Sosyal Medya

Güncel

Tunus ve Lübnan'da neler olyor?

Orada burada halk ayaklanmaları görülüyor. Farklı adlar taşıyan bu ayaklanmaların ortak noktasını yaşamın gereksinimleri karşısında halkın belini büken bir duruma duyulan öfke oluşturuyor



Ä°nsanların büyük bir çoÄŸunluÄŸu, yemek, giyim ve barınma gibi hayatın temel ihtiyaçlarından daha fazlasını istemez. Herkes için karnını doyuracağı, bedenini örteceÄŸi, kendisini soÄŸuk ve sıcakta koruyacak bir imkân yeterlidir. Herkes asgari miktarda da olsa para kazanmak için zorluklara katlanmaya ve çabalamaya razıdır. Ama bardağı taşıran son damla artık kendini gizleyemeyecek hale gelen yolsuzluktu. Yolsuzluk arttıkça artan öfke, yeni bir sokağın patlattığı ve yaydığı, boyutu, ivmesi ve ülke genelinde sürekliliÄŸi ile yeni bir ayaklanmaya dönüÅŸtü.
 
Bayram el-Tunusi’nin, bir gün üzerine binip hayalinde doÄŸudan batıya Arap ülkelerini gezdiÄŸi uçan halıya binerek biz de bu ülkeleri ÅŸöyle hızlıca bir tarayalım. Ama özellikle de Tunus ve Lübnan’da daha fazla duralım.
 
Ä°lk durağımız devrimin kıvılcımını ateÅŸleyen Tunus olsun. Tunus’ta öfke ateÅŸinin baÅŸkente ulaÅŸması ve ölümlerin yaÅŸanması ile Devlet BaÅŸkanı Zeynel Abidin, gönülsüzce de olsa ülkeyi terk etti. Bunun ardından ülkedeki herkes, ÅŸiddet ve dışlamalardan uzak yeni bir otorite için güvenli ve barışçıl bir rota sunan anayasa haritasına yöneldi. Tunus’un 18. yüzyılın baÅŸlarına uzanan bir anayasal tarihi, Hüseyin bin Ali ile baÅŸlayıp Habib Burgiba’ya ulaÅŸan bir toplumsal yapısı vardır. Tunus,  bölgede ilk anayasası olan ülkedir. Tunus’ta ordu hiç siyasete karışmamış, politikalar ile baÅŸkanlar deÄŸiÅŸse de anayasa, yolu aydınlatan kaynak olmayı sürdürmüÅŸtür. Devrimci hareketin yükseliÅŸinden sonra merhum Devlet BaÅŸkanı Zeynel Abidin, ülkeyi terk etmeyi seçtiÄŸinde Genelkurmay BaÅŸkanı ReÅŸid bin Ammar, baÅŸkanın ayrılmasından sonra yönetimin başına geçmeyi düÅŸünmedi. Anayasaya göre devlet baÅŸkanlığı görevini birkaç saatliÄŸine dönemin BaÅŸbakanı Muhammed GannuÅŸi üstlendi. Ancak baÅŸkanın geri dönmeyeceÄŸi bilgisi doÄŸrulandığında GannuÅŸi, bu görevi yine anayasa gereÄŸince Parlamento BaÅŸkanı Fuad Mebazaa’ya devretti. Daha sonra daTunus, mevcut anayasaya uygun geçici düzenlemeler ile yeni bir sistem inÅŸa etme yoluna gitti.
 
Kendisine ‘Yasemin Devrimi’ adı verilen Tunus devrimi, ülkenin tarihi, sosyal ve çaÄŸdaÅŸ bileÅŸimleri tarafından yönetilen barışçıl ve gerçekçi bir devrimdi. Çünkü Fransız manda yönetimi sırasında ülkede eÄŸitim yaygın hale gelmiÅŸti. Tunus bağımsızlığından sonra zorla iktidara el koymayan, dürüstlüÄŸü, ülkenin geliÅŸimine ilgisi, kadınlara eÄŸitim fırsatı saÄŸlaması, geliÅŸmiÅŸ bir medeni kanun hazırlaması ile tanınan bir lider tarafından yönetilmiÅŸti. Devlet kurumsallaÅŸtırılmış ve yüksek verime sahip politik, idari, güvenlik ve finansal kadrolar oluÅŸturulmuÅŸtu. Ülke dünyaya açılmıştı. Bütün bunların yanısıra Tunus’un Yasemin Devrimi’nin kendisini diÄŸerlerinden farklı kılan bir özelliÄŸi daha var. Tunus geçiÅŸ sürecinde bazı hassasiyetler ve sorunlar yaÅŸasa da bunlar, Ä°slami eÄŸilimli Nahda Hareketi lideri Muhammed GannuÅŸi ve Nida Tunus Partisi’nin lideri ve saygın politikacı el-Baci Kaid es-Sibsi’nin bir araya gelip uzlaşıya varmaları ile sona erdi. Bu iki lider arasındaki uzlaşı, ülkeyi yeni bir siyasi duruma taşıdı. CumhurbaÅŸkanlığı ve genel seçimler ile sonuçlanan yeni bir siyasi bileÅŸim ortaya çıkardı. Bu da eski dairenin dışından yeni bir ÅŸahsiyetin yani Anayasa Hukuku Profesörü Kays Said’in Kartaca Sarayı’nın yeni sahibi olmasını saÄŸladı. Ancak bundan sonra düzenlenen genel seçimlerin sonuçları iÅŸleri biraz karıştırdı. Çünkü hiçbir parti, parlamentoda çoÄŸunluÄŸu elde edemedi. Bu sonuçlara göre ülkenin yaÅŸadığı krizler özellikle de ekonomik kriz ile yüzleÅŸmesi zor. Uyumsuz ve geniÅŸ bir koalisyon hükümeti kurmak kaçınılmaz oldu. Bütün bunlara raÄŸmen Tunus, daha önce de geniÅŸ sosyal gerilimler ya da ÅŸiddetli çarpışmalar tehdidi taşıyan sıcak birçok aÅŸamayı geçmeyi baÅŸardığı gibi bunu da aÅŸmayı baÅŸaracaktır.
 
 
Uçan halımız ile özel bir siyasi, sosyal ve kültürel bileÅŸime sahip, ordunun on yıllar boyunca halkının hayatında önemli bir rol oynadığı Mısır’dan geçelim. Oradan da Karamanlı hanedanından Krallık ve merhum Muammer Kaddafi dönemlerine kendi özel siyasi aÅŸamalarını yaÅŸayan Libya’ya bir uÄŸrayalım.
 
Lübnan’da devam eden gösteriler, Lübnan’ın bağımsızlığını elde etmesinden bugüne miras kalmış bir politik gerçekliÄŸin karşısında yeni bir tezahürünü ortaya çıkardı. Bundan önce ülkedeki sosyal yapılanma, siyasi piramidlerini ÅŸekillendiren bir özelliÄŸe sahipti. 15 yıl süren iç savaÅŸ, kendisine miras kalan mezhepçi bileÅŸenler arasındaki güç hiyerarÅŸisini korusa da karar mekanizmasına egemen olan siyasi yollar yeniden düzenledi. Bugün yaÅŸanan Lübnan halk hareketinin gerçekleÅŸtirdiÄŸi yenilik ise siyasi partilerin bileÅŸenlerinin temel aldığı mezhepçiliÄŸin ötesine geçmesi, içerideki saflaÅŸmaları ve sınır ötesi baÄŸlılıkları aÅŸmasıdır. Bütün ekonomik krizlere ve dış müdahalelere karşın farkındalık seviyesi, çözüm önerme becerisi ve siyasi liderler arasındaki uzlaşı alanı, karmaşık Lübnan sahnesinde gerçekçi çözümlere ulaÅŸmayı kolaylaÅŸtırıyor. Lübnan, Arap kamuoyunu ÅŸekillendiren ana unsurlardan biriydi. SavaÅŸlar onun topraklarında ÅŸiddetlenir ve yine toprakları üzerinde düÅŸmanlar doÄŸrudan ya da vekilleri aracılığıyla birbirleri ile iletiÅŸim kurarlardı. Åžu anda iÅŸler son derece karışık olabilir. Ancak Ä°srail, Suriye, Filistinli gruplar ve diÄŸer tarafların katıldığı uzun iç savaÅŸta büyük  bir bedel ödeyen Lübnan, farklı becerilere sahip siyasi güçleri aracılığıyla gerçekçi dengelere dayanan çözümler üretmeyi çok iyi bilmektedir.
 
 
Tunus ve Lübnan örneklerinden her biri, diÄŸer Arap ülkelerinden kayda deÄŸer bir ÅŸekilde farklı, kendilerine özgü bir ifade ve eylem biçimi oluÅŸturdu. Her ne kadar Lübnan daha son aÅŸamaya ulaÅŸamamış olsa da her iki ülkedeki halk hareketi, motivasyonlarına ve sonuçlarına ışık tutan nesnel bir vizyon ile üzerinde durulmayı hak ediyor.
 
Halk hareketleri olgusunu destekleyen ve karşı çıkanlar bir yana bazı Arap ülkelerinde yaÅŸananları ve bunları harekete geçiren etmenleri belirlemek için akademisyen, politikacı ve uzmanların yönettiÄŸi, derin bir bilimsel ve nesnel araÅŸtırma gerektiriyor. Ä°nsanların onurlu bir yaÅŸam beklentilerini karşılayan, vatandaÅŸlığa dayalı adaletin temellerini güçlendiren, geleceÄŸe yönelik düzenlemelere zemin hazırlayan, sokaktan iktidara herkesin ÅŸiddetten uzak durduÄŸu geniÅŸ bir vizyon gerektiriyor. Öfkeyi taşıyan uçan halı, birkaçından geçmiÅŸ olsa da her Arap ülkesi, kendine özgü özelliklere ve koÅŸullara sahiptir. Dünyanın pek çok ülkesi farklı seviyelerde halk hareketlerine tanık olmuÅŸtur. Ancak insan her zaman kendisini kanının dökülmesinden ve gücünün boÅŸuna harcanmasından koruyan çözümleri bulabilmiÅŸtir. Akıl hem yönetenin hem de yönetilenin can simidi olmuÅŸtur. 
 
 
Müellif: Abdurrahman Åžalkam The Independent Tüürkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.