Tercüme Haber: Fransa'da İslamofobi Yükselişte

Follow @dusuncemektebi2
Fransa'da polis memurlarının, sonradan Müslüman olan bir meslektaşları tarafından bıçaklanmasının ardından Müslümanlara yönelik bir cadı avı başlatılmış durumda.
Fransa Bayon'da 84 yaşındaki bir adam, bir camiyi kundaklama girişiminde bulundu. Yoldan geçen iki kişi onu durdurmaya çalıştı fakat saldırgan tutuklanmadan önce ikisini de vurarak yaraladı.
Aynı gün Paris'te, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Elysee Sarayı'nda Müslüman liderlerle görüşüyordu. Fakat bu görüşme, Müslüman topluluklara yönelik tehditleri tartışmak için değil aksine Müslüman liderlerden dini aşırılıkla mücadele çabalarını artırmalarını istemek amacıyla yapılmıştı.
Bu olaylar, dört polis memurunun 3 Ekim'de sonradan Müslüman olmuş bir meslektaşları tarafından bıçaklanmasından bu yana Fransa'da patlak veren karşılıklı suçlama ve şeytanlaştırma döngüsünün parçalarıydı.
Özellikle, Kasım 2015'te Paris'te ve Temmuz 2016'da Nice'te yapılan toplu katliamlarla karşılaştırıldığında bu olay, uluslararası arenada oldukça az ilgi gördü.
Fakat Fransa'da, en azından bir dereceye kadar Macron'un ve diğer siyasi liderlerin konuşmaları ve eylemleriyle körüklenen İslamofobi'nin son derece endişe verici yükselişi başladı.
Macron, öldürülen dört polis memuru için düzenlenen törende, "İslamcılık belasına" karşı mücadele için "tetikte bir toplum" olma çağrısında bulundu. Ayrıca, halkı, “korkunç trajediler yaratan küçük şeyler” olarak tanımladığı “Fransa’nın çocuklarını yozlaştıran yeraltı İslamcılığına” karşı ayağa kalkmaya çağırdı.
Bundan üç gün sonra, Dijon şehrinde yerel bir sağcı politikacı, bir ilkokul ziyareti sırasında yerel bölge meclisini ziyaret ederken başörtülü Müslüman bir anneye yöneldi. Polis cinayetlerini sebep göstererek o kadının varlığının kabul edilemez olduğunu söyledi ve başkandan o annenin başörtüsünü çıkarmasını ya da meclisi terk etmesini emretmesini talep etti.
Bu da, bıçaklamaların duygusal arka planına karşın, Müslüman kadınların ne giydiğiyle ilgili endişe verici soruların yeniden kamunun ilgisini çekmesine neden oldu. Bunu, bir tanesinde bile başörtülü bir kadın bulunmayan çok sayıda televizyon ve radyo tartışması takip etti. Bayon'da cami saldırısının olduğu gün, Fransa senatosu, kadınlara okul gezileri sırasında başörtüsü takmalarını yasaklayacak bir tasarıyı değerlendirmeye başlamıştı.
2011 yılında, Fransa’da öğretmenlerin de aralarında bulunduğu kamu görevlileri için olan başörtüsü yasağının yanı sıra kamusal alanlarda tüm yüzü örten peçelerin kullanılması da yasaklandı.

Macron, hiç kimsenin başörtüsü veya peçe taktığı için fişlenmemesi gerektiğini söylemişti. Fakat, hükümetin aşırılık yanlısı şiddete karşı mücadele girişimleri giderek İslam dini uygulamalarına yönelik kültürel bir saldırı görünümünü alıyor.
Fransa İçişleri Bakanı, mecliste yaptığı bir konuşmada, bazı muhafazakar dini davranışları potansiyel radikalleşme belirtileri olarak listeledi. Bunlar arasında, "düzenli ve dikkat çeken" ibadet, sakal bırakma, selamlaşma sırasında bir kadınla sarılmayı reddetme gibi davranışlar da bulunuyordu.
Paris'in dışındaki bir devlet üniversitesi olan Cergy Pantoise de, çalışanlarından bunlara benzer geleneksel uygulamalarda bulunan öğrencileri bildirmelerini istedi. Sonrasında ise gelen büyük tepki üzerine özür diledi.
Halihazırda Fransa, ilk olarak Kasım 2015'te Paris saldırılarında sonraki olağanüstü hal döneminde uygulanan ve sonrasında iki yıl önce yasalaştırılan, ağır bir şekilde Müslümanları hedef alan agresif tedbirlere sahip. Büyük ölçüde gizli istihbarat bilgilerine bağlı olarak bireyler, kanuni prosedür işletilmeksizin, ev aramalarına tabi tutulabiliyor, serbest dolaşım haklarına yönelik kısıtlamalara veya işten çıkarılmaya maruz kalabiliyorlar. “Terörizm müdafası” olarak değerlendirilebilecek bir konuşma ise adli takibatla sonuçlanabiliyor.
Bu çerçevede, bireyler, kendilerinin hareketlerinden dolayı endişelerini ifade eden isimsiz ihbarlar üzerine karakollara çağrıldıklarını bildirmekteler.
Sonradan müslüman olan bir kadın, 17 Ekim'de kendi Facebook hesabında, gittiği cami, kocası, ailesi ve giyinme şekliyle ilgili sorular içeren röportajdan bir parça yayımlayarak şunları yazdı: “Bir insanın, iki adam tarafından sorguya çekildiği sırada kendisini meşrulaştırmaya çalışıp tercihlerini açıklarken yalnız kalması gerçekten çok aşağılayıcı.”
Peki, bu nerede son bulacak? Azınlık toplumlarına karşı ayrımcılık, yasadışı olmasının yanında iki farklı sebepten dolayı da ters etki yaratmaktadır. İlk olarak, baskı ve ayrımcı muamele her durumda kızgınlık ve tepki doğurur. İkincisi ise, bu ayrımcılıktan etkilenen ve aynı zamanda kamu güvenliğini sağlama konusunda polisin en iyi müttefiki olan topluluklarla olan ilişkiler de zarar görür. Örneğin, Le Monde'de yakın zamanda yayımlanan bir makale, İçişleri Bakanlığı tarafından son altı yılda "engellendiği" iddia edilen 59 "terörist" saldırıdan 58 tanesinin insan istihbarat kaynaklarına dayandığını belirtmiş.
Fransa'nın kendi Müslüman vatandaşlarının yıpranmış güvenini yeniden kazanması gerekiyor. Bu güvenin kazanılması için de önce bu cadı avının durdurulması gerek.
Mütercim: Hilal Çifçi
Kaynak: Aljazeera.com (https://www.aljazeera.com/indepth/opinion/islamophobia-rise-france-191105083245903.html )
Henüz yorum yapılmamış.