Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Değişen sosyo-ekonomik koşullarla birlikte dönüşen aile yapısı

Kendisini çevreleyen değişimler gerçekleşirken ailenin değişmeyeceğini beklemek çok mümkün değil. Ailenin değişimini felaket senaryoları üzerinden okumak yerine bu gerçekliği kabul ederek ekonomik ve sosyal destek mekanizmalarını işler hâle getirmek daha uygun bir çözümdür.



Günümüzde aile hakkındaki konular kamusal tartışmalar arasında en fazla ilgi çeken konulardan birini teÅŸkil ediyor. Bir taraftan evlilik biçimlerinden boÅŸanmaya, konuttan çocuk yetiÅŸtirmeye, akrabalık iliÅŸkilerinden günlük yaÅŸama kadar aile ile ilgili hemen hemen tüm alanlar hızlı bir deÄŸiÅŸime uÄŸrarken öte yandan da ailenin "korunması" gerektiÄŸine dair bir kaygı öne çıkmış vaziyette.
 
Gün geçmiyor ki ailenin bozulduÄŸundan bahsetmeyen bir yakınma ortaya çıkmasın ve yine gün geçmiyor ki aile ile ilgili bir facia haberi kamuoyunu sarsmasın. Muhafazakârlar ailenin dağıldığından, sekülerler ailenin birey için yarattığı kıskaçtan, feministler kadının ezildiÄŸinden dem vurarak konuyu farklı veçheleri ile tartışmaya devam ediyor.
 
Meseleyi doÄŸru bir biçimde kavramak için kaygılı ve nostaljik bir bakıştan kurtulup ailenin gidiÅŸatını olgusal bir biçimde kavramak ve konuya toplumsal deÄŸiÅŸim perspektifinden bakmak gerekir. Tüm bu tartışmalar arasında ailenin bir sosyal kurum olarak konumunu deÄŸerlendirmek toplumsal deÄŸiÅŸimin çok hızlı yaÅŸandığı günümüzde bizler için anlamlı bir deÄŸerlendirme zemini oluÅŸturacaktır.
 
Türk toplumunda aile genellikle deÄŸer temelli olarak ele alınsa da ekonomik, kültürel, siyasal ve en genel çerçeveyle demografik deÄŸiÅŸimin bir parçasıdır. KentleÅŸme, üretim biçimlerinin deÄŸiÅŸimi ve istihdam koÅŸullarının farklılaÅŸması, eÄŸitime katılımın geniÅŸlemesi, demografik yapıda gözlemlenen deÄŸiÅŸimler ve toplumun bütünlüÄŸünü saÄŸlayan kurumların deÄŸiÅŸen yapı ve biçimleri arasında aile de payına düÅŸen deÄŸiÅŸimi yaÅŸamaktadır.
 
Kendisini çevreleyen bütün bu deÄŸiÅŸimler gerçekleÅŸirken ailenin deÄŸiÅŸmemesini beklemek çok da mümkün deÄŸildir. Dahası sosyalleÅŸme sürecinin baÅŸlangıcı olan bir kurum olarak tanımladığımızda süreçte aktif rol alan aktörler, farklı formalarda üretilen iliÅŸkiler ve toplumsal yapının diÄŸer unsurları ile saÄŸlanan etkileÅŸim ailede kapsamlı bir deÄŸiÅŸim meydana getirmektedir.
 
DeÄŸiÅŸimin temel bileÅŸenleri
Türkiye'de ailedeki yapısal deÄŸiÅŸimin en temel bileÅŸenlerinden biri sanayileÅŸme sonrası yaÅŸanan göç ve kentleÅŸmedir.1950'li yıllarda kırdan kentlere doÄŸru yaÅŸanan yoÄŸun göç kentlerde yeni yaÅŸam ve iliÅŸki biçimlerinin oluÅŸmasına neden olmuÅŸtur. Kırsal toplumsal yapıda aile daha duraÄŸan bir yapıya sahipken kentte ailenin daha deÄŸiÅŸken ve dinamik bir yapıya büründüÄŸünü görmekteyiz.
 
Kırda aile örf ve gelenekle ÅŸekillenirken kentte bu alanı çevreleyen hukuki ve iktisadi alan daha etkin bir hâl almaktadır. Öte yandan kırdan kente geçerken iktisadi ve sosyal iliÅŸki ve çevre koÅŸullarının farklılaÅŸması ile kadın-erkek rollerinin ve akrabalık örüntülerinin de kapsamlı bir biçimde deÄŸiÅŸtiÄŸini görmekteyiz.
 
Çevre koÅŸulları deÄŸiÅŸirken aileden beklentilerin deÄŸiÅŸmemesi bir beklenti yoÄŸunlaÅŸması ve hayal kırıklığı meydana getirmiÅŸtir. Bugün aileden kentteki kadar verimli ve etkin, kırdaki kadar da sıcak ve kuÅŸatıcı olması beklenmektedir. Bir kurum olarak ailenin sürekli farklı açılardan tartışma konusu olmaya devam etmesinin en temel sebebi budur.
 
Son asırda Türkiye'de ailenin deÄŸiÅŸimini etkileyen ana unsur üretim sisteminde ve toplumun temel geçim kaynağındaki farklılaÅŸmadır. Evvela sanayileÅŸme ve akabinde hizmet ekonomisinin baskınlığı ile birlikte aileyi çevreleyen iktisadi alan hızlı ve düzensiz bir deÄŸiÅŸim sürecine girmiÅŸtir.
 
Modern toplumda insanların karakterlerinden alışkanlıklarına, iliÅŸkilerinden yaÅŸayışlarına kadar pek çok alanın temelde çalışma ve iÅŸ yaÅŸamı etrafında ÅŸekillendiÄŸi dikkate alındığında tarım toplumundan sanayi toplumuna oradan da hizmet ve bilgi toplumuna geçiÅŸin anlamı daha açık kavranabilir.
 
Türkiye'de tarımsal ve kırsal bir toplumdan kentsel sanayi toplumuna doÄŸru dönüÅŸümde ailenin yaÅŸadığı ilk deÄŸiÅŸim iktisadi bir birim olma vasfını kaybetmesi olmuÅŸtur. Kırda birlikte çalışma, birlikte üretme ve çoÄŸu kez birlikte tüketme ekseninde ÅŸekillenen geniÅŸ aile ve büyük hane yapısı kentte fonksiyonel iÅŸ bölümü çerçevesinde gittikçe ayrışmış çalışma, üretme ve tüketme formlarını meydana çıkarmıştır.
 
GeniÅŸten çekirdek aileye hızlı geçiÅŸ
 
Ä°ÅŸin haneden ayrışması ve aile bireylerinin artık hane dışında bir çalışma yaÅŸamına ve iliÅŸkilerine sahip olmaları ailenin geçmiÅŸte üstlendiÄŸi iÅŸlevlerin önemli bir kısmının boÅŸa çıkmasına neden olmuÅŸtur. Böylece aile bireylerinin rol farklılaÅŸmaları keskinleÅŸmiÅŸ ve gittikçe toplumsal iÅŸ bölümündeki çeÅŸitlenme aileye de yansımıştır.
 
Bu perspektif dâhilinde kentleÅŸme sürecine eÅŸlik edecek bir biçimde geniÅŸ aileden çekirdek aileye doÄŸru hızlı bir geçiÅŸ yaÅŸanmış ve aynı zamanda hane büyüklükleri küçülmeye baÅŸlamıştır.
 
AraÅŸtırmalar, Türk toplumunun 60'lı yıllardan bu yana aile yapısı açısından deÄŸiÅŸiklik gösterdiÄŸini, yüzde 70 oranındaki geniÅŸ ailelerin bugün yerini çekirdek aileye bıraktığını ortaya koyuyor.
 
Türkiye Aile Yapısı AraÅŸtırması istatistiklerine göre 1968'de çekirdek aile oranı yüzde 59,6, geniÅŸ aile oranı yüzde 32,1, tek ebeveynli aile oranı ise yüzde 8,3 iken 50 yıl sonra 2018 yılında geniÅŸ ailelerin oranı yüzde 15,8, çekirdek ailelerin oranı yüzde 65,3 ve tek kiÅŸilik hane halklarının oranı ise yüzde 16,1'e olmuÅŸtur.
 
AÅŸağıda yer alan grafikte görüldüÄŸü gibi 1990'lara kadar çekirdek aile oranı artarken 1990'lardan itibarense tek kiÅŸilik hanelerin oranı artmıştır. Bu da bize sanayi toplumuna geçerken de çekirdek ailelerin hizmet toplumuna geçerken de tek kiÅŸilik hanelerin arttığını göstermektedir. 2023 yılında çekirdek ailenin yüzde 74, geniÅŸ ailenin yüzde 6, dağılmış ailenin ise yüzde 20 seviyesinde olacağı öngörülmektedir.
 
 
Bu süreçte sadece hane tipi deÄŸil hane büyüklüÄŸü de deÄŸiÅŸmiÅŸtir. 1968'de çekirdek ailelerin sadece yüzde 8,3'ü çocuksuzken 2018'e geldiÄŸimizde bu oran yüzde 18'e çıkmıştır. Toplumumuzda artık çocuksuz çekirdek aile "geçici" bir durum olmaktan çıkarak "kalıcı" bir olguya dönüÅŸmektedir.
 
Çekirdek aile içinde önemli bir yer tutan çocuklu çekirdek aile de deÄŸiÅŸim sürecinden ciddi bir biçimde etkilenmektedir. Gittikçe üç ve daha fazla çocuklu ailelerin sayısı azalırken bir veya iki çocuklu çekirdek ailelerin yaygınlığı artmaktadır.
 
Cinsiyet temelli roller deÄŸiÅŸti
 
Türkiye'de iki çocuk sahibi olmak bir norma dönüÅŸmüÅŸtür ve gittikçe bir çocuk sahibi olma eÄŸilimi artmaktadır. 1978 yılında çocuklu çekirdek ailelerde üç ve daha fazla çocukluların oranı yüzde 55 iken 2018 yılında bu rakam yüzde 26'ya gerilemiÅŸtir. Buna baÄŸlı olarak hane büyüklükleri de önemli bir küçülme yaÅŸamıştır. 1968'de altı civarında olan ortalama hane büyüklüÄŸü hızla deÄŸiÅŸerek 2018'de 3,4 kiÅŸiye gerilemiÅŸtir.
 
Bu baÄŸlamda kent ortamında eÄŸitim, istihdam, konut, saÄŸlık gibi birleÅŸenler düÅŸünüldüÄŸünde geniÅŸ ailenin yerini çekirdek aileye bırakması, hane halkı ortalamasının ve tek kiÅŸilik çekirdek hane halkı sayısının azalması gibi veriler yeniden deÄŸerlendirilmelidir.
 
Ekonomide yaÅŸanan deÄŸiÅŸimler kadar nüfusun eÄŸitim düzeyindeki deÄŸiÅŸimler de aileye doÄŸrudan etki etmektedir. Kentte eÄŸitim olanaklarının geniÅŸlemesi ve eÄŸitime katılımın artması aile yapısını etkileyen bir diÄŸer unsurdur. Kadın ve erkeÄŸin ilk ve orta öÄŸretimin yanı sıra yüksek öÄŸretime devam etmesi, sonrasında çalışma hayatına aktif katılım evlilik ve çocuk sahibi olma süresini etkiliyor.
 
TÜÄ°K tarafından son yayımlanan raporda ortalama ilk evlenme yaşının 2018 yılında erkekler için 27,8, kadınlar için 24,8 olduÄŸu görülüyor. Evlenmenin ertelenmesi ilk çocuk sahibi olma yaşına ve dahası ebeveynlerin çocuk sayılarına da etki etmektedir. Özelde kadının eÄŸitime katılımı ise önceki aile yapısından farklı olarak toplumsal hayata katılımını ve aile içi rollerdeki dengesini deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir.
 
Kadının tercih zorunluluğu
 
Türkiye'de kadının istihdama katılım oranları hâlâ çok yüksek seviyelerde etki etmese de aile içi hiyerarÅŸinin deÄŸiÅŸimi, kadının bir aktör olarak toplumun içerisinde yer alması aileyi etkilemektedir. Geleneksel Türk aile yapısındaki erkeÄŸin hane reisi olduÄŸu ve kadının ev içi hizmetler ve çocuÄŸun bakımından sorumlu olduÄŸu cinsiyet-temelli roller deÄŸiÅŸmiÅŸtir.
 
EÄŸitimin kadınlar için bir hareketlilik örüntüsü oluÅŸturması nedeniyle kadın sadece ev içerisinde deÄŸil eÄŸitim ve mesleki yeterliliÄŸiyle istihdama aktif olarak katılım saÄŸlayan aktörler olmuÅŸtur.
 
Ekonomik geçim ÅŸartlarının ağırlaÅŸtığı ve sosyal politikaların destekleyiciliÄŸinin sınırlı olduÄŸu toplumda kadının çalışma hayatına katılımı ekonomik ve sosyal olarak aileyi rahatlatsa da kadının iÅŸ-aile çatışması arasında kalmasına neden olmaktadır. Bu durum ise çocuk sahibi olma hususunda ebeveynleri özellikle hayatlarında temel deÄŸiÅŸiklikleri beraberinde getirdiÄŸi için kadınları tercih durumunda bırakmaktadır.
 
2010'lara gelindiÄŸinde nüfus artış hızı 2,5 olan Türkiye'de siyasilerin aileyi güçlendirme ve üç çocuk söylemleri boÅŸuna deÄŸildir. Genç nüfusu ile kendini ön plana çıkaran Türk toplumunda artık ailenin bir parçası olarak yaÅŸlanma önümüzdeki yılların çözülmesi gereken bir sorunu olarak durmaktadır. DeÄŸiÅŸen toplum yapısında ailenin konumu, yaÅŸlı bakımının kim tarafından ve nasıl yapılacağı gündeme gelecek konulardır.
 
Ailenin toplumsal yapıdan bağımsız bir kurum olmadığını bu kısa deÄŸerlendirme ve basit veriler üzerinden kolayca görebiliriz. Ailenin sadece deÄŸerler ve gelenekler üzerinden deÄŸerlendirilebilecek bir yapı olmadığı da aÅŸikârdır. Aile de diÄŸer sosyal müesseseler gibi toplumsal koÅŸullara son derece duyarlı ve deÄŸiÅŸime açık bir yapı arz eder.
 
Åžok etkisi
 
FarklılaÅŸan sosyo-ekonomik koÅŸullar içerisinde anormal olan ailenin deÄŸiÅŸmesi deÄŸildir. Ancak Türkiye'de baÅŸka alanlarda olduÄŸu gibi ailede de ciddi bir deÄŸiÅŸimin hızı ve kapsamı sorunu bulunmaktadır. Toplumsal koÅŸullardaki deÄŸiÅŸimin hızının ve boyutunun kestirilememesi deÄŸiÅŸimin öngörülüp yönetilememesine sebep olmaktadır. Dolayısıyla toplumsal yaÅŸamda gerçekleÅŸen deÄŸiÅŸimleri öngörüp yönlendirmek ve olumsuz sonuçlarını azaltıp olumlu sonuçlarını çoÄŸaltmak çoÄŸu kez imkân sınırlarından çıkabilmektedir.
 
Bu baÄŸlamda sosyal deÄŸiÅŸimlerin aile yaÅŸamındaki etkilerinin olumlu hâle getirilebilmesi için çevre koÅŸullarının iyi düzenlenmesi gerekir. ÖrneÄŸin eÄŸer gençlerin evlenmesi özendirilmek isteniyorsa buna yönelik kamu destekleri artırılmalı, çok çocuklu aileler bekleniyorsa destekleyici sosyal politika uygulamaları ve kurumsal çözümler geliÅŸtirilmelidir. Aksi hâlde koÅŸullar iyileÅŸtirilmeden gerçekleÅŸecek bu deÄŸiÅŸimlerin olumlu neticelerden ziyade olumsuz sonuçlar içermesi kaçınılmaz olacaktır. Ä°mkânları hazırlanmamış, koÅŸulları oluÅŸturulmamış her deÄŸiÅŸim toplumda ÅŸok etkisi oluÅŸturacaktır.
 
Sonuç olarak toplumun ve dahası ailenin deÄŸiÅŸimi bir gerçektir. DeÄŸerler ve gelenekler üzerinden okunan ailenin deÄŸiÅŸimi aslında ÅŸehirleÅŸmenin arttığı, eÄŸitime eriÅŸimin geniÅŸlediÄŸi, kadınların istihdama daha fazla katıldığı, iktisadi geçim ÅŸartlarının ağırlaÅŸtığı bir süreçte aktörlerin yaÅŸam koÅŸullarını düÅŸünerek yaptığı tercihlerden oluÅŸmaktadır.
 
Ailenin deÄŸiÅŸimini felaket senaryoları üzerinden okumak yerine bu gerçekliÄŸi kabul ederek ekonomik ve sosyal destek mekanizmalarını iÅŸler hâle getirmek daha uygun bir çözüm olarak durmaktadır.
 
Müellif: Lütfi Sunar / Lacivert Dergi, Sayı 91
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.