İbrahim Tenekeci'nin kaleminden: Son yılların dünyası
Follow @dusuncemektebi2
Karşımıza çok sık çıkan cümlelerden biri: ‘Üretim değil, tüketim toplumu olduk.’ Biz de aynı şeyi düşünüyor ve söylüyoruz.
Üretim bahsi sadece sanayi ve tarım ürünlerini kapsamıyor. DeÄŸer üretmek, eser vermek, yeni isimler yetiÅŸtirmek gibi uzunca bir liste konuya dâhil edilebilir. Üretici olamayan tüketici olur. Özetle; ekmek tüketir gibi deÄŸer, eser ve insan tüketiyoruz.
Sürekli ÅŸahitlik ediyoruz: Aziz hatıralar hızla tüketiliyor. ArkadaÅŸlarını kullanışlı bir malzeme gibi görenlerin sayısı ve etkisi ürkütücü bir ÅŸekilde artıyor. Dostluk kurmaktan ziyade çevre yapılıyor, network oluÅŸturuluyor.
Yanlış anlama ve anlaşılmanın tam ortasındayız. Vakıf düÅŸüncesiyle ortaya çıkan ve fedakârlık üzerine bina edilen müesseselere bile gönül rahatlığıyla gidemiyoruz. Neden geldi acaba? Böyle bir ortam.
Siyasette durum daha vahim görünüyor. Muhafazakâr siyaset, üç büyük ÅŸehirde, belediye baÅŸkanlığı için içerden bir aday çıkaramıyor. Çünkü insan yetiÅŸtirmek gibi bir öncelik kalmadı yahut iyice azaldı.
Yangın çıktığı zaman, ilk kurtaracağımız ÅŸey, kendi pozisyonumuz olmamalıdır.
Evet, tüketim. Sahipleri muhafazakâr olan nice firmanın reklamları bile tam bir garabet haline geldi. Evin hanımı mutfakta oynamak suretiyle yemek piÅŸiriyor. Nimete hürmet etmek nedir, bu insanlara tekrar ve tekrar anlatmak gerekiyor.
Kıymeti bilinmeyen bir ÅŸey ziyan olur, elinizden alınır veya baÅŸka bir hale dönüÅŸür. Nimetler, imkânlar ve “genç seçmen” olarak adlandırılan yeni nesiller. Durum sizce hangi yöne gidiyor?
Samimiyetin ve halis niyetin uzağına düÅŸmek, bizim için, yoldan ayrı kalmak anlamına geliyor. Nerede okudum yahut dinledim, hatırlamıyorum: “Önce yolu öÄŸren, sonra yeni bir yol bul” deniliyordu. Yeni yollar aramaktan, yöntemler denemekten, asıl yolumuzu, velhasıl istikametimizi unutuyor, kaybediyor gibiyiz. EÄŸitimde bitmek bilmeyen ve takip etmekte zorlandığımız sistem deÄŸiÅŸikliklerini düÅŸünelim. Ana mesele, yani talim ve terbiye nerede kaldı? Talimden kastımız beden eÄŸitimi dersi deÄŸil elbette.
Sosyal medyadaki merhametten yoksun linç olayları, yalan ve yanlı ÅŸeylerin hızlı yayılışı, bilgi ve ilgisinin olmadığı konularda bile birçok insanın kesin ve keskin hükümler vermesi, bizi nereye doÄŸru götürüyor? Ä°timat, inayet ve inceliÄŸin olmadığı bir hayata...
Üretmenin bir diÄŸer anlamı da yetiÅŸtirmektir. Meziyet ve ÅŸahsiyet sahibi insanların elinden tutmalı, onların yetiÅŸmesine, ayakta kalmasına katkı saÄŸlamalıyız. Elden tutmak bahsinde, maddi yardım belki de sonuncu sıradadır. Maneviyat önceliklidir. Sondan deÄŸil, baÅŸtan baÅŸlamalıyız. Sadece kendisine dikkat kesilen insanlardan olamayız.
Bir emtianın fiyatını uygun bulduÄŸumuzda “sudan ucuz” diyoruz. Maddiyat ile maneviyat arasındaki fark, iÅŸte böyle bir ÅŸeydir. Su azizdir oysa.
Bütün bunların üstüne ‘dava’ kelimesini yazıyoruz. Nedir o? Sıcak bir misal: Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi’nden zerre menfaati olmayan, binanın bahçesine bile adım atmamış biri seçim sonuçlarına candan üzülüyorsa, dava ve dert sahibidir demektir. Kâr deÄŸil de zarar ortağıdır kendileri. Esas ayrım budur.
Henüz yorum yapılmamış.