Enderun'da fevkalade bir cevher: Hanende, bestekâr ve tanburî Hasan Hulûs Çelebî
Follow @dusuncemektebi2
Hasan Hulûs Çelebî aynı zamanda bir şair, bir araştırmacı, bir kültür mimarı ve bir bestekâr kimliğiyle tarihin tozlu sayfalarında sırlanmış bir eren olarak aşkla ihata ettiği ömrünü bizlere bıraktığı güzel eserlerle süslemiş, Türk milletine çok kıymetli bir miras bırakmıştır.
Hasan Hulûs Çelebî, Mustafa Tatcı ve Musa Yıldız tarafından yayına hazırlanan “Tezkiretü'l-Müteahhirîn / Ä°stanbul Delileri ve Velileri” kitabı vesilesiyle tanıdığım musikiÅŸinas bir mutasavvıf. Tarihsel süreçte musikinin tekke kültüründeki ehemmiyeti her daim korunmuÅŸ olup, mutasavvıfların pek çoÄŸu musikiyle alakadar olmuÅŸlardır. Fakat efendim, Hasan Hulûs Çelebî aynı zamanda bir ÅŸair, bir araÅŸtırmacı, bir kültür mimarı ve bir bestekâr kimliÄŸiyle tarihin tozlu sayfalarında sırlanmış bir eren olarak aÅŸkla ihata ettiÄŸi ömrünü bizlere bıraktığı güzel eserlerle süslemiÅŸ, Türk milletine çok kıymetli bir miras bırakmıştır.
Enfî, Burnaz lakaplarıyla veya Hasan Hulûs Çelebî ismiyle tanınan Hasan AÄŸa, Moralı bir ailenin çocuÄŸu olarak dünyaya geldiÄŸinde takvimler 1700’lü yılları gösteriyordu. Ailecek Fındıklı’ya taşındıkları için Hasan AÄŸa’nın çocukluÄŸu ve gençliÄŸi Tophane civarında geçti. Babasının amâ olması ve ilk musiki derslerini ondan alması dışında ailesi ile ilgili çok fazla malumat bulunmamaktadır.
“Fenn-i mûsîkî üstâdı ve sâhib-i beste, Enderûn-ı Humâyundan mahreç Burnâz Hasan AÄŸa dedikleri zâttır.” sözleriyle bahsedilen Hasan Hulûs Çelebî, Türk musikisi tarihinin en önemli bestekâr ve hanendelerindendir. Bunun yanında ÅŸiirleri ve araÅŸtırmaları neticesinde hazırladığı tezkiresi ile Türk edebiyatına da çok büyük bir katkıda bulunmuÅŸtur.
Bir devrin zarif ve ârifâne incelikleri
Hasan Hulûs Çelebî’nin Tezkiretü'l-Müteahhirîn adıyla kaleme aldığı eser, 17. yüzyılın sonlarında ve 18. yüzyılın ilk çeyreÄŸinde derlenen bilgi ve belgelerden hareketle yazılmıştır. Eser, kaleme alındığı dönemin dilini -bilhassa konuÅŸma dilinin inceliklerini-, folklorunu, kısmen sosyal ve siyasî olaylarını, tekke kültürüyle hemhâl olan sufilerle birlikte meczuplarını, hülasa baÅŸtanbaÅŸa bir devrin zarif ve ârifâne inceliklerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir.
Çelebî’nin renkli kiÅŸiliÄŸini Ä°stanbul'un günlük hayatından sunduÄŸu fotografik anlatımlarıyla daha iyi anlıyor ve eserini okudukça 16. asırdan 18. asra kadar uzanıp giden bir iklimi temaÅŸa ediyoruz. Enfî Hasan AÄŸa, eserinde ele aldığı 43 ÅŸahsın pek çoÄŸunu rû-be-rû tanımış ve onların menkabevî biyografisini saÄŸlam kaynaklardan elde ederek aktarmıştır. Bu kiÅŸilerin başında müellifin ÅŸeyhi Nasûhî Efendi ve çok sevdiÄŸi Niyâzî-i Mısrî gelmektedir. Yine Enderunî olması münasebetiyle sık sık buradaki hayatından da atıflarda bulunmuÅŸ ve muhtelif bilgiler vermiÅŸtir.
Hasan Hulûs Çelebî, Osmanlı-Türk tarihinde Lâle Devri adıyla anılan bir dönemin önemli hanendelerindendir. MusikiÅŸinâs bir ailenin çocuÄŸu olan bu zât, mûsikîye babasından aldığı derslerle baÅŸlamıştır denilebilir. Bu adımlar baÅŸlangıçta küçük gibi görünse de kabiliyetini zamanla ilerletmiÅŸ ve genç yaşında sarayın dikkatini çekerek Enderun'a alınmıştır. 1704 senesinde Kilâr-ı Hassâ’da bulunduÄŸu sırada musiki sanatının bütün inceliklerini öÄŸrenmiÅŸ ve Hüseyin Ayvansarayî’nin Vefeyât adlı eserinde isminin hoÅŸ sözlerle anılmasını saÄŸlamıştır.
Bu sırada gönlündeki aÅŸkı daha fazla eÄŸleyemediÄŸinden vaktin ünlü mutasavvıfı Üsküdarlı Nasûhî Efendi’ye intisap etmiÅŸtir. Kaynaklarda bu durum “Âriflerin ve Tanrı'ya ulaÅŸanların kutbu Üsküdarlı Nasûhî Efendi’nin derviÅŸlerindendir.” ÅŸeklinde geçmektedir. Enfî Hasan AÄŸa, Sultan III. Ahmed'in hanendebaşılığına kadar yükseldikten sonra 1715 yılında görevinden ayrılmıştır.
AÄŸa’nın besteleri, müzikalite yönünden fevkalade üstün idi
Lâle Devri'nin baÅŸarılı ve ünlü bir tanburîsi ve hanendesi olan bu zât, kaynaklarda dile getirilen ortak kanaate göre pek çok eser bestelemiÅŸtir ve bestekârlığı ÅŸairliÄŸini gölgede bırakmıştır. RuÅŸen Ferit Kam'ın da belirttiÄŸi üzere, Hasan AÄŸa'nın güfte mecmualarındaki klâsik eserlerinin sayısı iki yüzü geçmiÅŸtir.
Åžeyhülislâm Ebu Ä°shakzâde Esad Efendi de, Enfî Hasan AÄŸa’yı bizzat dinlediÄŸini, AÄŸa'nın 200’den fazla eser bestelediÄŸini söyler. Esad Efendi’ye göre AÄŸa’nın besteleri, müzikalite yönünden fevkalade üstündür. Tok sesi, üslûbu ve dili kullanışındaki mahareti ile dinleyenleri kendisine hayran bırakmıştır.Uzun süre Ebubekir AÄŸa'nın idaresindeki fasıl heyetinde ser-hanende olarak görev yapmıştır. Yine, Sultan III. Ahmed'in 1720 senesinde ÅŸehzadeleri için Okmeydanı'nda tertip ettiÄŸi sünnet düÄŸününde yüz kiÅŸiye yakın sâz ve ses topluluÄŸunu baÅŸarıyla yönetmiÅŸ, musiki tarihimizin belki de en büyük, en muhteÅŸem fasıl örneÄŸini sergilemiÅŸtir. Seyyid Vehbi, Surnâme’de bu düÄŸünü ayrıntılarıyla nakletmiÅŸtir: "Devrin güzide bir bestekârı ve hânendesi olan Burnaz Hasan Çelebi'nin emrinde, devrin tanınmış sâzende ve hânendelerinden oluÅŸan seksen kiÅŸilik bir musiki heyeti, her gün Yalı KöÅŸkü'nde toplanarak düÄŸünde icrâ edilecek eserleri meÅŸke baÅŸlamıştı. Bu meÅŸk edilen eserler özellikle Nedîm'in, Vehbi'nin, RâÅŸid'in bu düÄŸün için hazırladıkları gazel ve ÅŸarkıların besteleri idi.
Türk Musikisi Tarihi’nin yazarı Nazmi Özalp, Enfî Hasan AÄŸa'nın, özellikle ÅŸarkı ÅŸeklindeki eserlerinin güfte ve ahengini halk zevkine daha yakın bulur. AÄŸa’nın bestekârlığını deÄŸerlendirdiÄŸi sözleri önemlidir: “Åžiirle de uÄŸraÅŸarak Hulûsî ve Hasan mahlası ile ÅŸiirler söylemiÅŸse de bu yönü muÅŸikiÅŸinâslığı kadar önemli deÄŸildir. Ancak bütün 18. yüzyıl ÅŸair bestekârları gibi halk edebiyatı ve halk musikisi zevkine yakın eserler de vermiÅŸtir. Tasavvuf ve Divan edebiyatını incelemiÅŸ, tasavvufî ÅŸiirler de yazmıştır. Birinci ve sonuncu dörtlüÄŸünü sunduÄŸumuz bir ÅŸiirinde kullanmış olduÄŸu dilin sadeliÄŸi dikkat çekicidir:
Allah aşkına Allah'ı seven
Hem habîbini cân ile seven
Üveys'i seven, bunları seven
Ulu sultandır Veysel Karânî
Bu Hulûs ister Tanrı'dan rahmet
Hem habibinden lûtf u ÅŸefaat
Hem senden recâ, ÅŸeyhinden himmet
Ulu sultandır Veysel Karânî”
Günümüze ancak 25 eseri ulaÅŸabildi
Enfî Hasan AÄŸa'nın musikiye dair katkıları kaynaklarda maalesef sınırlı bir ÅŸekilde ele alınmıştır. Hâlbuki devrin en büyük bestekârı, tanburîsi ve hanendesinin hayatında musikinin yeri bu kadarla kalmamalıdır. Nitekim Hasan AÄŸa, yazmış olduÄŸu Tezkire’de dağınık da olsa hayatını ÅŸekillendiren musikiden sıkça bahsetmiÅŸtir. Gerek bulunduÄŸu ortamlarla gerekse hemhâl olduÄŸu ÅŸahıslarla mûsikîye atfettiÄŸi önemi yakalamak mümkündür. O, eserinde yeri geldikçe "Neyzen Mustafa nâmında bir refîkim var idi, sâat sekize kadar mûsikî meÅŸkleri etdik." gibi cümlelerle Enderûn'da musikiyle geçen günlerinden, ihyâ gecelerinde ilâhî söylediÄŸi meclislerden renkli fotoÄŸraflar sunar.
Çelebî, bestelerinin sözlerini genellikle Nedîm, Mahdûmî, NizamoÄŸlu Seyyid Seyfullah, Yûnus Emre ve Sezâî'nin manzumelerinden seçmiÅŸtir. Klâsik geleneklere baÄŸlı, ihtiÅŸamlı eserler ortaya koyarken, çok duygulu ilâhî ve duraklar bestelemiÅŸtir. Bunlardan Çargâh Durak en tanınmış olanıdır. Günümüze ulaÅŸan yirmi beÅŸ kadar eserinden 1 durak, 1 peÅŸrev, 11 beste, 2 ağır semaî, 3 yürük semâi en ünlü olanlarıdır.
Bunlar arasında “KüÅŸâde sînesi bilmem ki sehâsı mı var” mısraıyla baÅŸlayan niÅŸabürek bestesiyle “Câme-i sürh ile sanma la'l-gûn olmuÅŸ gelir” mısraıyla baÅŸlayan aynı makamdaki semâisi çok tanınmıştır.
Mecmualarda ona atfedilen bestelerden bazı örnekler ise ÅŸöyledir:
Şarkı-Hasan Ağa
Bize doÄŸru yürü ey serv-i revânım gidelim
Gidelim serv-i hûbân-ı cihânım gidelim
Pek ricâ eylerim ey ÅŸûh-ı cihânım gidelim
Hâtırımçün ya ne var yok deme cânım gidelim
Hep kırıkdır sana kim var ise bütün dünyâda
Vermedik var mı aceb hırmen-i aklını bâde
Bâde meclisde müheyyâ yine bezm âmâde
Gel kadem rencide kıl tâze civânım gidelim
Hafif Beste-Hasan AÄŸa
Sabâ ki dest ura ol zülfe müÅŸk-tâb kokar
Açarsa ukde-i pîrâhenin gülâb kokar
Ne berg-i güldür o leb çiÄŸnesem ÅŸeker sanırım
Ne goncedir o dehen koklasam ÅŸarâb kokar
Beste-Dil-Hasan AÄŸa
Fikr-i hatt ile azm-i çemendir murâdımız
Gül almadan ol gonca-dehendir murâdımız
GûÅŸ et nevâ-yı bülbüle dil beste olmadan
Ya'ni hemân sûret-i hasendir murâdımız
____________________________________________________________________________
Müellif: Firdevs KapusızoÄŸlu / Dünya Bizim Web Sitesi
Henüz yorum yapılmamış.