İran halkının dramı ve çaresizliği
Follow @dusuncemektebi2
İranlılar. İçeriden ve dışarıdan, içlerinden ve dışlarından preslenen, baskılanan, törpülenen, zımparalanan, rendelenen sıradan İran halkı, birbiriyle çatışan ve çelişen birçok hissi aynı anda ve aynı şiddette yaşıyor.
“Åžu sıralar OrtadoÄŸu’da duygu ve akıl dünyası en karışık millet kimdir?” diye sorulsa, herhalde cevap açık ara ÅŸöyle olurdu: Ä°ranlılar. Ä°çeriden ve dışarıdan, içlerinden ve dışlarından preslenen, baskılanan, törpülenen, zımparalanan, rendelenen sıradan Ä°ran halkı, birbiriyle çatışan ve çeliÅŸen birçok hissi aynı anda ve aynı ÅŸiddette yaşıyor. Uzaktan dikkatle ve soÄŸukkanlılıkla bakan herkes, Ä°ranlıların çaresizliÄŸini ve sürüklendiÄŸi açmazları net bir ÅŸekilde görebiliyor:
Ä°ran halkı, her ÅŸeyden evvel, ABD ve uluslararası sistem tarafından on yıllardır kendilerine kurulan tuzaklar nedeniyle öfkeli ve hırslı. 1800’lerin sonundan itibaren ülkenin bütün kaynaklarını sınırsızca sömüren Batılı güçlerin, bunun karşılığında Ä°ranlılara sadaka kabilinden paylar lutfetmesi, bilhassa Pehlevî rejimi döneminde halka uygulanan siyasî baskı ve tatbik edilen ekonomik sömürü düzenine Batı’nın verdiÄŸi sonsuz destek, BaÅŸbakan Muhammed Musaddık’ın 1953’te alaÅŸağı edilmesi örneÄŸinde olduÄŸu gibi herhangi bir itirazda anında dışarıdan müdahale, 1979’dan sonra halkın tepesine sürekli yumruk gibi inen ambargolar… Tüm bunlar, Ä°ranlılarda ABD ve Batı’ya karşı büyük bir öfkenin birikmesine yol açtı, açıyor. Ancak buna mukabil, Ä°ran halkı, aslında Batı’ya Ä°slâm dünyasına olduÄŸundan çok daha yakın ve meyilli. Derinlerde adeta bir aÅŸk-nefret iliÅŸkisi yaÅŸanıyor. Ä°ranlılar için Batı cephesi, sürekli dayağını yediÄŸi ama meftûnu olmaktan da kendini kurtaramadığı platonik bir mahbub gibi…
Ä°kinci olarak, mevcut rejimin rantını yiyen kaymak tabakası azınlık hariç, sıradan Ä°ran halkı, ülkenin bütün zenginliÄŸinin ve maddî varlığının sınır ötesindeki mezhep savaÅŸlarında ve Åžiî nüfuzunu yayma politikalarında heder edilmesine karşı. Dinî Lider Ayetullah Ali Hamaney ve beyin takımının Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de organize ettiÄŸi savaÅŸların masrafı, Ä°ranlıların kursağından ve boÄŸazından artırılanlarla karşılanıyor. Ä°ran halkı, bu döngünün gayet farkında. Ancak buna mukabil, ruhlara iÅŸleyen Fars özbenliÄŸi, tüm bu savaÅŸların nihayetinde Ä°ran’ı güçlendireceÄŸine derin bir ÅŸekilde iman etmelerine yol açarak, seslerini gür biçimde çıkarmalarına ve kitlesel olarak itiraz etmelerine mani oluyor.
Fars özbenliÄŸi sıradan Ä°ranlıda o derece güçlü ki, Ä°slâm dünyasında dinî bakımdan azınlıkta olmanın getirdiÄŸi psikolojik sarsıntıyı tamirde de çok iÅŸe yarıyor.
Üçüncü olarak, din adamları sınıfının ülke içinde elde ettiÄŸi siyasî, dinî ve ekonomik imtiyazlar, Ä°ranlıları hem hayattan hem de bizatihî dinin kendisinden soÄŸumaya itiyor. Ateizmin hızla yayıldığı ülkelerden birinin Ä°ran olması, bu anlamda ÅŸaşırtıcı deÄŸil. (Ä°statistiklere göre, bu konuda baÅŸa oynayan bir diÄŸer bölge ülkesi Suudi Arabistan, ki o da ÅŸaşırtıcı deÄŸil. “Ä°slâmî yönetim” iddiasındaki iki devletin, apayrı ideolojilerle ve yöntemlerle, yolun sonunda geldikleri nokta aynı). Ä°ranlılar, din adamlarının rejimin belkemiÄŸini oluÅŸturduÄŸunu, onların kazandığı imtiyazların ise artık “rejimin garantisi” haline geldiÄŸini açıkça görüyor. Ülkede yönetim biçiminin deÄŸiÅŸmesi ve insanların ezildiÄŸi çarkların kırılması, giderek yaygınlaÅŸan bir arzu. Ancak buna mukabil, sıradan Ä°ranlılar, rejim deÄŸiÅŸikliÄŸinin bir dış müdahale veya iÅŸgal ile gerçekleÅŸmesi ihtimaline de ölesiye karşı. Bunda hem geçmiÅŸin tatsız tecrübeleri hem de Fars özbenliÄŸi ciddi ÅŸekilde etkili. Ayrıca Ä°ranlılar, Åžiî din adamlarının parmağı olmaksızın ülkede herhangi bir siyasî yapı tesis edilemeyeceÄŸinin farkında olacak kadar da öngörü sahibi ve gerçekçiler.
BaÅŸlıca çeliÅŸki ve açmazlarını böyle hülasa edebileceÄŸimiz Ä°ran halkı, Ä°slâm coÄŸrafyasının göbeÄŸinde, sorunların ve problemlerin odağında, Müslüman halkların hepsinden ayrışmış ve uzaklaÅŸmış olarak öylece duruyor. Åžiîlik üzerinden Arap coÄŸrafyasıyla saÄŸlanan yakınlaÅŸma ve politik birliktelikler, Ä°ran halkının derin yalnızlığını yok etmeye yetmiyor. Ä°ran’ı yöneten akıl, bu yalnızlığı ve çaresizliÄŸi apaçık biçimde kavradığı ve yakaladığı için, kendi politik ajandasının peÅŸinde son sürat yoluna devam ediyor. Ama her ÅŸeyin bir vakti ve vadesi vardır. Halkların dayanma ve tahammül gücünün de.
Geçen sene, Tebriz’de bir akÅŸam vakti sohbet ettiÄŸim Ä°ranlının kulağıma fısıldadığı ÅŸu cümleleri hâlâ unutmadım: “Hüseyin Hüseyin diyorlar. Hüseyin, bunlar istismar etsin diye can vermedi ki. Hüseyin, zulme ve haksızlığa karşı çıktığı için ÅŸehit oldu. Hüseyin bugün gelse, bunlara da karşı çıkar. Amerika ile kavga, başımızdakilerin iÅŸine geliyor. O sayede kendi iktidarlarını sürdürüyorlar!”
Taha Kılınç / YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.