Sosyal Medya

NATO’nun 70. yıl dönümü üzerine

2019 senesi NATO’nun kuruluşunun 70. sene-i devriyesidir. Aslında bu yaş, uzun bir ömre delâlet etmiyor. Diğer taraftan NATO’nun muadili olan Varşova Paktı’nın yerinde yeller esiyor. Bir karşıtlığın içinde varlık ve mâna kazanmayı, atletizm yarışlarındaki “tavşan atletlere” benzetirim.



Varşova Paktı, bana NATO’nun “tavşan atleti” gibi görünür. O günlerde NATO ve Varşova Paktı sözüm ona kıran kırana bir mücâdele içindeydi. NATO’ya karşı geliştirdiği karşıtlık, aslında NATO’nun güçlenmesi manâsına geliyordu. Hatırlarım , o günlerde Varşova Paktı, tıpkı içinden çıktığı “sistem”(Demir Perde) gibi, NATO karşısında dâima daha mat, daha geriden bir profil vermekten kurtulamazdı. Aslında bugün anlaşılıyor ki, onun târihsel rolü zâten buydu ve bu “sönüklük” ve “matlık” rolünü hakkıyla oynuyordu. Başka türlü nasıl olabilir di ki ? NATO kurulduğu için “vardı”. NATO yoksa, Varşova Paktı olmayacaktı. Varlığını borçlu olduğu , oksijeninden beslendiği bir varlığın yerini nasıl alabilecekti ki?

Kafa bulandırıcı olan husus, evvelâ, târihsel olarak NATO’nun bağımlı değişkeni olan Varşova Paktı’nın hayâta vedâ etmesiydi. Eğer, evvelâ NATO, daha sonra Varşova Paktı târihe gömülmüş olsaydı, yukarıda kurduğumuz bağımlılık ilişkisinin sağlaması da yapılmış olurdu. Hâlbuki öyle olmadı. Önce Varşova Paktı gömüldü. Pekiyi bu durumu nasıl değerlendireceğiz? Aslında “tavşan atleti” benzetmesi hayli açıklayıcı görünüyor. Bilindiği gibi, “tavşan atlet”, “esas atletin” ritmini düzenlemek için koşar. Yarışı sun’i bir şekilde forse eder. Esas atlet, rakiplerinden sıyrılmak ; yarışın gidişâtına hâkim olmak; hele hele rekor kırmak istiyorsa , yapacağı en akıllı işlerden birisi de kendisine bir “tavşan” bulmasıdır.
 
Tavşan atletler elbette bütün enerjisini taşkın bir şekilde kullandıkları için yarış kazanamazlar. Hattâ bir yarışı bitirmeleri bile bâzen zora girebilir. Reel sosyalizm, kapitalist dünyânın tavşan atletiydi. 1970’lere kadar kalkınma yarışında yarışı “forse ederek” başta ABD ve Batı Avrupa ekonomilerinin dinamizmini sağladı. Ama bu yarış o kadar çılgın ve akıl dışı bir yarıştı ki, 1970’lerde esas atletlerden birincisi ABD yorulmaya başladı. Diğer güçlü koşucu AB ve uzaktaki Japonya bu açığı bir dereceye kadar kapattı, kapatmasına, ama ABD bundan da memnun kalmadı. AB ve Japonya Varşova Paktı karşısında kendisine yakın olsa da , yine de rakibiydi. Petrodolarla AB‘yi ve Japonya’yı da durdurdular. 1990-2000 arasında gerek Almanya, gerek Japonya, 1960-1990 arasında sağladıkları performansı bir daha yakalayamadılar. Varşova Paktı ise 1950-1970 arasında o kadar çok atak yapmıştı ki, bunu 1980’lerde tekrar edecek hâli, tâkati kalmamıştı.
 
Böyle bakıldığında yarıştan ilk olarak Varşova Paktı’nın düşmesi son derecede anlaşılır bir durum hâline geliyor. Tabiî ki ilk yorulanlar ve yarıştan düşenler tavşan atletler olacaktı. Ama,şaşkınlık verici olan, bu durumun “esas atletin başarısı” olarak olarak tescil edilmeye kalkılmasıdır. 1990’larda Varşova Paktı koşacak takâtten yoksundu. Yarışı terk etti. Bu terk ediş, 1970’lerden başlayarak esas atlet ABD’nin kaslarını oynatamaz hâle gelmiş olduğu gerçeğini gölgeledi. Tavşan atletin çekilişini zaferi gibi göstererek durumu kamufle etti. Ama gerçek çok farklıydı. İkinci olarak, tavşan atletin olmadığı bir yarışta, yarışın ayârı da kaçacaktır. Yarışın hâkimiyetinin de el değiştirmesi; tâze kas gücüne sâhip yeni atletlerin yarışı domine etmeye başlaması da bu ayarsızlık aşamalarında yaşanacaktır.
 
Temeldeki mesele yarışın akıl dışılığıyla alâkalı olduğu muhakkak. Ama genellikle mesele edilmeyen de budur. Hâlbuki bu, özünde çok tuhaf bir yarıştır. Çünkü ne bir bitiş çizgisi ve mesâfesi vardır. Bütün atletler koşmaya başlayacak, ipi göğüslemeyi düşünmeden-çünkü öyle bir ip yok- sonsuza kadar koşacaklardı….(İnsanlığın ve medeniyetin sonsuz ilerlemesi)… Bu saçma, akıl dışı yarışta elbette ilk düşenler tavşan atletler olacaktır. Ama , bu akıl dışı yarış, hiç kimseye ilânihâye kazanmak şansını vermeyecektir. Tavşan atletler bularak bir kaç etabı sürüklemek, öne geçmek hiçbir atleti yarışın ebedî gâlibi yapmaya yetmiyor. “Üzerinde güneş batmayan imparatorluk” Britanya, 1870’lerde, onun yerini alan ABD ise tam yüz sene sonra ,1970’lerde aslında havlu attı. Eğer bir düzenlilik varsa, 2071’de de Çin’in devre dışı kalacağına yaşayanlar şaşırmayacaktır.
 
Sovyet Bloku ve Varşova Paktı’nı kaybetmiş NATO, muzaffer değil, kaybetmiş bir NATO’dur. 70. yaş günü ona yaramayacaktır…
 
O karşıtlığı var eden unsur ortadan kalktıktan sonra NATO ise hayli uzun bir zamandır sâdece varlığını idâme ettirme gayreti içinde. Bunun, NATO’nun yeni bir konsept ve doktrin kazandırılmasıyla alâkalı olduğunu düşünenler var.
 
 
 
Müellif: Süleyman Seyfi Öğün / Yenişafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.