Kenan Alpay: Totemist Ritüeller Nasıl Bilimsel Eğitim Oldu?
Follow @dusuncemektebi2
Gelenekçisiyle, modernistiyle, sözde ıslah ekolüyle birbiriyle didişmeye, itişmeye pek meraklı muhterem hocaefendiler mevzu Kemalist dayatmaları sembolize eden söylem ve eylemlere karşı şaşırtacak düzeyde müşfik, pek kuşatıcı ve de derin hoşgörülü tutumlar takınabiliyorlar.
Yaygın eÄŸitim kanalıyla ulus devlete uygun tek tip insan modeli yetiÅŸtirmek üzere okulları kurgulayan modern paradigma bu iÅŸi ders müfredatı kadar belli gün ve haftalarda düzenlenen törenlerle de kotarmaya çalışır. Okul; zorunlu eÄŸitim çerçevesinde kendisine teslim edilen çocuklara bir düzeni, bir hayat tarzını, bilgi edinme yöntemi ve bakış açısını kazandırmayı hedefler. Bu bakış açısına göre çocuklar anne babalarından, ailelerinden önce kamuya aittir.
Modern ulus-devlet çocuklara kazandırılacak bilgileri, tabi tutulacakları eÄŸitimi belirleme hatta bu bilgi ve davranış kalıplarını kazandırıncaya kadar bütün imkânları zorlama hakkını kendinde görmektedir. Garip olan ÅŸu ki tek tek aileler hatta bütün bir toplum bu hakkı kendilerinden önce devlette görmekte, adeta “bedeni benim, aklı ve ruhu senin” gibi teslimiyetçi bir tutumla çocukları hakkındaki bütün tasarrufları devlete devretmektedir. Bu model eÄŸitim-öÄŸretim süreci maalesef Cumhuriyet döneminde en ilkel ve barbarca yöntemler kullanılarak kanırta kanırta topluma dayatılmıştır. Okul, küçük ve seyreltilmiÅŸ bir askeri kışla, öÄŸretmen asker-sivil arası bir terbiyeci, müfredat ise Ata/Türkçü ideolojiyi taze beyinlere kazımaya matuf endoktrinasyon (beyin yıkama, görüÅŸ aşılama) malzemesi olarak tanımlanmıştır.
Heykel ve Büstlerin Okulla Alakası
Bürokratik oligarÅŸinin temel dayanağı Kemalist ideoloji ve teamüller hem siyasi kadrolar hem de aydınlar, medya, akademi ve toplum tarafından hafife alındı. Esasen Kemalizm/Atatürkçülük; kurmay kadro, ideoloji, kültür ve kurumlar itibariyle ciddi biçimde analiz edilmedi, tarihsel süreç içerisinde kendilerini yeniden nasıl ürettikleri hususunda hemen hiç kafa yorulmadı. ÇoÄŸu gerçeÄŸe tekabül etmeyen tepkisel sloganlar, Yahudilik-Sabetaycılık ve Masonluk etrafında kurgulanan komplo teorileri veya baÅŸta Ä°smet Ä°nönü olmak üzere birkaç “günah keçisi” etrafında döndürülen “Atatürk aldatıldı, Atatürk istismar ediliyor” filan tarzındaki sığlıklar bir asırdır toplumu oyaladı. Bu sığ yaklaşımlar muhafazakâr ve dindar çevrelerin siyasal, bürokratik, akademik veya ticari yükseliÅŸlerine engel olmaya baÅŸladığında hızlıca tam tersi söylem ve tutum alışlara dönüÅŸebildi.
Birkaç gün önce 10 Kasım’da ortaya çıkan rezaletin birkaç okulda sergilenen müsamere töreninden ibaret olduÄŸu sanılmasın. Ta 1938’den bu yana 10 Kasım’da Atatürk’ü anma etkinliklerinin hemen tamamında Ä°slam açısından da mantık ve bilim açısından da telafisi imkânsız ÅŸaÅŸkınlık ve sapkınlıklar sergilenmektedir. Mustafa Kemal’in Ulu Önder ve Ebedi Åžef Kamal Atatürk’e tebdili esasen modern bir efsane, çaÄŸdaÅŸ bir kült-totem kurgulama giriÅŸimidir. Bu modern efsane ve çaÄŸdaÅŸ kült-totem kurgulama giriÅŸiminin FaÅŸist Ä°talya’da Mussolini, Nazi Almanya’da Hitler ve Komünist Rusya’da Stalin için aynel vaki, aynel zaman olduÄŸu akıldan hiç çıkarılmamalıdır. Kurtaran, kuran ve yaratan eÅŸsiz lider figürü felsefi açıdan Roma ve Antik Yunan düÅŸüncesinin yarı-tanrı tasavvurundan beslenmektedir. Okullar Türkçe, matematik, ahlak veya tarih-coÄŸrafya formasyonunu öÄŸrencilere kazandırmadan evvel Atatürk’ün ne kadar yüce ve benzersiz bir lider olduÄŸu, ilke ve inkılaplarıyla Atatürk’e sadakatin hayatın asli hedefi olduÄŸu yönünde sözlü, yazılı ve törensel telkinlere göre konuÅŸlandırılmıştır.
En absürt görüntüler, en galiz söylemler kamuoyuna yansımadan Kemalist tören ve ritüellere eÄŸitim-öÄŸretimin doÄŸal parçası hatta Türkiye’nin en geniÅŸ ortak paydası muamelesi yapılıyor neredeyse. KreÅŸler, anasınıfları, ilk ve orta öÄŸretimde öÄŸrenciler, öÄŸretmen ve idarecilerle birlikte veliler de kahir ekseriyeti politeist (putperest) ve totemist toplumlardan devÅŸirilen söylem ve tören biçimlerinin parçası yapılıyor. Kareografik tarzda hazırlanan törenlerin Ä°slam’a, bilim ve mantık ilkelerine tümden aykırı, öÄŸrencilerin ve toplumun akıl ve ruh saÄŸlığını bozucu mahiyette olduÄŸunu açıkça dile getirmemek büyük bir vebal hatta günahtır. Resmi ideolojinin Anıtkabir’i Ä°slami köklerinden olabildiÄŸince koparılmış Türk ulusunun kabesi ve kıblesi olarak tasarladığı bilinmiyor mu ki burada düzenlenen mutad törenlere yüksek sesle itiraz edilmiyor.
Hocalar Didişiyor, Islah Umurlarında mı?
EÄŸitim öÄŸretimde neyin baÅŸarılı neyin baÅŸarısız olduÄŸu sürekli tartışılır. Bu baÄŸlamda deÄŸiÅŸmesi gereken müfredat, sınıf düzeni, öÄŸretmenlerin formasyonu, okunacak metinler, ziyaret edilecek mekânlar hep tartışmaya açıktır. Ancak Milli EÄŸitim’i esir alan, akıl ve kalplere ipotek koyan, öÄŸrenci ve öÄŸretmenleri tek tip davranış kalıplarına hapseden Atatürkçü ritüelleri, Kemalist törenleri sorgulamaya hiç müsaade edilmez. Çünkü Atatürkçülük ideolojilerden bir ideoloji deÄŸil aksine siyaset ve toplum için takip edilecek mecburi istikamet, sadakati zorunlu bir devlet dinidir adeta. Neden heykel veya büstler önünde saygı duruÅŸu yapılıyor? Heykel ve büstlere dönerek ÅŸiir okumanın, geçit törenleri yapmanın, anı defterine geçmiÅŸ ve geleceÄŸe dair notlar düÅŸmenin akılla, mantıkla, Ä°slami deÄŸerlerle hiçbir alakası yokken neden topluma dayatılmakta?
Sadece eÄŸitimde deÄŸil siyasette de reform, nitelik ve baÅŸarı hedefleniyorsa gerçekten toplumu, tarihi, kültürü heykel ve büst merkezli akıl dışı törenlere zorlamaktan derhal vazgeçilmeli. Siyaset ve bürokrasi fazlasıyla pragmatik. Peki, akademi ve ilahiyat camiası ne iÅŸ yapıyor, neyle meÅŸgul? Kimi kabir azabından koruyan kefen satarak kimi uydurulmuÅŸ din söylemlerini mızrak gibi kullanarak piyasa yapmaya çalışan pek muhterem hocaefendiler bütün bir toplumu ifsad edip zehirleyen Kemalist ideoloji, teamüller, tören ve ritüeller hakkında nasıl da araziye uyum saÄŸlıyorlar.
Gelenekçisiyle, modernistiyle, sözde ıslah ekolüyle birbiriyle didiÅŸmeye, itiÅŸmeye pek meraklı muhterem hocaefendiler mevzu Kemalist dayatmaları sembolize eden söylem ve eylemlere karşı ÅŸaşırtacak düzeyde müÅŸfik, pek kuÅŸatıcı ve de derin hoÅŸgörülü tutumlar takınabiliyorlar. Yeni hedef kitleleri o cenah çünkü. Tefsir, kelam, hadis, fıkıh hocaları ne bir devlet ideolojisi olarak ne de baÅŸta çocuklar ve gençler olmak üzere toplumun akıl, duygu ve davranışlarını iÄŸfal eden törenlerin hükmü üzerine yazmıyor, konuÅŸmuyor, tavır almıyor. Peki, bu durumda tevhid-ÅŸirk, iman-küfür, ıslah-ifsad, adalet-zulüm gibi Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin emir ve yasakları toplumsal hayatı nasıl tanzim edecek? Muhterem hocaefendilerimiz kariyer planlamalarına, saltanat kavgalarına biraz ara verebilirlerse belki de bu müÅŸkülat üzerine saÄŸlam bir yol haritası hazırlayıp bizleri de aydınlatacaklardır. Bekliyoruz…
Henüz yorum yapılmamış.