ABD, Hong-Kong, Keşmir, Yemen ve Suriye'de neyi amaçlıyor?
Follow @dusuncemektebi2
ABD, Hong-Kong ile Çin’i, Keşmir ile Pakistan-Hindistan'ı, Yemen ile İran-Suudi Arabistan'ı, Suriye Üzerinden Türkiye'yi Hedefliyor
Kâinatta tesadüf diye bir ÅŸey yoktur. Her olayın bir sebebi ve hedefi vardır. Son dönemde dünyanın çeÅŸitli yerlerinde meydana gelen ve birbirleriyle alakası yokmuÅŸ gibi görünen bazı olayları bu açıdan ele almaya çalışacağız.
Hong Kong’daki karışıklıkları, Hindistan'ın 5 AÄŸustos 2019 tarihinde Cammu-KeÅŸmir ile ilgili aldığı kararı, Suudi Aramco’nun vurulması sonrası Amerika BirleÅŸik Devletleri'nin Ä°ran’ı hedef göstermesini ve Suriye'deki olayları, farklı yönleri ve farklı boyutlarıyla deÄŸerlendirmeye gayret edeceÄŸiz.
Bu konuları ele almadan önce bazı hatırlatmalar da bulunmak istiyoruz. 12 Eylül 2019 tarihinde SDE’de düzenlediÄŸimiz panelde SDE BaÅŸkan Yardımcısı Sinan Tavukcu, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrası ABD'nin Afganistan ve Irak'ı iÅŸgal etmesinin maddi ve insani maliyetlerini çok çarpıcı rakamlarla ortaya koyan deÄŸerli bir sunum yaptı. Yazımızın baÅŸlığındaki hareket noktasının iyi anlaşılması gerekiyor. Bu sebeple ÅŸimdi “Yanlış Hesap BaÄŸdat’tan Döner!” baÅŸlıklı o sunumdan geniÅŸ bir özeti sizinle paylaÅŸmak istiyoruz.
ABD baÅŸkanı George W. Bush, West Point (ABD Askeri Akademisi)’te 1 Haziran 2002’de yaptığı konuÅŸmada ÅŸöyle diyordu:
“Terörle savaÅŸ, savunmayla kazanılmayacaktır. SavaÅŸ alanını düÅŸmanın bölgesine götürmeli, planlarını bozmalı ve ondan kaynaklanacak tehditleri, ortaya çıkmalarına fırsat bırakmadan etkisiz hale getirmeliyiz. Günümüz dünyasında, güvenliÄŸe giden tek yol, eylemden geçmektedir…”
20 Eylül 2002 tarihinde açıklanan “Yeni Amerikan Millî Güvenlik Stratejisi”; potansiyel tehdit oluÅŸturduÄŸu, ileride problem çıkarabileceÄŸi düÅŸünülen her oluÅŸum ya da ülkeye karşı nerede olursa olsun “ön alıcı saldırı” yapılmasını ve gerekirse düÅŸman devletlerdeki rejimlerin deÄŸiÅŸtirilmesini öngörüyordu.
ABD, saldırıdan sorumlu tuttuÄŸu El Kaide ve Taliban’ı yok etmek gerekçesiyle, 7 Ekim 2001’de “Kalıcı Özgürlük Operasyonu” adıyla Afganistan’ı iÅŸgal etti. ABD baÅŸkanı George W. Bush, ABD liderliÄŸinde NATO kuvvetlerinin iÅŸgal amacını, “haçlı savaşını baÅŸlatıyoruz” sözleriyle açıklamıştı.
Ä°ÅŸgaller Öncesi Hesaplanan Maliyetler
1991’de baÅŸlayan 1. Irak Savaşı’nda ABD öncülüÄŸündeki iÅŸgalci koalisyon güçlerinin savaÅŸ maliyeti 61 milyar dolar olarak gerçekleÅŸmiÅŸ, ABD sadece 7 milyar dolarlık kısmını üstlenmiÅŸti. Maliyetin 36 milyarlık kısmını Suudi Arabistan, 10 milyarını Japonya, 6,6 milyarını Almanya kalanını da BirleÅŸik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn ve Umman ödemiÅŸti.
ABD, 2001 Ekim ayında Afganistan’ı, ardından Mart 2003’te Irak’ı iÅŸgal etti. Irak iÅŸgali öncesinde savaşın maliyetine iliÅŸkin çeÅŸitli kurum ve analistler tarafından çalışmalar yapıldı, raporlar hazırlandı. Savaşın maliyetini çeÅŸitli kuruluÅŸlar ÅŸöyle tahmin etmiÅŸti:
Temsilciler Meclisi: 48-60 milyar dolar.
Kongre Bütçe Ofisi (CBO) ve Meclis ve Senato Bütçe Komitesi: 50 milyar dolar.
Beyaz Saray Ofisi ve Bütçe Direktörü Mitch Daniels: 50 milyar ile 60 milyar dolar arası.
Meclis'teki Demokratlar: 93 milyar dolar.
ABD Savunma Bakanlığı 60 ila 95 milyar dolar.
Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz: 10 milyar ila 100 milyar dolar arası.
Başkan Yardımcısı Dick Cheney: 80 milyar doları aşmayacak.
ABD’nin BM Büyükelçisi Thomas R. Pickering: 20 milyar dolar.
Brookings Enstitüsü analistlerinden Michael O’Hanlon: 40-50 milyar dolar ve her yıl 20 milyar ek masraf söz konusu olabilir.
Ä°ngiliz düÅŸünce kuruluÅŸu “The Institute of International Strategic Studies”, 100.000 kiÅŸilik bir ordu ile Irak’ı 5 yıl kadar bir süre iÅŸgal etmenin yaklaşık 125 milyar dolara mal olacağını öne sürmüÅŸtü.
Yale profesörü ve savaÅŸ karşıtı William D. Nordhaus: Azami 57 milyar dolar.
En yüksek maliyeti BaÅŸkan George Bush’un danışmanlarından Lawrence Lindsay hesaplamıştı. Ona göre savaÅŸ maliyeti 100-200 milyar dolar arasında gerçekleÅŸecekti.
GerçekleÅŸen Maliyet
ABD ve diÄŸer iÅŸgal kuvvetleri 1. Irak Savaşı’ndan farklı olarak ÅŸiddetli bir direniÅŸle karşılaÅŸtılar. Bu durum hem iÅŸgal süresini uzattı hem de savaşın maliyetini artırdı.
Washington Enstitüsü ile Rhode Island eyaletindeki Brown Üniversitesi'nin ortak yaptığı "ABD'nin 2019 itibariyle 11 Eylül Sonrası SavaÅŸlarının Bütçe Maliyetleri” baÅŸlıklı raporda, teröre karşı savaÅŸ politikasının maliyetinin 2023 yılı itibariyle 6,7 trilyon dolara çıkacağı açıklandı. (https://www.aa.com.tr/tr/dunya/terore-karsi-savas-politikasinin-abdye-maliyeti-6-trilyon-dolar/1311897).
Savaşın maliyeti üzerine çalışan bazı uzmanlara göre, fiili maliyete ilaveten, hem Afganistan hem de Irak savaşını finanse etmek için alınan borçların faizleri vade sonu olan 2053 yılına kadar 7 trilyon dolar düzeyine eriÅŸecek.
Maliyetler içinde en dikkat çeken hususlardan birisi israf ve yolsuzlukların büyüklüÄŸü. Genel MüfettiÅŸlerin Irak ve Afganistan ofislerinden gönderdikleri raporlarda, ABD ordusunun Irak’taki israf ve sahtekarlığının 60 milyar doları bulduÄŸu, Afganistan’ın yeniden yapılanma çabalarına harcanan 100 milyar doların büyük bir kısmının israf edildiÄŸi tespit edildi. (Kaynak:https://harvardpolitics.com/united-states/waste-greed-fraud-business-makes-worlds-greatest-army/).
Askeri Kayıplar
ABD, 2016 yılı itibariyle, Irak ve Afganistan’da toplam 2 milyon askerini dönüÅŸümlü olarak görevlendirdi, askeri ekipmanının %40’ını bu savaÅŸ sırasında Irak’a yığdı.
Yeni savaÅŸ modelinde Amerikan ordusunun vazgeçilmez partnerleri haline gelen paralı askerler Afganistan ve Irak savaşında temel savaÅŸçı güçler olarak yer aldı. 2008 yılı itibariyle Irak’ta konuÅŸlandırılan ABD askeri 165.607 iken paralı asker sayısı 154.825’i (26.869’u ABD vatandaşı) buldu. Savaşın en kızıştığı 2010 yılı itibariyle Afganistan’da görev yapan toplam ABD askeri sayısı 93.800 iken özel güvenlik ÅŸirketlerine baÄŸlı personel sayısı 107.479 idi.
2. Irak Savaşının baÅŸlamasından önce yapılan araÅŸtırmalarda, ABD kamuoyunun savaÅŸta kaybetmeyi göze alacağı asker sayısının 1.500 olduÄŸu hesaplanmıştı.
Ancak, 2018 Ekim ayı itibariyle Irak’ta öldürülen ABD askeri sayısı 4.550’ye ulaÅŸtı. Ayrıca ABD müttefikleri de 323 asker kaybetti. Yaralı sayısı 33.328’di. ABD Savunma Bakanlığı ile kontrat yapmış paralı askerlerden ölenlerin sayısı en az 3.793’tü.
2018 Ekim ayı itibariyle Afganistan'da koalisyon askerlerinin toplam kaybı 3.542 idi ve ölenlerin 2.401’i ABD askeriydi. SavaÅŸta 20 bin 431 ABD askeri de yaralanmıştı. Özel güvenlik ÅŸirketlerinin kayıplarıysa 3.937’ydi.
Costs%2C%20Nov%208%202018%20CoW.pdf)
ABD, Afganistan’da 20 bin, Irak’ta 50 bin asker kaybetti
Ancak bağımsız kaynaklara göre bu savaşın kayıp rakamları gizleniyordu. Gerçekte ABD Ordusunun Irak’taki kayıplarının 50 bini, Afganistan’da ise 20 bini geçtiÄŸi iddia ediliyordu. Bu kayıplara, ABD adına savaÅŸan paralı askerler ve özel güvenlik ÅŸirketlerinin kayıpları dâhil edilmemiÅŸti.
Öte yandan, savaÅŸtan dönen askerlerde görülen psikolojik rahatsızlıklar ÅŸaşırtıcı boyuttaydı ve tedavi masrafları ABD bütçesini zorluyordu. 2002-Aralık 2012 döneminde, savaÅŸan 103.792 askere travma sonrası stres bozukluÄŸu (post-traumatic stress disorder-PTSD) teÅŸhisi, 253.330 askere bir tür Travmatik Beyin Hasarı (Traumatic Brain Injury-TBI) teÅŸhisi konuldu. Kaynak:https://journalistsresource.org/studies/government/security-military/us-military-casualty-statistics-costs-war-iraq-afghanistan-post-911/)
Saklanamaz hale gelen sözde “terörle mücadele” savaşındaki baÅŸarısızlığı ve hesap bilmezliÄŸi, ABD BaÅŸkanlığına seçilen Cumhuriyetçi Donald Trump, “OrtadoÄŸu'da 6 trilyon dolar harcadık. Bu parayla ülkeyi baÅŸtan aÅŸağı iki kere kurardık. Yollarımıza, köprülerimize, tünellerimize ve havaalanlarımıza bakın, hepsi çok eskimiÅŸ durumda.” sözleriyle itiraf ediyordu (14 Kasım 2016’da CBS kanalına verdiÄŸi mülakat).
Beyaz Saray'da ABD'nin 2019 yılı bütçesine iliÅŸkin açıklamalarda bulunan Trump "Birkaç ay öncesindeki son hesaplara göre OrtadoÄŸu'da 7 trilyon dolar harcadık. 7 trilyon dolar. Büyük bir hata, ama durum bu. Ve bugün OrtadoÄŸu, oraya pek de akıllıca olmayan bir ÅŸekilde 17 yıl önce girdiklerinden daha kötü durumda. Çok üzücü bir durum" tespitiyle Bush doktrininin fiyaskosunu ortaya koyuyordu.
BaÅŸkan Trump 3 Mart 2019’da yaptığı bir baÅŸka konuÅŸmada, Irak'a yaptığı ziyareti hatırlatarak, uçağı inerken ışıklarının güvenlik amacıyla söndürüldüÄŸünü ve buna çok ÅŸaşırdığını ifade ederek, "Biz Orta DoÄŸu'ya son 20 yılda 7 trilyon dolar harcadık ama ışıklarını kapatmadan uçağımızı indiremiyoruz. Bu çok kötü” dedi.
3 Nisan 2019’da Baltık ülkeleri liderleri ile ortak bir basın toplantısında konuÅŸan Trump, “Suriye’den çıkmak istiyorum. Askerlerimizi yurtlarına geri getirmek istiyorum. Ulusumuzu yeniden yapılandırmak istiyorum. OrtadoÄŸu’ya son 7 yıl içinde 7 trilyon dolar para harcadık, karşılığında hiçbir ÅŸey almadık” dedi.
SDE BaÅŸkan Yardımcısı Sinan Tavukcu’nun sunumundan özetlediÄŸimiz bu bilgiler ve rakamlar, iÅŸgalci ABD'nin korkunç bir çıkmazda olduÄŸunu bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. https://www.sde.org.tr/sinan-tavukcu/genel/yanlis-hesap-bagdattan-doner-kose-yazisi-11316
Son 10 yılda 60 binden fazla eski ABD askeri intihar etti
ABD Gazi Ä°ÅŸleri Bakanlığı'nın yayınladığı 2019 yılı raporunda eski ABD askerlerinin ciddi rakamlarla intihar ettiÄŸi ortaya konuldu. Buna göre yıllık bazda 6 bini aÅŸkın "gazi", yani ABD ordusunda savaÅŸmış eski asker intihar ediyor. Bu sayı, günlük 16'dan fazla eski askerin intihar ettiÄŸi anlamına geliyor. Rapora göre Son 10 yılda intihar eden ABD askerlerinin sayısı ise 60 bini aşıyor.
ABD'nin eski askerler sorunu
Eskiden ABD ordusunda bulunan, ordudan ayrıldıktan yahut atıldıktan sonra saÄŸlık hizmeti ve benzeri hizmetlerle iliÅŸiÄŸi kesilen birçok eski asker, eskiden girdikleri çatışmaların ve katıldıkları savaÅŸların fiziksel acı ve zihinsel rahatsızlığı dindirebilmek amacıyla uyuÅŸturucu hap ve morfin kullanıyor. Aynı zamanda yaÅŸadıkları savaÅŸlar bu askerler üzerinde ağır psikolojik sorunlar bırakabiliyor. ABD'ye dönen askerlerden bazıları evsiz kalmış durumda ve yaÅŸamlarına sokaklarda devam ediyorlar. Bu ÅŸartlara dayanamayan bazı askerler ise intihar ederek yaÅŸamlarına son veriyor.
ABD kaybettikçe hırçınlaşıyor
ABD sadece asker ve para kaybetmiyor. BaÅŸarısız oldukça güven ve itibar da kaybediyor. Bu da rakipsiz süper gücün her gün daha fazla sorgulanmasına yol açıyor. Dünyaya söz geçiremez hale geliyor. Yani ABD uluslararası sahadaki üstünlüÄŸünü hızla kaybediyor. KaybettiÄŸini gördükçe hırçınlaşıyor. HırçınlaÅŸtıkça daha feci hatalar yapıyor ve daha çok kaybediyor. Bu kısır döngü sürüp gidiyor.
2001’de Taliban ve Elkaide’yi hedef göstererek Afganistan’ı iÅŸgal eden ABD bugün resmi muhatap olarak kabul etmek zorunda kaldığı Taliban ile barışmak için müzakere sürdürüyor.
ABD, iÅŸgal ettiÄŸi ülkeleri mahvetti ama kendisi de mahvoldu
ABD, Avrupa ülkeleri ile birlikte gerçekleÅŸtirdiÄŸi Afganistan ve Irak iÅŸgalleriyle bu ülkeleri yakıp yıktı, harabeye çevirdi. Ama sonuç korkunç bir hezimet oldu. Maddi manevi telafisi mümkün olmayan yaralar açtı. Ä°ÅŸgal ettiÄŸi ülkeleri mahvetti. Ama kendisi de çok ÅŸey kaybetti. O sebeple Washington, hedef ülkelere doÄŸrudan savaÅŸ açma veya askeri operasyon düzenleme yerine, öteden beri kullandığı diÄŸer yöntemleri öncelikli olarak uygulamayı tercih ediyor.
ABD ve Ä°ngiltere Hong Kong’u karıştırarak Çin’i dizginlemek istiyor
Çin, ABD ve Avrupa'nın ekonomik ve teknolojik üstünlüÄŸünü ciddi ÅŸekilde tehdit etmeye baÅŸladı. Batı dünyası bu geliÅŸmeyi bir türlü kabullenemiyor. Ama Afganistan ve Irak'ta olduÄŸu gibi doÄŸrudan asker göndererek Çin’e karşı savaÅŸ açmayı da yukarıda saydığımız sebepler dolayısıyla göze alamıyorlar. Çünkü bunu yaptıkları takdirde fena ÅŸekilde hezimete uÄŸrayacaklarının farkındalar.
Komünist Çin'in iyice kapitalistleÅŸerek ekonomik ve teknolojik olarak Batıya meydan okuyacak hale gelmesini hazmedemeyen ABD ve Ä°ngiltere, Hong Kong’da baÄŸlantılı oldukları odakları harekete geçirerek Çin’in kendi iç meselelerine kapanmasını, ticari, teknolojik, askeri açılardan Batının üstünlüÄŸüne alternatif olmasını engellemeye çalışıyorlar.
2019 yılının Haziran ayında baÅŸlayan halk hareketlerinin altındaki en önemli sebebin bu olduÄŸu anlaşılıyor.
ABD, Hindistan ve Pakistan'ın savaşmasını istiyor
Batılı ülkeler, Çin'den sonra ekonomik ve teknolojik açıdan Hindistan'ı da rakip olarak görüyor. Pakistan ise ABD baÅŸta olmak üzere Batı dünyasının çok önemli tehdit olarak gördükleri Ä°slam ülkelerinden birisi. Pakistan, nükleer silah sahibi olan tek Ä°slam ülkesidir. Batılı ülkeler, nükleer silah sahibi tek Ä°slam ülkesi olan Pakistan'ın güçlenmesini asla istemiyor. Durum böyle olmakla birlikte ABD ve Avrupa, baÅŸta izah etmeye çalıştığımız sebeplerle Hindistan ve Pakistan ile doÄŸrudan bir savaşı da göze alabilecek durumda deÄŸiller. O sebeple bu iki ülkenin farklı yöntemlerle devre dışı bırakılmaları ve güçlenmelerinin engellenmesi hedefleniyor. Bu amaçla KeÅŸmir krizi devreye sokuldu.
5 AÄŸustos 2019 tarihinde Cammu-KeÅŸmir’in “özerkliÄŸinin kaldırılması” kararının Hindistan yönetimi tarafından alınmasında Batılı ülkelerin örtülü teÅŸviklerinin olduÄŸu tahmin ediliyor. Durum böyleyse Hindistan yönetiminin çok sinsi bir tuzaÄŸa düÅŸürüldüÄŸü anlaşılıyor. ABD ve Ä°ngiltere'den bir iÅŸaret veya teÅŸvik görmeden Hindistan'ın böyle bir karar alma ihtimali çok zayıf.
Hindistan'ın böyle bir karar alması kendisi açısından hiç akıllıca olmadığı gibi son derece tehlikeli ve korkunç ihtimalleri içinde barındıran yanlış bir karar. Böyle bir karar böyle bir politika asla Hindistan'ın milli çıkarlarına hizmet etmez. Renkli ve örnek demokrasisi ile tanınan aynı zamanda kadim bir Ä°slam ülkesi olan, bilmem kaç yüz milyon Müslüman vatandaşı bulunan Hindistan, böyle bir kararla çok tehlikeli bir tünele adım atmış oldu.
Hindistan'ın Cammu-KeÅŸmir'in özelliÄŸini kaldırması asla kabul edilemez. Cammu KeÅŸmir sadece Pakistan ya da Hindistan'ın meselesi olarak görülmemelidir. Cammu KeÅŸmir aynı zamanda 1.8 milyar Müslümanın ortak meselesidir. Tıpkı Filistin gibi… Hindistan 5 AÄŸustos 2019 tarihli yanlış kararıyla sadece Pakistan'ı deÄŸil 50'nin üzerinde Ä°slam ülkesini de ciddi ÅŸekilde rahatsız ve rencide etmiÅŸtir. Geri adım atılmadığı taktirde bu durum Hindistan'ın dünyada son derece yalnızlaÅŸmasına Batının ayak oyunlarına açık hale gelmesine, Hindistan vatandaşı Müslümanlardan bir kısmının radikalleÅŸmesine ve Hindistan'ın hızlıca istikrarsızlaÅŸmasına yol açabilir. Bu da Hindistan'ın deÄŸil Hindistan'ı tehdit olarak gören ABD ve Avrupa'dan iÅŸine gelir.
Çin'in yanlış politikalarının oluÅŸturduÄŸu Uygur meselesinde ABD, Uygur Müslümanları çok sevdiÄŸi için deÄŸil, rakip olarak gördüÄŸü Çin Devleti'ne karşı elveriÅŸli bir imkan olarak düÅŸündüÄŸü için Uygurları, Pekin yönetimine karşı kullanmaya çalışmaktadır.
5 AÄŸustos kararında ısrarcı olması halinde Hindistan da gereksiz yere benzer bir adım atmış olacaktır. Hindistan'ın yanlış kararı hem KeÅŸmir Müslümanlarını, hem sayısını kendilerinin daha iyi bildiÄŸi Hindistanlı Müslümanları hem de dünyanın her tarafındaki diÄŸer Müslümanları rahatsız etmiÅŸtir.
Türkiye açısından Pakistan'ın çok müstesna bir yeri vardır. Hindistan ise Türkiye ile tarihi baÄŸlara sahip, çok iyi iliÅŸkileri olan önemli bir ülkedir. Böyle iki ülkenin karşı karşıya gelmesi veya savaÅŸması asla arzu edilemeyecek bir durumdur. Temenni ederiz ki nükleer güç sahibi bu iki ülke Cammu-KeÅŸmir meselesinden dolayı karşı karşıya gelmesinler. Rakiplerini ve hasımlarını sevindirmesinler.
ABD İran ve Suudi Arabistan'ı savaştırmak istiyor
1979 Humeyni devriminden bu yana Amerika BirleÅŸik Devletleri Ä°ran'ı hasım olarak görüyor. Humeyni devriminden hemen sonra 22 Eylül 1980 – 20 AÄŸustos 1988 arasında 8 yıl devam eden savaÅŸla hem Ä°ran hem bırak maddi-manevi güç kaybetti. Ä°srail açısından en önemli iki tehdit olan bu ülkeler, tehdit olmaktan kendi elleriyle çıkmış oldular. 8 yıl devam eden bu savaÅŸ iki tarafa da hiç bir ÅŸey kazandırmadı. Bu savaÅŸ, Ä°srail'in güvenliÄŸini gözeten korkunç bir tuzaktı. Ä°ran ve Irak bu tuzaÄŸa düÅŸürüldüler.
Suudi Arabistan ise kuruluÅŸundan beri önce Ä°ngiltere'nin sonrada Amerika BirleÅŸik Devletleri'nin müttefiki olan bir devletti. Fakat ABD'nin, 11 Eylül saldırılarını bahane göstererek hayata geçirmeye çalıştığı Büyük OrtadoÄŸu Projesi (BOP) ile hedeflerden biri olan Suudi Arabistan, gerçeÄŸi gördü ve ABD'den kurtulmak için adımlar atmaya baÅŸladı. Fakat bunu yapmak o kadar da kolay olmuyor. Bağımsızlığın bedeli ve faturası önüne konuluyor.
BD kongresi, Suudi Arabistan’ın 11 Eylül saldırılarında rolü olduÄŸunu vurgulayan ve Suudi Arabistan'a yargı yolunu açabilecek olan bir yasa tasarısı üzerinde çalıştığı sırada Suudi Arabistan, ABD'ye 11 Eylül resti çekmiÅŸti. New York Times'ın 17 Nisan 2016 tarihli haberine göre, Suudi yönetiminin restini 2016’nın Mart ayında Suudi Arabistan DışiÅŸleri Bakanı Adel el-Zübeyir bizzat ABD'ye iletmiÅŸ, “Suudi Arabistan eÄŸer kongre yasayı geçirirse elindeki 750 milyar dolar deÄŸerindeki Fed tahvilleri ve bonoları satacağını” aktarmıştı. https://www.ntv.com.tr/dunya/suudi-arabistandan-abdye-750-milyar-dolarlik-rest,X_XqqVlADk2tjOEXCMpv-Q
3 Ekim 2018’de ise ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz'i, ABD'nin askeri desteÄŸi olmazsa iki haftada iktidarını kaybedebileceÄŸi, bunun bedelini ödemesi gerektiÄŸi konusundaki tehditleri unutulmamalı.
“Biz olmazsak iki haftaya burada olmayabilirsin"
Mississippi eyaletinde partisinin kongre ara seçimleri için düzenlediÄŸi seçim mitinginde konuÅŸan Trump, "Kral Salman'ı severim, ama ona dedim ki, 'Bak Kral, biz seni koruyoruz. Biz olmazsak iki haftaya burada olmayabilirsin. Kendi ordunu kendin ödemelisin, ödemeye mecbursun’" demiÅŸti.
Medyamızın abartılı haberleri ile Trump ve Suudi Kral Selman'ın ışıklı küre başındaki fotoÄŸrafları hafızalara kazınmış olmakla birlikte ABD ile Suudi Arabistan arasında örtülü bir savaÅŸ yürütülmektedir. Suudi Arabistan ABD’den bağımsızlaÅŸmak istemekte ABD ise buna karşı çıkmaktadır. Suudi Arabistan ABD ile açıktan savaÅŸmayı göze alamadığı için savaÅŸ ÅŸimdilik dolaylı yöntemlerle sürdürülmektedir. ABD de Suudi Arabistan'la doÄŸrudan savaÅŸmayı göze alamamaktadır. O nedenle savaÅŸ dolaylı ÅŸekilde yürütülmektedir.
14 Eylül 2019 Cumartesi Suudi Aramco Petrol tesisleri vurulmuÅŸtu. Olay olur olmaz ABD hemen Ä°ran'ı Hedef gösterdi. Saldırının Ä°ran'ın güneyinden yapıldığını açıkladı. Yemen'de bulunan Husiler saldırıyı kendilerinin yaptıklarını söylediler. Riyad yönetimi, saldırıyı Ä°ran'ın yaptığını gösteren kesin bir delil bulunmadığını açıkladı. Ä°ran ile Suudi Arabistan'ın çatışmasını isteyen ABD bu olay üzerinden her türlü kışkırtmayı yaptı.
Yapılan araÅŸtırmalar saldırının Ä°ran'dan deÄŸil Yemen tarafından 72 kilometre mesafeden yapıldığını gösteriyor. Husilerin etkin olduÄŸu bölgeden deÄŸil, baÅŸka bir yerde ABD ile iliÅŸkisi olan bir grup tarafından yapıldığı ortaya çıktı.
ABD mümkünse Ä°ran’la Suudi Arabistan'ın savaÅŸmasını eÄŸer bu baÅŸarılamaz ise göstermelik Ä°ran tehdidi karşısında Riyad yönetimi korkutularak daha fazla silah satılması Böylece Suudi Arabistan ABD'ye daha çok muhtaç ve yakın hale gelmesi hedefleniyordu.
Nitekim saldırıdan hemen sonra ABD'li yetkililer Suudi Arabistan'a 200 yeni asker göndereceklerini yeni radar ve savunma sistemleri satacaklarını açıkladılar. Halbuki Suudi Arabistan'ın elinde ABD yapımı Radar ve savunma füzeleri vardı ama bu saldırılarda harekete geçirilmemiÅŸti. https://www.amerikaninsesi.com/a/abdden-suudilere-patriot-ve-radar-sistemi-destegi/5100185.html
Netice olarak ABD, Hong Kong ile Çin’i, KeÅŸmir ile Pakistan-Hindistan’ı Yemen ile Ä°ran ve Suudi Arabistan’ı, Suriye üzerinden Türkiye ve Suriye’nin diÄŸer komÅŸularını hedefliyor.
Müellif: Alper TAN / Stratejik DüÅŸünce Enstitüsü
Henüz yorum yapılmamış.