Olgunluktan sonrası, çürümekten tam öncesi
Follow @dusuncemektebi2
İnsanın sadece kendi öz gayesi ve çıkarı için çabalayıp etrafındaki kimseye fayda sağlamaması. Mahluk, aldığını vermeye başladığında olgunlaşmıştır.
Çürümek ve olgunlaÅŸmak arasındaki milimetrik fark.
Ä°nsan, hayatı boyunca edindiÄŸi türlü tecrübelerle, bilgi birikimiyle belli bir olgunluk seviyesine ulaşır. Elbette ki bir sabah uyandığında “iÅŸte ÅŸimdi olgunlaÅŸtım, tam ÅŸu anda” diye tespitte bulunamaz. Zira birden olmayacak kadar emek ve zaman ve çaba isteyen bir süreç. Peki nereden anlayacağız olgunlaÅŸtığımızı? Bunun türlü izahları var; ulemamız Ä°slami mecrada, ÅŸair ve yazarlarımız edebi sahada, esnaflarımız ise halk meydanında bir ÅŸeyler söylemiÅŸ. Onların tanımlamalarından bahsetmeyip ‘olgunlaÅŸma’ kavramının ‘bence’sini anlatmak istiyorum.
Mahluk, aldığını vermeye baÅŸladığında olgunlaÅŸmıştır. Bitkilere tefekkürle baktığımızda, bunun tezahürünün onlarda somut örnekleri olduÄŸu görebiliriz.
Burada odağı, bitkilerden eÅŸrefi mahlukat olan insana çevirerek diyebiliriz ki:
Bugüne kadar bünyesinde depoladığı yaÅŸam birikimi, o farkında olmadan onu bir noktaya taşımış ve ona belli bir dünya görüÅŸü ile biraz da sükunet kazandırmıştır. Artık yüreÄŸinde, zihninde ve bedeninde devasa bir ağırlık hissetmeye baÅŸlamıştır. Anlatmalıdır. Aktarmalıdır. Yükünü boÅŸaltıp hafiflemelidir. Ä°ÅŸte bu olmadığında, aldığını veremediÄŸinde, aslında bünyesine ÅŸifa olan birikim zamanla zehre dönüÅŸür ve insan çürümeye baÅŸlar. Esasen çürümenin hikayesi bu. Ä°nsanın sadece kendi öz gayesi ve çıkarı için çabalayıp etrafındaki kimseye fayda saÄŸlamaması. Bu bazen bencilce bir sahiplenme ile olabilir; bazen de çürümemek adına, samimiyetle istemesine raÄŸmen uygun bir mecra bulamayabilir.
Ä°kinci durum, insanda manevi sancılara, omuzlarda ağır yüklere, düÅŸüncelerinin cam kırıkları gibi zihnine batarak ona acı vermesine sebebiyet verebilir. Birinci durumdaki talihsizler ise bir ömür bu ağırlığın ne manaya geldiÄŸini anlamadan/anlayamadan hırslarının ve kibirlerinin kölesi olarak bu kısacık dünya hayatını kendilerine zindan ederek ahirete göç ederler.
Hangisine üzülmeli? Ä°kisinin de sonu hazin. Ä°kisi de kendi elleriyle yaptıklarını yaÅŸamadılar mı? “YapabileceÄŸim bir ÅŸey yok” deyip oturmakla, “bunlar benim emeÄŸim, kimseyle paylaÅŸamam” sahipleniÅŸinin birbirinden farkı ne ola? Biz insanlar için, sonucu deÄŸiÅŸtirmeyen ÅŸeylerin bazen hiçbir deÄŸeri olmuyor. Rabbim ise öyle mi? Niyeti nispetinde deÄŸer biçiyor kuluna. Sadece sonuçla ilgilenen bizler, ne kadar acımasız ve gaddarız oysa. Üstelik bağışlanma talebinde de bulunuyor, yaptığımız hataların ve içinde bulunduÄŸumuz gaflet halinin hoÅŸ görülmesini dua dua yakararak istiyoruz, yüzümüz kızarmadan belki de. Elbette ki O; Rahmandır, Rahimdir, Äžafurdur, Tevvabdır ve çok daha fazlasıdır. GüvendiÄŸimiz O’dur, sığınacak limanımız, varılacak yegane durağımız… O’nun kudretinden aÅŸamaz hiçbir ÅŸey. Amenna ve saddakna. Fakat bizim unuttuÄŸumuz düstur ÅŸudur ki; “merhamet etmeyene, merhamet olunmaz.”* Buradan yola çıkarak önce kendi kalbimizi, niyetimizi kontrol etmeli gerekirse de iyileÅŸtirmeliyiz.
“Bu dünya hayatı geçici bir oyalanmadan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸilken”** bile dünyaya bu derece baÄŸlanmaktaki ısrarımız nedendir? Çünkü, çürüyoruz! Verecek bir ÅŸeyimiz kalmadıkça, elimizde olanları boÅŸ yere tükettikçe korkuyoruz Rabbimizin karşısına çıkıp hesap vermeye. Çürüyoruz. Tepeden tırnaÄŸa. DeÄŸerlendiremediÄŸimiz her fırsat kadar yok ediyoruz içimizdeki mevcut gücü de. Çürüdükçe azaltıyoruz umudumuzu. Artırıyoruz piÅŸmanlıklarımızı ve keÅŸkelerimizi ve korkularımızı. Çürüyoruz gittikçe, bir faydamız olmuyor Rabbimizin “mü’minler, ancak kardeÅŸtir”*** buyurduÄŸu kardeÅŸlerimize.
Müellif: Kübra Turah / Sergah Dergi
_______________________________________________________________________
*buhari, tevhid 2; edeb, 27.
**Hadid, 20.
***Hucurat, 10.
Henüz yorum yapılmamış.