Sosyal Medya

ABD'nin PKK aparatı ve Suriye doğal kaynakları üzerinde kirli hesaplar

ABD, petrol ve doğalgaz kaynakları açısından zengin bölgelerin kontrolünü elinde tutarak bu bölgelerdeki askeri varlığını ve YPG unsurlarını finanse etmeyi, aynı zamanda bu kaynakları bir baskı unsuru olarak kullanmayı amaçlıyor.



Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoÄŸusunda hem kendi ulusal güvenliÄŸini hem de Suriye’nin toprak bütünlüÄŸünü tehdit eden terör unsurlarına karşı harekete geçmesi, nihayetinde ABD’nin bu bölgeden güneye doÄŸru çekilmesini beraberinde getirirken, Rusya ile sınır hattı boyunca 32 km derinliÄŸinde bir güvenli bölge oluÅŸturulması hususunda mutabakata varılması da Suriye sahasında yeni bir gerçekliÄŸe neden oldu. Sahada etkili tüm aktörler yeniden pozisyon alırken, ABD BaÅŸkanı Trump’ın çeliÅŸkili kararlarına bir yenisini ekleyerek “Suriye’de petrolü koruyacağız” demesi ve Deyrizor’dan Haseke’nin Rumeylan bölgesine kadar uzanan hatta ABD askerlerinin devriye faaliyetine baÅŸlayarak bu bölgenin rejimin ve Ä°ran’ın kontrolüne girmesini engelleme çabası, gözleri Suriye’nin enerji kaynaklarına çevirmiÅŸ oldu.
 
Barış Pınarı harekâtı öncesinde, mevcut askeri kontrol alanlarına göre, SDG/YPG halihazırda Suriye'nin yüzde 30'unu oluÅŸturan yaklaşık 50 bin kilometrekarelik bir alanı kontrol etmekteydi. SDG/YPG kontrolü altındaki alanlar arasında, verimli tarım arazileri de dâhil olmak üzere, oldukça deÄŸerli petrol, doÄŸalgaz ve su kaynakları var. Suriye’nin sulanabilir alanlarının yüzde 50’si (Haseke, Rakka, Deyrizor’un bir kısmı), enerji kaynaklarının yüzde 70’i ve su potansiyelinin yüzde 95’i (Tabka barajı ve Dicle nehri) YPG terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerde bulunmaktaydı. Esed rejimi Suriye’deki doÄŸal kaynakları kontrol edemediÄŸinden, enerji, su ve gıda arz güvenliÄŸini tahkim edememekte ve dış desteÄŸe ihtiyaç duymaktaydı.
 
ABD-PKK angajmanı ve doğal kaynakların işgali
 
Suriye’de halkın özgürlük mücadelesi olarak baÅŸlayan devrim süreci adım adım bir iç savaÅŸa doÄŸru sürüklenirken, dış müdahalelerle nihayetinde bir vekâletler savaşına dönüÅŸtü. DEAÅž ve PKK/YPG gibi devlet dışı silahlı aktörlerin araçsallaÅŸtırıldığı sahada, güç mücadelesinin en belirleyici unsurlarından biri ise doÄŸal kaynakların kontrolü oldu. Savaşın ilk dönemlerinde Suriyeli muhalifler ve rejim güçleri tarafından kontrol edilen enerji kaynakları önce DEAÅž’ın, ardından ise PKK/YPG’nin kontrolüne girmeye baÅŸladı.
 
2014 yılından itibaren ABD DEAÅž ile mücadele görüntüsü altında PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD/YPG ile askeri ortaklık kurarak Suriye’nin kuzey ve doÄŸu bölgelerinde kontrol alanını geniÅŸletti; nihayetinde bir kısım Arap unsurları da ekleyerek Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) oluÅŸturdu. ABD ve (sahada vekil unsur olarak kullandığı) SDG/YPG ülkenin doÄŸal kaynaklarını kontrol ederek, baÅŸta Esed rejimi olmak üzere Rusya, Türkiye ve Ä°ran’a karşı stratejik bir üstünlük elde etme arayışına girdi.
 
2016 yılından günümüze kadar olan süreçte, ABD tarafından desteklenen YPG güçleri ülkenin en önemli doÄŸal kaynaklarını peyderpey ele geçirdi. DEAÅž’a yönelik Humus’un doÄŸusundan baÅŸlayan Rusya ve Ä°ran destekli Esed rejimi operasyonu kapsamında, Deyrizor ÅŸehrinin batı yakasına ve Irak sınırındaki Elbukemal kentine deÄŸin uzanan bölgeler DEAÅž’tan ele geçirilmiÅŸtir. Rejimin Humus’un doÄŸusundan Deyrizor eyaletinin batı yakasına ulaÅŸan operasyonuna karşı, YPG/SDG Rakka’daki DEAÅž operasyonunu nihayete erdirmeden Deyrizor’un doÄŸusuna yönelik askeri hareketlilik içerisine girdi. Nihayetinde, bir zamanlar DEAÅž’ın sahip olduÄŸu su ve enerji kaynakları ile üretim ve ihraç potansiyelinin tamamı YPG güçlerinin kontrolü altına girdi. Bu el deÄŸiÅŸimi sonucunda rejim birkaç sahayı kontrolü altına almayı baÅŸarmış olsa da, günümüz verilerine bakacak olursak, 2017 yılı sonunda, rejimin günlük petrol üretiminin 25 bin varil, doÄŸalgaz üretiminin ise yıllık 3,1 milyar metreküp olduÄŸunu görüyoruz. Belirtilen bu miktarlar 2010 ve 2015 yıllarına göre ciddi düÅŸüÅŸler olduÄŸunu açıkça ortaya koymakta.
 
SDG/YPG halihazırda verimli tarım arazileri de dâhil olmak üzere, Suriye’nin petrol, doÄŸalgaz ve su kaynaklarını kontrol ediyor. Deyrizor bölgesinin doÄŸusundaki (El-Ömer, Cafra, Vard, Afra, Carnuf, Tanak, Kevabi, Azrak, Kahar, Åžueytat, Galban) ile birlikte 10’dan fazla petrol sahası YPG’nin kontrolü altında bulunuyor. Bu sahalara ek olarak, Rakka ve Haseke bölgelerinde bulunan petrol yataklarının tamamı YPG unsurlarınca kontrol edilmekte. El-Ömer ülkenin sahip olduÄŸu en büyük petrol sahası. Deyrizor bölgesi ise petrol yataklarınca zengin, ülkenin önemli doÄŸal kaynaklarının bulunduÄŸu bölgelerden biri. Sadece Deyrizor’un doÄŸusundaki petrol yatakları, ülkenin sahip olduÄŸu tüm enerji kaynaklarının yüzde 30’undan büyük bir kısmına tekabül ediyor. Ayrıca YPG kritik doÄŸalgaz sahalarına da sahip; Suriye’nin en büyük doÄŸalgaz tesisi olan Konoko ve Deyrizor bölgesinin doÄŸusunda bulunan diÄŸer doÄŸalgaz kaynakları da YPG’nin kontrolü altında. YPG unsurları Esed rejiminden (yaklaşık 3 milyar metreküp) daha fazla doÄŸalgaz çıkarma potansiyeline (tahminen 4,5-5 milyar metreküp) sahip. Tıpkı petrol gibi doÄŸalgazın da neredeyse tamamı ihraç ediliyor. Nihayetinde, YPG terör örgütü ülkenin tüm enerji kaynaklarının dörtte üçüne yakın bir kısmını kontrol ediyor.
 
YPG’nin mevcut petrol ihracat potansiyeli günde yaklaşık 300 bin varil. Brent petrolün ortalama fiyatını göz önüne alırsak ve YPG'nin tüm potansiyelini kullanabileceÄŸi ve cari fiyatlarla iÅŸlem yapabileceÄŸini varsayarsak, ihracat geliri 8 milyar dolara ulaÅŸabilir. Yukarıda verilen toplam ham petrol üretim potansiyeli SDG’nin siyasi yapılanması Suriye Demokratik Konseyi verileri ile de tutarlı. Ayrıca konseyin yayınladığı verilere göre, potansiyelin ÅŸu anda yaklaşık üçte biri kullanılabilmekte (günlük yaklaşık 125 bin varil). Bu durumda, yerel ihtiyacı aÅŸan günlük 100 bin varilin ortalama 30 dolardan ihraç edildiÄŸini göz önünde bulundurursak, YPG’nin 1 milyar dolara yakın bir petrol gelirine sahip olduÄŸunu söyleyebiliriz. Ortalama Henry Hub fiyatları baz alınarak ve potansiyelinin tam olarak kullanılmasına dayanarak hesaplamalar yapıldığında, YPG’nin doÄŸalgaz ihracatından potansiyel geliri de 490 milyon dolar civarında. Devlet-dışı aktörler baÄŸlamında oldukça büyük rakamlardan bahsediyoruz.
 
Kirli petrol ticareti
 
Esed rejimi Suriye’deki doÄŸal kaynakları kontrol edemediÄŸinden, enerji, su ve gıda arz güvenliÄŸini tahkim edemediÄŸinden dolayı dış desteÄŸe ihtiyaç duyuyor. Bu baÄŸlamda, 2014-2015 yıllarında DEAÅž ve sonrasında YPG gibi terör örgütleriyle enerji ticaretinde bulunmuÅŸtu. Bu ticaretin arabuluculuÄŸunu da ABD ve Avrupa BirliÄŸi’nin yaptırım listesinde bulunan Katerji Group ÅŸirketi saÄŸlamıştı. ABD’nin YPG’ye rejim ile ticaretinde koyduÄŸu ÅŸerhe raÄŸmen, Katerji Group ÅŸirketi YPG ile rejim arasındaki petrol ticaretini günümüzde de sürdürüyor. Bu ticaret günlük yaklaşık 60 bin varil petrole ulaşıyor. Ä°ran’ın da Esed rejimine ciddi yardımları ve önemli miktarda petrol sevkiyatı olduÄŸunu görüyoruz. Nitekim 2014-2017 yılları arasında ortalama 70 bin varil, 2016-2018 arasında ortalama 50 bin varil petrol transferi gerçekleÅŸmiÅŸti. 2019 yılında ise (ABD’nin son yaptırımlarından sonra) sevkiyatlar artık durma noktasına geldi.
 
Barış Pınarı harekâtı sonrasında Türkiye ile masaya oturan ABD önce askerlerini Suriye’den tamamen çekme kararı aldığını, ardından da sadece Tanf ve Deyrizor bölgesinde az sayıda asker bırakacağını açıkladı. Ancak Trump’ın bölgedeki petrol kaynaklarının kontrolünü bırakmayacaklarını açıklamasıyla birlikte, ABD askerleri ülkenin enerji kaynaklarının bulunduÄŸu Deyrizor’un yanı sıra Haseke’nin kuzeyindeki petrol ve gaz yataklarındaki mevcudiyetini korudu. Yine FiÅŸhabur üzerinden IKBY hattına doÄŸru devam eden petrol ticaretinin gerçekleÅŸtirildiÄŸi güzergahta da devriye faaliyetlerine baÅŸlamış durumda. ABD’nin Irak-Suriye sınır hattında ne kadar kalıcı olacağı, Türkiye ve Rusya tarafından baskı altına alınan unsurlarını daha fazla ne kadar bölge tutacağı belirsiz olsa da ABD’nin Suriye’deki oyundan kolay kolay ayrılmayacağı anlaşılıyor. Trump bölgeden çıkarılan ham petrolün satılmasıyla ABD askerlerinin ve SDG/YPG terör unsurlarının finanse edilmesini, ayrıca bu bölgenin Esed rejimi ve Ä°ran’a baÄŸlı güçlerinin kontrolüne girmemesini temin ederek, bu petrolü bir baskı unsuru olarak kullanmayı amaçlıyor. Bölgedeki petrol üretimi ve ticaretiyle SDG/YPG’nin finanse edilmesi arzusu Türkiye için kabul edilemez bir durumken Rusya’yı da rahatsız ediyor. Rusya bölgedeki kaynakların Esed rejiminin kontrolüne girmesini arzu ediyor. Esed rejimi ise YPG’ye kaptırdığı bu verimli ve jeopolitik olarak kritik öneme sahip alanlardan dolayı büyük meydan okumalarla karşı karşıya. YPG’nin enerji kaynakları üzerinde kurduÄŸu hâkimiyet, ABD’nin uyguladığı yaptırımlar, Ä°ran ile petrol ticaretinin aldığı darbeler ve Mısır’ın ABD’nin baskıları sonucunda SüveyÅŸ kanalından rejime petrol sevkiyatını kesmesi, Esed rejimini içinden çıkılması güç bir duruma sürüklüyor. Son aylarda ülkede savaÅŸ araçları bir yana, ambulans ve otomobiller için dahi yakıt bulmak çok zor hale gelmiÅŸ durumda. Dolayısıyla rejimin hareket alanı kısıtlanmakta ve savaÅŸ gücü de bu baÄŸlamda düÅŸmekte.
 
Suriye’nin sahip olduÄŸu bu doÄŸal kaynaklar, terör örgütlerini finanse etmek yerine Suriye halkının refahı, geleceÄŸi ve yeniden kalkınması için kullanılmalıdır. ABD’nin eÅŸ zamanlı olarak Türkiye, Rusya ve rejimi rahatsız eden petrol hamlesi, özellikle FiÅŸhabur-Malikiye hattının kontrol edilmesiyle sınırlanabilir. Fakat ÅŸu ana kadar Rusya’nın bu meselede ABD’nin doÄŸrudan karşısında durma eÄŸiliminde olmadığı görülüyor.
 
 
 
Müellif: Can Acun (SETA AraÅŸtırmalar Merkezi) Dış Politikalar DirektörlüÄŸü) / Kaynak: Anadolu Ajansı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.