Irak’taki gösterilerden ne anlamamız gerekiyor?
Follow @dusuncemektebi2
Bu makalede, Irak’ın Ekim ayının başından bu yana içinde bulunduğu çalkantılı durum ve ülkenin orta ve güney kesimlerinde yaşanan halk gösterilerine ışık tutulmaya; bu gösterilere neden olan sebepler, sürecin gelişimi ve nereye evirilebileceği irdelenmeye çalışılacaktır.
Irak modern tarihiyle ilgili detaylı bir okuma yaptığımızda, ülkenin 1921 yılında kurulmasından günümüze kadar ardı ardına gelen birçok kriz ve çalkantılar yaÅŸadığını görürüz. Ülkenin kurucu lideri Kral I. Faysal’ın anılarında geçen ayrıntılar, Irak’ta devlet idaresi ve toplumun entegrasyonunda yaÅŸanan zorlukları ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra ülke, hem bölgesel hem de uluslararası alandan dış müdahalelere maruz kalmış ve bu ülkedeki durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale sokmuÅŸtur. Irak, modern tarihi boyunca sadece 15 yıllık bir süre istikrarlı ve iç çalkantılardan uzak bir ÅŸekilde yaÅŸamıştır. Bu koÅŸullar, Irak toplumunun yapısı, olaylar ve geliÅŸmeler karşısında nasıl tutum takınacağı, siyasi durum karşısındaki tavrının diÄŸer bölge toplumlarından farklı bir ÅŸekilde zuhur etmesi üzerinde etkili olmuÅŸtur. Söz konusu durum, 2003 yılından itibaren toplumun siyasi faaliyetleri, siyasi geliÅŸmeler karşısında destek, red, protesto ve gösteri ÅŸeklindeki tutumlarında da açıkça görülmektedir.
Bu makalede, Irak’ın Ekim ayının başından bu yana içinde bulunduÄŸu çalkantılı durum ve ülkenin orta ve güney kesimlerinde yaÅŸanan halk gösterilerine ışık tutulmaya; bu gösterilere neden olan sebepler, sürecin geliÅŸimi ve nereye evirilebileceÄŸi irdelenmeye çalışılacaktır.
Gösteriler Niye BaÅŸladı?
2018 yılının Ekim ayında kurulan Irak hükümeti, seçimlerde yaÅŸanan hile tartışmaları ve bu seçimlere karşı yapılan itirazlardan dolayı aslında en başından beri iÅŸe zaaflarla baÅŸladı. Seçimlere giren siyasi oluÅŸumların parçalanmış olması hasebiyle seçimlerden hiçbir gücün, IŞİD ile savaÅŸtan sonra ülkede birikmiÅŸ sorunları ve özellikle de ekonomik durumu çözebilecek bir hükümeti tek başına kurabilecek ve baÅŸbakanlığa uygun kiÅŸiyi seçebilecek bir ÅŸekilde güçlü çıkamaması da bunda etkili olmuÅŸtur. Irak’ın 2003’ten bu yana yolsuzluk, terör ve yönetimdeki mezhep kotası sisteminden kaynaklı birikmiÅŸ sorunları, IŞİD’le mücadele ve hükümeti kendini dayatmaya çalışan silahlı grupların ortaya çıkmasıyla daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Buna raÄŸmen Irak halkı Adil Abdülmehdi’nin baÅŸbakan seçilmesini memnuniyetle karşıladı. Bunun nedeni de, Abdulmehdi’nin bir iktisatçı olarak Irak’ı IŞİD sonrası yeniden inÅŸa edebilecek, sorunlarını çözebilecek, ekonomik durumunu düzeltecek ve silahların sadece devlet kontrolü altında olmasını saÄŸlayacak bir program sunmasıdır. Özellikle de bazı siyasi partilerin hafif ve ağır silahlara sahip ve devletin kontrolü dışında olan yapılara sahip olmasından sonra bu program umut vermekteydi. Bunun yanı sıra bu siyasi partiler, özellikle kurtarılmış bölgelerde emlak ve müteahhitlik alanlarında gasp ve yolsuzluÄŸu idare eden ofisler kurdu. Peki bunların Ekim’de baÅŸlayan gösterilerle alakası nedir?
Gösterilerin baÅŸlaması, daha önceki hükümetlerden sorunları çözebilecek bir program ortaya koyan ve bu sorunları çözmede yavaÅŸ davranan ve baÅŸarılı olamayan Abdülmehdi hükümetinin kurulmasının birinci yılını doldurmasına denk geldi. Çözülmeyi bekleyen sorunların başında; yolsuzlukları önlenmesi, önemli makamlara liyakata dayalı atamaların yapılması ve ayrıcalıkların kaldırılması geliyordu. Ancak söz konusu sorunlarda her ÅŸey olduÄŸu gibi kaldı. Hükümetin programını izlemekle görevli meclis heyetinin raporu, hüükmetin programını uygulamada yüzde 36 oranında baÅŸarılı olduÄŸunu ortaya koydu. Halk ise hükümetin ilk senesinde bazı yolların ve BaÄŸdat’ta yasaklı bölge olan YeÅŸil Bölge’nin halka tekrar açılması ve sokaklardaki beton blokların kaldırılmasının haricinde elle tutulur hiçbir somut geliÅŸme görmedi.
Zira Irak halkı, özellikle genç nüfus, 16 yıldır birikmiÅŸ olan ekonomi, saÄŸlık, eÄŸitim, hizmet sektörü gibi alanlarda düzelmelerin olmasını, artan iÅŸsizlik ve yaygınlaÅŸan uyuÅŸturucuya bir çözüm bulunmasını dört gözle bekliyordu. Ancak yeniden yapılanma çabaları baÅŸarılı olmadı ve kontenjan sistemi olduÄŸu gibi devam etti. Özellikle güvenlik konularında ve bu alandaki önemli makamlara yapılan atamalar ile görevden alımlarda dış müdahalelerin (Ä°ran-ABD) arttığı görüldü. Siyasi partiler ve silahlı milis grupların tahakkümü de cabasıydı.
Ekim gösterileri, BaÄŸdat’ta yönetimdeki yolsuzluklara karşı sabrı tükenen halkın deÄŸiÅŸime olan talebinin kendiliÄŸinden bir ifadesi olarak baÅŸladı. Bu gösterileri düzenleyenler, alışılmışın dışında, hiçbir siyasi veya dini bir otoriteye baÄŸlı deÄŸildi. Aksine yüzbinlerce insan, sosyal medyadaki çaÄŸrılara uyarak sokaÄŸa çıktı. Bu çaÄŸrılarda, sokaÄŸa çıkma tarihi Ekim ayının başı olarak belirlenmiÅŸ ve çaÄŸrılar “hakkımı almak için sokaÄŸa çıkıyorum”, “vatan istiyorum” hasthagleriyle yapılmıştı. Ancak gösterilerdeki sloganlar, iÅŸsizliÄŸin son bulması yolsuzluÄŸun önlenmesi, yaÅŸamsal hizmetlerin sunulması ve yolsuzluk yapanların yargılanmasıyla sınırlı kalmadı. Hükümetin düÅŸmesi, rejimin devrilmesi, Ä°rancılar’ın (Ä°ran’a baÄŸlı olan yönetici ve siyasiler) yargılanması da talep edilmeye baÅŸlandı. Gösteriler daha sonra BaÄŸdat’tan tabanını Åžii kesimin oluÅŸturduÄŸu ve yönetimdeki partilerin yaslandığı güney illerine sıçradı. Lakin gösterilerden önce, bir öfke patlaması yaÅŸamaya hazır olan halkı, yönetici kesime karşı daha da öfkelendiren bazı geliÅŸmeler yaÅŸandı. Bu geliÅŸmeler ÅŸunlar idi:
– 15 Eylül 2019 tarihinde BaÄŸdat Belediye BaÅŸkanlığı, fakir ve dar gelirli Åžii kesimin yaÅŸadığı bölgelerdeki kaçak evlerin ve yapıların yıkılacağını açıkladı. Bu uygulama daha sonra, orta ve güney kesimdeki diÄŸer vilayetlere de sıçradı. Ancak buralarda yaÅŸayanlara barınacak yer temin edilmedi. Bu durum halkta, hükümetin devletin malına mülküne musallat olan siyasi partileri bırakıp fakirlere yüklendiÄŸi düÅŸüncesiyle ciddi bir kırılma yarattı.
– 25 Eylül 2019’da, güvenlik güçleri, Alavi bölgesinde, baÅŸbakanlık ofisi önünde toplanıp iÅŸ talep etmek için gösteri yapan, üniversite diplomalı gençleri yaptığı dağıtmak için güç kullandı. Ayrıca yayılan videolarda güvenlik güçlerinin kadınlara da saldırdığı görüldü. Hükümetin eÄŸitimli kesime yönelik güç kullanarak karşılık vermesi herkes tarafından kınandı ve diktatöryal bir uygulama olarak görüldü.
– 27 Eylül 2019 tarihinde terörle mücadelede iki numaralı isim olan Abdulvahhab Saadi, görevinden alınarak savunma bakanlığında bir göreve getirildi. Bu durum halkta büyük bir infiale yol açtı. Halk bu geliÅŸmeyi, ülkenin IŞİD’ten kurtulmasında önemli görevler üstlenmiÅŸ vatanını seven cesur bir ismin hedef alınması olarak algıladı. Bunun üzerine gösteriler yapılmış ve genelkurmay baÅŸkanından bu kararını tekrar gözden geçirmesi istenmiÅŸtir. Ancak Abdülmehdi’nin kararında diretmesi daha da büyük bir öfkeye neden olmuÅŸtur. Zira Abdülvahhab Saadi’nin görevden alınması bir ilk deÄŸildi. Bundan bir ay önce de, HaÅŸd-i Åžaabi’ye baÄŸlı olan ve Åžebek’lerden oluÅŸan 30. Tümen’in Ninova Ovası bölgesinden çıkması kararı alındı. Bu durum da orada yaÅŸayan Åžebek toplumunun öfkelenmesine ve protesto gösterileri yapmasına yol açtı. Protestolar sırasında Ninova-Erbil otoyolu kesildi. Bunun üzerine baÅŸbakan, krizin çözümü için aralarında genelkurmay baÅŸkanı, ulusal güvenlik danışmanı, HaÅŸd-i Åžaabi lideri ve yardımcısı ile ortak operasyonlar komutanın içinde bulunduÄŸu bir heyeti bölgeye gönderdi. Ve nihayetinde karar geri çekilmek zorunda kalındı. Buna ek olarak söz konusu birliÄŸin bölgedeki bütün topluluklardan olmak üzere bin askere çıkarılması kararlaÅŸtırıldı.
– 30 Eylül 2019’da HaÅŸdi Åžaabi’ye ait hedeflere düzenlenen füze saldırılarında, cephaneliklerin patlaması sonucunda siviller de etkilendi ve mülkleri zarar gördü. Çünkü hedef alınan söz konusu noktalardan bazıları, sivillerin yaÅŸadığı bölgelerde yer almaktadır. BaÅŸbakan Abdulmehdi ise bu saldırılardan Ä°srail’i sorumlu tuttu. Bu da Irak tarafından Ä°srail’e yönelik doÄŸrudan yapılan ilk suçlamaydı. Bunun üzerine gelen tepkilerde bazı kesimler Ä°srail’e karşılık verilmesini ve Ä°srail’in BM Güvenlik Konseyi’ne ÅŸikâyet edilmesini talep etti. Bazı kesimler de ABD ile olan bütün güvenlik anlaÅŸmalarının iptal edilmesini bazıları da ülkenin onurunu ve güvenliÄŸini korumak için bölgesel çekiÅŸmelerden uzak tutulması gerektiÄŸini savunmaya baÅŸladı.
Kim Kime Mesaj Vermektedir?
Bütün bu geliÅŸmeler, halk ile hükümet arasındaki uçurumun daha da derinleÅŸmesini beraberinde getirdi. Halk, hükümete ve siyasi tabakaya yönelik bütün güvenini kaybetti. Dolayısıyla Ekim’de baÅŸlayan gösteriler, siyasi rejim ve siyasi partilere karşı bir öfke patlamasıdır. Halk, hükümetin oyalayıcı ve geçici çözüm önerilerini reddederek, siyasi düzenin deÄŸiÅŸmesini talep etmektedir. Gösterilerde 120 kiÅŸinin hayatını kaybetmesi ve binlerce kiÅŸinin yaralanması öfkeyi daha da arttırmıştır. Gösterilerin 25 Ekim’de tekrar baÅŸlamasından sonra ise gösterilerde 80’den fazla kiÅŸi ölmüÅŸtür. Hükümet dahi, göstericilere kimliÄŸi belirsiz keskin niÅŸancılar tarafından, göstericilerin üzerine ateÅŸ açıldığını kabul etmiÅŸtir. Hükümet, kadın ve erkek aktivistlerden onlarca kiÅŸiyi tutuklamış, internet baÄŸlantısında kısıtlamalara gitmiÅŸtir. Ancak halen devam eden gösterilerdeki talep, rejimin tamamen deÄŸiÅŸmesidir.
Birçok kesim, bu gösterilerin kendiliÄŸinden baÅŸlayıp baÅŸlamadığını sorguluyor. EÄŸer kendiliÄŸinden baÅŸlamadıysa arkasında duran veya destekleyen taraflar kimlerdir?
Bu gösterilerden önce cereyan eden olay ve geliÅŸmeleri, gösterilerin baÅŸlama zamanı ve geliÅŸimini dikkatli bir ÅŸekilde okuduÄŸumuzda; bu gösterilerin arkasında kuÅŸkuya yer bırakmayacak ÅŸekilde destekleyen bazı iç veya dış güçlerin olduÄŸu görülmektedir. Özelikle gösterilerdeki örgütlülük, kullanılan sloganlar, dikkat ve duyarlılık, gençlerin katılımı bunu gösteriyor. Gösterilerin arkasında içerideki sivil bir güçtür. Bu sivil güç, Sadr hareketi gibi bazı siyasi oluÅŸumlar tarafından desteklenmektedir. Dolayısıyla bunun bir de dış destekçisinin olması gerekmektedir. Bu güç belki birinci dereceden Amerika BirleÅŸik Devletleri’dir. Zira Irak’ta Ä°ran’a baÄŸlı bütün siyasi partilere bir mesaj vermek istemektedir. Bu mesajda ayrıca, Irak’ta halen yumuÅŸak bir güce ve etki ve deÄŸiÅŸimi yönlendirme imkanına sahip olduÄŸunun iÅŸareti vermektedir.
Bu mesaj, esasen Irak’ta etkili ve faal olan üç ana tarafa yönelik olmuÅŸtur. Bu taraflardan ilki Necef’teki dini rehberliktir. Dini Merci’ye, kendisi kadar sokaÄŸa etki edebildiÄŸi ve sokağı hareketlendirebileceÄŸi ve aynı zamanda dini merciinin bu harekatın üzerinden etkisiz bırakılabileceÄŸi mesajı verilmiÅŸtir. Dini mercii ise bu mesajı doÄŸru okuyarak hemen almıştır. Nitekim göstericilerin taleplerini desteklediÄŸini ve hükümete göstericilerin öldürülmesinden sorumlu olanların tespit edilmesi için süre vermiÅŸtir. Dini mercii, toplumdaki yerini koruyabilmek için böyle bir tavır takınmıştır. Zira Erbain Ziyaretlerinin kendisine karşı protesto gösterilerine dönüÅŸeceÄŸini görmüÅŸtür. Bir diÄŸer mesaj da, Mukteda El Sadr’a yöneliktir ve “ya bendensin ya düÅŸmanımsın” oyununda bir baÅŸka taraf olmadığının iÅŸareti verilmek istenmiÅŸtir. Mesaj gönderilen son taraf da Ä°ran’dır. Ä°ran’a, siyasi partiler ve silahlı gruplar aracılığıyla Irak hükümeti üzerinde kurulan tahakkümün tek bir mermi sıkmadan yerle bir edilebileceÄŸi anlatılmak istenmiÅŸtir.
Sonuç olarak 2003’ten beri Irak’ta yaÅŸananlar halkı bıktırmıştır. Halkın özellikle gençlerin haklı talepleri bulunmaktadır. Ancak yine 2003 sonrası demokrasi tesisi adına kurulan düzen maalesef halkın bir bütün olarak ne taleplerini ifade etmeye ne de çözüm bulmaya yetmemektedir. Ortaya çıkan halk hareketlerinin arkasında kim duruÅŸa dursun; sokaÄŸa çıkan halkın tamamı sorunun bir rejim sorunu olduÄŸunun bilincindedir.
Müellif: Hüseyin Aslan / ORDAF
Henüz yorum yapılmamış.