Sosyal Medya

Cumhuriyet tarihini Osmanlı tarihiyle kavga ettirme tutkumuz

Tarih eksenli siyasî kavgalar bilgi ve belge ihtiyacını ortadan kaldırdı. İş kördövüşüne döndü. Tarihi “kördövüşü” olmaktan çıkarıp kendi çerçevesine oturtmak gerekir.



Kendi tarihiyle kavga eden tek milletiz!..
 
Bu yüzden uzak-yakın tüm tarihimizin övgü-sövgü zemininden çıkarılması, ifrat ile tefritlerden arındırılması, mübalâğa ve kavga ortamından da kurtarılıp tabiî zeminine oturtulması gerekir.
 
Çünkü “ortak geçmişimiz, aynı zamanda ortak geleceğimizdir.”
 
Cumhuriyet Tarihi’ni Osmanlı Tarihi ile kavga ettirmenin ortak geçmişimize haksızlık olduğunu, ortak geleceğimizin bu kavgadan çok şey kaybettiğini düşünüyorum.
 
Aslında böyle bir kavganın bilimsel boyutu yoktur. Zira milletler tarihi süreç içinde gelişir. Devletler isim ve rejim değiştirseler de bu sürecin parçalarıdır. Bu anlamda Osmanlı Devleti, Selçuklu Devleti’nin devamı, Cumhuriyet Türkiyesi ise her ikisinin devamıdır. Onların arka plânında da Hunlar, Göktürkler, v.s. vardır. Aslolan millettir. Selçuklu’yu, Osmanlı’yı ve Türkiye’yi kuran aynı millet olduğuna göre, bu devletlerin ortak tarihini kavgalarımıza âlet etmek, aynı milleti kendi kendisiyle kavga ettirmek demektir. 
 
Biz—ister Osmanlıcı, ister Cumhuriyetçi olalım—eğer birine karşı duyduğumuz eğilimi diğeriyle kavga sebebi sayıyorsak, bilelim ki kendi kendimizle kavga ediyoruz. Zira Selçuklu-Osmanlı ve Cumhuriyet devletlerinin tarihi—tüm olumlu ve olumsuz yönleriyle—bizim bir parçamızdır.
 
Diyeceksiniz ki, cumhuriyetçi geçinen kimi çevreler, devlet imkânlarını da arkalarına alarak yıllardan beri Osmanlı Tarihi’ne ve o tarihin parçası olan padişahlara, sadrazamlara, vezirlere, şeyhülislamlara saldırıyor, Osmanlı Devleti’nin, mantığını Kur’an’dan alan bazı kurumlarını karalıyorlar, eğitim sistemini de kinlerine âlet ederek nesillerin şuurunu keşmekeşe çeviriyorlar; böyle bir cinnet karşısında susmak “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hükmünce merdut olmaz mı?
 
Elbette: Yalnız ben susmaktan değil, uzak-yakın bütün tarihe, aynı süreci paylaşma şuuru içinde yaklaşmanın gerekliliğinden söz ediyorum. Bu benimsenebilseydi, Osmanlı’ya ve kurumlarına saldırma ihtiyacı duyulmazdı. Ayrıca bu saldırılar ve ifratlardır ki, tarihi ibret vesikası olmaktan çıkarıp siyasî kavga malzemesine çevirdi. Tarih eksenli siyasî kavgalar bilgi ve belge ihtiyacını ortadan kaldırdı. İş kördövüşüne döndü. 
 
Tarihi “kördövüşü” olmaktan çıkarıp kendi çerçevesine oturtmak gerekir. 
 
 
Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.