Sosyal Medya

Tercüme Haber: Çin’de Müslümanlar İçin Her Gün “Kristal Gece”

Batı Çin’de, camilerin yıkılması ve mezarlıkların buldozerlerle yerle bir edilmesi halen daha aralıksız olarak devam eden bir süreç. 2. Dünya Savaşı’ndan beri bu kültürel soykırımda, Müslümanlara ait binlerce dini alan imha edildi. En az bir milyon Müslüman, yaşlı imamların hapsedildiği genç erkeklerinse dinlerini terk etmeye zorlandığı kamplara kapatıldı.



81 yıl önce bu hafta Nazi Almanyası’nda, binlerce Yahudi işletmesinin yanında yüzlerce sinagog ve Yahudi mezarlığı büyük zarar gördü ya da yok edildi. Bu, bir anlamda Auschwitz, Sobibor ve Treblinka’daki imha kamplarında yapılacak olan soykırımın başlangıcıydı. 
 
Batı Çin’de, camilerin yıkılması ve mezarlıkların buldozerlerle yerle bir edilmesi halen daha aralıksız olarak devam eden bir süreç.
Sincan, Artuş'taki bir caminin kubbesi 2008 yılında kaldırıldı
 
2. Dünya Savaşı’ndan beri bu kültürel soykırımda, Müslümanlara ait binlerce dini alan imha edildi. En az bir milyon Müslüman, yaşlı imamların hapsedildiği genç erkeklerinse dinlerini terk etmeye zorlandığı kamplara kapatıldı. Bu şekilde kilit altına alınmayan Müslümanlar ise oruç ayı olan ramazanda yemek yemeye, dini inançlarını çiğneyerek sigara ve içki içmeye zorlanıyorlar. Yine bu Müslümanların ibadet etmeleri, Kuran öğrenmeleri ve hac yapmak için Mekke’ye gitmeleri ise engelleniyor.
 
Ayrıca -insanlığa karşı işlenen bu suçların muhtemelen en şaşırtıcı özelliği olarak- Çin, 21. Yüzyıla özgü baskı yolları ve asırlardır süren haydutluğu aracılığıyla, olay mahallinden gelebilecek tüm delilleri karartmayı başardı. 
 
Bu da henüz geçen hafta, Behram Sintaş tarafından hazırlanan acı verici kanıtlar içeren bir incelemenin yayımlanmış olmasını daha da önemli kılıyor: “İnancı Yıkmak: Uygur Camilerinin ve Türbelerinin Yıkılması ve Yok Edilmesi” 
 
37 yaşındaki Sintaş ABD'de yaşıyor fakat büyüdüğü yer şu an "Dünyanın bugüne dek tanıdığı hiçbir şeye benzemeyen bir polis devleti." olarak tanımladığı yer.  Sintaş, Çin polisinin Şubat 2018'de babasını gözaltına aldığını biliyor fakat o zamandan beri ondan haber alabilmiş değil.
 
Hala hayatta ise geçen ay 69 yaşına girmiş olan babasına yardım edemeyen Behram, acısını Uygur mirasının yok edilişini belgelemeye yöneltmiş. 
Behram’ın, babasının ve diğer milyonlarca Çin vatandaşının da aralarında bulunduğu Uygurlar, etnik olarak Türk ve dini olarak Müslüman bir topluluk. Onlarca yıl boyunca, kendilerine Komünist Çin’de bir şekilde yer bulmuşlardı. Nitekim, Çin Komünist Partisi imamları inceleyip hutbelerini onaylamış ve Uygur kültürü çalışmalarına izin vermişti.
 
Sincan, Hotan'daki Sultanim Mezarlığı bölgesi, Aralık 2018 ve Mart 2019
 
Fakat, giderek daha da hoşgörüsüzleşen Xi Jinping hükümetine göre, parti sadakatiyle rekabet eden hiçbir şeye tolerans gösterilemez. Önceden incelemeye tabi tutulmuş imamlar, 80 yaşlarında olanlar dahi, 20 yıl hapis cezası aldılar. "İslami" görünen her şey -bir alışveriş merkezinin tepesindeki kubbe bile- dümdüz edildi.
 
Sintaş geçen hafta Ulusal Demokrasi Vakfı’nda düzenlenen bir konferansta yaptığı açıklamada, uydu görüntülerine ve son sürgün edilenlerle yapılan röportajlara dayanarak –‘kaçanlar’ belki daha uygun bir kelime olabilir. - 10.000 ila 15.000 arasında dini mekanın yıkıldığını tahmin ettiğini söyledi. 
Bunların çoğunluğu Google uydu görüntülerinde göze çarpmayacak kadar küçük köy camileri. Bölgeden kimsenin fotoğraf göndermesi de mümkün değil çünkü böyle bir şey yapmaları kamplarda hapsedilmelerini garanti edecektir. Bu duruma rağmen, Sintaş, önce-sonra ve türbeden-otoparka fotoğraflarından 150’den fazla daha büyük caminin imha edildiğini belgelemeyi başardı. Büyük şehirlerde, turizm ya da propaganda amaçlarıyla bir camiyi bırakabiliyor. Fakat bu tek caminin bile minareleri ve kubbesi kaldırılarak camideki dini ibarelerin yerleri parti pankartlarıyla değiştiriliyor. 
 
Mezarlıkların fotoğrafları daha da kötü. Görüntülerde, yüzlerce yıllık Sultanim Mezarlığı gibi mezarlıkların yerinde çamurdan oluşan devasa araziler bulunuyor.
 
Aksu'daki bir caminin yerine 2017'de bir otopark yapıldı
 
“Babam ve dedem de bu mezarlığa defnedildi” diyor sürgün edilmiş bir bilim insanı olan Sintaş. “Bu mezarlık, milyonlarca insanın her yıl Hotan’a gidip ziyaret ettiği en önemli kutsal mekandı.”
 
Dünyadaki insan hakları çalışanları, Nazi benzerleri söz konusu olduğunda oldukça sessiz olma eğilimindeler. Holokost, türüne az rastlanır bir olaydı.
Fakat geçen haftaki raporun ortaya çıkışıyla, Holokost, tek uygun karşılaştırma noktası olarak bu konuya dahil olmaya devam etti. Uygur İnsan Hakları Projesi (UHRP) kurucu üyesi ve direktörü Ömer Kanat, “Kristal Gece”nin yıldönümünden bahsetti. 
 
Ulusal Demokrasi Vakfı başkanı Carl Gershman, Radio Free Asia-RFA(Özgür Asya Radyosu)’nın cesur muhabirlerini, Batı’yı Nazi vahşetine karşı uyarmaya çalışan Polonyalı Jan Karski’ye benzetti.
 
RFA’nın muhabirleri, Çin’e girmelerine izin verilmediği için, sürgünde yaşıyorlar. Ancak, kültürel soykırım üzerine RFA’nın yaptığı bu çığır açıcı gazeteciliğin intikamı olarak, RFA muhabirlerinin Batı Çin’de yaşayan aile üyelerinden onlarcası hapse atıldı. 
 
Sincan, Wusu'daki Ulu Cami bölgesi, 2017 ve 2019 yılları. Caminin imha edildiği görülüyor
 
Peki, bu kutsal alanların imha edilmesinin etkisi nedir?
 
Rahile Davut, 2017’de Urumçi’deki evinden Pekine’e gitmek için hazırlanırken alıp götürülen saygı bir bilim adamı. Ortadan kaybolmasından yıllar önce tam olarak şunları söylemişti: “Eğer biri bu mabetleri ortadan kaldırırsa, Uygur halkı tüm dünyayla bağlantısını kaybedecektir. Onların artık kişisel, kültürel ve manevi bir tarihleri olmayacaktır. Ve birkaç yıl sonrasında, niçin burada olduğumuzun ve nereye ait olduğumuzun hafızasına sahip olamayacağız.” 
 
Sintaş, bunun Uygur halkını yok etmek için Çin’in “nihai çözümü” olmasından korktuğunu söylüyor: “Babam öldü mü yoksa şu anda yaşıyor mu bilmiyorum. Fakat içinde ibadet ettiğimiz caminin artık olmadığını görüyorum.”
 
 
 
Müellif: Fred Hiatt / The Washington Post.
 
Mütercim Hilal Çiftçi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.