Güncel
Eşyâya Nazar, Dünyadan İkrah
Follow @dusuncemektebi2
İçinde yaşadığımız dünya, insana hizmet etsin diye yaratılmış sayısız nimetler vesilesiyle bize hiç unutmamamız gereken telkinlerde bulunur. En ehemmiyetli telkin şüphesiz ahiret hayatını bize her fırsatta hatırlatmak şeklinde zuhur ediyor. Ahiret hayatı, yani bu dünyadan göçüp gidiş… Bu gidiş, irade sahibi varlıklar için bir hesabın başlangıcı anlamına geliyor.
Bununla birlikte hesaba çekilmeyecek olan bitkiler ve hayvanlar, hatta birtakım cansız varlıkların bu hayatta hep gördüÄŸümüz yerden uzaklaÅŸarak yok oluÅŸu, eskiyip pörsümesi ve itibarsızlaÅŸması, bizim de kalıcı olmayışımızı hatırlatıyor. Ve fakat imtihan gereÄŸi aynı eÅŸyâ bizi bu dünyaya baÄŸlıyor.
Aile, çoluk çocuk, eÅŸya, servet göstergesi olan tüm mülkler, altınlar, paralar ya da bunların kazandırdığı soyut bir güç gösterisi olarak makam ve mevki… Evet bunların tamamı da bir gün bizi bırakacak ya da bizim onu bırakacak olmamıza raÄŸmen etrafımızı öylesine sarmış bulunuyor ki, onların yok oluÅŸunun bize verdiÄŸi mesajı göremez hale geliyoruz.
Müslümanların ilk amacı “Müslümanca bir hayat yaÅŸamak” olduÄŸu herkesçe malum. Bunu baÅŸarmak ise dünya-ahiret dengesini “gerektiÄŸi gibi” saÄŸlamakla ancak mümkün. Ayet ve hadisler muvacehesinde dünya-ahiret dengesinin nasıl saÄŸlanması gerektiÄŸine baktığımızda esas yurdun ciddi bir ağırlıkla öncelik teÅŸkil ettiÄŸini hemen fark edebiliyoruz. Burada, “Dünya hayatı” ÅŸeklinde tercüme edilmesine alışık olduÄŸumuz “el-hayâtu’d-dünyâ” terkibinin bir sıfat tamlaması olduÄŸunu, bunun da “dünya hayat” diye tercüme edilmesi gerektiÄŸini söyleyenlerin iÅŸaret ettiÄŸi bir hakikat var; “Dünya Hayat” ÅŸeklinde yapılan tercümede “dünya” kelimesi “en yakın, pek alçak” manalarına geliyor ve Müslümanlara bu hayatın ahiretle deÄŸiÅŸilmeyecek kadar kıymetsiz olduÄŸunu hatırlatıyor.
Evet dünya hayatı, ahiret hayatı ile deÄŸiÅŸtirilemeyecek kadar deÄŸersizdir ve bu durum Kur’an-ı Kerim’de de söz ettiÄŸimiz terkip ile vurgulanıyor. “Dünya hayat(ı), bir oyundan ve oyalanmadan baÅŸka nedir? Elbette ahiret yurdu ittika edenler için daha hayırlıdır.”[1] buyrulan ayet-i kerime bu hakikati en net ve veciz bir ÅŸekilde ifade eden ayetlerden sadece birisidir. Bununla birlikte ahiret hayatını dünya hayatı için satanların azabının hafifletilmeyeceÄŸini bildiren[2], evlatların, malların, altınların, gümüÅŸlerin, atların ve ekinlerin dünya hayatın birer geçimliÄŸi olduÄŸunu bildiren[3] ya da dünya hayatının faidesinin ahiret hayatınınkinin yanında çok az olduÄŸunu bildiren ayet-i kerimeler[4] de yine aynı ÅŸeyi anlatır. Ä°lgili diÄŸer ayetlerle birlikte incelendiÄŸinde, dünya hayatının tek başına geçtiÄŸi yerlerde onun aldatıcılığı öne çıkarılırken, dünya ve ahiret hayatının beraber zikredildiÄŸi ayetlerde, ahiret yurdunun tercih edilmesi gerektiÄŸinin vurgulandığı görülmektedir.
Kur’an-ı Kerim’le birlikte dinin diÄŸer temel kaynağı olan hadis-i ÅŸeriflere ve fiili sünnetlere baktığımızda ayet-i kerimelerin ikazlarına tam anlamıyla uyumlu uygulama ve telkinler görürüz. Bizim için üsve-i hasene (güzel örnek) olan Allah Rasulü hayatının her safhasını dünya hayatının adî oluÅŸunu gözler önüne serecek ÅŸekilde yaÅŸamış, aile efradının da hayatını bu hassasiyete baÄŸlı kılmıştır.
Peygamber Efendimiz (sallallahualeyhivesellem) “Allah’a yemin ederim ki, ahiretin yanında dünyanın deÄŸeri, birinizin, parmağını denize batırıp çıkarması gibidir. O kiÅŸi parmağının denizden ne kadar alabildiÄŸine baksın!” buyurarak tüm peygamberler gibi zemmettiÄŸi dünya hayatının ahiret yurduna kıyasla hiçliÄŸini ortaya koydu. “Benden sonra size dünya nimetlerinin ve ziynetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum.”[5] buyuran Allah Rasulü (sallallahualeyhivesellem) meÅŸru olmasına raÄŸmen dünyaya aldanmasınlar ve fitne olmasın diye ailesini dünyanın çekiciliÄŸinden hep uzak tutmaya çalıştı.
Hazreti Fatıma (radiallahuanha) validemiz, bir savaÅŸtan getirilen esirlerin ihtiyacı olanlara verildiÄŸini eÅŸi Hz. Ali (radiallahuanh)’den iÅŸitmiÅŸ, onun da tavsiyesiyle Efendimiz (sallallahualeyhivesellem)’den kendisine bir yardımcı istemeye gitmiÅŸti. Hz. Fatıma (radianllahuanha)’nın su taşımaktan omuzları, deÄŸirmen çevirmekten elleri ÅŸiÅŸmiÅŸ, evde yaktığı ocakla devamlı kendi ilgilendiÄŸi için elbisesinde yanıklar oluÅŸmuÅŸtu. Allah Rasulü’nü evde bulamamıştı ama Alemlerin Efendisi onların hanesine teÅŸrif etmiÅŸti. Ä°steklerini sordu, onlara köle vermedi, yatmadan önce okumak üzere bazı tesbihler telkin etti.
Peygamber (sallallahualeyhivesellem) Ehl-i Beyt’e zekât almayı da yasakladı. Ümmete dağıtılmak üzere kendisine getirilen malları dağıtmadan gece uyku uyumadı.
Mekke fethedildiÄŸinde, Kâbe’nin anahtarlarını taşımak vazifesi olan Hicabe’yi isteyen Hz. Abbas ve Hz. Ali (radiallahuanhuma)’nin bu isteÄŸini kabul etmedi. Onlara bir hizmet vazifesi olarak Sikaye’yi, yani Kabe’ye ziyarete gelenlerin su ihtiyacını karşılamak ve Zemzem’in bakımını yapmak iÅŸini tevdi ederken, Hicabe’yi Osman b. Talha’ya takdim etti.
Allah Rasulünün halifeleri de ahiret yurdu için dünya hayat’ı elinin tersiyle itmeyi bildi. Bu yüz çeviriÅŸ kendisini en çok infak hareketlerinde gösterdi. Tebuk Gazvesinde Hazreti Ömer malının yarısını, Hazreti Ebubekir malının tamamını vakfetti. Aynı cihada hazırlık sürecinde Hz. Osman 950 deve ile 100 at infak etti (radiallahuanhum).
Dünyayı elinin tersiyle itmeyi bilenler büyük oldu. Nesiller geçti, zaman deÄŸiÅŸti. Dünyanın cazibe araçları her gün çeÅŸitlendi. Ona aldırış etmeyip ahirete odaklanmayı bilenler hep var oldu. Zühd hayatı yaÅŸadılar, halk ile birlikte görünüp Hakk ile birlikte oldular. Ve fakat ÅŸeytan insanların ekserisini dünya-ahiret dengesini kurmak hususunda kandırdı. Bunun farkında olan ehil ulema gerekli ikazları yapmaktan hiç geri durmadı.
Abdulfettah Ebu Gudde merhumun naklettiÄŸine göre Ä°mam Gazali Hazretleri ÅŸöyle demiÅŸtir:
“…Her gün ömürleri azalmasına raÄŸmen malları arttığından dolayı sevinen ahmaklar gibi olma. Mal artıyor ancak ömür azalıyor, bunun neresinde hayır var? Ä°lmin ve amelin dışında bir ÅŸeyin artmasına sevinme, çünkü eÅŸin, malın, çocukların ve arkadaÅŸların kabirde seni yalnız bırakıp gittikleri zaman bu ikisi kabirde sana refakat edecek arkadaÅŸlarındır.”[6]
KiÅŸinin dünyaya baÄŸlanması vesilesiyle düÅŸtüÄŸü gaflet kiÅŸiye bela olarak yeter. Bazen de ÅŸeytan dünyalıklar ile kazanılacak hayırları kullanarak insanı kandırır. Bu hususta Ä°smail Çetin Hocaefendi’den dikkat çekici bir tasnifi özetle buraya aktarıp, tafsilatını -mutlaka tetkik etmeniz tavsiyesiyle- ilgili kitaba havale ediyorum.
Åžeytanın verdiÄŸi vesveseler kök itibariyle altı kısımdır dedikten sonra ÅŸu sıralamayı yapmaktadır: Küfür ve ÅŸirk arzusu verir, Sünnetleri terk bid’atleri iÅŸleme arzusu verir, küfür ve bid’ate sevk edemez ise ona günahın lezzetini gösterir, baÅŸaramazsa küçük günahların devamını arzular, kiÅŸinin kalbine “bu günah deÄŸildir helaldir neden terk ediyorsun, bol bol ye iç” diyerek kiÅŸiyi gaflete sürükler, yolundan çevirir. Bunlar olmazsa farz ve vacibi terk ettirerek nafile ibadetlerle meÅŸgul eder..
Ä°ÅŸte ÅŸeytan tüm bunlarda baÅŸarılı olmazsa konumuzla alakalı olan, çok çarpıcı bir “taktik” kullanır. “Çok çalış ve mal kazan” diyerek kiÅŸiye hırsı, “ileride zengin olduÄŸunda o paralarla hayır yaparsın” diyerek de kiÅŸiye tul-i emeli verir. [7]
KiÅŸinin içine düÅŸtüÄŸü uzun gelecek planları (tul-i emel) onu oradan oraya sürükler, ölümü unutur, kazanmaya muvaffak olursa hayır hasenata fırsat bulamadan daha çok olsun için yeniden hırsa bürünür.
Åžu dünyaya meylin her türlüsünde biz kullar için gaflete götürücü geniÅŸ bir yol vardır.
EÅŸyaya tefekkürle nazar edip ibret alabilmek ve dünyanın çekiciliÄŸinden ikrah edenlerden olabilmek duamızdır.
Müellif: Sali Kartal / Müsellem.net
__________________________________________________________________________
Dipnotlar:
[1] el-En’âm, 32
[2] el-Bakara, 8
[3] Âl-i Ä°mrân, 14
[4] et-Tevbe, 3
[5] Buhari, Zekat 47, Cihad 37; Muslim, Zekat 121-123
[6] Abdulfettah Ebu Gudde, Zamanın Kıymeti, Otto Yay. s. 54
[7] Ä°smail Çetin, Ä°nsan ve Vazifesi, Dilara yay. s.54 vd.
Henüz yorum yapılmamış.