İsrail'in seçimde yüze vuran iç çatışması ve Kudüs'ün hal-i pür melali
Follow @dusuncemektebi2
İsrail tarihinde ilk kez, üst üste yenilenen genel seçimlerden sonra hükümet kurulamıyor. Geçtiğimiz nisan ve eylül aylarında sandığa giden İsrailli seçmenlerin yaptığı bıçak sırtı tercihler, ülke siyasetini ciddi bir darboğaza sokmuş bulunuyor.
BaÅŸbakan Benyamin Netanyahu liderliÄŸindeki Likud Partisi ile eski Genelkurmay BaÅŸkanı Benny Gantz’ın Kahol-Lavan (Mavi-Beyaz) ittifakı her iki seçimde baÅŸa baÅŸ gelirken, iki tarafın da hükümet kurmak için gereken 61 sandalyeye ulaÅŸamadığı görülüyor. Netanyahu’dan sonra Gantz da, geçtiÄŸimiz hafta Ä°srail CumhurbaÅŸkanı Reuven Rivlin’e hükümet kurma görevini iade etti. Yisrael Beytenu Partisi’nin lideri Avigdor Liberman, elinde tuttuÄŸu az sayıda milletvekiliyle, krizi çözebilecek potansiyele sahip olmasına raÄŸmen, “Birlik hükümeti kurulmadıkça, destek vermem. Gelinen noktadan hem Netanyahu hem de Gantz sorumlu” diyor. Liberman’ın, Arap partilerinin veya aşırı dinci Yahudi partilerinin içinde yer alacağı herhangi bir muhtemel koalisyona destek vermesi de söz konusu deÄŸil. Arap düÅŸmanlığı malum olan Liberman, aşırı dinci Yahudi partileri de “Siyonist olmamakla” suçluyor. Ä°srail’de ÅŸimdi Knesset’ten herhangi birinin liderliÄŸinde hükümetin kurulması için tanınan 21 günlük ilave sürece girildi. Bu da baÅŸarılamazsa, yasalar gereÄŸi, seçimler otomatikman tekrarlanacak. Böylece ülke tarihinde bir baÅŸka rekor da kırılmış olacak.
Ä°srail siyaset sahnesinde bugün ÅŸahit olunan kriz, 1948’den bu yana Yahudiler arasında sürekli var olan, -azalmak ÅŸöyle dursun- devamlı artış gösteren iç çatışma ve düÅŸmanlıkların dışarıya açık bir yansımasından ibaret. Dikkatle bakanların başından beri fark ettiÄŸi iç karmaÅŸa, artık gizlenemez biçimde ortaya dökülmüÅŸ durumda. Seküler-dindar çekiÅŸmesi, Yahudi kastları arasındaki sınıfsal ayrışma ve yerleÅŸimci nüfusun yarattığı derin istikrarsızlık, giderek Ä°srail’in başına daha fazla bela olmaya baÅŸlıyor.
Åžimdiye kadar, Yahudileri “Araplardan korku” ve “güvenlik kaygıları” ortak paydalarında bir arada tutmaya çalışan ve bu sayede iç gerilimin yüzeye çıkmamasına çabalayan Ä°srail devlet aklı, gidiÅŸatı yönetmeyi baÅŸarabilecek mi, hep birlikte göreceÄŸiz.
***
GeçtiÄŸimiz cuma günü (22 Kasım), Mescid-i Aksâ’nın avlusunda namaz vaktinin girmesini beklerken, Filistinli bir ahbabımla sohbet ediyordum. “Durumlar nasıl?” soruma, üzgün bir cevap verdi: “Durumlar her geçen gün daha da kötüye gidiyor maalesef. Ä°srail, elimizdeki her ÅŸeyi yavaÅŸ yavaÅŸ alıyor. En son Filistin televizyonunu kapattılar, EÄŸitim Bakanlığı binalarını mühürlediler.” Ardından birden canlandı, gülümseyerek ekledi: “Hamdolsun, bu hafta Türkiye’den epey grup geldi. Gruplar ne kadar çok olursa, bizim için o kadar iyi.”
Sözlerinin iki bölümü arasında bir baÄŸlantı yok gibi görünebilir. Oysa öyle deÄŸil. Ä°rtibat sımsıkı. Kudüs’e ne kadar Müslüman gelirse, Filistinliler kendilerini o kadar güçlü, zinde ve umutlu hissediyor. Mescid-i Aksâ’da safların kalabalıklaÅŸması, sokaklardaki insan selinde Müslüman oranının artması, Ä°srail’in el koymak için pusuda beklediÄŸi Müslüman dükkânlarından alışveriÅŸlerin çoÄŸalması, nöbet tutma ÅŸuuruyla Kudüs’ten ayrılmayan Müslüman ahaliye ekonomik yardımların organize edilmesi… Åžu dönemde, Kudüs ve Filistin için dışarıdan asgari vazifelerimizi oluÅŸturuyor.
***
Müslümanlar olarak, Kudüs seferleri baÄŸlamında kafa yormamız gereken en önemli soru ÅŸu: Bu ziyaretleri daha derin, daha faydalı, daha semereli ve iki taraf için de daha verimli hale getirmek için ne yapılabilir? Giden kiÅŸi sayısını artırma noktasında sürekli kampanyalar ve çekiliÅŸler düzenlemek, umre ilaveleri yaparak cazibeyi çoÄŸaltmaya çalışmak vs. tek başına yeterli deÄŸil. Meselenin bam teli, içeriÄŸin kalitesini artırmak. Bunu yapmadığımızda, Kudüs ziyaretleri, kuru birer turistik ve romantik seferden ibaret kalır. Beklenen fayda da hasıl olmaz.
Kudüs’e her gidiÅŸimde gözlemlediÄŸim bir durum var: Bazı ziyaretçi grupları, Filistinlilerin içine karışmamaya adeta ihtimam gösteriyor. Namazlarını Aksâ’da kılmak dışında, yerel halkla hiç temasları yok. Kendilerine rehberlik yapanlara kulak kabartıyorum, yalnızca Ä°slâm tarihiyle ilgili -birçoÄŸu uydurma- kıssa ve menkıbelerle örülü, muhatabını düÅŸündürmeye deÄŸil duygulandırmaya odaklı bir anlatım yapıyorlar. Ä°srail iÅŸgaline, yakın tarihe ve Filistin’in aktüel durumuna dair hiçbir atıf yok sözlerinde; sebep-sonuç iliÅŸkisi dâhilinde bir mantık örgüsü de yok. Herhalde, böyle bir Kudüs ziyareti, en çok Ä°srail’in iÅŸine gelir.
Velhasıl, Kudüs çok daha fazla özeni ve dikkati hak eden bir ÅŸehir.
Taha Kılınç / yeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.