Irak'ın Medusa'sı: Kota Sistemi
Follow @dusuncemektebi2
Yunan mitolojisindeki Medusa’nın yılan saçları ve bakanı taşa çevirdiğine inanılan gözleri vardır. Bugün Irak’taki ‘kota sistemi’ de tıpkı Medusa’ya benziyor
Aklımı bir süredir ÅŸu soru meÅŸgul ediyor:
“Romalılar yaklaşık bin yıl boyunca Avrupa’nın, Kuzey Afrika’nın, Levant (Bilâdu'ÅŸ-Åžam) ve Irak’ın dahil olduÄŸu Asya bölgelerinin büyük çoÄŸunu nasıl ele geçirdi?”
HiyerarÅŸik bir temel üzerine kurulan bir orduda soyun, dinin veya milliyetçiliÄŸin yeri olmadığını öÄŸrendiÄŸimde ÅŸaşırmıştım. Roma Ä°mparatorluÄŸu’nun üzerinde büyüdüÄŸü temel de buydu. Kimin kime itaat edeceÄŸini sadece askeri rütbeler belirliyordu.
Bu esas çerçevesinde Roma toplumundaki çeÅŸitli birleÅŸenlerin üyelerince oluÅŸturulan lejyondan (temel askeri birlik) baÅŸlayarak askeri birlikler oluÅŸturuldu ve toplumdaki bölünme sona erdi. Hem gönüllü hem de zorunlu askerlik hizmeti verilirken gönüllü askerlik süresi 25 yılla sınırlandırıldı. Roma Ä°mparatorluÄŸu’nda gazilere bir arsa verilir ve ayrıcalıklı bir sosyal ve siyasi statüyle gelirleri vergiden muaf tutulurdu.
Beni ÅŸaşırtan ikinci ÅŸey ise Avrupa’daki tüm orduların Orta ÇaÄŸ boyunca ihmal ettikleri Roma modelini 18'inci yüzyılla birlikte örnek almaya baÅŸlamalarıydı. Aynı durum Asya ve Afrika'da geliÅŸmekte olan ülkelerin orduları için de geçerliydi.
Irak gibi çok uluslu, çok kültürlü ve çok dinli olmasının yanı sıra 6 yüzyılı aÅŸkın bir süre ÅŸehirleri ve bölgeleri arasında kültürel ve sosyal iletiÅŸimin olmadığı bir ülkede Roma tarzı bir ordunun kurulmasına bugün her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç var. Irak’ta MoÄŸol istilasından bu yana asfalt yolların, köprülerin ve güçlü bir merkezi devletin olmayışı genel olarak ülkenin gettolaÅŸmasının ve BaÄŸdat, Musul ve Basra gibi büyük ÅŸehirler arasında Dicle Nehri üzerinden ilkel ulaşım araçlarıyla ya da günler, haftalar süren tehlikeli yolculuklarla ticaret yapılmasının en büyük nedenlerindendir.
Irak ordusu, Osmanlı ordusunda görevli üst düzey Iraklı subaylardan olan Cafer el-Askeri tarafından kuruldu. Ordu, 1921'de Irak devletinin kurulmasına ve modern Irak'ın oluÅŸumunda atılmış önemli bir adım oldu. Cafer el-Askeri hem Türkiye hem de Almanya’daki önemli askeri akademilerden mezun bir subaydı.
Gönüllü ve zorunlu askerlik hizmeti sistemi sayesinde yüzyıllar boyu köylerindeki ve çevre köylerdeki insanlar dışındakilerle iletiÅŸim kurmayan sosyal gruplar arasındaki psikolojik ve kültürel ‘getto’ kırıldı.
Ordunun kurulması ayrıca bir asrı aÅŸkın bir süre boyunca askerleri ve subayların sıhhi tesisat, inÅŸaat, dikiÅŸ, araba tamiri, araba kullanma, elektrik, mekanik, demircilik ve diÄŸer birçok el sanatını öÄŸrenmeleri için olanaklar saÄŸladı. Böylece ordu, onlarca yıl boyunca askerlik görevini tamamlayanları kalifiye iÅŸçiler olarak topluma kazandırdı. Üstelik ordu nesiller boyu gençlerin birbirleriyle kaynaÅŸma ve mahallelerinin, köylerinin ve sokaklarının dışındaki insanların edindiÄŸi tecrübeleri ve özellikleri kazanmaları imkânı sundu. Daha da önemlisi ordu dini, mezhebi ve etnik kökeninden bağımsız olarak her askere rütbesine göre itaat edilmesini saÄŸladı.
Üst rütbeli subaylardan bazı maceraperestlerin bu ideolojiyi askeri komplolar ve darbeler yoluyla (Roma Ä°mparatorluÄŸu döneminde olduÄŸu gibi) iktidarı ele geçirmek için kullandıkları doÄŸrudur. Fakat bu olumsuzluk, Irak ordusunun çeÅŸitli ayrılıkçı unsurlarının modern Irak toplumunun çekirdeÄŸi olarak adlandırılabilecek potada eritilmesinde temel rol oynayan tek kurum olduÄŸu gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmedi.
Ordu, 1968’deki tek partili yönetim ve devlet kurumlarının kontrolüne kadar kendisi için adeta parçalarını birbirine tutturan tutkala benzeyen bu ideolojinin çözülmesini istemedi. Irak’ın askeri kurumu olan Cumhuriyet Muhafızları (Saddam Hüseyin'in aldığı feci kararları saymazsak) profesyonel bir yapı olarak varlığını sürdürdü. Bu yapının içindeki Åžii subayların sayısının ABD’li gazetelerin yıllardır söylediklerinin aksine yüzde 65 civarında olduÄŸu tahmin ediliyor. Ancak askerin dini, mezhebi ve etnik kökeninden bağımsız olarak rütbesine itaate dayanan bu sistem sayesinde askerler birer silah arkadaşına dönüÅŸmüÅŸtür.
Paul Bremer’in 12 Mayıs 2003 tarihinde ‘Geçici Koalisyon Otoritesi’ baÅŸkanlığına getirilmesi öncesinde ABD askeri kurumları içinde Irak ordusunun elde tutulup askerlere maaÅŸ ödenmesi ve üst düzey subaylara ordunun geleceÄŸiyle ilgili roller verilmesi yönünde bir eÄŸilim vardı. Ancak ABD’li yetkili BaÄŸdat’a geldiÄŸinde bu eÄŸilim tamamen deÄŸiÅŸti. Ä°lk kararı, yarım milyonluk güçlü Irak ordusunu dağıtmak oldu. Ä°ÅŸgalci güç bununla da kalmayarak çok sayıdaki ordu personelinin maaÅŸlarını ödemeyi de reddetti.
Irak ordusunun din, mezhep ve etnik köken gözetilmeksizin rütbeye dayalı itaat ideolojisi parçalanmıştı. Askerler, eski silah arkadaÅŸlarının dağılmasının arka planında kendilerini ve ailelerini doyurabilme derdine düÅŸtüler. Irak ordusunun en iyi subayları, mezhep liderlerinin eÄŸilimleri doÄŸrultusunda askeri birlikleri milis gruplara çevirdi. Ä°taat ise askeri lider haline gelen sahte din adamlarına ait bir olguya dönüÅŸtü. Sonunda eski silah arkadaÅŸları birbirleriyle savaÅŸan düÅŸman kardeÅŸler oldular.
Irak’ta 2006-2007 yıllarında mezhep fitnesinin patlak verdiÄŸi dönemde Time dergisinde yayınlanan bir makalede yazar, milis gruplar arasında yaÅŸanan silahlı çatışmaların ardında Cumhuriyet Muhafızları’nın tecrübeli subayları olduÄŸunu ve ABD onları ordudaki eski görevlerine iade etse bu yıkıcı çatışmaların sona erebileceÄŸini itiraf etti.
Ancak bu öneriyi görmezden gelen Beyaz Saray hızını alamayıp ordu, polis ve bakanlıklar da dahil olmak üzere ülkelerine hizmet etme yeteneÄŸini kaybetmiÅŸ tüm bu kurumların formüle edildiÄŸi kotaları kurumsallaÅŸmış bir yaklaşıma dönüÅŸtürerek daha da ileri gitti. Irak ordusunun dağılmasından sonra kurulan yeni ordunun, az sayıdaki DEAÅž’lı teröristin Musul gibi büyük ÅŸehirleri kısa sürede, ordu birliklerinin direniÅŸiyle karşılaÅŸmadan iÅŸgal etmeyi baÅŸarmasıyla ne kadar zayıf olduÄŸu ortaya çıktı.
Yarım milyondan fazla personeli olan, inÅŸaat ve çeÅŸitli hizmet sektörlerinde çok sayıda uzman kadrosu bulunan bir kurumun dağılması, güvenliÄŸi saÄŸlama ve devlet kurumlarını korumanın yanı sıra savaÅŸ sırasında ve sonrasında zarar gören okulları, hastaneleri ve diÄŸer hizmet binalarını yeniden inÅŸa edebilme fırsatının kaçırılmasına neden oldu.
Bunun yerine ÅŸehirler, kasabalar ve bölgelerdeki mezhep bölünmelerini derinleÅŸtiren, ülkenin petrolünü çalıp uluslararası karaborsalarda satan iÅŸ adamlarına peÅŸkeÅŸ çeken zorba liderlere ve devlet kurumlarında yandaÅŸların kayırıldığı bir yapıya kapı açan, ancak düzenli olarak maaÅŸ alan ordudan devÅŸirilmiÅŸ milis gruplar ortaya çıktı.
Böylece topluluk liderleri, herhangi bir üniversitede ilahiyat okumamış sarıklılarla birlikte statülerini yeniden kazanmış aÅŸiret büyükleri haline geldi. Irak, 14 Temmuz 1958 Devrimi'nin öncesine gitmiÅŸ gibi. O dönem Ä°ngiltere ve ABD’den uzmanlar gelip ülkenin politikalarını, kentleÅŸmesini ve kalkınmasını planlamışlardı. Sonra onların yerine subaylar geldi. Ardından Baasçılar ve tek partili yönetim...
ABD ve Ä°ngiltere’nin 21 Mart 2003'te Irak'ı iÅŸgal etmelerinin ardından din adamları, sarıklılar ve aÅŸiret büyükleri toplumun dinamiÄŸi haline geldi. Sonrasında mezhep-etnik kota sistemi, siyasal elitlerin yapıcı olmayan bir ÅŸekilde yararlandığı kurumsal bir mekanizmaya dönüÅŸtü.
Sadece efsanevi bir kahraman, Medusa’nın kötülüklerinden insanlığını kurtarabilirdi. O da Perseus’tu. Bugün Irak'ın ‘Medusa’sı, sadece sebep-sonuç iliÅŸkisiyle yönetilmeyen bir dönemde ortaya konulan ‘kota sistemi’dir. Ve onun başını almak için dışarıdan gelen bir kahramanın tarihte yeri yoktur.
Müellif: Luay Abdulilah / The Independent Arabia
Henüz yorum yapılmamış.