Sosyal Medya

Dilsiz’de dile gelen kadim geçmiş

Dilsiz.....Geçmişte kalmış zannettiğimiz nice değerimizin hâlen daha bir şekilde yaşadığını ve dileyenlerce de yeniden yaşanabileceğini farketmemize, belki de keşfetmemize imkân tanıyor.



Kendi irfanının verimlerini sinemada görmek, zamanımızın her toplumunun en tabii hakkı.
 
Cumhuriyet dönemi Türk insanı da handiyse yüz yıldır sinemada bu hakkını aramanın peÅŸinde koÅŸtu. Kendi kültürünün verimlerini ve bu verimlere dayalı insan iliÅŸkilerini hareketli görüntünün kendine mahsus sihirli diliyle temaÅŸa etmek istedi. Ne ki insanımızın bu uÄŸurdaki nasibi hep hayal kırıklığına yakın düÅŸtü. Ya kör kör parmağım gözüne kaba bir tebliÄŸ teÅŸebbüsüydü maruz bırakıldıkları veya kulakları sağır eden bir çığırtkanlıkla kotarılmış sığ tebliÄŸ teÅŸebbüsleri…
 
GeçmiÅŸi, özellikle de Cumhuriyet öncesindeki dünya görüÅŸümüzü, hayat anlayışımızı; eÅŸyaya ve hadiselere yüklediÄŸimiz manâ bütünlüÄŸünü lâyığınca yansıtan eli-yüzü düzgün bir filme iÅŸaret edebilmek imkânından ne kadar da uzağız. Ne acı bir hakikat. DoÄŸru, aslında yüz kızartıcı bir suç bu! Åžanlı tarih edebiyatıyla asla yanyana gelemeyecek bir ÅŸansız ‘ÅŸimdi’.
 
Arada hatırı sayılır miktarda, belki iyiniyetli ama nasipsiz giriÅŸimi zikretmek kabil elbette. Ne ki sonuç deÄŸiÅŸmiyor: Cumhuriyet insanımızı en çok da kendi kültürünü anlatabilmek imkânından uzaÄŸa itti bu teÅŸebbüsler; anlamak ve anlatmak imkânından.
 
Murat Pay’ın Dilsiz adlı filmi iÅŸte tam da bu yüzden önemli. Çünkü Murat Pay’ın filmi nicedir mahkûm bırakıldığımız bu makus ‘talihimizi’ nasıl deÄŸiÅŸtireceÄŸimizin ipuçlarını barındırmada.
 
 
Madde ile Manânın BirlikteliÄŸi
 
Dilsiz filmi Türk insanının kendi kültürünü sinemada görme beklentisinin yüz yıllık hasretine bünyesinde barındırdığı hangi vasıflarıyla denk gelmekte?
 
Bir kere film meramını, zihne seslenen kaba bir tebliÄŸ vasfı yerine, kalbe seslenen ince bir telkin edasıyla muhatabına aktarmaya gayret etmede. Ä°kincisi ve daha mühimi, dini bir menkıbe anlatmaya çalışan yahut ÅŸu veya bu düzeyde maneviyat barındıran filmlerde bugüne kadar gördüÄŸümüz gibi Dilsiz, anlatılan hikâyenin de, o hikâyeyi yaÅŸayan insanların da zamandışına itildiÄŸi, günümüzle irtibatının sıfırlandığı bir düzlemde ilerlemiyor. Tam tersine filmde, hoca-çırak iliÅŸkisi üzerinden bir çeÅŸit mürit-mürÅŸit iliÅŸkisine, insanın o bitimsiz çiÄŸliÄŸinin nasıl da itinayla kemalle temas ettirildiÄŸine, artık sadece eski ÅŸiirlerde kalan sahici aÅŸk anlayışının ÅŸimdilerde de edep çerçevesinde yaÅŸanabileceÄŸine, daha müÅŸahhas misallendireceksek, “Ä°ncitmemek mi mühim, incinmemek mi?” kabilinden, zamanımızda sorulmayan, hatta sorulma ihtiyacı hissedilmeyen, sorulduÄŸunda dahi ancak kitabi bilgiler üzerinden karşılığı aranan sahici soruların ‘ÅŸimdi ve burada’ki yaÅŸanırlığına tanıklık ediyorsunuz.
 
Dilsiz’de kadim irfanımızın yaÅŸanıp bitmiÅŸ deÄŸil, zamanımızda da yaÅŸanabileceÄŸinin temsilini seyrediyorsunuz.
 
Maddeler âleminde manâyı da hesaba katarak yaÅŸama gayreti… BaÅŸka bir ifadeyle sadece zahiri deÄŸil, zahirin ötesindeki batını ve hatta gaibi de dikkate alan bir hassasiyetin peÅŸinde koÅŸma azmi. Ä°fadesi kolay, bırakalım icrasını, iddiası bile çetin bir iÅŸ.
 
DüÅŸünsenize, bir yandan gözle görülebilir ve elle tutulabilir bir sebepler dünyasında yaşıyorsunuz, bir yandan da gözünüz ötelerde; ötenin de ötesinde. Åžimdiki yaÅŸantımızın zıddına.
 
Ne ki ÅŸimdinin olmazı, eskinin mümkünü…
 
Kadim Dünyanın EÅŸiÄŸinde
 
Bir yönetmenin ilk filmi, kabul edilebilir birçok zaafı bünyesinde barındırmak hakkına sahip. Ä°ÅŸin tabiatı gereÄŸi böyledir bu. Her ÅŸeyin ilki, bir yönüyle devamcılarının teknik eksikliklerinden azadeliÄŸi beraberinde getirir, öbür yönüyle de bir ömür sürebilecek yepyeni bir nefesin tazeliÄŸini.
 
Murat Pay genç bir yönetmen; mevzuuna nispetle belki fazlasıyla genç. Ve Dilsiz de onun ilk filmi. Buradaki ‘fazlasıyla’ ifadesini mazur kılan husus, genç yönetmenin, yaşından beklenmeyecek mevzulara el atması ve yine yaşından umulmayacak bir düzeyde de meselesini lâyığınca dillendirebilmesi becerisi. Üstelik muhatabına da meselesinin hissini aktarabilmesi…
 
Murat Pay, sahte öncüllerinin zıddına davul-zurna çalmayan, bağırmayan, çağırmayan, meramını muhatabının gözünün içine sokmayan ve en önemlisi de tebliÄŸ etmeyen bir yönetmen dedik. Bu sonuçta filmin yönetimi kadar senaryosunun da payı yüksek elbette. Filmin senaryosu yönetmenle birlikte Selman Kılıçaslan’a ait. Genç fakat istikrarsız bir duvar ressamı, bilge ama kabuÄŸuna çekilmiÅŸ bir hattat ve hayatın zorluklarına karşı ilkelerinden taviz vermeden tutunmaya niyetli bir memure… Üçü de bizim aramızda, bizim gibi ve bizimle birlikte yaÅŸayan ama gene de bizden baÅŸka kalmayı belli bir miktar baÅŸarabilen insanlar.
 
Üçlünün arasından kendimize en yakın bulacağımız karakter, muhtemelen filmin baÅŸrolündeki genç ressam. Yalnızlığının sebebi bekârlığı deÄŸil, iç huzursuzluÄŸu. Ne ki o bu iç huzursuzluÄŸunu, yaşıtları gibi malâyaniliklerde aramak ve palyatif çözümlerle geçiÅŸtirmek yerine baÅŸka ve daha sahici bir tarzda gidermeyi tercih edecek kadar da tabii birisi. Yolu bir ÅŸekilde hatta çıkar. “Ne menem bir ÅŸeydir bu hat?” gibi herkesin sorabileceÄŸi sorunun ötesine geçer ve yaÅŸayan bir hattatın kapısını çalar. Bir vakitlerin en büyük zenaatlerinden biri durumundaki hattın ÅŸimdilerde hayattaki bir-iki temsilcisinden birinin, ‘yarı metrûk’ iÅŸhanının en üst katındaki ‘çilehanesini’ keÅŸfeder.
 
Sahiden de bir keÅŸif macerasıdır bu. Malûm, keÅŸif, icattan farklı bir tarzda varolmayanın deÄŸil, varolanın ama gözönünde bulunmayanın yeniden farkedilmesi, öne çıkarılması manâsına gelmekte. Film de öyle: GeçmiÅŸte kalmış zannettiÄŸimiz nice deÄŸerimizin hâlen daha bir ÅŸekilde yaÅŸadığını ve dileyenlerce de yeniden yaÅŸanabileceÄŸini farketmemize, belki de keÅŸfetmemize imkân tanıyor.
 
Film bittiÄŸinde ÅŸunu ‘hissediyorsunuz’: Biz durdurulduk. Ama asla yokedilmedik!
 
 
Müellif: Hasanali Yıldırım / Gerçek Hayat

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.