Sosyal Medya

Faruk Beşer'in kaleminden: İnsan şirke nasıl bulaşırlar?

Ayeti kerimede ‘İman edenlerin çoğu da müşrik olarak iman eder’ buyrulduğunu söylemiştik, peki o zaman insan hem mümin hem müşrik mi olmuş olur?



 Aslında mutlak olarak ‘müÅŸrik’ denen insan ‘mümin’ deÄŸildir ama mümin olan insana ÅŸirk bulaÅŸmış olabilir. Bu sebeple kelamcılar ÅŸirki insanı dinden çıkaran ve çıkarmayan ÅŸirk diye ikiye ayırırlar. Allah ile beraber baÅŸka mabud tanıyanlar dinden çıkmış müÅŸriklerdir. Ama mesela riyakârlık insanı dinden çıkarmayan gizli bir ÅŸirktir. Åžirktir çünkü kul Allah için yaptığı ibadeti biraz da baÅŸkaları görsün diye yapmış olunca ibadetine o ölçüde Allah’tan baÅŸkasını ortak etmiÅŸ olur. Onun bu hali Allah katında gerçekten müÅŸrik olma noktasına kadar gider ya da gitmez ama biz bunu bilemeyiz. Bu sebeple bundan da ÅŸiddetle kaçınmak gerekir ama ÅŸirkin dünyadaki hükümleri açısından biz ona yine de müÅŸrik diyemeyiz, çünkü o bir olan mabuda ibadet ediyor ve riya hangi ölçüye varınca onu dinden çıkarmış olur biz bilmiyoruz.
 
 
Allah Kuranıkerim’de ‘ÅŸirk koÅŸanları asla affetmeyeceÄŸini’ söylüyor. Yani müÅŸrik olarak yaÅŸadığı bilinen ve bu inancını düzeltmeden ölen birisinin affını isteme yetkimiz yok. Çünkü bu peygambere bile yasaklanmıştır (Bkz. Tevbe 113). MüÅŸrik olarak ölmüÅŸ bir sevdiÄŸimizin bağışlanmasını insanî duygularla istiyor olabiliriz. Ama Allah’ın emrine aykırı olduÄŸu için böyle bir ÅŸey yapmamız dahi küfür olabilir. Bunu kelamcılar ÅŸöyle izah ederler: Allah müÅŸrik olarak ölen birisini asla affetmeyeceÄŸini söylediÄŸi halde, Allahım onu affet diye dua etmek, sanki sen affetmeyeceÄŸim diyorsun ama bu kararın isabetli deÄŸil, affetsen daha iyi olur demek gibidir. Bu ise Allah’a noksanlık ve kararlarında isabetsizlik nispet etme olduÄŸu için küfürdür.
 
Mesela Allah’ı inkâr etmediÄŸi halde O’nun ÅŸeriatına, kitabına, ya da kitabının bir bölümüne açıkça karşı çıkmış ve bu inancını düzeltmeden ölüp gitmiÅŸ birisini mümin saymak bizim elimizde deÄŸil. Dolayısıyla bu hal üzere ölen bir insana dua etmek küfür sayılır. Ne var ki, böyle dua eden birisine biz yine de kâfir diyemeyiz ve ona dinden çıkmış muamelesi yapamayız. Henüz ölmemiÅŸ bir kâfire ya da müÅŸrike hakkı ve hidayeti bulması için dua etmemizde ise bir sakınca olmaz.
 
Evet, insanlar neden şirke bulaşırlar?
 
Bir mabuda, görünmeyen gizemli bir güce inanmak insanın fıtratında, ya da isterseniz genlerinde deyin, var olan bir duygudur. O güç ya peygamberden ve onun getirdiÄŸi kitaptan öÄŸrenilen ve hak ve tek ilah olan Allah olur, ya da O’nun sıfatlarının bir bölümünün var olduÄŸu sanılan kiÅŸiler veya idoller olur. Ä°nsan Allah’ı O’nun kendi isimleriyle ve sıfatlarıyla tanıyamazsa o sıfatları baÅŸkalarında vehmeder. KiÅŸileri ya da eÅŸyayı takdis eder. Takdis kudsiyet verme demektir. Ä°ki türlü olabilir; ya temiz ve günahlardan arınmış bilmekle, ya da kutsal bilmekle. Birincisi çok büyük bir problem teÅŸkil etmeyebilir. Kudsi ile kutsalın farklı kelimeler olduÄŸunu daha önce yazmıştık. Kutsal bilme, kiÅŸide ya da eÅŸyada tanrısal bir gücün bulunduÄŸuna inanmadır ki, bu ÅŸirktir. Zaten kut da her hangi bir tanrıdır, Allah deÄŸildir. Buradan hareketle ÅŸirke bulaÅŸmanın sebeplerini ÅŸöyle açıklarlar:
 
KiÅŸi ya müÅŸrik bir inançtan gelir, atalarını ve toplumunu ÅŸirk içinde bulur, aklını kullanmadan onları taklit eder ve müÅŸrik olur.
 
Ya Allah’ı bir bilmekle beraber O’na ait olan alanın sınırlarını bilemez, kiÅŸileri ya da eÅŸyayı kutsar, putların ya da kiÅŸilerin kendisini Allah’a yaklaÅŸtırabileceklerini, kurtuluÅŸu için onların aracı olabileceklerin sanır. Çünkü insanlar maneviyatsızlık, profanlık ile kutsallaÅŸtırma arasındaki orta çizgiyi bulmakta zorlanırlar.
 
Ya da sadece Allah’a ait olan isim ve sıfatları takdir edemez, onları eksik ya da yanlış bilir olabilir. Ve bütün bu durumlarda ÅŸirke girer.
 
Bunun sınırını çizebilmek zor olduÄŸu için, ÅŸirk olmasa bile ÅŸirke kapı açan davranışları Resulüllah Efendimiz yasaklamıştır. Bu yasakların bir kısmı verdiÄŸi zararla, tehlikeyi bilip ondan kaçınmakla sınırlıdır. Mesela Resulüllah (sa) iÅŸin başında kabir ziyaretini yasaklamıştı, çünkü insanlar kabirdekilerle ‘kutsal’ iletiÅŸim kurduklarını sanıyorlardı. Ama tevhid bilgi ve bilinçleri yerleÅŸince, faydaları sebebiyle kabir ziyaretini serbest bıraktı. Buna raÄŸmen bu bilgi ve bilinci olmayanların kabir ziyaretiyle her zaman ÅŸirk anlamına gelebilecek kutsamaya düÅŸebilecekleri de açıktır. Bugün türbe ziyaretlerinin kahir ekseriyeti böyledir ve Resulüllah’ın ölçüleriyle böyle taÅŸkın ziyaretlerin yasaklanması mümkündür, hatta gereklidir.
 
BaÅŸka örnekler vererek devam edeceÄŸiz.
 
 
Müellif: Faruk BeÅŸer / YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.