Sosyal Medya

İlhami Güler'in kaleminden: Vicdansız Müslümanlık

Kur’an, Allah’ın kendi yarattığı (91/8) insan vicdanı/aklı, insan dili (Arapça), insan (Hz. Muhammed) aracılığı ile insanlara (Araplara) hitabıdır. 610 ile 630 arasında vuku bulan bu hitabın/hutbelerin amacı-maksadı-muradı-hedefi-gayesi, insanın cehaleti-geleneği-hevası içinde kaybolmuş vicdanını (basiret-lübb) tekrar diriltmektir.



Bu baÄŸlamda Kur’an, kendini hikmet, furkan, nur, tezkire, ziya, rahmet olarak niteler. Kur’an açısından ‘din’ iman, ibadet ve ahlak (siayaset-iktisat-hukuk) olmak üzere hayatın bir tarz-tutum-tavır-hal olarak yaÅŸanmasıdır. Ayetler (Kur’an-Vahy), oluÅŸtukları dönemde toplumsal hayatta olup-biten bazı olayların-olguların ve durumların, Allah tarafından deÄŸerlendirilmesidir. Bir de, geçmiÅŸte vahiy/peygamber gönderilmiÅŸ toplumların tutum ve tavırlarının deÄŸerlendirilmesi (Kıssa) vardır.
 
Ä°slam (Kur’an-Hz. Muhammed), Arapların yaÅŸantılarını kendi vazetmiÅŸ olduÄŸu yaÅŸam tarzı doÄŸrultusunda ciddi düzeyde deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Ä°kinci yüzyıldan itibaren politik ve teolojik bir kategori olarak oluÅŸturulan “Sünnilik”, yaratmış olduÄŸu ‘teoloji’ yani bu iki (Kur’an-Sünnet/Hadis) kaynağın ‘ne’ olduÄŸu ve ‘nasıl’ anlaşılması gerektiÄŸi teorisi ile bu iki kaynağın idealinden ciddi bir kayma-sapma gerçekleÅŸmiÅŸtir. SünniliÄŸin kendi içinde iki farklı damar/ekol oluÅŸmuÅŸtur. Birincisi ‘Rey Ehli’ olarak bilinen ve baÅŸta Mutezile, Maturidilik, Hanefilik ve Malikilikten oluÅŸan ve düÅŸünceye-vicdana-yoruma-deÄŸiÅŸmeye açık olan kanattır. Ä°kincisi ise, Hanbelilik-Åžafiilik-Zahirilik (Selefilik) ve EÅŸarilikten oluÅŸan ve temel iki kaynağı bir kere ve bütün zamanlar (toplumlar) için verilmiÅŸ, baÄŸlayıcı-mutlak-deÄŸiÅŸmez (dogma) olarak gören ‘Hadis/Eser/Sünnet Ehli’dir. Bu ikinci kanat, ‘Ortodoksi’ olarak siyasal iktidarlar tarafından tarih boyunca resmi ideoloji olarak Ä°slam toplumlarına –medreseler aracılığı ile- dayatılmıştır. Bu teolojik yorum/teori, aÅŸağıda sayacağım ilkeleri ile Kur’an’ın yapmaya çalıştığının tersine olarak insan vicdanını dumura uÄŸratmıştır.
 
Kur’an, Allah’ın insan vicdanı, saÄŸduyusu ve dili (Arapça) aracılığı ile insana hitap etmiÅŸ canlı-dinamik-mahluk sözü olduÄŸu halde (Mutezile); Sünnilik, Kur’an’ı Allah’ın kendi (gölgesi) gibi “Kadim” deÄŸiÅŸmez sözü (Kelam) olarak mutlaklaÅŸtırmış ve kutsallaÅŸtırmıştır. Böylece “söz”ün canlı-dinamik kaynağı, vicdandan “Kadim” Kitap’a kaydırılmıştır. Allah, muradını-davasını Kur’an’da insan vicdanını “hakem” yaparak anlatmaya çalışırken; daha sonra Kitapta söylenenlerin dogmatik yorumları (Hariciler baÅŸta olmak üzere Sünni ve Åžii ortodoxilerde) mutlaklaÅŸtırılarak vicdan buna “mahkum” edilmiÅŸtir.
 
Böylece dinin kaynağı, Allah’ın yaratmış olduÄŸu “Vicdan/akıl” olmaktan çıkmış; Allah’ın ve Hz. Muhammedin, bu kaynağı tarihsel olarak kullanımlarına/yorumlarına (Kur’an-Hadis) indirgenmiÅŸtir. Yani dinin kaynağı, yaÅŸamın dinamizmine paralel olarak sürekli vicdandan kaynaklanan-kaynayan söz söyleme ve amel ortaya koymaktan çıkarılmış; söylenmiÅŸ sözlerin, verilmiÅŸ hükümlerin taklit ve tekrar edilmesine indirgenmiÅŸtir. Arapların cahiliyye döneminden getirdikleri katı gelenekçilik (sünnet-selefilik), Ä°slam döneminde mantık-mantalite-ruh olarak aynıyla devam etmiÅŸtir. Sadece içerik deÄŸiÅŸmiÅŸti. Vicdanı uyandırmaya gelen Kitap, vicdanı iptal etmekte bir araç iÅŸlevi görmüÅŸtür.
 
Yeni olarak ortaya çıkan sorunların din açısından –Ulema tarafından- çözüme kavuÅŸturulması olarak benimsenen “Kıyas”, -vicdan dumura uÄŸratıldığı için- tarihi süreç içinde tedrici olarak “Kitabına uydurma” ve “Hile-i Åžeriyye” ye yani “vicdansızlık”a dönüÅŸmüÅŸtür.  Oysa, “Rey Ehli”nin benimsemiÅŸ olduÄŸu “Ä°stihsan” veya “Delil”, sorunları Kur’an’dan “mülhem” olarak insan vicdanı ile çözme giriÅŸimiydi. Hakikat itikat, hukuk, ahlak alanlarında salt epistemolojik bir “yargı (kesinlik-pekinlik-uygunluk/sıdk)” melesi deÄŸildir; Hakikat, Allah’ın rızasına uygun, vicdan ile “yeni” olay-olgu-durum yaratmak; ortaya eylem/amel koymaktır. Hakikatın çilesine (meÅŸakkat) talip olmak veya dogmatizmin konforuna yatmak, iÅŸte bütün mesele budur. Kadercilik teorisi, insan özgürlüÄŸünü/vicdanını yok sayarak, insanın başına gelen bütün iyilik ve kötülüklerin (Hayır-Åžer), Allah’ın takdiri-planlaması ile olduÄŸu iddiası ile insan vicdanı dumura uÄŸratıldı. Bir kere edinilmiÅŸ kesin-zihinsel/bilgisel itikat (tasdik), “Ä°man” sanılarak, imanın sürekli vicdan ve akıl ile edinilmesi gereken (artan-eksilen), canlı, duygusal deÄŸerlilik yaÅŸantıları olduÄŸu gerçeÄŸi ortadan kaldırıldı. Ahlak/amel ile iman arasında zorunlu olarak var olan iliÅŸki/baÄŸ, yok sayıldı. Sadece itikadın olması, “Müslüman” kimlik tanımı için yeterli görüldü (“Lailahe illallah” diyen kurtulmuÅŸtur.” Hadis). Böylece Ä°slam “Amentü(Ä°tikat)”, “Ä°slamın BeÅŸ Åžartı(Ä°badetler)” ve “Hela-Haram”lardan oluÅŸan (32-54) “farz”a indirgenmiÅŸ oldu.
 
Siyasette Kur’an, Kamusal iÅŸlerin müminler arasında “ÅŸura” ile herkesin katılımı (vicdan-aklı-menfaatı) ve ahlaki sorumluluk üstlenmesi ile çözülmesi gerektiÄŸini önerirken (42/38); Muaviye’nin “güç” ile iktidarı ele geçirmesi ile Bizans ve Ä°ranlılardan taklit yolu ile alınan “Saltanat/Hilafet”e dönüÅŸtürüldü. Böylece din, gün boyu, her davranışta mündemiç olan ahlaktan ayrıştırılarak, kaynaklarda deÄŸinilmiÅŸ olan iman/itikat-ibadet ve helal-haramlardan oluÅŸan sınırlı, belirlenmiÅŸ, donmuÅŸ ajandaya ve onun ezbere-alışkanlık yolu ile tekrar-taklidine dönüÅŸmüÅŸtür. Kaynaklar, “örnek” olarak alınacak yerde “ölçü” olarak ebedileÅŸtirilmiÅŸtir. Kur’an, sanatın konusu olarak vazedilen “güzel” ile ahlakın konusu olarak vazedilen “iyi” kavramlarını “Husn-Ä°hsan” kavramı ile birleÅŸtirmiÅŸ iken; iktisadın konusu olan “fayda” ile ahlakın konusu olan “iyi”yi tek fiil (sa’y) ve tek isim-sifatta birleÅŸtirmiÅŸ iken (Hayr); tarihi süreç içerisinde bunlar, birbirlerinden koparılmışlardır (sekülerlik). Rahmanın, kainatı yönetmesi (emr,11/123) ile siyasi ekibin toplumu yönetmesi (emr,4/59,42/38) aynı fiil ile ifade edilmiÅŸtir. Hakk kavramı da, hem Allah’ın bir isim-sıfatı, hem de ahlak (hakkaniyet) ve Hukuk’un ortak ifade edicisidir.
 
Kur’an, Allah’ın yaratmış olduÄŸu vicdan kapasitesinin ürünü olan “Cahiliyye” Araplarındaki ahlaki kavramları (Habis-Tayyib, Birr, Ä°hsan, Hasenat-Seyyiat, Maruf-Munker, Salih Amel, Çömertlik(cud), Adalet-Zulum, Hayır….) kullanarak yine vicdana dayanan yenilerini üretmiÅŸtir (Hayır-Åžerr, Hak-Batıl, Ä°man-Küfür, Takva-Heva, Helal-Haram….). Bu bütünlük telosuna raÄŸmen, ahlaki “iyi”den bağımsız, “güzel”i konu alan bir “Sanat(Tezyinat)” kavramı geliÅŸtirilerek altına zevk, tenezzüh, hoÅŸlanma, rahatlama ve kendinden geçme halet-i ruhiyeleri doldurulmuÅŸtur. “Güzele bakmak, sevaptır” sözünün ima ettiÄŸi, güzelliÄŸin arkasındaki ilahi ihtiÅŸam, lütuf, ikram göz ardı edilmiÅŸtir. Kur’an’da Dünyadaki “Fayda (iktisat)”ın ifa-icra-ihkak biçiminin, -Kapitalizmdeki “peÅŸin/acil” meta deÄŸiÅŸimi yerine-  Ahiret ile tecil edilmiÅŸ/veresiye bir “mübadele ekonomisi” anlamına geldiÄŸi, gözden kaçırılmıştır. Siyaset, Allah ve Peygamberden sonra müminlerin kamu iÅŸlerini “adalet”le deruhte etmesi (Çobanlık) olmaktan çıkarılarak; “seyislik” olarak kurnazlık, dek, dolap, dubara, hile, kumpas… olarak icra edilmiÅŸtir. Hukuk, bütün bir toplumun haklarının gözetilmesi olarak “adalet” idesinin peÅŸinde koÅŸacağına “Hayız-Nifas-Miras…” kıskacına sıkışmıştır.
 
Hayatın bizzat dini bir veri olduÄŸunu savunmak, Kilise, Hilafet, Hariciler-Åžii Ä°mamet… teorilerindeki gibi “Teokratik/OligarÅŸik” bir ÅŸiddet, dogmatizm-fanatizm çaÄŸrısı deÄŸildir. “Rahmani Siyaset/Laiklik” olarak, Ä°lahi çaÄŸrının (Vahy-Kur’an) ışığında vicdani bir “Ä°çtihat-Ä°cma(Åžura-Demokrasi)” pratiÄŸini onaylamaktır. KiÅŸi kerameti/karizmasına karşı, toplumsal bilgeliÄŸi-sorumluluÄŸu, kurumsal-ortak aklı savunmaktır. Kur’an’da “din”, düÅŸünce-duygu ve davranış birlikteliÄŸi olduÄŸu halde; Kelam disiplininde kuru-soyut “düÅŸünce”ye; Fıkıhta kılı kırk yaran, ÅŸekilci davranışa/zahire, “amel”e; Tasavvufta ise “duyguya” indirgenmiÅŸtir. Tasavvuf, ayrıca “Batın/Ä°lham” kavramı ile düÅŸüncenin dil/gramer ve mantık bölümlerinden koparak tam anlamı ile “Vicdan” olarak gerçekleÅŸememiÅŸtir. Ayrıca, “Zühd” kavramı ile de, içgüdülerden ve dünyadan koparak (Nefsin öldürülmesi-Fena) Kur’an’ın bütünlüklü “insan” anlayışından kopmuÅŸtur. Genellikle Türklerin benimsediÄŸi bu yorum (Tasavvuf-Tarikat), onların bir kısmının (Anadolu TürklüÄŸü-Selçuklu-Osmanlı) “akli çerçeve (Maturidi-Hanefi)”den (ÅŸeriat) koparak kiÅŸi kültüne-menakibe-hurafeye sürüklenmelerine sebebiyet vermiÅŸtir. Bu yorumun ciddi bir eleÅŸtirisi henüz yapılmış deÄŸildir.
 
Tanrı, vicdan ile keÅŸfedilir ve onun aracılığı ile O’nunla iliÅŸkide kalınır (Ä°man). Hemcinsimize karşı ahlaki sorumluluk (adalet-merhamet), bu imanın zorunlu-kopmaz bir sonucudur ve imandan sonra su gibi kendiliÄŸinden gelir. Vicdan, dumura uÄŸradıktan sonra, O’nun ile iliÅŸki kesilir; irtibat kopar. Geriye kavramlardan oluÅŸan (sıfatlar) kavramsal bir “put” kalır. “Åžirk”in tanımı, Tanrı’ya ortak koÅŸulan put sayısında deÄŸildir; insanın vicdanına/kendine yabancılaÅŸmasındadır. Teoloji (Kelam) –bir yönü ile bir “tenzih” çabası iken; diÄŸer yönü ile bir tür kavramsal “putçuluk”, soyut-kuru bir söylemdir. Bir Sufi’nin dediÄŸi gibi: “Kelam ile uÄŸraÅŸmanın ilk belirtisi, Allah’a karşı kalpten “heybet”in gitmesidir.” Åžu ayet, imanın mahiyeti ve insanın vicdanına/imanına yabancılaÅŸmasının mahiyetini net bir ÅŸekilde tasvir eder: “Ä°man edenlerin, Allah’ı anma ve kendilerine inen haktan dolayı kalplerinin ürperme zamanı gelmedi mi? Müminler, daha önce kendilerine kitap verilen, ancak aradan uzun zaman geçince kalpleri katılaÅŸanlar gibi olmasınlar. Onların birçoÄŸu, fasık kimselerdir.”(57/16). Diri vicdan (36/70) ölüp de, ölü “itikat/akait” haline gelince; Allah da, her bir insan teki ile  canlı iliÅŸkide olan Rahman, Rabb, Mevla, Kerim… olmaktan çıkıp, -EÅŸ’arilikte teorileÅŸtirildiÄŸi gibi- karanlık bir “Mutlak güç” haline dönüÅŸür. “Kader” kavramıyla insandan istenen “Efendi-Köle” iliÅŸkisidir (Ubudiyyet). Oysa, ibadet-i mersumenin (menâsik-ritüel) amacı, insanın Allah ile olan canlı iman-saygı iliÅŸkisini sürdürmekti. Tanrı ile insan arasındaki iliÅŸkinin asli mahiyeti, özünde ahlaki bir sözleÅŸme (misak,7/172) iliÅŸkisi olup, onun pratiÄŸe yansıması ise, yine ahlaki baÄŸlamda “Velayet (dostluk)-iman” veya “Adavet (düÅŸmanlık)-Küfür/Zulüm” iliÅŸkisidir.
 
Bugün, Ä°slam dünyasının içinde bulunduÄŸu durum, -aradan 1400 sene geçtiÄŸi için- yukarıdaki ayetin tasvir ettiÄŸi gibi, kendine yabancılaÅŸmış (imansız-vicdansız) bir putçuluk durumudur. Reel Müslümanlıkta (Sünnilik-Åžiilik) hakikatın bir kısmının ahlak olarak “olmakta olan(dinamik-deÄŸiÅŸken)” doÄŸası ıskalanarak, hazır-verili-el altında-cepte (Kitapta) olduÄŸu vehmi (tekrar-taklit) ile ona ihanet edildi. Hayatın tümü dinselleÅŸtirildiÄŸinde, anın hakikatı vicdan ile görüleceÄŸi yerde; verilmiÅŸ/söylenmiÅŸ hakikatın altına zorla/dogmatik olarak çekilmeye çalışıldı (baÄŸnazlık, yobazlık, fanatiklik, ÅŸiddet, terör, cehalet). Denenme, çocukça veya muhafazakârca tarihsel bir topluma (Araplar) verilmiÅŸ direktifleri (ÅŸeriat) ilelebet taklit yolu ile tekrar etmek deÄŸil; -Allah ve Peygamberi gibi-  “Halife/Åžahit” olma misyonu ile insanlığa örnek olacak (ümmeten vasatan-ÅŸüheda alannas,2/143) yeni eylemler/ameller, ÅŸeyler/nesneler, fikirler/teoriler ortaya koymaktır (tecdit-update). Kur’an’ın Allah rızası, vicdan ve menfaattan oluÅŸan ahlaki motivasyon kaynakları(2/265), Sünnilikte sadece menfaata (Cennet-Cehennem) indirgenerek kısırlaÅŸtırılmıştır. Muhafazakârlar olarak çoÄŸumuz itikat sahibiyiz, ancak canlı imanımız yok. Helal-Haramlarımız var, ancak “takva”mız yok. Alışkanlığa indirgenmiÅŸ ibadetlerimiz var, ancak huÅŸumuz-saygımız yok.
 
Sonuç olarak, Hegel’in Felsefe için söylediÄŸi: “GüneÅŸ battıktan sonra gölge olarak ortaya çıkar” benzetmesinde olduÄŸu gibi; “Bize doÄŸru ameli gayret(praxis-cihat) gösterenlere, yollarımızı açarız-gösteririz.” (29/69) ayeti, süpekülatıf teoloji (Kelam-Fıkıh Usulü)ye karşı, “ibnu’l-vakt” olarak her bir insan tekinin vicdanının daimi-canlı doÄŸru yolunu gösterir. (Ferit Esack, Qur’an,Liberation and Pluralizm.Oxford-1997.s85)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.