahkarlığın simgesi görülmüÅŸ ve kadın günahın sembolü olarak tablolarda yer almıştır. Bu anlayış Rönesans, Maniyerizm, Yeni Klasisizmm, Rokoko, Barok gibi farklı estetik anlayışların ortak anlatımına yansımıştır. (Yılmaz, 2017, s.677-678)
Daha önceki dönemlere bakacak olursak, Aziz Agustin: “insanın karısı veya bir fahiÅŸeyle cinsel iliÅŸkide bulunması arasında maddi açıdan bir fark yoktur. Zira günah açısından ikisi de aynıdır.” demiÅŸtir. Bu Hristiyan ritüellerine yansımış ve Kilisede “günahla düÅŸmüÅŸüm annemin karnına, günah iÅŸlemiÅŸ annem bana gebe kalırken” ÅŸeklinde dualara yer verilmiÅŸtir. Kadının ruhu var mıdır yok mudur ? Ä°nsan mıdır deÄŸil midir? Åžeklinde ciddi tartışmalara rastlanılmıştır. Kadının ikinci sınıf bir varlık olarak görülmesi Fransız yasalarında 1938’e kadar devam etmiÅŸtir. Fransa yasalarında, ehliyetsizlik; çocukluk, delilik ve diÅŸilik olarak belirlenmiÅŸtir. (Toker,Özemir, 2017, s.2-3)
Sonuç ve DeÄŸerlendirme
Anadolu kadının çalışkan, azimli, fedakâr ruhunu yansıtan Bacıyan-ı Rum, vatanı için yaÅŸamanın ne olduÄŸunu, gerçekleÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu çalışmalarla ortaya koymuÅŸtur. Kısıtlı bilgilere sahip olmamıza raÄŸmen, az bilgiden ne çok iÅŸ yaptıklarını görebilmekte, Anadolu kadınının ruh köküne inebilmekteyiz. Bacıyan-ı Rum kadınlarının devrimini daha yakinen müÅŸahede edebilmemiz için batıdaki çaÄŸdaşı kadınların durumundan bahsettik, batıda kadına günahkarlığın sembolü layık görülürken, Anadolu’da kadın dünyanın ilk teÅŸkilatını kurmuÅŸ eÄŸitimden ekonomiye, sosyal ve dini hayattan savaÅŸ alanına kadar, her yerde en üstün vazifeleri icra etmiÅŸtir. Ticareti maddi bir unsurdan ibaret görmemiÅŸ, ticaretin ahlakını öÄŸrenerek ve öÄŸreterek erdemli duruÅŸu yaÅŸamış ve yaÅŸatmıştır.
Ä°bn Haldun’un “GeçmiÅŸler geleceÄŸe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.” Sözünden yola çıkarak geçmiÅŸ deÄŸerlerimizi gün yüzüne çıkarmalı ve geleceÄŸe dair planlarımızı asil köklerimizi hesaba katarak yapmalıyız. Bunu gerçekleÅŸtirdiÄŸimiz zaman, aslımıza rücu yolunda bazı ÅŸeylerin lehimize deÄŸiÅŸtiÄŸini de mutlaka gözlemleyeceÄŸiz.
Müellif: Serdar TaÅŸar/ Kaynak: La Dergisi 12. sayı
_____________________________________________________________________________________________________
Kaynakça
Bayram, Mikail. Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum. Ä°stanbul: Çizgi Kitabevi Yayınları, 2016.
KemaloÄŸlu, Muhammet. “XI-XIII Yüzyıl Türkiye Selçuklu Devletinde Sosyal Zümreler.” GümüÅŸhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi 4 (2011): 145-158
DöÄŸüs, Selahattin. “Kadın Alplardan Bacıyan-ı Rum’a (Anadolu Bacıları TeÅŸkilatı) Türklerde Kadının Siyasi Ve Sosyal Mevkii.” KSÜ Sosyal Bilimler Dergisi 1 (2015): 127-150
Serbest Yılmaz, Betül. “Avrupa Resim Sanatında Ölümcül Kadın Figürleri.” Ä°dil Dergisi 30 (2017): 676-679
Koç, Adem. “Güruh-ı Naci’nin Saçlı Bacıları: Alevi-BektaÅŸi Ä°nanç Sisteminde Kadın Olmak”. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi 7 (2016): 126-145
TatlıoÄŸlu, Kasım. “Ahilik TeÅŸkilatında Anadolu Türk Kadının GiriÅŸimciliÄŸine Sosyal-Psikolojik Bir Yaklaşım.” Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 4 (2012): 69-89
Sırım, Veli. “Osmanlı Kadınının Ekonomik Hayata Etkin Katılımı: Bacıyan-ı Rum ÖrneÄŸi.” Hak-Ä°ÅŸ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi 8 (2015): 118-125
Çubukçu, Hatice. “Bacıyan-ı Rum ve Anadolu Tasavvufundaki Yeri.” Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Ä°lmi AraÅŸtırmalar Ä°nsan ve Toplum Bilimleri Dergisi 5 (2015): 217-231
Hacıgökmen, Mehmet Ali. “Ankara Ahilerinin Ticari Faaliyetleri ve Bacıyan-ı Rum Hakkında Bir AraÅŸtırma.” Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi AraÅŸtırma ve Uygulama Merkezi Dergisi 18 (2005): 184-211
Toker, Ömer. Özdemir, Halil Özcan. “Yüksek Sosyabilite Sahibi Türk Ä°slam Medeniyeti Kadın Modeli “Bacıyan-ı Rum.” IV. Uluslararası Türk Dünyası AraÅŸtırmaları Sempozyumu Bildirimler Kitabı NiÄŸde, 2017.
Varinli, Ä°nci. Akgül, Deniz. “Günümüzde Uygulanan Kadınlara Yönelik Ä°stihdam Projeleri ve Bacıyan-ı Rum’da Kadın.” II. Uluslararası Ahilik Sempozyumu Bildirimler Kitabı Kayseri, (2017) : 75-86
Parlak, Seher. “OrtaçaÄŸ’da Kadın Olmak.” 1-10. EriÅŸim 15 Mart 2018, http://www.academia.edu/26461566/ORTA%C3%87A%C4%9E_DA_KADIN_OLMAK
Henüz yorum yapılmamış.