Kendisi de yoksul bir aileden gelen Garaudy, öÄŸrencilik yıllarında Komünizmi, yoksullara sahip çıkan bir sistem olarak gördü ve Komünizme dair okumalar ve araÅŸtırmalar yapmaya baÅŸladı. Kierkegaard ile Marx arasında kalan, iki felsefeciden de oldukça etkilenen Garaudy, madde ile mana arasında gelgitler yaÅŸarken aynı zamanda ‘imanın yüceliÄŸini uzaktan uzaÄŸa sezdiÄŸi’ni de fark etti.
Garaudy, bir süre Protestan gençlik örgütünde çalışmalarını sürdükten sonra 20’li yaÅŸlarında kapitalizmin cenderesi altında altında ezilen insanlara bir nebze yardımcı olmak niyetiyle Fransız Komünist Patisine katıldı. EÅŸitlik, özgürlük ve adalet ilkeleri doÄŸrultusunda yeni bir düzen tesis etmek üzere komünizmin saflarına katılan Garaudy, ilerleyen yıllarda bu fikri zeminini "Beni komünist yapan ne ise Müslüman yapan da odur!" sözleriyle sloganlaÅŸtıracaktı.
Roger Garaudy, (solda) 1970 yılında bir televizyon kanalında Kardinal Daniélou ile birlikte görülüyor.
35 yıl boyunca Komünist partinin her kademesinde görev alan Garaudy; “Komünist Parti’deki 35 senelik militanlığım ve yönetim görevimden sonra da her zaman davaya sadık kaldım. 1968’den itibaren ‘Sovyetler BirliÄŸi sosyalist bir ülke deÄŸildir.’ demeye baÅŸladığım için 1970’te Komünist Parti’den ihraç edildim.” ifadesiyle Komünist Parti serüvenini özetler.
Bu dönemde aynı zamanda Felsefe eÄŸitimi almaya baÅŸlayan Garaudy, 1939 zorunlu askerlik görevini yerine getirmek üzere orduya katılır. Fransa'nın da savaşın bir tarafı olduÄŸu II. Dünya Savaşı sırasında Garaudy askerdir. Bu savaÅŸta gösterdiÄŸi kahramanlıklardan dolayı kendisine ÅŸükran madalyası verilmiÅŸtir.
Fransız hükumeti, II. Dünya Savaşı esnasında Hitler’le bir anlaÅŸma yaptı. Garaudy, ÅŸartlarını ağır bulduÄŸu bu anlaÅŸmayı savaÅŸ esnasında kışlada protesto etti ve anlaÅŸmayla ilgili bildiriler hazırlayıp dağıttı.
Bu eylemlerinden dolayı 1940 Eylül'ünde gizli örgüt kurma suçlamasıyla tutuklandı ve Fransız sömürgesi altındaki Cezayir'e sürgün kampına gönderildi. Sürgün kampındayken; Garaudy ve arkadaÅŸları Ä°spanya’da yakalanıp sürgüne gönderilen diÄŸer Komünistler kampa getirildiÄŸinde onları, Komünist Enternasyonal (Komintern)'de iÅŸçi sınıfının marşı ile karşıladılar. Bu sebeple Garaudy’nin de içinde bulunduÄŸu Komünist askerler ölüm cezasına çarptırıldı. KuÅŸuna dizilmek üzere sıraya dizilen Komünist militanlar, Cezayirli Müslüman askerler ile karşı karşıya kaldıklarında tam bir adanmışlık ve teslimiyet içinde marÅŸlar söyleyerek ölümü beklemeye baÅŸladılar...
AteÅŸ emri verildi ancak Fransız komutanlarının emrine karşı gelen Cezayirli Müslüman askerler tetiÄŸi çekmedi. Kırbaç cezası alan Müslüman askerler bu cezaya raÄŸmen ateÅŸ emrini yerine getirmedi. Bunun üzerine idam cezası önce ertelendi sonra da uygulanmadı.
“KurÅŸuna dizin emri”ni veren Komutan Petain, askerlere “Niçin ateÅŸ etmediniz?” diye sorduÄŸunda, emre karşı gelen askerlerin arasından Cezayirli bir çavuÅŸ; “Bir Müslüman savaÅŸçı için, silahsız birine ateÅŸ etmek ÅŸerefsizliktir!” cevabını verir. Bu olay, Garaudy’nin zihnine ve kalbine Ä°slam'ın ilk tohumlarının düÅŸmesine yol açacaktır.
Sürgün cezası sona erdikten sonra Müslüman askerlerin kendilerini neden kurÅŸuna dizmediÄŸi sorusu Garaudy’nin zihnini iyiden iyiye meÅŸgul etmeye baÅŸlar. Garaudy, Ä°slam’da silahsız birini öldürmenin yasak olduÄŸunu öÄŸrenince Ä°slam’a olan ilgisi ve merakı bir kat daha artar. Bu vesileyle daha önce DoÄŸu ve Ä°slam dini üzerine hiç düÅŸünmediÄŸini, araÅŸtırma yapmadığını, Ä°slamla ilgili herhangi bir malumatının olmadığını ve dünyayı Batı uygarlığından ibaret zannettiÄŸini fark eder.
Garaud, ölümün kıyısından döndüÄŸü o anları hatıratında ÅŸöyle anlatır:
“Ä°nsan, sebebini ve yalnız olmadığını bildiÄŸi zaman, yirmi sekiz yaşında da olsa, kurÅŸuna dizilmek zor deÄŸil. Mutlu bir hatıra, sadece sonu mutlu bittiÄŸi için deÄŸil. Fakat bütün hayatıma yeni bir renk kattığı için ...
Artık hayatla, ama yaÅŸanılan aÅŸkınlığın tecrübesinden sonraki baÅŸka bir hayatla buluÅŸmalar. O an bende, bende olandan daha fazla bir ÅŸey var olmuÅŸtu. Beni bir daha terk etmeyecek olan bir ÅŸey veya biri. Ä°lkin, bizim gözümüzde, bizi vurmayı böylesine mucizevi bir ÅŸekilde reddeden o kimselerle yeni bir insani iliÅŸki kuruluyor.
Halbuki bir mucize deÄŸilmiÅŸ. Onların bu davranışını, birkaç gün sonra, Cezayirli bir assubay bize alelade bir ÅŸeymiÅŸ gibi izah ettiÄŸi zaman anlıyoruz. Bize ateÅŸ etmeyen askerler, Ä°slam dininin mensuplarıymış… Böylesine düÅŸman bir ortamda hayatta kalabilmek, Allah'ın davetine gönüllü olarak uyan ve koÅŸan, gün be gün yenilenen bir imanın eseridir. Bir tür asil yaÅŸama tarzı...”
Garaudy’nin zihninde Ä°slam’a dair olumlu bir izlenim de kalmış olsa, bu olaydan sonra komünizmi savunmaya devam eder. Garaudy, Marksist estetik ve Marksizm üzerine yaptığı çalışmalarla bu alanda öncü bir düÅŸünür olur. Fransa’da komünizmin baÅŸlıca savunucularından olan Garaudy, Fransızlara ve tüm Avrupa’ya Marksizm’i anlatır.
Fransız komünistleri onu ideolojik baÄŸlamda Marksizm’in fikir babası olarak görürler.
Komünistler, “Karl Marks’ın bütün eserleri kaybolsa Garaudy onları yeniden yazabilir.” ifadeleriyle Garaudy’nin Komünizm’in en önemli ideologlarından biri olduÄŸunu vurgular.
SavaÅŸ bitikten sonra Fransız Komünist partisindeki çalışmalarına devam eden Garaudy, partiden meclise girmeyi baÅŸarır. Bir süre senatörlük yapan Garaudy, 1962-1965 yılları arasında Sanat Fakültesinde dersler verir. Fransız filozof Foucault ile yaÅŸadığı anlaÅŸmazlık sebebiyle Fakülte’den ayrılır.
1968’de SSCB’nin Çekoslovakya'yı iÅŸgalini ve Fransız Komünist Partisinin, bu iÅŸgali desteklemesini yanlış bulan Garaudy, Fransız Komünist partisi yöneticilerini, SSCB’yi desteklemek ve Stalinci yöntemlere baÅŸvurmakla suçlar. Garaudy, kimsenin kendisini desteklemediÄŸini bilse de doÄŸru bildiÄŸini söylemekten hiç bir zaman geri durmaz.
“Bir baÅŸka ülkeye zulmeden sosyalist midir? Defolun!” cümlesiyle biten bir bildiri kaleme alır. EleÅŸtiriye açık olamayan Komünist yöneticiler, Rusya'nın Çekoslovakya iÅŸgalini karşı çıkan Garaudy’yi bu tavrından dolayı önce FKP siyasal bürosundan (Åžubat 1970), sonra da parti üyeliÄŸinden (Mayıs 1970) ihraç ederler.
Süreç içinde Protestanlığı bırakan Garaudy, yeniden Katolik olur. Bunun üzerine 1981 yılında “Ä°slâm’ın Vadettikleri ve GeleceÄŸimizde Ä°slâm Var” baÅŸlıklı eserlerini yayınlar.
Garaudy, yıllardır devam eden araÅŸtırmalarının ve çektiÄŸi fikir sancılarının sonucunda 8 Nisan 1983 günü Libya'nın Bingâzi Karyünes Üniversitesin’de bir konferans sırasında Ä°slamiyeti kabul ettiÄŸini açıklar.
Roger Garaudy’in Müslüman oluÅŸu; Batının sanat, edebiyat ve siyaset çevrelerinde deprem etkisi yaratır. Komünizm ve Marksizm’in duayen isimlerinden biri olan Garaudy’nin Ä°slam’ı kabul etmesi Kremlin’de de ÅŸaÅŸkınlığa yol açar.
Garaudy’nin Müslüman olmasında ise bazı baÅŸlıklar etkili olmuÅŸtur:
Ä°slam’ın hem dünyaya hem ahirete dönük güçlü söylemleri,
Ä°slam’ın hem maddeye hem manaya hükmetmesi,
Ä°lim ve çalışmanın her halükarda önemsenmesi ve teÅŸvik edilmesi,
Ä°slam’ın hayatı imanla anlamlı kılması ve güven toplumu inÅŸa etmesi,
Ä°slam’ın kendinden önceki vahiy ve peygamberleri kabul eden evrenselliÄŸi,
Roger Garaudy'nin hatıralarını kaleme aldığı kitabı
Roger Garaudy (Roje Garodi) Müslüman oluÅŸundan “Yüzyılımızda Yalnız YolculuÄŸum Hatıralar” kitabında ÅŸöyle bahseder:
Cenevre’de, 2 Temmuz 1982’de, Ä°mam Buzuzu’nun önünde Müslümanlığa giriÅŸin anahtarı olan “Allah’tan baÅŸka ilâh yoktur ve Hz. Muhammed O’nun elçisidir” kelime-i tevhidini söylediÄŸimde demek ki, kendimi bu karara tamamıyla hazır ve bunun bütün sorumluluÄŸunu üstlenecek durumda hissediyorum. O gün, hem iç tedirginliÄŸi veren bir kopuÅŸ, hem de sükûnet verici bir baÄŸlanış duygusu içindeyim.
Bu dünyadan, benimkinden, bundan böyle beni reddedecek olan Batı dünyasından kopuyorum. Ama aynı zamanda, bende her zamanki inancımdaki devamlılık duygusu da var. Bendeki bu iman, Kur’an’ın, numunesini Hz. Ä°brahim’de ve onun Allah’a kayıtsız ÅŸartsız teslimiyetinin belirtisi olan kurbanında gösterdiÄŸi bu iman sade ve güçlü, köklü ve ilk imandır. Yalnızlığım, bana yalnızlık gibi görünmüyor.
Sûfîlerin, yani bütün zamanların en büyük ÅŸairi Mevlâna Celâleddin Rûmî’den, Müslüman Ä°spanya'nın keÅŸif adamı Mürsiyeli Ä°bni Arabî’ye ve onun aÅŸk destanına kadar, Ä°slâm’ın derûnî hayatının manevî efendilerinin varlığıyla dopdoluyum.”
Hayatının farklı dönemlerinde birbirine aykırı görünen pek çok farklı inanç ve düÅŸünce sistemini benimseyen Roger Garaudy’nin Müslüman olma sürecine dair kinayeli bir soruya verdiÄŸi cevap çarpıcıdır:
Fransız düÅŸünür Roger Garaudy, 1982 yılında Müslüman olduktan sonra Türkiye’de verdiÄŸi bir konferans sırasında bir gazeteci, kendisine ÅŸu soruyu yöneltir:
-Biz sizi tanıyoruz Bay Garaudy. Önceleri Marksist-Leninist ve ateist idiniz. Sonra Maoist oldunuz. Daha sonra Sovyet veyahut Marksizmi tenkid ederek Avrupa Komünizmi (Eurocomunism) yaklaşımını benimsediniz. Bir müddet böyle devam ettiniz. Bu arada Budizm'e ilgi duydunuz ve ben Budist bir Marksist’im dediniz. Sonra Katolik kökenlerinizi keÅŸfettiniz ve Hristiyan bir Marksist’im dediniz. Latin Amerika'da bir elinde Ä°ncil bir elinde Das Kapital tutan bir papazın baÅŸlattığı 'Özgürlükçü Ä°lahiyat' akımına sempati duydunuz, onları destekleyen yazılar yazdınız. Sonra Marksizm artık bitmiÅŸtir dediniz ve Marksizm ideolojisinden ayrıldınız. Bir müddet sonra Vatikan ve Hristiyan ilahiyatı ile de ters düÅŸmeye baÅŸladınız ve oradan da koptunuz. Åžimdi ise Müslüman oldum diyorsunuz. Size sorum ÅŸu: Bundan sonra ne olmak istiyorsunuz?
Yeni Müslüman olan Garaudy kısa bir sessizlikten sonra, ÅŸu cevabı verir:
- Evet arkadaşım bu saydıklarınızın hepsi doÄŸru. Ama ÅŸunu bilmenizi isterim ki defineciler aradıkları hazineyi buluncaya kadar önce yatay olarak yüzeyde dolaşırlar. Ellerindeki cihaz üstünde durdukları yerin altında kıymetli bir maden olduÄŸu sinyalini kendilerine verinceye kadar. Ondan sonra satıhta dolaÅŸmayı bırakırlar ve kazmaya baÅŸlarlar. O ana kadar yatay devam eden arayışları artık dikey hale gelir. Benim hikâyem de böyle. Her nereye gittimse samimi olarak ontolojik yerimi arıyordum. Ama nereyi kazdımsa altından o çıkmadı. Åžimdi ise bir yere geldim, çok canlı hissediyorum ayağımın altı kaynıyor. O noktanın adı Ä°slam. Ama arayışım bitmeyecek. Åžimdi de onun dikey katlarında kendimi aramayı sürdüreceÄŸim, merak etme…
Fransa’da 10 yıl milletvekilliÄŸi 3 yıl senatörlük görevini ifa eden ve tek başına girdiÄŸi cumhurbaÅŸkanlığı seçiminde yüz binlerce oy alan Marksizm’i fikirsel baÄŸlamda yeniden tanımlayacak ve inÅŸa edebilecek felsefi bir birikime sahip olan Garaudy’nin Müslüman olması tüm Avrupa’da ÅŸaÅŸkınlık yarattı. 70 ye yakın eser veren Garaudy’nin kitapları 40’ın üzerinde farkı dile de çevrilerek görüÅŸleri dünyaya yayıldı. Ancak Garaudy Müslüman olduktan sonra Batı’da yok sayılmaya baÅŸlandı. Avrupa basını onun yazılarını, düÅŸüncelerini ve verdiÄŸi konferanslara tam bir sansür uyguladı.
Ä°srail ve Siyonizmi konu aldığı kitabıyla Batı basınının sansür uyguladığı Garaudy, kitabıyla poz veriyor
Garaudy, Ä°srail devletinin vücuda gelme sürecini ve siyonizmin nasıl bir ideoloji olduÄŸunu belgelerle, akademik bir üslupla anlatmak için "Ä°lâhî Mesajlar Toprağı Filistin" adlı bir kitap kaleme aldı. GeniÅŸ bir okuyucu kitlesine hitap eden ve siyonizmi tüm detaylarıyla ifÅŸa eden bir eser olan "Ä°srail, Mitler ve Terör" adlı eseriyle birlikte Garaudy, okları iyiden iyiye üstüne çekmeye baÅŸladı.
1996’da Batı’da büyük tartışmalara sebep olan eserde Yahudilik aleyhinde düÅŸüncelerini paylaÅŸan Garaudy, hakkında pek çok dava açıldı. Mahkeme salonlarında hakkı haykırmaya devam eden Fransız felsefeci, para ve hapis cezasına çarptırıldı.
"Ä°srail, Mitler ve Terör" adlı eserinde diÄŸer milletlerin Yahudilerden çok daha fazla zulüm gördüÄŸünü hatırlatarak Ä°srail’in “maÄŸdur edebiyatı”na baÅŸvurduÄŸunu söyleyen, Ä°srail'e adeta meydan okuyan Garaudy; her daim Filistin halkının yanında olduÄŸunu vurguladı.
“Siz Ä°srail devletinin yetkilileri, hep Hitler’i kötülüyor, 6 milyon gibi ÅŸiÅŸirilmiÅŸ bir rakam ortaya atıyor ve sürekli soykırımdan bahsediyorsunuz! Sizden çok daha sayıda öldürülen Çingeneleri, sizin beÅŸ katınıza varan sayıda öldürülen Slavları ve daha baÅŸkalarını yok sayıyorsunuz. Romanlarınız, filmleriniz, hikâyeleriniz, kitaplarınız, dizileriniz ve müzelerinizde sizden baÅŸka soykırıma uÄŸrayan baÅŸka hiçbir millet yokmuÅŸ gibi dünya insanlığının beynini yıkıyorsunuz. Sürekli kendinizi acındırıyorsunuz. Tazminatlar alıyorsunuz. Fakat elli yılı aÅŸkın süredir Hitler’in yaptığının çok daha beterini, sizler Filistinlilere yapıyorsunuz! Bu zulmü bırakın! Filistin’de yapmakta olduÄŸunuz iÅŸgalleri bırakın! Katliamları bırakın!”
Öte yandan Garaudy, zihin dünyasını meÅŸgul eden; “Allah’ın kanunu olan bu ÅŸeriat bugün niçin dünya üzerinde parlamıyor? Müslüman halklar, sömürgecilikten kurtuldukları halde niçin tarihin yaratıcı, etken öznesi deÄŸil de nesnesi konumunda bulunuyorlar? Neden tarihî inisiyatifler gösteremiyorlar?” gibi bir dizi sorunun ömür boyu cevabını aradı.
Garaudy’nin bu soruları; “Ä°slâm’ın bugünkü kifayetsizliÄŸi bizatihi kendinden deÄŸil Kur’an’ı ölü gözüyle okumayı gerekli gören gelenekselcilikten kaynaklanmaktadır.” ifadesiyle yanıtladı.
Garaudy, modern zamanlarda yaÅŸanabilir bir Ä°slam modeli üretmenin Kur’an’ı dinamik bir ruhla okumakla mümkün olduÄŸu görüÅŸünü savunur. Bu tür bir okuma da "ictihad ya da eleÅŸtirel aklı tekrar diriltmeyi gerektirir" der.
Garaudy, Ä°slam ve Müslümanlarla tesbit ve eleÅŸtirilerini maddeler halinde ÅŸöyle özetler:
Ä°slam, dinamik ve zinde bir kabulle uygulandığı dönemlerde Müslümanlar, Atlas Okyanusu’ndan Hindistan ve Çin'e Ä°slam’ı yaymışlardır. Ä°spanya çok az bir kuvvetle kolayca fethedilmiÅŸtir; çünkü orayı fetheden kuvvet deÄŸil; Ä°slam'ın adaletiydi.
Müslümanlar, tefekkürü bir yana bırakıp geleneksel bir formatta eskilerin dediklerini tekrarladıkları için içtihad kapısı kapandı. Kendini düÅŸünce ve problemlere göre yenilemeyen Müslümanlar sebebiyle Ä°slam âlemi önce durakladı; sonra Ä°slam aleminde çöküÅŸ baÅŸladı.
Ä°slam’ın yeniden dünya hakimiyeti ve Müslümanların her alanda ilerleyiÅŸ ve yükselmesi müctehid de olsa imamların formüllerini tekrarlamakla deÄŸil onların metotlarından ilham alarak Kur’an ve Sünnetin özüne uygun yeni bir yorumla olur.
Graudy, 98 yaşında hayata gözlerini yumana kadar inançları, ideolojileri ve öÄŸretileri sorgulamayı sürdürdü
Garaudy’ye göre, ‘Åžeriat, içinden boz bulanık bir su alıp getireceÄŸimiz durgun bir gölet deÄŸildir, çünkü bu yeni susuzlukları gidermekten çok kendimizi kandırmak olur. Åžeriat, etrafa parıltılar saçarak gürül gürül akan ve kıyılarına bereket yaÄŸdıran güzel bir nehirdir.’
Garaudy, Kur’anın hem yüzeysel hem derinlikli okumalarında “baÄŸlamsal yaklaşım”a vurgu yapar. “Sembolik dil, misaller (temsil)” eksenli okumaları yeni nesil Müslümanlara önerirken mistik, aklı dışlamayan ve evrensel okumaların da göz ardı edilmemesi gerektiÄŸini dile getirir.
Garaudy, Müslüman olduktan sonra önceki doÄŸrularını ve ilkelerini tamamen bir kenara atmamıştır. O, Marksizm’i yeniden inÅŸa edebilecek felsefi bir birikime sahip olduÄŸu gibi Hinduizm, Budizm, Yahudilik ve özellikle Hristiyanlık hakkında da etraflıca bir bilgiye sahiptir.
Garaudy, tüm bu inançların ve düÅŸünce sistemlerinin ve çaÄŸdaÅŸ fikirlerin de etkisiyle Ä°slam’ı kabul etmiÅŸtir. Garaudy, önceki doÄŸrularının hikmetlerini yitirmiÅŸ de olsa Ä°slam düÅŸüncesinin bütünlüÄŸü içinde deÄŸerlendirir. Kedisini bir çok yönüyle etkileyen inanç ve düÅŸünce sistemlerine yaklaşımını ''Ben Ä°slam'a bir kolumun altında Kitâb-ı Mukaddes, ötekinin altında Marks’ın Kapital’i ile geldim. Ä°kisini de bırakmamaya kararlıyım.'' ifadesiyle özetler. Roger Garaudy’nin tartışmaların odağına oturan bazı düÅŸünceler ve açıklamalarından da söz etmek yerinde olacaktır. Marx ve Lenin’e hayranlığını saklamayan; Marx’ı, YahudiliÄŸin insanlığa kazandırdığı deÄŸerler arasında gören ve “Ä°slâmiyetin olduÄŸu kadar, Hristiyanlık ve Marksizm’in de militanıyım!” ifadelerine yer veren Garaudy, Hristiyanlık, Marksizm, Ä°slam ve diÄŸer dinler arasında bir diyalog çabası içindedir.
Mezhepleri gereksiz bulan Garaudy’nin yeni içtihatlar yapılması gerektiÄŸini savunması,
Tesettürle ilgili; dış görünüÅŸün, kıyafetin ikici planda olduÄŸunu savunması,
Günümüzde Müslümanların en temel sorununun büyüme ve kültürel iliÅŸki baÅŸlıkları olduÄŸunu öne sürmesi,
Ä°slam kültür ve medeniyetini Araplarla özdeÅŸleÅŸtirip Osmanlı’yı bu kültürün dışında tutması eleÅŸtirilerin odağında yer almasına yol açacaktır.
13 Haziran 2012’de Paris’te vefat eden Garaudy’nin cesedinin yakılmasını vasiyet ettiÄŸi ileri sürülerek ailesinin giriÅŸimiyle naaşı yakılır. “1996'da Yahudi soykırımı yaÅŸanmadı” benzeri ifadelerinden dolayı "soykırım inkârcılığı" ile suçlanan Garaudy’nin ölümü Fransız Le Monde gazetesinde "Soykırım inkârcısı Garaudy öldü" baÅŸlığıyla duyurulur. Garaudy'nin cenazesinin Ä°slami usullere aykırı ÅŸekilde; yakılacak olması Türkiye'de Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığını da harekete geçirmiÅŸtir.
Cenaze törenine katılma niyetinde olan dönemin Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Mehmet Görmez'in törenin krematoryumda yapılacağını öÄŸrenmesi üzerine Paris'e gitmekten vazgeçtiÄŸi söylenir. Öte yandan, Diyanet yetkililerin, cenaze töreninin Ä°slami usullere uygun yapılması için ailesini ikna etmeye çalıştığı bilinir. Fakat ailesinin Garaudy'nin vasiyetine saygı duyulması gerektiÄŸi yönündeki ısrarları sonucu Roger Garaudy’nin naaşı, yakılarak son yolculuÄŸuna uÄŸurlanmıştır...
Müellif: Firdevs ÇaÄŸlar / Gazete Mecra
Not:Ä°brahim Dağılma’nın, “Marksizm’den Ä°slam’a doÄŸru yalnız bir yolcu: Roger Garaudy” adlı makalesinden yararlanılmıştır.
Henüz yorum yapılmamış.