Barış Pınarı Harekatı ve ardından kurulan iki mutabakatın getirdikleri
Follow @dusuncemektebi2
Türkiye’nin icra ettiği “Barış Pınarı Harekatı” beş gün arayla iki ayrı masanın kurulmasına neden oldu.
Türkiye önce ABD ile bir mutabakat imzaladı ve operasyon bölgesindeki YPG unsurlarının 32 km. güneye inmesini, bunların ağır silahlarının alınmasını, güvenlikli bölgenin tesisini sağladı.
Rusya ile yapılan mutabakat ise “Barış Pınarı Harekatı”nın kapsamadığı doğu ve batıdaki bölgelerden, Mümbiç ve Tel Rifat’tan YPG unsurlarının 30 km. güneye inmesi ve 10 km. derinlikte Türkiye ve Rusya’nın devriye faaliyeti icrasını sağlayacak.
150 saat sonra Rusya ile yapılan mutabakatta yürürlüğe girecek.
Bütün bunların sonucunda Suriye’de ne oldu?
Kim ne kazandı kim kaybetti?
Bu soruların cevaplarına baktığımızda Türkiye’nin harekatı ve iki küresel güçle beş gün içinde yapılan mutabakatlar ile taraflar karşılıklı olarak bir şeyler aldılar.
Bu safhanın en kazançlı çıkanı bölgedeki hakimiyetini ve etkisini artıran Rusya oldu.
Yaptığı mutabakatta bazı kısıtlamalarla da olsa Türkiye’ye istediklerini verdi.
Suriye rejimine toprakların bütünlüğü için önemli bir imkan sağladı.
YPG’ye sahip çıktı ve onu korudu.
Bölgede etkisini artırdı; onu dikkate almadan ya da ona sormadan bölgede faaliyet göstermek hemen hemen imkansız hale geldi.
Bu safhanın ikici kazananı Suriye’dir.
Bir çaba sarfetmeden hudutlarının sorumluluğunu aldı, Mümbiç ve Tel Rifat’ı teslim aldı.
Yapılan bu mutabakatla bir ölçüde meşruiyet kazandı.
Türkiye uzun zamandır dile getirdiği güvenlikli bölgeyi bazı kısıtlarla da olsa kabul ettirdi.
YPG’yi sınırlarından 30-32 km. güneye süpürdü.
Sınırlarının hemen yanında bir YPG/terör devletçiği kurulmasını 10-15 sene ileriye attı.
Üçüncü sırada kazançlı çıkan ülke oldu.
Bu arada yaptığı “Barış Pınarı Harekatı” ile bölgeye, dünyaya kaslarını ve gücünü gösterdi.
Bölgede onu denkleme almadan yapılacak faaliyetlerin ya da stratejilerin yürümeyeceğini hatırlattı.
Bu safhanın kaybedenlerinin ABD, YPG ve İran olduğunu söyleyebilmek mümkün.
ABD uzun süredir teçhiz ettiği, silahlandırdığı ve eğittiği YPG gücünün kısa sürede etkisiz hale getirilmesi ve tesis etmeyi planladığı YPG devletçiğinin ötelenmesinden dolayı en azından amaçladıklarını yerine getirememiştir.
Türkiye’yi kaybetmemek için şimdilik YPG konusundaki hayallerini gerçekleştirememekle birlikte YPG’nin gücünü korumayı başarmış ve onu himaye etmeyi sürdüreceğini göstermiştir.
YPG tesis etmeyi planladığı devletçik için fırsatın kapısına geldiğini ve ABD ve Batının himayesinde gerçekleştirmek için gün saydığı amacının Türkiye’nin girişimiyle paramparça olduğunu görmüştür.
Büyük bir hayal kırıklığı, aldatılmışlık ve terkedilmişlik yaşayan YPG, patronları gibi şoka girmiştir.
YPG gücünün daha önce yapılan anlaşma gereği Suriye Ordusu’na mı katılacağı ya da Suriye’nin güneyinde ABD’nin kontrolünde mi kalacağı konusu henüz belirsizdir.
Bu safhanın en çok kaybedeninin İran olduğunu değerlendirmekteyim.
İran bu safhada denklem dışı kalmış ve Suriye’deki varlığının öngörülebilir bir gelecekte sorgulanabilir hale geleceğini görmüştür.
Ayrıca Türkiye’nin güvenlikli bölge tesisi İran’ın Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e ve Lübnan’a ulaşabilmesine engel teşkil etmesi onu rahatsız etmiştir.
Peki, bundan sonra hangi gelişmeler gündeme gelebilir ve ülkelerin muhtemel hareket tarzları ve stratejileri neler olabilir, ona bakalım.
Rusya, YPG’yi Suriye’de kullanacak ve Suriye’nin yeni anayasasına, yeni düzenine YPG üzerinden de müdahale edecektir.
ABD, YPG’yi hem Suriye’de özellikle de Irak’ta kullanmaya devam edecektir.
YPG/PKK konusu uluslararası bir problem olarak karşımıza çıkacak ve Ortadoğu’da bunun için çözümler ortaya konmaya çalışılacaktır.
İnsiyatif bölge ülkelerinden çıkacak ve söz konusu ülkelere çözümler dikte ettirme konusundaki faaliyetler artacaktır.
Sorun bölgedeki “Kürt Problemi’’ olarak isimlendirilecektir.
Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinde artış gözlenecek ve hem PKK hem de radikaller kullanılarak sıkıştırılmaya çalışılacaktır.
Türkiye’nin yapması gereken, güneye çekilen YPG’nin ister Suriye’de kalsın isterse Irak’a yerleşsin gücünün dağıtılması için gereken planlamayı yapmalıdır.
Türkiye usta satranç oyuncusu gibi 8-10 hamle sonrasını hesaplayarak stratejisini geliştirmelidir.
Bölgesel ittifaklar yaparak bölgeye dışarıdan yapılacak müdahaleleri önleyecek bir strateji geliştirmelidir.
Suriye Devleti ile diyalog ve işbirliği başlatılmalı ve geliştirilmelidir.
Önümüzde zorlu bir süreç bulunmaktadır.
Şu anda başarılan bu zorlu süreç için atılan ilk adımdır.
Türkiye’nin terörle mücadelesinde yeni bir strateji geliştirmek zorundadır.
Çünkü bundan sonra karşılaşacağımız senaryo ve olaylar çok daha karmaşık olacaktır.
_________________________________________________________________________________________________________________
Müellif: İsmail Hakkı Pekin Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı, emekli Korgeneral
Kaynak: İndependent Türkçe
Henüz yorum yapılmamış.