Rusya neden Barış Pınarı’na destek verdi?
Follow @dusuncemektebi2
ABD, Suriye’nin topraklarının büyük kısmını kontrol eden Rusya’yı engelleme şansı kalmadığı için taktiksel geri çekilme hamlesi yapmak durumunda kalmıştır. Barış Pınarı Harekâtı ile Rusya, kendisi dışında oluşturulmaya çalışılan muhtemel bir enerji koridorunu engellemiştir.
Barış Pınarı Harekâtı, Türkiye’ye yönelik tehditlerin artması ve Türkiye’nin uluslararası muhataplarıyla yürüttüÄŸü diplomatik çabaların sorunu çözememesi nedeniyle CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın 9 Ekim tarihinde sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayla duyuruldu. Türkiye’nin milli güvenliÄŸine tehdit olarak algıladığı örgütlerin başında gelen PKK/YPG-PYD ve DEAÅž’ın Türkiye’ye yönelik saldırılarının yanı sıra Türkiye’nin sınır hattı boyunca PKK/YPG-PYD’nin elinde tuttuÄŸu bölgelerde gerçekleÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu tehditkâr geliÅŸmeler, Türkiye’yi askeri olarak müdahale etme seçeneÄŸini kullanmaya itmiÅŸtir.
ABD, Almanya ve Fransa baÅŸta olmak üzere çeÅŸitli Avrupa ülkeleri tarafından desteklenmiÅŸ ve güçlendirilmiÅŸ olan terör örgütleri, Suriye’de oluÅŸan otorite boÅŸluÄŸu nedeniyle alan ve mevzi kazanmıştır. Suriye savaşının ilk yıllarından itibaren, Türkiye’nin her türlü önlem çabalarına raÄŸmen PKK/PYD-YPG terör örgütlerine çeÅŸitli güçler tarafından etkili silahlar verilmiÅŸ ve her geçen gün tehdit yapısının artmasına destek verilmiÅŸtir. Türkiye’ye ve muhaliflere doÄŸrudan tehdit oluÅŸturan ve ABD ile olası anlaÅŸmazlıklarında Rusya ve Esad rejimine karşı da kullanılmak için hazır tutulan örgütler, zamanla bu ortamdan beslenerek hareket alanı ve özgüven kazanmaya baÅŸlamıştır. Türkiye’nin milli güvenliÄŸine yönelik tehdit oluÅŸturan bu ortam Barış Pınarı Harekâtı’nı gerekli kılmıştır.
Ukrayna mesajı
Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkelerin tavrı terör örgütünü destekler ÅŸekilde olurken Esad rejiminin en önemli destekçisi olan Rusya’nın tutumunun ne olacağı bölgede merak konusu olmuÅŸtur. BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi’nde Türkiye’ye karşı yapılan oylamayı ABD ile birlikte “veto” eden Rusya, harekâta destek verdiÄŸini göstermiÅŸtir. Aslında PKK/PYD-YPG ve DAEÅž terör örgütleri, Rusya’nın terör listesinde veya öncelikleri arasında yer almamaktadır. Rusya’nın bölgedeki önceliÄŸi “Esad rejiminin ayakta tutulması”dır. Rusya, Esad rejimine yönelik her türlü tehdidi engellemekle birlikte Esad rejimi üzerinden Suriye’deki stratejik koridorları ve limanları denetiminde tutmaktadır. PYD-YPG ve Esad rejimine yönelik tavrı gibi birçok konu Rusya ile anlaÅŸmazlıkların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Tüm bu ikili iliÅŸkilerden ya da anlaÅŸmazlıklardan ziyade, burada göz ardı edilmemesi gereken konu Putin ve ErdoÄŸan gibi iki güçlü lider arasındaki iÅŸbirliÄŸidir. Bu birliktelik de Rusya’nın ilk etapta Türkiye’nin tezlerinin desteklenmesini kolaylaÅŸtırmıştır. Aslında bu durum CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ve ekibinin diplomatik giriÅŸimlerinin bir baÅŸarısıdır.
Rusya, kendisine kısa ve uzun vadede tehdit oluÅŸturabilecek doÄŸrudan veya dolaylı hiçbir güç istememektedir. Avrupa ve ABD ile Kırım, Ukrayna ve DoÄŸu Avrupa üzerinden yürütülen “güç mücadelesi” Suriye’de bir bilek güreÅŸine dönüÅŸmüÅŸ durumdadır. PYD-YPG gibi terör örgütlerinin en büyük destekçisi olan ülkelere karşı bir güç savaşı yürütmektedir. Bu savaÅŸ hem jeopolitik hem de jeoekonomik anlamda önem kazanmış durumdadır. Rusya aynı zamanda Barış Pınarı Harekâtı’na destek vererek Suriye’de PYD gibi yapılara karşı bir mesaj vermek istemektedir. Esad rejimi güçlenirken PYD benzeri terör örgütlerinin Suriye toprak bütünlüÄŸünü bozma ihtimaline dahi göz yumulmayacağını göstermektedir. Rusya’nın bu tutumuyla aynı zamanda Suriye krizi üzerinden Ukrayna yönetimine mesaj verme düÅŸüncesi içerisinde olup, Batılı müttefiklere de güvenilmemesi gerektiÄŸini göstermektir.
Rusya’dan yana tavır sergilemeyen ve bu ülkenin enerji politikalarının aleyhinde hareket eden terör örgütleri Moskova tarafından hedef alınmaktadır. Terör örgütlerinin yanı sıra Rusya’nın dâhil olmadığı ekonomik politikaların içinde yer alan devletler de Moskova’yı rahatsız etmektedir. Ülke ekonomisine gelir saÄŸlayan ana kaynakları arasında silah sanayisi önemli bir yer kaplamakla birlikte Rusya önemli bir enerji ihracatçısı konumundadır. Ä°hraç ettiÄŸi doÄŸalgaz ve petrol Rusya ekonomisine büyük bir katkı sunmaktadır. Rusya bu iki sektörde rakip kabul etmediÄŸi gibi bu iki sektörün pazar payının azalmasını milli güvenliÄŸine bir tehdit olarak görmektedir. ÖrneÄŸin, Rusya için Avrupa ülkeleri önemli bir doÄŸalgaz pazarı durumundadır. Rusya, bu pazarı kaybetmemek için tüm stratejik araçları kullanmaktadır. DoÄŸu Akdeniz’deki doÄŸalgaz ve Ä°ran-Irak petrol/doÄŸalgaz yatakları kendi enerji güvenliÄŸi için en büyük tehdit kaynaklarıdır.
Enerji koridoru
Almanya ve Fransa gibi devletlerin Suriye’de oluÅŸturulmaya çalışılan terör koridorunu aÅŸamalı olarak “enerji koridoruna” dönüÅŸtürme çabası Rusya’yı da rahatsız etmektedir. Irak sınırından baÅŸlayan ve Türkiye’nin güney hattı boyunca uzanması düÅŸünülen, Akdeniz’e çıkan ve Akdeniz üzerinden de Avrupa’ya enerji taşınması hedeflenen koridor, hem siyasal hem de ekonomik anlamda birkaç aÅŸamayı içermektedir. Bunlardan ilki, bugüne kadar uygulanmaya çalışılan, terör örgütü PKK/PYD-YPG’nin DEAÅž ile mücadele etme bahanesiyle yerleÅŸtiÄŸi Suriye’de siyasal ve askeri anlamda hızla güçlü bir otorite olarak ortaya çıkarılma çabasıdır. Ä°kincisi, bu otoritenin hakimiyet alanını, hâlihazırda var olan Kuzey Irak Özerk Kürt bölgesini, Musul ve Kerkük’ü de içine alacak ÅŸekilde geniÅŸletme düÅŸüncesidir. En nihayetinde de bu iki yapının birleÅŸimi üzerinden, eylem ve baskılarını daha sistematik olarak yürüten bir terör örgütü aracılığıyla Türkiye’ye birçok konunun dayatılması hedeflenmektedir.
Avrupalı ülkeler bu düÅŸünceyi Suriye savaşı baÅŸladığı andan itibaren desteklemekte ve bu planı uygulamak için çabalamaktadır. ÇeÅŸitli aÅŸamalarda gerçekleÅŸmesi düÅŸünülen bu planın ekonomik boyutu bu projeyi destekleyenleri heyecanlandırmaktadır. Böyle bir koridorun oluÅŸması Almanya gibi enerjide büyük oranda dışarıya baÄŸlı olan Avrupalı ülkelerin iÅŸtahını kabartmaktadır. Terör örgütünün elinde tuttuÄŸu bölgede çıkartılması planlanan petrol ve doÄŸalgazın veya hâlihazırda var olan ve önemli pazar sorunu yaÅŸayan Musul-Kerkük petrolünün Suriye’de oluÅŸturulmaya çalışılan terör koridoru üzerinden Akdeniz’e ve buradan Güney Kıbrıs’a, Kıbrıs üzerinden batıya taşınması hedeflenmektedir. Bu koridorun oluÅŸması durumunda sadece Avrupa’nın enerji bağımlılığı azalmış olmayacak, Almanya ve Fransa gibi devletler hem Türkiye’yi hem de Rusya’yı sistem dışına iterek doÄŸrudan Orta DoÄŸu petrollerine ulaÅŸma imkânı elde etmiÅŸ olacaklardır. Rusya bu doÄŸrultuda kendisinin sistem dışında bırakılmasına göz yummamaktadır. Dolayısıyla, bu kapsamda Barış Pınarı Harekâtı’na örtülü olarak destek vermiÅŸtir. Harekât, bu koridor fikrini yok edeceÄŸi gibi Rusya’nın önemli bir pazarı kaybetmesine de engel olacaktır. Rusya kendi enerji pazarında alternatifinin bulunmasına ancak kendisi onay verdiÄŸi ölçüde göz yumma niyetindedir.
Güç dengesi
Türkiye ile ABD’nin vardığı saldırmazlık mutabakatı süresince de Rusya’nın yeni alan ve zaman kazandığı gözlenmektedir. Türkiye ve Rusya devlet baÅŸkanlarının Soçi’de bir araya gelerek karara baÄŸladıkları mutabakat metni göstermektedir ki Barış Pınarı Harekâtı’nda hızla kazanılan askeri baÅŸarı, siyasi anlamda da devam ettirilmiÅŸtir. Bundan sonraki süreçte Rusya’nın PYD-YPG terör örgütüne bakışı ve terör örgütüne yönelik yürüteceÄŸi siyaset bölgenin geleceÄŸinde belirleyici olacak gibi durmaktadır.
Barış Pınarı Harekâtı ile Rusya, kendisi dışında oluÅŸturulmaya çalışılan muhtemel bir enerji koridorunu engellemiÅŸtir. Ayrıca, Esad rejimine verilen açık destek bir kez daha ortaya koyulmuÅŸtur. Bütün bunlar da Rusya’nın yayılma ve geniÅŸleme siyasetine kaldığı yerden devam ettiÄŸini göstermektedir. ABD, Suriye’nin topraklarının büyük kısmını kontrol eden Rusya’yı engelleme ÅŸansı kalmadığı için taktiksel geri çekilme hamlesi yapmak durumunda kalmıştır.
Bu noktada Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki DaÄŸlık KarabaÄŸ sorununda takip ettiÄŸi arabuluculuk yönteminin benzerini güç dengesi ile Türkiye ve Suriye arasındaki yapmaya çalışacaktır. SoÄŸuk gerginliÄŸe dayalı statükoyu koruyacaktır. Türkiye ise liderler düzeyinde kurulan iÅŸbirliÄŸi ile muhtemel bir Suriye iç savaşı sonrasında sınırlarının güvenliÄŸini sürdürmek ve Suriye’nin yeniden yapılanmasında rol oynama beklentisinde olacaktır. Bu harekâtla Türkiye’nin kısa vadede en somut kazancı sınırının hemen karşı tarafında terör örgütü PYD-YPG ile komÅŸu olmaktan kurtulmuÅŸ olmasıdır.
Müellif: Prof. Dr. Metin AKSOY / Selçuk, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi / Kaynak: Star Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.