Sosyal Medya

Dursun Gürlek ile Röportaj : Başarının dayanağı iradedir

Araştırmacı- yazar Dursun Gürlek ile edebiyata ve eserlerine dair kıymetli bir sohbet gerçekleştirdik.



Dursun Gürlek’in hayat hikâyesini dinleyebilir miyiz?
 
Mademki adım “Dursun”, öyleyse hayat hikâyem de ÅŸimdilik dursun. Åžu kadarını söylemek isterim ki 05 Åžubat 1952’de büyük bir imtihan salonu olan bu dünyaya geldim. (EstaÄŸfurullah, gönderildim). Daha çocukluk yıllarımdan itibaren okumaya-yazmaya baÅŸladım. Çünkü aynı zamanda hemÅŸehrim olan büyük Osmanlı ÅŸeyhülislâmı Ä°bni Kemal merhum bize ÅŸöyle talimat veriyor: “Deme kış yaz, daima oku az…” Hâlen daima okumaya, yazmaya çalışıyorum.
 
EÄŸitiminize, öÄŸretmenlik yıllarınıza, yazarlık dönemlerinize baktığımızda edebiyatla iç içe geçen bir hayat görüyoruz. Edebiyata nasıl gönül verdiniz? Ve yazı yazmaya ne zaman baÅŸladınız?
 
Edebiyatın en basit tarifi için, “Güzel konuÅŸma ve güzel yazma sanatı” diyebiliriz. Daha ilkokul sıralarındayken mahallemizdeki camide, Ramazanlarda elindeki kitabı düzgün okuyarak ve tabii ki güzel bir Türkçeyle açıklayarak vaaz eden Osman Amca beni çok etkiledi. Keza Ä°mam Hatip Okulu’nda okurken edebiyat dersimize giren Ömer Çalışır isimli hocamızın tarzı, üslubu, heyecanı ve nükteli sözleri beni edebiyata yönlendirdi. Mesela, hocamız arada sırada ÅŸöyle derdi: “EÄŸer bilmiyorsan edebiyat/YaÅŸama kendini denize at.”
 
Sualinizin ikinci kısmına gelince, yazı yazmaya, okulumuzdaki duvar gazetesine denemeler yazmak suretiyle baÅŸladım. Hocalarım, beni bu denemelerle denemiÅŸ olmalılar ki sürekli yazmam için teÅŸvikte bulundular. Telif aldığım ilk yazım da Kültür Bakanlığı’nın yayın organı olan ve 1970’li yılların ortalarında neÅŸredilen Milli Kültür’ün on birinci sayısında çıktı. Yazımın baÅŸlığı “Åžark’ta Roman” idi. Eski Türk Edebiyatı hocamız merhum Ali Tanyeli, bu makaleyi derste okumuÅŸ ve tabii ki de beni son derece sevindirmiÅŸti. Mekânı cennet olsun.
 
Bir yazar olarak, yazarlıkta emek ve yetenek noktaları hakkında ne düÅŸünüyorsunuz?
 
Bu sorunuza ÅŸu kısa, fakat doÄŸru sözle cevap vereyim: “BaÅŸarının onda dokuzu irade yani çalışma azmi, bir de yetenektir.”
 
Sizce okuyucunun niteliÄŸi mi, yoksa niceliÄŸi mi önemli?
 
Elbette ki nitelik nicelikten önce gelir. Ä°ÅŸ veren kaliteli eleman aradığı gibi, yazar da seviyeli okuyucudan hoÅŸlanıyor. Nice okuyucuyla karşılaÅŸtım ki biraz konuÅŸunca niteliklerinden ÅŸüphe etmeye baÅŸladım. Nitelikli okuyucu, okuduÄŸunu anlayan, anladığını anlatan ve böylece okuma aÅŸkı daha taÅŸkın hale gelen kimsedir.
 
 
Yazarlık kimliÄŸinizin yanında nasıl bir okursunuz? Yazmak ve okumak arasındaki münasebet size göre nedir?
 
Az yazarım, çok okurum. Bunda Ä°slâm’ın ilk emrinin “Oku!” olması, tabii ki önemli bir rol oynuyor. Ancak ÅŸifahi kültürden yazılı kültüre geçmek için de kalemin hâkimiyeti bir zaruret olarak ortaya çıkıyor. Efendimize gelip “Ya Resulullah! Seni dinleyince çok ÅŸey öÄŸreniyorum, büyük bir manevi zevk alıyorum. Ama eve gidince bunların bir kısmını unutmuÅŸ oluyorum. Ne yapayım?” diye soran sahabeye, Fahr-i Kâinat’ın, “SaÄŸ elinden yardım iste!” diye çok veciz ve nefis bir cevap vermesi yazmanın önemini ortaya koyuyor.
 
Bir ifadenizde 7000 kadar kitabınız olduÄŸunu söylemiÅŸtiniz. Genel olarak bu kitapların türleri ve nitelikleri nelerdir?
 
7000 rakamı, ÅŸimdilerde 10000’i çoktan geçti. Niteliklerini anlatmak uzun süreceÄŸi için türlerini ÅŸu kısa cümleyle açık edeyim: Tarihî, edebî ve dinî eserler…
 
Dersaâdet’te Bayram Sabahları kitabınızda, Tâhirü’l-Mevlevî gibi ünlü mesnevîhanların, ReÅŸat Ekrem Koçu gibi meÅŸhur tarihçilerin ve daha bir takım kalem erbabının bayramın özellikleriyle ve güzellikleriyle ilgili dikkat çekici yazıları bulunuyor. Eski Ä°stanbul’ da bayramlar nasıl geçerdi? Bu kitabı hazırlarken ne gibi çalışmalar yaptınız?  
 
Bu kitabı, zaten eski Ä°stanbul’da bayramların nasıl geçtiÄŸini anlatmak için hazırladım. Okuyanların zihnen de bayram zevkini yaÅŸayacaklarını söyleyebilirim.
 
Eski Ä°stanbul’un eskimeyen bayram sahnelerini yeniden canlandırmak ve Ä°stanbul sevdalılarına bir kere daha bayram ettirmek için geçmiÅŸ zaman kitaplarını, dergilerini ve gazetelerini gözden ve gönülden geçirerek bu derleme eseri hazırladım. Lütfen, derleme deyip hafife almayın. Hakikaten güzel malzeme seçtim. Hele bir Tahirü’l-Mevlevî’nin, nâm-ı deÄŸer Tahir Olgun’un, olgun ve dolgun bir üslupla kaleme aldığı “Bayramlık” yazısı eminim size bayram ettirecek, belki de kendine hayran bırakacak, hatta merhumun diÄŸer eserlerini de okumanız için teÅŸvik edecektir.
 
Yazmakla ilgilenen genç arkadaÅŸlara ne gibi önerilerde bulunursunuz?
 
Gençlerimiz çok okusunlar, az yazsınlar, sabırlı olsunlar. Yemek piÅŸmeden ocağın altını söndürmesinler. Bu metodu uygularlarsa, doksan yaşına da gelseler yine genç kalırlar.
 
Yakın zamanda hayata geçirmeyi düÅŸündüÄŸünüz bir projeniz veya yeni bir kitap çalışması var mı?
 
Yeni projeler var: Åžu kadarını söyleyeyim ki daha çok biyografilere öncelik veriyorum. Çünkü büyük insanların hayat hikâyelerini okumak, insana büyük bir zevk veriyor. Eskilerin tercüme-i hâl dedikleri biyografi, dünyamızı güzelleÅŸtiren güzel insanları, suretleriyle ve sîretleriyle, bir bakıma canlandırdığı için önem, hem de çok önem arz ediyor.
 
Okurlarınıza tavsiye edebileceÄŸiniz 5 kitabın adını öÄŸrenmek isteriz…
 
Malik Aksal’ın “Ä°stanbul’un Ortası”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “BeÅŸ Åžehir”, M. Sehan TayÅŸi’nin “Ali Emiri’nin Ä°zinde”, Yahya Kemal Beyatlı’nın “Aziz Ä°stanbul”, Cemil Meriç’in “Bu Ülke” eserlerini tavsiye ederim.
 
Mahi Çelik, “BaÅŸarının Onda Dokuzu Ä°rade”, Kitabın Ortası dergisi, Ekim 2019.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.