Çeyrek asırdan daha uzun süre tahta hükmeden Sultan Abdülhamid’in hâl edilmesi
Follow @dusuncemektebi2
Sultan Abdülhamid’in hâl edilmesi için öncelikle bir fetva hazırlanması gerekiyordu. Fetvaya göre Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için üç büyük suç işlemişti: 31 Mart’a sebep olmak, Kuran yaktırmak ve israf suçları
Bir Sırp suikastçısının silahından çıkan kurÅŸunlar dünyayı yangın yerine çevirmiÅŸ, Hindistan’dan Prusya’ya, Mısır’dan Filistin’e kadar uzanan geniÅŸ bir coÄŸrafyayı kanlı bir savaÅŸa sürüklemiÅŸtir.
Talat, Enver ve Cemal PaÅŸalar henüz Balkan SavaÅŸları'nın yaraları sarılmadan devleti Almanya ve Avusturya-Macaristan'ın yanında savaÅŸa sokmuÅŸtur. Kimse bu denli ÅŸiddetli ve geniÅŸ bir coÄŸrafyaya yayılmış bir savaÅŸ beklemiyordu. Cesur ve heyecanlı PaÅŸalar içine düÅŸtükleri çıkmazdan sıyrılabilmek için çareler ararken akıllarına Sultan Ä°kinci Abdülhamid gelir; ancak PaÅŸalar, Sultan’ın huzura çıkacak cesareti gösteremeyince baÅŸlarında Ä°shak PaÅŸa’nın bulunduÄŸu bir heyet oluÅŸturarak Beylerbeyi Sarayı’nda tutsak bulunan Sultan Abdülhamid’e gönderir.
Ä°zzet-i nefsi incitilmiÅŸ devrik Sultan, genç Ä°ttihatçı Subayı Ali Fethi Okyar nezaretinde önce Selanik'e sürülmüÅŸ, 1912 yılında Balkan SavaÅŸları’nın baÅŸlaması üzerine Ä°stanbul’a getirilerek Beylerbeyi Sarayı’na yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Büyük Cihan Savaşı tüm ÅŸiddetiyle sürerken Ä°ttihat ve Terakki heyeti Ä°shak PaÅŸa’nın sözcülüÄŸünde tutsak Sultanın huzuruna çıkar. Abdülhamid’e durum etraflıca anlatıldıktan sonra ne yapmaları gerektiÄŸini sorarlar.
Günlerini marangozluk yaparak geçiren Sultan Abdülhamid hastadır ve memleketin durumuna ziyadesiyle üzülmektedir. Ä°shak PaÅŸa’yı sabırla dinledikten sonra naif ve kederli bir ÅŸekilde dünyanın en büyük bahriye gücüne sahip Ä°ngiltere ve Fransa’nın karşısında kara devletleri olan Almanya ve müttefiklerinin yanında girilmiÅŸ bir savaşın daha baÅŸlamadan kaybedildiÄŸini buna sebep olanların da çıldırmış olduÄŸunu belirtir. Sultan Abdülhamid haklılığını göremeden 10 Åžubat 1918’de bir pazar günü hayata gözlerini yummuÅŸ, onun ölümünden çok kısa bir süre sonra Devlet-i Ali Osmaniye cehennem yerine dönmüÅŸtür. Payitaht olan Ä°stanbul baÅŸta olmak üzere Mekke, Medine, Kudüs ve tüm yurt iÅŸgal edilmiÅŸ. SavaÅŸa sebep olan PaÅŸalar çareyi yurttan kaçmakta bulmuÅŸtur.
Ä°ttihat ve Terakki'yi hükümete taşıyan, Sultan Abdülhamid’in 33 yıllık iktidarını bitiren olaylar zinciri ise daha gerilere dayanır, bunun için öykünün başına dönmemiz gerekiyor.
Başarısız bir deneme: Birinci Meşrutiyet
Sultan Abdülhamid tahta oturduktan kısa bir süre sonra, 1876 Aralık ayında Osmanlı Devleti de ilk defa meÅŸruti sistemle tanışmış; ama beklenmeyen olaylar Sultan Abdülhamid’i meclisi kapatmaya zorlamıştır.
Büyük beklentilerle açılmış mecliste Müslüman mebuslar çoÄŸunluÄŸu elinde bulundursa da Ermeni, Rum ve Bulgar mebuslar yalnızca kendi milletlerinin çıkarlarına öncelik veren politikalar izlemeyi tercih etmiÅŸtir. Kısa bir süre sonra Müslüman mebuslar içinde Arnavut ve Arapların da kendi gündemine öncelik vermesi meclisi kilitlemiÅŸtir.
Rusların YeÅŸilköy’e kadar dayandığı bir atmosferde Sultan Abdülhamid Kanun-i Esasi’nin kendisine verdiÄŸi yetkiyi kullanarak meclisi süresiz olarak kapatmış ve hanedanlığa karşı büyük bir tehdit olarak gördüÄŸü Mithat PaÅŸa’yı görevinden azletmiÅŸtir. Daha sonra Yıldız Sarayı’nda yapılan mahkemede Mithat PaÅŸa, Sultan Abdülaziz’in ölümünden sorumlu tutularak ölüme mahkûm edilmiÅŸtir. Sultan Abdülhamid, Mithat PaÅŸa’nın ölüm hükmünü sürgüne çevirerek PaÅŸa’yı Taif’e göndermiÅŸtir. Mithat PaÅŸa burada da darbeye hazırlandığı istihbaratı üzerine zindanda boÄŸdurulmuÅŸtur.
Fiili olarak meclis kapatılmış ve Sultanın otoritesi artırılmış olsa da resmi olarak devlet idaresi kendisini meşrutiyet olarak tanımlamaya devam etmiştir.
Sultan Abdülhamid dış politikada güçlü devletlerin birbiriyle olan çekiÅŸmelerinden yararlanmış ve dengeli bir siyaset izlemiÅŸtir. Aynı zamanda hocalığını yapmış Edhem PaÅŸa, Plevne Kahramanı Osman PaÅŸa ve iç politikada büyük yararlılıklar gösteren Mazlum PaÅŸa gibi önemli devlet adamlarının desteÄŸiyle iÅŸleri büyük oradan yoluna koyan Sultan Abdülhamid iç siyasette de taviz vermekten kaçınmıştır. Her türlü tehdidi henüz ortaya çıkmadan engelleme yoluna gitmiÅŸtir. Ä°stibdat olarak nitelendirilen bu politika devletin yıkılışını engellemek isteyen aydınların Avrupa baÅŸkentlerine iltica etmesine sebep olurken, içeride muhalefet yürüten özellikle ordu mensubu subayların yer altında gizli teÅŸkilatlar kurmasına sebep olmuÅŸtur.
Sultan Abdülhamid’in dışarıdan bakıldığında basit ama idare etmesi oldukça güç olan yönetim ÅŸekli devleti uzun bir istikrar dönemine kavuÅŸturmuÅŸ olsa da artan dış baskılar ve iç muhalefet Sultan Abdülhamid’i Meclisi tekrar açmaya zorlamıştır.
Ä°ttihat ve Terakki’nin ortaya çıkışı
Osmanlı modernleÅŸmesinin entelektüel alt yapısını oluÅŸturan hareket, birbirleriyle dostluk ve ülküdaÅŸlık iliÅŸkisi ile bir araya gelen zaman zaman da sert bir biçimde kavga eden Jön Türkler tarafından oluÅŸturulmuÅŸtur. Bu grup çoÄŸunluÄŸu Sultan Abdülhamid tarafından Avrupa baÅŸkentlerine gönderilen öÄŸrenci ve devlet bürokratlarından oluÅŸmaktaydı.
Sultan Abdülhamid bu yapıyla zaman zaman iliÅŸki kurup önemli bir kısmının ülkeye dönmesini saÄŸlamış makam ve mevki tahsis ederek kendi gözetiminde tutmuÅŸtur. Ülkeye dönmeye ikna edemediÄŸi birçok kiÅŸiye ekonomik olarak zor duruma düÅŸtüÄŸünde maddi destek saÄŸlamıştır. Öte taraftan Mısır’ın elden çıkması, Kıbrıs’ın Ä°ngilizlere bırakılması, Tunus’un Fransızlar tarafından iÅŸgal edilmesi, Ermenilerin taÅŸkınlıkları, Duyunu Umumiye Ä°daresi ve ağır vergiler Abdülhamid’e yönelik muhalefeti baÅŸka bir boyuta taşımıştır.
1889 yılına gelindiÄŸinde ise Tıbbiyeliler olarak bilinen Mekteb-i Tıbbıye-i Åžahane okulunun öÄŸrencileri Ä°brahim Temo isimli hocalarının yönlendirmesiyle Sultan Hamid’e karşı gizli toplantılar yapmaya baÅŸlamışlardır. Hamamönü ve Rumelihisarı’nda gizli bir biçimde bir araya gelen öÄŸrenciler devletin kurtuluÅŸu adına çareler aramaya koyulmuÅŸlardır.
Bu toplantılar sırasında Rusya ve Ä°ran’da meydana gelen meÅŸruti hadiseler ciddi bir biçimde konuÅŸuluyor ve Namık Kemal’in ÅŸiirleri ile ateÅŸli nutuklar icra ediliyordu. Toplantılara katılım süratli bir biçimde artıyor ve yapı kendi içinde hiyerarÅŸik bir düzen alıyordu. 1896 yılında örgütün Ä°stanbul ayağı ortaya çıkarılmış; Suriye kolu, 1897 yılında ciddi bir darbe giriÅŸimine hazırlanırken tespit edilerek sorumluları tutuklanmıştır.
Örgüt deÅŸifre edilmiÅŸ sorumluları cezalandırılmış olsa da memleketin her bölgesinde kendisine taraftar bulmaya devam etmiÅŸ ve yükseliÅŸi engellenememiÅŸtir. 1907 yılına gelindiÄŸinde özellikle Selanik ve çevresinde güçlü bir örgütlenme meydana getirmiÅŸtir. Kendi içinde farklı fraksiyonlara bölünmüÅŸ hareket bu süreçte tek çatı altında birleÅŸmeyi baÅŸarmıştır.
Ä°ttihatçılar daÄŸa çıkıyor
Sayıları neredeyse 10 bin civarına yaklaÅŸan Ä°ttihatçılar, Sultan Abdülhamid’i devirmek için fırsat kolluyordu. Beklenen fırsat Reval GörüÅŸmeleri sonrasında elde edilmiÅŸtir. 1908 yılında Ruslar ve Ä°ngilizler Osmanlı’ya karşı atılacak adımları müzakere etmiÅŸ ve iki taraf büyük ölçüde anlaÅŸmıştır. Reval GörüÅŸmelerinde Osmanlı’nın adeta paylaşılması sonrası Ä°ttihatçılar, Abdülhamid yönetimini duruma karşı basiretsiz kalmakla suçlamıştır. Bu zor durumdan kurtuluÅŸ yolunun meclisi tekrar açılarak fiili olarak meÅŸrutiyet sistemine dönmekle mümkün olacağını iddia etmiÅŸtir. Bu doÄŸrultuda 3 Temmuz gününde önce Niyazi Bey ardından da Enver PaÅŸa daÄŸa çıkarak devlete isyan etmiÅŸtir.
Suikastlar başlıyor
Ä°syancıların devlete karşı daÄŸa çıkması sonrası Yıldız Sarayı’na memleketin dört bir tarafından telgraflar gönderiliyor, bir an önce meÅŸrutiyete dönülmesi telkin ediliyordu. Sultan Abdülhamid ilk olarak Balkanlar’da baÅŸlayan isyanın yayılmasını engellemek için Ferik Åžemsi PaÅŸa’yı bölgeye gönderdi. Åžemsi PaÅŸa, isyan bölgesine varmasından kısa bir süre sonra Ä°ttihat ve Terakki Cemiyeti mensubu Atıf Bey tarafından vurularak öldürülmüÅŸtür. Bu haber Yıldız Sarayı’nda bomba etkisi yaratırken Ä°ttihatçıların önü arkası kesilmeyecek suikastlarının da baÅŸlangıcı olacaktır.
Kısa sürede kendisini toparlayan Yıldız Sarayı, Ferik Åžemsi PaÅŸa’nın yerine MüÅŸir Osman PaÅŸa’yı gönderdi. Bu kez gelen haber daha korkunçtu, Osman PaÅŸa görev yerine vardıktan kısa bir süre sonra esir edilerek Ä°ttihatçı isyancıların eline geçmiÅŸti.
Ä°stanbul’da da olaylar kontrolden çıkmış, topçu birlikleri Yıldız Sarayı’nın bilgisi dışında yüz bir pare top atışı gerçekleÅŸtirmiÅŸti. Bu, padiÅŸah deÄŸiÅŸikliÄŸinde yapılan bir gelenekti; olaylar giderek kontrolden çıkmak üzereyken Selanik’ten gelen haber bardağı taşıran son damla olacaktır. Ä°syancılar Sultan Abdülhamid’in emri dışında Selanik’te meÅŸrutiyetin yeniden ilan edildiÄŸini duyurdular. Sultanın iradesini hiçe saymak anlamına gelen bu kararı normal ÅŸartlar altında kabul etmek mümkün deÄŸildi, ama olayların daha fazla kontrolden çıkmasını istemeyen Yıldız Sarayı bu durumu tanımak zorunda kaldı. Ä°ttihatçıların bu zaferi Sultan Abdülhamid için sonun baÅŸlangıcıydı.
İttihat ve Terakki tek başına iktidar olur
23 Temmuz 1908 yılında Ä°kinci MeÅŸrutiyet ilan edilmiÅŸ ve kısa bir süre içinde milletvekili seçimlerine gidilmiÅŸtir. Yurdun büyük bir bölümünde gizli bir ÅŸekilde teÅŸkilatlanmış Ä°ttihat ve Terakki Cemiyeti seçimlerde de bu gücünden yararlanmıştır. Yapılan seçimlerde yaklaşık yüzde 99 oy olarak devlet yönetiminde söz sahibi olan tek merci konumuna yükselmiÅŸtir.
Ülkede esen hürriyet ortamında kadın hakları güçlendirilmiÅŸ, dernek ve siyasi parti açma hakkı tanınmış ve en önemlisi medyaya büyük bir serbestlik saÄŸlanmıştır. Halk geliÅŸmeleri baÅŸlangıçta pek anlayamasa da yapılan yeniliklere ciddi bir tepki göstermemiÅŸtir. Kurulan meclisin en büyük çıkmazı tıpkı ilk mecliste olduÄŸu gibi mebusların kısa bir süre içinde kendi bölgelerinin menfaatlerini ülke menfaatlerinin önüne taşıması olacaktır.
Gücünü büyük ölçüde Ä°ttihat ve Terakki Cemiyeti’ne kaptıran Sultan Abdülhamid kolayca pes edip kenara çekilecek biri deÄŸildi, zaten Ä°ttihatçılar da Sultanı devirmeyi göze alamamış yalnızca gücünü sınırlayabilmiÅŸlerdi. Sultan Abdülhamid zaman zaman mebusları Yıldız Sarayı’na davet edip onlarla istiÅŸare etmeyi deniyordu; ancak tüm teÅŸebbüsleri karşılıksız kalıyordu. Medyada ise kendisine yönelik ağır ithamlar yapılıyor, Sultan Abdülhamid toplum karşısında küçük düÅŸürülüyordu.
Bir karşı darbe teÅŸebbüs: 31 Mart Vakası
Ä°ttihat ve Terakki’nin uygulamaları kısa süre içinde belli kesimlerin tepkisini çekmeye baÅŸladı. Mektepli subayların alaylı subayları tasfiye etmesi ve ulemanın rencide edildiÄŸi bazı eylemler hoÅŸnutsuzluÄŸa sebep olmaya baÅŸlamıştı.
6 Ekim 1908 günü Kör Ali isimli bir ÅŸahıs peÅŸinden sürüklediÄŸi ulemadan küçük bir grubu Yıldız Sarayı’nın önünde topladı. AteÅŸli bir biçimde “Åžeriat isteriz!” naraları atması üzerine Sultan Abdülhamid balkona çıkıp kalabalığı dağıtmak için “Merak etmeyiniz, istekleriniz yerine getirilecek” cevabını verdi. Bu cevap sonrası cesaretlenen taÅŸkın kalabalık eylemlerini daha sonraki günlerde de devam ettirmiÅŸtir. Karagöz oynatılan salonları basmış ve sokakta dolaÅŸan kadınlar tartaklamıştı.
Kör Ali ile baÅŸlayan olaylar zinciri orduya da sirayet etmiÅŸti. Abdülhamid’e yakın Hassa ordusu Cidde’ye gönderilmek istenmiÅŸ; ama Hassa ordusu kuvvetleri bu durumu kabul etmeyince Balkanlar’dan getirilen Avcı Taburları, Hassa ordusunu çapraz ateÅŸe tutmuÅŸtur. Haber kısa sürede Ä°stanbul’da yayılmış, Mahmut Muhtar PaÅŸa’nın Hassa ordusunda hayatını kaybeden çavuÅŸların cesetlerini ibret-i alem olması için asmak istemesi bir karşı darbenin fitilini ateÅŸlemiÅŸtir.
Ä°syan ateÅŸi kısa sürede Ä°stanbul’da bulunan bütün askeri birliklere yayılmış, üstelik kalkışmaya sebep olan Avcı taburları da Ä°ttihatçılara karşı baÅŸlatılan isyana destek verip Sultan Ahmet Meydanında toplanan kalabalığa dâhil olmuÅŸtur.
Ä°ttihatçılar kendi silahıyla vuruluyor: Mecliste peÅŸ peÅŸe suikastlar
Ä°ttihat ve Terakki Cemiyeti, gerçekleÅŸtirdiÄŸi suikastlarla gücünü pekiÅŸtirmiÅŸti; ama bu kez terör rüzgârı aleyhine dönmüÅŸtü. Ä°stanbul’da hızla yayılan karşı darbe ÅŸehri adeta kaosa sürüklemiÅŸti. SokaÄŸa çıkan kadınlar linç ediliyor, gazete binaları basılarak yaÄŸmalanıyor ve yakalanan mektepli subaylar hemen oracıkta öldürülüyordu.
Bu saldırılarda en nihai hedef ise meclis ve hükümetti. Åžeriat yanlısı olduÄŸunu söyleyen darbeciler Adliye Nazırı (Bakanı) Nazım PaÅŸa’yı Ä°ttihatçıların önemli ismi Ahmet Rıza Bey zannederek öldürdü. Olayın ÅŸoku atlatılmamışken bu kez Hüseyin Cahit zannedilen Lazkiye Mebusu Hüseyin Arslan Bey’in öldürüldüÄŸü duyuldu. Olaylar giderek kontrolden çıkmış, ÅŸehir teröre tamamen teslim olmuÅŸtu.
15 Nisan 1909 sabahında darbe Yıldız Sarayına sıçramış, Asar-ı Tevfik savaÅŸ gemisin toplarını Yıldız Sarayı’na doÄŸru çevirmesi isyancıları daha da öfkelendirmiÅŸ, gemiye baskın yapılarak geminin kaptanı Ali Kabuli Yıldız Sarayı önüne getirilerek Sultan Abdülhamid’in engelleme teÅŸebbüslerine raÄŸmen linç edilerek katledilmiÅŸti.
Esasen bu olay, darbenin Sultan Abdülhamid’in kontrolünde olmadığı ve çığırından çıkan bir hareket olduÄŸunu ortaya koyuyordu. Tüm bunlara raÄŸmen Sultan Abdülhamid’in olayları yatıştırmak için tüm ordunun saygı gösterdiÄŸi Edhem PaÅŸa’nın öncülüÄŸünde gönderdiÄŸi heyet de olayları yatıştırmayı baÅŸaramamıştır.
Ä°syancılar meclisi de tamamen ele geçirmiÅŸ, yanlarına Åžeyhül Ä°slam Ziyaeddin Efendi’yi de alarak meclis kürsüsünden taleplerini okumuÅŸlardır.
Karşı darbeyi bastırmak için Hareket Ordusu yola koyulur
Dükkânlar kapatılmış, fırınlar açılamamış ve Ä°stanbul büyük bir sıkıntı içine düÅŸmüÅŸtü. Ä°ttihat ve Terakki, Ä°stanbul’daki sınırlı birliklerle olayı yatıştıramayacağını anlayınca dışardan destek istemiÅŸ ve bunun üzerine Hareket Ordusu Çatalca önüne gelerek burada konuÅŸlanmıştı.
Bu sırada Sadrazam Hüseyin Hilmi PaÅŸa, Abdülhamid’in huzuruna çıkarak istifasını sundu. Durumu haber alan darbeciler büyük bir sevince kapılarak neredeyse tüm teçhizatını sevinçle havaya sıkıyordu. Çatalca önünde konuÅŸlanmış Hareket Ordusu ise ÅŸehre girip isyancılar teslim almak için artık son hazırlıklarını yapıyordu.
ÇoÄŸu çetelerden, henüz öÄŸrenci olan askerlerden, memur hatta tüccarlardan oluÅŸan Hareket Ordusu’nun başında Mahmut Åževket PaÅŸa vardı. Ordunun iki numaralı ismi olarak da Enver PaÅŸa bulunuyordu. Her geçen gün sayısı artan bu orduya donanmanın da destek vereceÄŸinin anlaşılmasından sonra ÅŸehre müdahale etmek için tüm ÅŸartlar oluÅŸmuÅŸtu.
Abdülhamid son cuma selamlığında
Hareket Ordusu 23 Nisan 1909 bir Cuma günü Ä°stanbul’a girmeye baÅŸladığında Sultan Abdülhamid son kez cuma selamlığına çıkmıştı. Kaosa teslim olmuÅŸ ÅŸehirde Sultan’ın hiçbir ağırlığı kalmamıştı. Selamda kendisini karşılamaya gelenlerin sayıca azlığı artık Sultan Abdülhamid’in Osmanlı siyasetinde de bir gücünün kalmadığının iÅŸaretiydi.
Yine de başıboÅŸ isyancıların dışında Sultan Abdülhamid’e baÄŸlı Hassa ordusu ve Kürt taburları ÅŸehirde uzun sürecek bir direniÅŸ için yeterli teçhizata sahipti. Sultan Abdülhamid ise kısa süre içinde gerçekleÅŸen elim olaylar sonucu Ä°stanbul halkının büyük zarar gördüÄŸüne ÅŸahit olmuÅŸtu. Ayrıca tabiatı itibariyle naif bir kiÅŸiliÄŸe sahip olan Sultan ÅŸehirdeki terör havasının artık bir son bulmasını istiyordu. Bu yüzden kendisine yapılan direniÅŸ tekliflerini reddetti.
Buna raÄŸmen kendisine baÄŸlılığını bildiren Hassa ordusundan üç tabur teslim olmayı reddederek Hareket Ordusu’na karşı silahlı mücadeleyi tercih etti. Son derece kanlı çatışmalardan sonra bu taburların tamamı yok edildi ve Hareket Ordusu kısa bir süre içinde ÅŸehre hâkim olmayı baÅŸardı.
Ve Sultan Abdülhamid tahttan indiriliyor
Sultan Abdülhamid, 31 Mart 1909’da gerçekleÅŸen hadiselerin tarafı deÄŸildi. Olayların önüne geçmek için de elinden geleni yaptı; ama isyancılar onu dinlememiÅŸti. 27 Nisan 1909’a gelindiÄŸinde iÅŸgal altında bulunan Yıldız Saray’ında yapılacak son bir iÅŸ kalmıştı: Sultan Abdülhamid’i tahttan indirmek.
Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için öncelikle bir fetva hazırlanması gerekiyordu. Fetvayı daha sonraları Cumhuriyet döneminde Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı için önemli görevler üstlenecek Ä°ttihat ve Terakki mebusu Elmalılı Hamdi Yazır bizzat kaleme aldı. Bu metin, Hal Fetvası Emini Hacı Nuri Efendi’nin önüne geldiÄŸinde büyük bir ÅŸaÅŸkınlık yaÅŸayan Nuri Efendi metne fetva vermek yerine derhal istifasını sundu. Fetvaya göre Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için üç büyük suç iÅŸlemiÅŸti: 31 Mart’a sebep olmak, Kuran yaktırmak ve israf suçları.
Sultan Abdülhamid’e yöneltilen suçlar inandırıcı deÄŸildi. Sultanın 31 Mart’ı engellemek için gösterdiÄŸi çabayı neredeyse tüm Ä°ttihatçılar biliyordu. Kuran yaktırdığına dair iddialar doÄŸru ama eksikti, Sultan Almancadan tercüme edilen Türkçe mealleri toplatmıştı. Bu eserler son derece kötü tercüme edilmiÅŸti ve yanlış bilgilerle doluydu. Ä°sraf konusu ise inandırıcılıktan son derece uzaktı, çünkü Abdülhamid cimri denilecek düzeyde tasarrufluydu.
Hacı Nuri’nin istifasından sonrası Ä°ttihatçıların onu ikna çabaları sonuç vermiÅŸ; ama Nuri Efendi son maddeyi deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve hal etmek yerine Sultan Abdülhamid’in tahttan çekilmesini istemenin ya da kararı meclise bırakmanın daha doÄŸru olacağını tavsiye etmiÅŸtir. Fetva çıkarıldıktan sonra meclis kararı hızlıca onaylamış ve geriye durumu Sultan Abdülhamid’e tebliÄŸ etmek kalmıştır.
Sultan Abdülhamid’e yapılan tebliÄŸ
Sultan Abdülhamid’e hal edildiÄŸine dair tebliÄŸi yapan heyet Ermeni Aram Efendi, Laz Arif Hikmet, Selanik mebusu Yahudi Emanuel Karasu ve Draç mebusu Arnavut Esad Toptani’den oluÅŸuyordu. Heyettekilerin neredeyse hiçbiri Türk deÄŸildi.
Kararı hüzünle dinleyen Sultan Abdülhamid’in ÇıraÄŸan Sarayı’nda kalma isteÄŸi de reddedilerek Sultan Abdülhamid mahiyetinde bulunan 38 kiÅŸiyle beraber aynı günün gecesi Ä°stanbul’dan Selanik’e gönderildi. 33 yıllık uzun Ä°kinci Abdülhamid saltanatı sona ermiÅŸ, devlet ise tam bir kaos ortamına sürüklenmiÅŸtir.
Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.