Tepeden tırnağa bir milletin birbirini yeme hastalığı

Follow @dusuncemektebi2
İslâm milletine düşman olanların bir şey yapmalarına gerek yok. Zaten birbirlerini yiyorlar. Kimin kime güveni var. Emperyal ağalar keyif çatıyor. Zamanı gelince küçük bir dokunuşla mukavvadan olan yapıları bir fiske ile alaşağı ediyor.
Güne gözümüzü güzelliklerle açmak isteriz. Sabahın bereketiyle, rahmetin aralanan kapılarından geleceklerle. Hayırla ve umutla. Beklentimiz bu bizim. Her insanın sevgiye açılan gözleriyle.
Gönlün arzuladığı bu.
Hayat hızlı akıyor baş döndürücü. Kâinatın deveranını aşan bir hız. İnsan hakikatlere gözlerini yumunca ne olup bittiğinin farkına bile varamıyor. Dış, kabuk ve yüzeysel olanlar hayata egemen. İnsanlık bir şeylerle oyalanıyor. İçine yönelemiyor, düşünmeye zamanı yok. Yazının başlığını böyle koyduğuma bakmayın. Dikkat çekmenin bir yolu değil aslında. Bizi kuşatanların nelerle oyalanmamıza neden oluşunun bir başka bakışı ve yansıması.
Bir milletin birbirini yemesi, ya da tepeden başlayan en alt katmanlara kadar inen bir hastalık hâlinin yoğunluğu.
Hangi yana baksak iç karartıcı bir durum söz konusu. İnsan insanı sevmekten vaz geçti. Sevgisini başka şeylere yönlendirdi. Nesneler zaten ağırlıkta. Bunun ayrıca izahına gerek yok. İnsandan çok kediler ve köpekler çekim merkezi. İnsan kendini böyle mi tatmin ediyor?
Batı aydınlanmasında, metafizik olanın devreden çıkarılmasıyla, Tanrı ile olan bağları, ilişkileri koptu. Manevi bir kopuş. İnsan kendini tanrı yerine koydu. Milyarları bulan tanrıcıklar. Biblo oyunlarının oyuncakları gibi.
Hümanizm, insan sevgisi, insanın tanrı konumuna taşınması ve insanın kendini unutması. Bu, iyi tuttu. İşine gelenler açısından. Batı bu büyük oyunun kurbanı olurken, oynadığı oyunun içinde küçüldükçe küçüldü ve eridi.
Müslümanlar tam anlamıyla idealsiz ve yönsüz kaldı bu oyuna dahil olarak.
O yabancı ruhun insanlık üzerine ağdırdığı, nesnelerinin ve oyunun çeşitliliği giderek değişiyor. İnsan insanın düşmanı ve hasmı.
Biz insanlığın genelini bir yana bırakarak ülkemizde olup bitenleri, yaşananları gözlemlerken tam bir karmaşa ve kaosun bulamacında. Nereye tutansak acaba. Hele şu sosyal medya hayatı iyice bulamaca çevirdi. Neyin gerçek neyin olmadığı konusunda güvensizlik var. Başlayan bir dalga insanlığı sarıyor. Bir yalanın, bir hilenin oyuncakları oluveriyorlar.
Birbiriyle yaşamaya zorunlu olan bir coğrafya insanın karmaşıklığı güven duygusunu ortadan iyice kaldırıyor.
Siyasal kirlilik mi, cinayetler mi, yalanlar mı, hırs ve tamahın getirdiği uçurumlar mı? İnsanın insana güveni olmadığı bir dönem.
Siyasal kirlilikte artık güven yitimi tam anlamıyla en dip konumda. Bunun alt tabakası yok artık. İnsanlar da bu karmaşa içinde kanıksamışlıktan mı, ilgisizlikten mi kapılmış gidiyor. Yön değiştirecek, ufuk açacak yol göstericilerin ışığına yönelimsizlik ağır basıyor.
Her gün bin dolap, bin desise, bin oyun. Çık çıkabilirsen içinden.
İslâm milletine düşman olanların bir şey yapmalarına gerek yok. Zaten birbirlerini yiyorlar. Kimin kime güveni var.
Emperyal ağalar keyif çatıyor. Zamanı gelince küçük bir dokunuşla mukavvadan olan yapıları bir fiske ile alaşağı ediyor.
Siyasal çekişmeler düşünce ve inanç merkezli değil. Daha çok çıkar pasta paylaşımı ya da sahip olma duygusu.
Kim kimin derdine ortak, kimin kimden ne haberi var? Modern kentin sitelerinden çıkan bir cenazeyi taşıyacak adam bile yok. Paralı tabut taşıyıcılar gününe doğru gidiliyor. Hiçbir olay nedensiz ve bağlantısız değil. En tepeden en alt katmana kadar birbirini etkileyen olumsuzluklar.
Biz birbirimize ilgisiz, duyarsız ve birbirimizi yiyeduralım, kukla oyununun basit oyuncakları olalım, sonra da insanlığı değil en azından kendimizi kurtaralım duygusundan bile yoksunuz.
Ali Haydar Haksal / Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.