Arap Baharı Yeniden Mi Canlanıyor?
Follow @dusuncemektebi2
Felâket tellallığı yapmak istemiyorum elbette. Ama birbirine benzer sosyal olaylar her zaman aynı sonucu doğurmasa da bugün dünyanın yuvarlandığı çukur bir asır öncesini hatırlatıyor mu, diye de sormak istiyorum.
Hamid Dabashi El Cezire’de de yazdığı son yazısında “Arap Baharı geri mi, geliyor?” sorgulamasında bulundu. Ben de bu yazıyı bu baÅŸlıktan esinlenerek kaleme aldım. Dabashi, Arap Baharı idealinin ölmediÄŸini ileri sürerek bu günlerde Irak, Lübnan, Kuzey Afrika’daki hareketliliÄŸi örnek göstermektedir. Yaklaşımı teorik olarak doÄŸru olsa da Arap Baharını sadece kendi coÄŸrafyasının bir ideali olarak görmek doÄŸru deÄŸildir. Zaten Ä°ran’daki geliÅŸmeler son zamanlarda Latin Amerika’da yaÅŸananlar ve bir siyasi deprem fayı üzerinde imiÅŸ gibi sürekli hareket halinde olan Afrika gündemi, meselenin Arap Baharından daha büyük olduÄŸunu göstermektedir.
Aslında Arap Baharı, bizatihi kendi toplumlarına bir ÅŸey kazandırmamıştır. Fakat asırlardır dünya üzerine çökmüÅŸ parlak bir serap olan Batı egemenliÄŸini bir kere daha tartışmalı hale getirmiÅŸtir. Bu bakımdan “evet, Arap Baharı ideali ölmemiÅŸtir” demek mümkündür. Nitekim dünyaya düzen veren egemenler, Tunus’ta baÅŸlayıp, Mısır, Libya ve Yemen’de devam eden harekete önce tarihin akışının normalleÅŸmesi gibi bakarken; hızlı bir ÅŸekilde fikir deÄŸiÅŸtirip müdahale etmeleri de bu idealin yaygınlaÅŸma tehlikesini fark etmiÅŸ olmalarındandır. Libya’ya müdahale edenler, Mısır’da Arap Baharı sürecini geri döndürenler, Fransa’daki sarı yelekliler hareketi karşısında yorum yapmaktan çekinmektedirler. Zira eleÅŸtirinin Batı egemenliÄŸinin tamamına yönelmesi endiÅŸesi bulunmaktadır. Oysa bundan kaçınmak mümkün deÄŸildir. Artık Pandora’nın kutusunun kapağı açılmıştır ve içinden çıkacakları tahmin etmek imkânsızdır.
Belki ÅŸu benzetmeyi yapmak yerinde olacaktır. 1968’de Paris’te baÅŸlayan öÄŸrenci hareketliliÄŸi, Batı’yı büyük ölçüde deÄŸiÅŸtirmemiÅŸ olsa da bütün dünyaya yayılarak yeni bir dalga oluÅŸturduÄŸu gibi; Arap Baharı da kendi coÄŸrafyasından çıkarak bütün dünyayı etkileme ihtimali ortaya çıkmıştır. Zira Batı’nın kendi coÄŸrafyasında ve ötekileÅŸtirdiÄŸi coÄŸrafyalarda kurduÄŸu düzen artık dünyaya yük olmaya baÅŸlamıştır. Batı’nın herkese refah ve mutluluk, eÅŸitlik saÄŸlama iddiası maalesef yoksulluÄŸu artırmış, insanları sadece karnını doyurmaya mahkûm ederek ileri sürdüÄŸü deÄŸerlerinden uzaklaÅŸtırmıştır. Bu durum da dinmesi mümkün olmayan bugünkü kızgınlığı ve gazabı ortaya çıkarmıştır. Toplumsal idealler ölmüÅŸ, az da olsa umut vadeden birbirine alternatif ideolojiler son bulmuÅŸtur. Kısaca dünya yeni bir arayışın eÅŸiÄŸine gelmiÅŸtir.
William Woodroof, 2000’li yılların başında I. Dünya Savaşı’na giden süreci tarif ederken kullandığı ifadeler sanki bu günü tasvir etmektedir:
“1914’te dünyanın nerdeyse tamamı Batı’ya muhtaç durumdaydı. Sadece Asya’da Japonya ve Afrika’da Liberya ve Etiyopya, Avrupa kontrolünün dışında kaldı. Batılı kararlılık, Batılı güven, Batılı düÅŸünce yöntemleri, Batılı ekonomi, Batılı deÄŸerler ve kanunlar, Batılı iletiÅŸim sistemleri, Batılı bilim ve teknoloji, Batılı endüstri ve finans, Batılı ticaret, Batılı hastalıklar ve ilaçlar ve özellikle Batı tarzı silahlanma dünyayı deÄŸiÅŸtirmek üzere bir araya geldiler. Batılı hakimiyet altında, yaÅŸam heyecanı kabile anlayışından ulus anlayışına, ulus anlayışından dünya sahnesi anlayışına dönüÅŸtü...” (William Woodroof, Modern Dünya Tarihi, Ä°stanbul 2006, s. 421.)
Bu görüntü, I. ve II. Dünya savaÅŸları felâketlerini doÄŸurmadı mı? Aynı görüntü, insanlığı felâkete sürükleyen Leninizmi, Ä°talyan ve Alman FaÅŸizmini; insanlığı bütün deÄŸerlerini ayaklar altına alan Afrika kolonyalizmini doÄŸurmadı mı?
Felâket tellallığı yapmak istemiyorum elbette. Ama birbirine benzer sosyal olaylar her zaman aynı sonucu doÄŸurmasa da bugün dünyanın yuvarlandığı çukur bir asır öncesini hatırlatıyor mu, diye de sormak istiyorum.
Yakın gelecekte dünya aktörlerinin deÄŸiÅŸeceÄŸinde kuÅŸku yoktur. ZannedildiÄŸinin aksine yeni aktörler geliÅŸmiÅŸ ve dünya ekonomisine yön verebilen ülkeler deÄŸil; aksine, insani deÄŸerleri yaÅŸatabilen ve insana deÄŸer veren aktörler olacaktır.
Zekeriya KurÅŸun / Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.