Akif Emre'nin arşivinden: İktidar-güç ilişkisinde ilkeli tutum takınabilmek
Follow @dusuncemektebi2
Aydın olmanın temel vasfı ilkelerine sahip çıkmak ise aydın tutarlılığının en bariz biçimde göstermesi gereken düzlem de her tür iktidar ve güç ilişkisi karşısında ilkesel tutumunu sürdürebilmesidir. Bu tutum sadece aydın olmanın fiyakasından ibaret değil bir sorumluluktur.
Bir düÅŸünürün, aydının yaÅŸadığı çaÄŸa, topluma, siyasaya karşı tutumunu belirleyen ilkelerin neler olduÄŸuna dair farklı açıklamalar olsa da buluÅŸulabilecek temel çizgilerden bahsedilebilir. Hangi dünya görüÅŸünü savunursanız savunun güç, iktidar, siyaset iliÅŸkisi baÄŸlamında ondan beklenen tavırlar vardır.
Bu beklenti her ÅŸeyden önce aydın sorumluluÄŸunun yüklediÄŸi bir misyondur.
Edward Said, sömürgecilik karşısında kimi ÅŸair, edebiyatçı ve oryantalistlerin tutumunu tanımlarken çok açıklayıcı bir ifade kullanır. Emperyal haz. Döneminin iz bırakan eserlerinden Hindistan'a Bir Geçit'ten Kippling'e, yakın dönem Nobelli devÅŸirme romancılara kadar uzanan silsilenin duruÅŸunu açıklayıcı bir kavramsallaÅŸtırmadır. DoÄŸunun egzotik hazlarında kaybolmuÅŸ bir aydının sömürgeciliÄŸin ne anlama geldiÄŸi, sömürge altında yaÅŸayan halkların ödettirilen bedeli görmezlikten gelmelerinin nedenidir bu emperyal haz. Sanatçı duyarlılığının aydın sorumluluÄŸundan kaçarak hayatın gerçeklerine, emperyal siyasetlere gözlerini kapatan bir haz.
Entelektüel olmanın yüklediÄŸi temel sorumluluÄŸun muhalif duruÅŸ olarak tanımlanması tam da bu durumlar için geçerli ve de gerekli. Sorgulayıcı, eleÅŸtirel bir bakış açısının diri tuttuÄŸu zihin; ancak güç iliÅŸkilerinde mesafeli olmakla gerçeÄŸi, hakikati görme ve iÅŸaret etme imkanına sahip olabilir.
Bu durum Müslüman aydın açısından birincil ve de sorumluluk gerektiren bir misyona dönüÅŸüyor.
Müslüman aydın, düÅŸünür muhalif olmak için muhalefet yapmaz. Ancak Hakk'ın, hakikatin ortaya konması ve dillendirilmesi için siyaseten destekliyor olsa bile iktidar iliÅŸkilerinde mesafeli olmak zorundadır. Bu tavır sadece belli bir ideoloji, sistem veya iktidara karşı sergilenecek bir tutumla sınırlı deÄŸil. Ä°lkesel anlamda gücün ayartıcı etkisinden, siyasi ve ekonomik nüfuz alanlarından uzak durarak, mesafeli kalarak hakikati dillendirme, eleÅŸtirme, uyarma hakkını ve gücünü elinde tutabilir.
Türkiye'de Ä°slami duyuÅŸ ve düÅŸünüÅŸ adına söz söyleyen, anlamlı bir cümlesi olan hemen herkesin siyasal sistem, toplumsal yapı, kültürel ortama dair durumunu tanımlayan en bariz özellik, muhalif olarak ortaya çıkmalarıdır. Bu ülkenin, bu topraklarda yaşıyor olmanın anlam katmanlarını oluÅŸturan ana fikri diriltmek gibi tezleri nedeniyle muhaliftirler. Zira verili sistemin öngördüÄŸü toplumsal, kültürel ve siyasal ortamı ÅŸekillendirmeye çalışan uygarlık ufku ile bu duruma muhalif, Müslüman aydınların savunduÄŸu varoluÅŸ ÅŸartı ÅŸu veya bu ÅŸekilde çeliÅŸmektedir. Türkiye'de resmi ideolojinin öngördüÄŸü insan, toplum modeli, tarih bilinci, bu ülkeye dair gelecek tasavvurlarının farklılığı hep aÅŸikar oldu. Sistemle barışık, batıcı Kemalist aydınlarla muhalif görüntü veren kimi kadrolar mevcut kültürel iktidarla ortak paydaları olan kesimlerdi. Kültürel ve siyasal iktidar paradigmasının dışında kalanlar, dışlananlar muhalif olanların önemli kısmı Müslümanca düÅŸünmeyi, bakmayı ilke edinenler olageldi.
Bu muhalif olma hali sadece güç iliÅŸkilerinden pay alamamakla ilgili deÄŸildir. SavunduÄŸu düÅŸüncesine, dünya görüÅŸüne yakın çevreden kadroların iktidarı da olsa muhalif tarafta yer alacaklardı. Zira verili sistemin zihinsel kodları ile Müslüman aydınların düÅŸünüÅŸ biçimleri, temel kalkış noktaları örtüÅŸmeyecek kadar mesafelidir.
Bu nedenle muhalif aydın tavrı bir siyasi iktidarla iliÅŸkiler meselesi olmaktan öte zihin kodları ile alakalı, temel bir duruÅŸ sorunudur. Bunun yanında Müslüman aydın, alim, sanatçı için güç iliÅŸkileri ilkesel düzlemde tutarlılık, ahlaki olarak da temel davranış zorunlulukları gerektirir.
Muhalif aydınların neredeyse tüm sorularını iptal edip, muhafazakarlaÅŸtıkları süreçte zihinsel kodlarında nasıl bir deÄŸiÅŸim olduÄŸu hususu önümüzde bir soru iÅŸareti olarak durmaktadır. Belki de, zihinsel dönüÅŸümden önce gelen, durumlarını açıklayıcı kavram ÅŸu olabilir; iktidar hazzı.
Aydın olmanın temel vasfı ilkelerine sahip çıkmak ise aydın tutarlılığının en bariz biçimde göstermesi gereken düzlem de her tür iktidar ve güç iliÅŸkisi karşısında ilkesel tutumunu sürdürebilmesidir.
Bu tutum sadece aydın olmanın fiyakasından ibaret deÄŸil bir sorumluluktur. Bir ÅŸekilde belli iktidar alanlarını tutanlarla, aynı düÅŸünceyi paylaşıyor olsa bile onlara karşı da sorumluluktur. Onları uyarma, eleÅŸtirme, hakikati gösterebilme imkanı nasıl korunabilir, ahlaki tutum baÅŸka nasıl sürdürülebilir ki.
Kaldı ki modern devlet aygıtının istihbaratından askeri bürokrasisine, siyasetçisinden iÅŸ dünyasına çapraz iliÅŸkilere uzak durmayı baÅŸarmayanların hangi ilkesel tavrı sürdürebilmeleri beklenebilir? Siyasal, kültürel geçmiÅŸlerinden bağımsız olarak, iktidar hazzı, retoriÄŸin ayartıcı gücü, çeliÅŸkilerin, çarpıklıklarım, eksikliklerin üstünü örten entelektüel körlük oluÅŸturur. Söylemin ayartıcılığında ortaya çıkan iktidar hazzı ile girilecek iliÅŸkiler ağı, ilkelerin ortadan kalkmasına, zihinsel dikkatin uyuÅŸmasına hepsinden önemlisi adalet duygusunun ve tutarlılık endiÅŸesinin gündemden düÅŸmesi demektir.
Henüz yorum yapılmamış.