Sosyal Medya

Aziz olduÄŸu kadar da acizdir de insanoÄŸlu

Günümüz dünyasında eşyadan insan bedenine kadar her alanda mükemmelliğin kutsandığı ve dört bir yana ihtirastan heykellerin dikildiği anlara şahitlik ediyoruz. Eşyada görülen bir çizik, hafif bir yıpranma veya moda(!) tabiriyle eskitilen bir telefon tüketim kültürünün birer müridi haline gelen insanı 'daha yenisi ve güzeli ile değiştirilmeliyim' düşüncesiyle esir alabiliyor.



Zihinlerde zerk eden 'sen her ÅŸeyin en güzeline ve en iyisine layıksın' aldatmacası ise kiÅŸinin nefsini üstün görerek kendine tapar bir hâle gelmesine neden olabiliyor. ÇoÄŸu zaman modern insanı, hayatıma dahil olan herkes ve her ÅŸey en iyi olmalı fikriyle daha fazlası için hep bir çaba içinde talepkâr buluyoruz. Onda var olan bu hep en gözde ve seçilmiÅŸ olana kendisinin lâyık olduÄŸu düÅŸüncesi ise onu kendisi ve çevresiyle hatta yaradanı ile iletiÅŸimini bozacak seviyeye getiriyor. Bu noktadaki muhteris kiÅŸi kendisini yücelterek hayatta herkesten ve her ortamdan alacaklı bir tavır içine giriyor ve bencilliÄŸin o nobran hallerini takınabiliyor. Ä°nsan çoÄŸu zaman kendi acziyetini unutarak ÅŸahitlik ettiÄŸi ÅŸeylerin sahipliÄŸine soyunabiliyor. Modern zamanların sloganı olan “Sahip olduÄŸun kadar varsın!” telkinleriyle dünyevileÅŸmeyi hayatının her alanına dahil edebiliyor.
 
En ufacık bir virüs karşısında tepetaklak olabilen, kendi bedeninde hiçbir organına hükmü geçmeyen insan, dünyaya hükmetmeye kalkarak hadisatın akışına kafa tutabiliyor. Bazen de neden benim istediÄŸim gibi olmadı sorgulaması ile kusur gördüÄŸü ama arka planını göremediÄŸi ÅŸeyler için üzüntü duyabiliyor.
 
 
Burada insan ruhuna şırınga edilen “anın tadını çıkar” düÅŸüncesi ile ahiretin devre dışı bırakılarak ölümün unutturulduÄŸu bir hayat algısının payının çok fazla olduÄŸunu görüyoruz. Oysa biz biliyoruz ki, insan aziz olduÄŸu kadar da aciz. Ve her canlı gibi bir gün misafir olduÄŸu bu iki kapılı handan asıl yurduna göç edecektir. Ama nedendir bilinmez ötedeki cenneti bu dünyada yaÅŸama isteÄŸi hep capcanlı. Ebedi âlemden dem vuranlar da bile bu sabırsızlığı görebiliyoruz. Åžairin ifadesi ile "Burası dünya, ne çok kıymetlendirdik oysa bir tarla idi ekip biçip gidecektik." derken insanın asıl amacını unutarak, dünyanın albenisine aldanıp farklı hayaller peÅŸinde nefes tükettiÄŸini görüyoruz. Ömürden giden her bir saniyenin hesabının verileceÄŸi bir âlemin varlığına inananlar olarak, çoÄŸu zaman ilahî kamera hayatın içinden çıkartılabiliyor. SaÄŸ ve sol omuz sakinleri unutularak her an peÅŸinde olan eceli düÅŸünmeden, dünyanın peÅŸine düÅŸülebiliyor. Ä°htiyacının deÄŸil, ihtirasının sınırsızlığı karşısında âdemoÄŸlu yenik düÅŸüyor. ÇoÄŸu zaman, zamanın ruhuna uyma modası ile baÅŸlayan, dünya malına ve makamına talip olma isteÄŸi kiÅŸiyi, her ÅŸeyini gözden çıkarabildiÄŸi bir noktaya getirebiliyor. Bizden olmayan bir yerlerden empoze edilen modernliÄŸin çarkları arasında hiçleÅŸen insanı, ancak ölüm düÅŸüncesinin varlığı dengeye getirebilir. Efendimizin "ÂdemoÄŸlunun iki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü ister. ÂdemoÄŸlunun karnını (gönlünü) topraktan baÅŸka bir ÅŸey doldurmaz." BuyurduÄŸu hadis-i ÅŸerifinde de gördüÄŸümüz gibi insan tabiatındaki hırs ve tamahkârlığı ancak ölümün durdurabileceÄŸini anlıyoruz. Bu noktada ölümü sadece sessizler diyarı olan kabristanlarda deÄŸil, aldığımız her nefesi verememe ihtimalinde de hatırımızda tutmalıyız.
 
 
Bir de biyolojik hijyen kadar kalbimizin, karnımızın ve kafamızın da arınma ihtiyacı var. Kanaat ve sabrın ÅŸifalı ellerine kendimizi teslim ederek ruhumuzda huzurun sökün etmesini saÄŸlamak gerekiyor. Nimeti sıradanlaÅŸtırmadan ona karşı içimizde hep diri duracak bir ÅŸükran duygusunun varlığı ile mümkün olacak ancak. Ä°nsan hakiki manada dünyanın cezbedici hallerinde güdülerine hayır diyebildiÄŸi ve iradesinin hakkını vererek kendi otokontrolünü saÄŸlayabildiÄŸi oranda insan kalıp özgürleÅŸecektir. Halden hale evrilen insanoÄŸlu kendi emanetçiliÄŸinin farkında olarak "sahip olmaya" deÄŸil, "olmaya" talip bir tevekkül insanı olabildiÄŸinde gerçek huzura erecektir.
 
Yazımızı Efendimizin çok sık yaptığı rivayet edilen bir duayla bitirelim: “Ey kalpleri çeviren (Allah'ım)! Benim kalbimi dinin üzere sabit kıl.” (1)
 
 
 
Müellif: Asuman Düzgün / Dünya bizim web sitesi
 
Kaynakça:
 
1-Hadislerle İslam, DİB Yayınları, Ankara, 2013, Cilt No-3, Sayfa 59.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.