Sosyal Medya

Bağdadi operasyonu: Yeşil kuşak projesinin çöküşü

ABD yönetimi, Bağdadi’yi ortadan kaldırarak Yeşil Kuşak Projesi’nin de çöküşünü ilan etmiş durumdadır. Bundan sonraki süreçte yaşanılacak yeni gelişmeler, Türkiye için yeni güvenlik stratejilerinin ihtiyaç ve tespitini de beraberinde getirecektir.



Dünya kamuoyu son bir haftadır, ABD tarafından özel operasyonla öldürüldüÄŸü açıklanan DEAÅž terör örgütü lideri Ebubekir El BaÄŸdadi’yi konuÅŸuyor. BaÄŸdadi’nin daha evvel tam sekiz defa öldürüldüÄŸü iddia edilmiÅŸti. Bu tür istihbarat operasyonlarında veya özel birlik operasyonlarda teröristlerin saÄŸ ele geçirilip geçirilmediÄŸini basına gelen açık istihbarat verilerinden veya canlı olarak yapılan yayınlardan ya da operasyona ait bant görüntülerden algılamaya çalışıyoruz. Bilgileri paylaÅŸan kurum veya servisin, operasyona iliÅŸkin bilgileri dürüst biçimde verip vermediÄŸi konusunda da bilgi sahibi deÄŸiliz. Bu durum, terör örgütü El-Kaide lideri Usame bin Ladin’in öldürüldüÄŸü açıklanan operasyon için de BaÄŸdadi operasyonu için de geçerlidir. Zira, özellikle CIA gibi analitik zekaya ve kontrespiyonaja dayalı çalışan istihbarat örgütleri, normal ÅŸartlarda, bu kadar önemli bilgilere sahip teröristleri canlı ele geçirmek için olaÄŸanüstü çaba harcarlar. En küçük detayı bile atlamazlar. Lakin, olaÄŸanüstü ÅŸartlarda hedefi canlı ele geçirmenin, baÅŸka türlü zorlukları vardır.  
 
DEAÅž’ın yeni hedefi Afrika
 
Ele geçirilen hedefin sahip olduÄŸu sırlar, o ülkeye iliÅŸkin siyasi ve istihbari dezavantajlar doÄŸurabilir. Ayrıca baÅŸka bir bölgesel gücün, o teröristi ABD’den önce saÄŸ olarak ele geçirme ihtimali, tüm politik dengeleri bir anda sarsabilir. Dolayısıyla bu tür operasyonlarda canlı ele geçirilen hedef, onu ele geçiren ülke için ciddi riskler barındırır. Tıpkı ABD’nin DEAÅž konusundaki özel sırlarını ortaya saçma ihtimali bulunan Ebubekir El BaÄŸdadi gibi. Yakın geçmiÅŸte terörist başını Kenya gibi tehlikeli bir coÄŸrafyada, çok zor ve baÅŸarılı bir istihbarat operasyonuyla saÄŸ ele geçirmemiz, onun aÄŸzından PKK terörüne ve bu terörü besleyen güç ve kaynaklara, iç ve dış mihraklara iliÅŸkin pek çok sırrı öÄŸrenmemizi saÄŸlamıştı. Aynı durum yakın geçmiÅŸte, PKK terör örgütü yöneticisi Åžemdin Sakık operasyonunda yaÅŸanmış ve bu teröristin aÄŸzından örgüte iliÅŸkin pek çok mahrem bilgi elde edilmiÅŸti. Dolayısıyla, ‘ABD ordusu ve istihbaratı, sahip olduÄŸu muazzam imkanlara raÄŸmen, niçin bir nokta operasyonuyla Ebubekir El BaÄŸdadi’yi saÄŸ olarak yakalamadı?’ sorusunu haklı olarak soruyoruz. Ä°kinci bir sorumuz daha var; bu tür operasyonlar daima Pentagon’da bulunan harekat merkezinde takip edilirdi. Trump’a dek tüm ABD baÅŸkanları, devletin diÄŸer ileri gelenleri ile beraber Pentagon’daki harekat merkezinde uzun bir masa etrafında harekatı canlı olarak izler ve dünya kamuoyuna sıcağı sıcağına bilgi verirdi. Niçin bu operasyonda, artık Pentagon için gelenek haline gelmiÅŸ bu uygulamayı göremedik? Trump’ın Beyaz Saray’dan yapılan bir canlı yayında bunu kürsüden kısaca açıklaması ve operasyonla ilgili net olmayan ham görüntüleri servis ettirmesi son derece düÅŸündürücüdür. BaÄŸdadi operasyonuna iliÅŸkin, kuÅŸku ve ÅŸaibeye yer bırakmamak için, Donald Trump’ın, ABD devlet baÅŸkanı ciddiyetine uygun ÅŸekilde hareket etmesi beklenirdi.  Dolayısıyla, Türkiye olarak, hem DEAÅž’a hem de PYD-YPG terörüne karşı, büyük bir askeri harekat yürüttüÄŸümüz süreçte, bu iki teknik soruyu sormamız aklın, mantığın ve vicdanın gereÄŸidir. 
 
BaÄŸdadi’nin öldürülmesinin hemen ardından akıllara gelen ilk soru ÅŸu;  Peki ÅŸimdi DEAÅž nasıl bir yol izleyecek. Geride kalan teröristler ne yapacak? Bu önemli sorunun cevabını kısa ve net biçimde vermeye çalışacağım. 
 
Hatırlayalım; Afrika Ä°stihbarat ve Güvenlik Hizmetleri Komitesi (CISSA) Genel Sekreteri Shimels Semayat, geçtiÄŸimiz yıl yaptığı açıklamada, ‘DoÄŸu Afrika ülkelerinin DEAÅž’ın yeni hedefi olduÄŸunu’  kamuoyuna açıklamıştı. Semayat, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki ayrılıkçı “Müttefik Demokratik Güçler” isimli grup ile Somali’deki EÅŸ-Åžebab örgütünün DEAÅž’la olan güçlü baÄŸlantıları nedeniyle bölge için en büyük tehdit olduÄŸunu da eklemiÅŸti. DEAÅž’ın 2019 yılının son çeyreÄŸi itibariyle, hem Irak hem de Åžam’daki topraklarını kaybetmesi, son dönemde Afrika’ya doÄŸru yönelmesine yol açıyor. Bu yönelimin temel nedeni ÅŸu; Afrika’daki devlet yapısının kırılganlığı ve ulusal orduların zayıflığıdır. (Afrika’nın birçok ülkesinde ordu mensuplarının sayısı 50 bini geçmemektedir) Zaten bu ordular, sınırların güvenlik kontrolünü gerçekleÅŸtiremiyor. Ülkeler arasındaki kabile bölünmesi de bir diÄŸer unsur. Ä°ÅŸte bu bölünme, kabile ve toplumsal koruma ÅŸemsiyesi altında bir ülkeden diÄŸerine geçiÅŸi oldukça kolaylaÅŸtırıyor. 
 
Trump’ın politik kaderi 
 
Terör örgütlerinin genel olarak sahip oldukları bir kitle psikolojisi vardır. Lideri öldürülen bir örgüt ve bu lideri öldüren servis veya güç, yapılan operasyonun popülist bir yaklaşımla kullanmak ister. Bu baÄŸlamda bu durumdan en azami biçimde faydalanacak olan kiÅŸi ABD baÅŸkanı Donald Trump’tır. KuÅŸkusuz Donald Trump, BaÄŸdadi’nin ölümünü kendi ÅŸahsi baÅŸarısı gibi lanse edecek, gelecek seçimlerde büyük bir politik koz olarak kullanacaktır. (Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde ABD Temsilciler Meclisi, Trump hakkında azil soruÅŸturması tasarısını onayladı. Trump’ın politik kaderinin ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceÄŸiz.) 
 
Åžu gerçeÄŸi artık net olarak algılamamız lazım; DEAÅž terör örgütü, OrtadoÄŸu’da ve Avrasya coÄŸrafyasında istikrarsızlık ve kaos üretmek ve bu durumu gerekçe göstererek ABD’nin askeri müdahalelerini meÅŸru kılmak için bir mızrak başı misyonu görüyordu. Bugün sonuç itibariyle, terör misyonunu tamamlayan DEAÅž’ın OrtadoÄŸu ve Avrasya’ya iliÅŸkin sürdürdüÄŸü taÅŸeronluk sona ermiÅŸtir. DEAÅž bu saatten sonra, büyük silah kartellerinin ticari menfaati gereÄŸi, Afrika’da kabile, din ve mezhep çatışmaları bahanesiyle yeni terör organizasyonlarına giriÅŸebilir. Ancak, ÅŸunu net olarak görüyoruz ki; BaÄŸdadi’nin ölümü (bunu son defa duyduÄŸumuzu ve bir daha yeni bir ‘BaÄŸdadi öldürüldü’ açıklamasının yapılmayacağını düÅŸünüyorum.) ABD’nin, YeÅŸil KuÅŸak Projesi’nin de bittiÄŸinin göstergesidir. Åžu detayı unutmamak gerek; yaÅŸanılan son süreçte, bir diÄŸer terör örgütü YPG’nin Batı kamuoyunda kendini aklaması ve meÅŸru göstermesi DEAÅž’a baÄŸlıydı. Ne yazık ki, bölücü terör örgütü bunu büyük ölçüde baÅŸardı. Bu durum, ABD’nin ve dolayısıyla Pentagon-CIA-CENTCOM üçlüsünün Türkiye’ye karşı, hibrit savaÅŸ yöntemiyle elde ettiÄŸi bir politik manevra baÅŸarısı olmuÅŸtur. Ancak, Türkiye olarak biz de ülkemize karşı yürütülen hibrit (karma-melez) savaÅŸa karşı somut bir baÅŸarı elde ettik; El Bab operasyonundan Barış Pınarı’na dek geçen süreçte, mükemmel bir eÅŸgüdümle çalışan güvenlik kurumlarımız olan TSK ve MÄ°T tarafından, DEAÅž’ın inanç-moral-kuvvet direnci kırılmış ve geri toparlanması mümkün olmayan bir sürece girmiÅŸtir. DEAÅž’ın OrtadoÄŸu’dan Afrika’ya kaydırılmasının bir diÄŸer önemli nedeni de budur. Amiyane tabirle, ‘OrtadoÄŸu’daki uzun süreli satrançta, Türkiye ve onun emperyal karşıtları arasındaki oyun henüz berabere sayılabilecek bir skorla’ devam etmektedir. 
 
CIA eski OrtadoÄŸu operasyon ÅŸefi Graham Fuller’in ÅŸu ifadelerini hatırlayalım; ‘OrtadoÄŸu’daki temel ideolojik kavga esas itibariyle, sekülerizm ile Ä°slamcılık arasında deÄŸildir. Sünnilik ve Åžiilik arasında da deÄŸildir. Asıl kavga SünniliÄŸin bizzat kendi içindedir. Dahası tahmin edileceÄŸi gibi radikal Ä°slam ile muhafazakar Ä°slam arasında bir kavga da deÄŸildir bu; daha ziyade demokratik Ä°slamcılık ile Müslüman otokrasi arasında bir mücadeledir. Türkiye ve S. Arabistan gelecek on yıllık dönemde OrtadoÄŸu siyasetinde iki rakip ideolojik kutupbaşını temsil edebilirler. Biz Batı’dakiler bölge halklarının tutumları, deÄŸerleri ve özlemlerinin artan gücünü, günahı kendi boynumuza olmak üzere, ihmal ediyoruz.’ (Graham Fuller, Arap Baharı ve Türkiye, s. 35) 
 
Temel ideolojik kavga
 
Yukarıda geçen bu ifadeler her ÅŸeyden evvel bir istihbaratçının sözleridir. Ä°stihbaratta baÅŸarı için temel kural, istihbarat çarkının doÄŸru ve saÄŸlıklı yönetimidir. GeleceÄŸi görebilmek, muhtemel sorunlar hakkında önceden bilgi sahibi olabilmek, olayların gerçek nedenlerine ulaÅŸabilmek, ancak saÄŸlıklı istihbarat üretimi ile mümkün olabilir. Üretilen istihbaratın yayımı konusunda ise etkili toplum mühendislerinin, fikir adamlarının meydana getirdiÄŸi yazılı eserler, toplum nezdinde sonuç almak için belirleyici niteliktedir. Graham Fuller de yukarıda atıf yaptığımız eserinde bunu yapmaya çalışmıştır. Tıpkı daha önce kaleme aldığı ‘Yeni Türkiye Cumhuriyeti’ adlı çalışmasında olduÄŸu gibi. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu kitaptaki tasarı ve planlara bir devlet aklı ve reaksiyonuyla karşı koymuÅŸtur. Bu baÄŸlamda devletimiz, öncelikle FETÖ/PDY adlı terör oluÅŸumuna yönelik baÅŸarıyla hareket geçmiÅŸ; bu süreçle eÅŸgüdümlü olarak da bölücü terör örgütü PKK uzantısı PYD-YPG’ye karşı El Bab operasyonu ile harekata baÅŸlamış, Zeytin Dalı ile devam etmiÅŸ ve bugün kesin neticeyi almaya bizi çok yaklaÅŸtıran Barış Pınarı Harekatı ile nihai zafere yaklaÅŸmış durumdadır. Bu neticeyi iyi analiz eden CIA-CENTCOM-PENTAGON’dan müteÅŸekkil ABD yönetimi, BaÄŸdadi’yi ortadan kaldırarak YeÅŸil KuÅŸak Projesi’nin de çöküÅŸünü ilan etmiÅŸ durumdadır. Bundan sonraki süreçte yaÅŸanılacak yeni geliÅŸmeler, Türkiye için yeni güvenlik stratejilerinin ihtiyaç ve tespitini de beraberinde getirecektir. Fakat ihtimal, OrtadoÄŸu’da etnik ve mezhep terörün, devletimize ve ordumuza karşı harekat kabiliyeti büyük oranda yok edilmiÅŸtir. Artık yeni bir dönemde ve yeni bir düzende, çıkarlarımızı korumak için harekete geçeceÄŸimiz bir süreç baÅŸlıyor. 
 
 
Müellif: Umut Berhan Åžen / Star Açık GörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.