Allah mahiyeti itibariyle hakkıyla bilinemez, ancak takdir edilebilir
Follow @dusuncemektebi2
Dini yaşamada ihlas ve şirkin sınırları konusunda Zümer Suresi derslerimizden hareketle söylediklerimize aşağıdakileri de ilave edip konuyu bitireceğiz.
“Yoksa onlar Allah’ın dışında ÅŸefaatçiler mi ediniyorlar. De ki, onlar hiçbir ÅŸeye sahip olmasalar ve akılları bir ÅŸeye ermese bile böyle mi yapıyorsunuz?” (43).
Âyetin muhatabı elbette müÅŸriklerdir, ama müÅŸrikler ve her çeÅŸidiyle kâfirler için söylenenler müminler için de bir hatırlatma ve bir derstir. Yani bakın, bu vasıflar onların vasıflarıdır, siz de sakın böyle olmayın denmiÅŸ olmaktadır. Ayrıca burada ‘ÅŸefaatçiler’in cansız putlar kalıbıyla deÄŸil de, insanlar kalıbıyla verilmiÅŸ olması düÅŸündürücüdür. Yani belli kiÅŸilerin de ÅŸefaatçi olarak düÅŸünülüp onlara güvenilmesi de aynen böyledir. Åžefaatin var olduÄŸu gerçeÄŸi ayrı bir ÅŸeydir, birilerini ÅŸefaatçi bilme ve onlara güvenme ayrı bir ÅŸeydir. Bu konuyu daha önce yazdık. Bu âyetin iÅŸaret ettiÄŸi gerçek, birilerinin ÅŸefaatine güvenmenin ÅŸirke götürebileceÄŸi gerçeÄŸidir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’in ifadesiyle:
“De ki, ÅŸefaat tamamen Allah’ındır. Çünkü göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonunda siz O’na döndürüleceksiniz” (44).
Yani Allah’tan baÅŸka kimseden kurtarma beklemeyin. Allah kime ÅŸefaat etme izni verirse ancak o ÅŸefaat edebilir. Bunu da siz bilemezsiniz. O halde hiç kimsenin ÅŸefaatine güvenmeyin. Kendinizi kurtarmaya bakın. Göklerin ve yerin mülkü O’nun iken ÅŸefaat verme yetkisi O’nun olmaz mı?
Ve ÅŸu âyet müminler için de çok uyarıcıdır:
“Allah tek olarak anılsa ahirete iman etmeyenlerin kalplerinde nefret belirir. Ama O‘nun dışındakiler anılsa hemen yüzleri güler” (45). Evet, bu çok ilginçtir ve müminleri de yakından ilgilendirir. Kendisi de tasavvufa meyilli olan Allame Alusî bu âyeti tefsir ederken ÅŸöyle bir hatırasını anlatır:
“Hal böyle iken ölülerden imdat isteyen ve bu konuda asılsız hikâyeler anlatan sufiler vardır. Ölülerin tasarrufta bulunabileceÄŸine inanırlar… Bir gün bir sıkıntı anında ölmüÅŸ gitmiÅŸ birisinden imdat dileyen ve ‘ey fülan, bana yardım eyle’ diye yalvaran birisine dedim ki, ya fülan diye kuldan isteyeceÄŸine, ya Allah diye Allah’tan istesene! O buyurmuyor mu ki, ‘kullarım beni sana sorarlarsa bilsinler ki, ben çok yakınım, dua edenin duasına hemen icabet ederim’ (Bakara 186). Evet, aynen yukarıdaki ayette söylendiÄŸi gibi, adam bana kızdı. Sonradan duydum ki, benim için, ‘bu herif evliyayı inkâr ediyor. Oysa ben veli birisinden duydum, imdada koÅŸmakta evliya Allah’tan daha süratlidir’ demiÅŸ. Bu sözün küfür olduÄŸu açıktır, böyle bir sapkınlıktan ve hadsizlikten Allah’a sığınırız” (Alusî).
Zümer Suresi’nden devam edelim:
“Size azap gelmeden ve artık yardım görme imkânınız kalmadan önce ta içinizden Rabbinize dönün ve O’na tam teslim olun” (54). Yani dini sadece O’na has kılın, duanız tek O’na olsun.
“De ki, ey cahiller, siz bana Allah’tan baÅŸkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?” (64). Demek ki, dua ve ibadet anlamına gelebilecek bir davranışı Allah’tan baÅŸkasına göstermek ÅŸirke götüren bir cahilliktir. MüÅŸriklerin Resulüllah’ı engelleme çarelerinden biri de ona; biraz biz senin ilahına kulluk edelim, biraz da sen bizim ilahlarımıza kulluk et demeleriydi.
“Ey Muhammed! Vakıa, sana da senden öncekilere de vahyedilen ÅŸudur: EÄŸer ÅŸirk koÅŸarsan amellerin kesinlikle boÅŸa gider ve kesin kaybedenlerden olursun” (65). Yani olmaz ama farz edin ki, (hâÅŸâ) Resulüllah ÅŸirk koÅŸtu; onun bile bütün yaptıkları boÅŸa gider.
“Hayır, sen sadece Allah’a kulluk et ve ÅŸükredenlerden ol” (66). Demek ki, kulluÄŸun esası olan ibadetler aynı zamanda ÅŸükürdür.
“Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Oysa Kıyamet günü yeryüzü bütünüyle onun avucunun içinde, gökler dürülmüÅŸ halde elindedir. O münezzehtir, koÅŸtukları ÅŸirklerden beridir ve yücedir” (67).
“Sübhanellah/ O münezzehtir”, yani hakkında düÅŸünülen yanlış kanaatlerden, O’na ortak sanılan ÅŸeylerden beridir, yücedir, uzaktır. Bütün geniÅŸliÄŸine raÄŸmen gökler de dünya da Kıyamet günü avucunun içi gibi O’nun tasarrufu altındadır. O halde dünyada baÅŸkalarından neden tasarruf bekliyor ve medet umuyorsunuz?
“Allah’ı hakkıyla bilemediler” yerine, “Hakkıyla takdir edemediler” denmesi de dikkat çekicidir. Çünkü Allah mahiyeti itibariyle hakkıyla bilinemez, ancak takdir edilebilir. Yarattıklarına ve verdiÄŸi nimetlere bakılarak ne kadar yüce ve ne kadar güçlü olduÄŸu anlaşılır.
Evet, bizim ilk defa dikkatimizi çekti, Zümer Suresi ÅŸirke düÅŸmekten böyle ağırlıklı bir ÅŸekilde sakındırıyor.
Müellif: Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.