Sosyal Medya

Abdulkadir Selvi: Soçi’deki görüşmelerde ne yaşandı?

Yaşadığımız sürecin adını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu koydu. Çavuşoğlu, “5 gün içinde yaptığımız iki anlaşma ile dünyanın en büyük iki ülkesi, iki gücü bizim harekâtımızın meşruiyetini kabullenmiştir” dedi.



İki ülkeyle sadece anlaşmaya varmadık, aynı zamanda yeni Suriye’yi de bu iki güçle birlikte şekillendireceğiz.
 
O nedenle ABD ve Rusya ile varılan mutabakat anlamlı. PKK’nın devlet olma hayalinin çöp tenekesine fırlatılması açısından tarihi öneme haiz. Bu başarının sağlanmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakkını teslim etmek gerekiyor. Ama her şey bitmiş değil. Tam aksine, yeni başlıyor. Önümüzde yeni Suriye’nin temellerinin atılacağı anayasa toplantıları var.
 
ABD Başkan Yardımcısı Pence ile yapılan müzakerelerde 13 maddelik bir anlaşmaya varılmıştı. Bir gün önce Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien, yaptırım kartını masaya sürüp “Ateşkes sağlanamazsa yaptırımlar arttırılarak uygulanacak” demişti. Çavuşoğlu’nun “Yaptırımlar umurumda değil. Bu harekâta Türkiye’de tam destek var. Bu yaptırımlarla bir yere varamazsınız” diye karşılık vermesi üzerine yelkenleri indirmek zorunda kalmıştı.
 
Peki Soçi’deki görüşmelerde neler yaşandı? Rusya masaya nasıl bir metinle geldi? 10 kilometrelik alanda ortak devriye ve müşterek denetim mekanizmasının oluşturulması önerileri hangi taraftan geldi, bu kararlar nasıl alındı? Daha doğrusu, 6 saat 15 dakika süren görüşme sırasında neler yaşandı?
 
Rusya toplantıya bir metinle gelmemiş. Rus hariciyesinin köklü geleneğine bakınca bu şaşırtıcı bir durum. Ancak Rus tarafı önyargılı olmadıklarını ve Türkiye’ye olan güveni yansıtmak için bu yöntemi tercih etmiş olabilir. Türk heyetinin “Bir metin oluşturalım, onun üstünden gidelim” önerisi kabul edilmiş. Ancak sıfırdan bir metin oluşturmak yerine, müzakereler Türkiye’ye ait olan taslak metin üzerinden gerçekleştirilmiş. Bir anlamda Türkiye’nin hazırladığı taslak metin olgunlaştırılmış.
 
ÖNERİ KİMDEN GELDİ?
 
Resulayn ve Tel Abyad hariç Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan hatta 10 kilometrelik alanda Türkiye ile Rusya’nın ortak devriye yapması önerisi iki ülkenin ortak teklifi olarak metne girmiş. Hakeza alınan kararların uygulanmasını denetlemek için müşterek denetim mekanizmasının kurulması da yine ülke tarafından ortak öneri olarak getirilmiş. Erdoğan ile Putin şimdiye kadar birçok krizi birlikte yönettiler. Rus uçağının düşürülmesiyle iki ülkeye kurulan tuzağı çözüp Türk-Rus ilişkilerinde yeni bir dönemin başlamasını sağladılar. Bunda her şeyin açık açık müzakere edilmesinin ve Putin ile Erdoğan’ın sözlerinin arkasında durmasının payı büyük. İki lider birbirlerine güveniyorlar. Ayrıca iki lider devletlerine hâkimler. Bu nokta çok önemli. Trump tam 1 yıl önce çekilme kararı aldı ama bir türlü başarılı olamadı. Erdoğan ya da Putin ne diyorsa o... S-400 krizinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dik duruşu Putin tarafından ifade edilmişti. Görüşmeler sırasında Erdoğan ile Putin’in birbirine nasıl hitap ettiğini merak ettim. “Değerli dostum” demeyi tercih ediyorlarmış. Zaman zaman da “başkan” ifadesini kullanıyorlarmış. Henüz ‘Vladimir’ ve ‘Tayyip’ aşamasına gelmemişler.
 
PUTİN’DEN GÜVENCE
 
ABD çekildikten sonra Fırat’ın doğusu süratle Rusya’nın kontrolüne geçince, YPG’nin Suriye askerinin üniformasını giyip varlığını koruyacağı yönünde haberler yapılmıştı. Erdoğan, görüşmede bu tehlikeyi gündeme getiriyor. Putin, “Müsaade etmeyiz” diyor. Elbette ki verilen sözlerin sahaya nasıl yansıdığı önemli olacak. Ayrıca,150 saatin sonunda sahada bunu kontrol etme imkânına sahibiz. Ama Putin daha önceki verdiği sözleri yerine getirdiği için sözüne inanılıyor ve bir güvensizlik oluşmuyor. Aynı şey Trump için geçerli değil. Fırat Kalkanı operasyonu sırasında hava sahasının kullanımından kaynaklanan Rus görevlilerin çıkardığı bazı engeller, Putin’in devreye girmesi üzerine aşılmıştı.
 
Soçi Mutabakatı’nın açıklandığı andan itibaren kafalarda bir Kamışlı sorusu oluştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kamışlı’ya neden ayrı bir vurgu yapıldığını Soçi dönüşünde uçaktaki gazetecilere izah etti. “Kamışlı şu an itibarıyla Rus askerleri ile rejim güçlerinin bulunduğu bir yer. Dolayısıyla orada bizimle karşı karşıya gelmek gibi bir şeyi arzu etmiyorlar. Biz de zaten böyle bir şeyi arzu etmedik ve başından itibaren Kamışlı tarafında böyle bir şeye girmedik” dedi.
 
Önemli bir askeri ve diplomatik başarı elde edildi. Ama Suriye’deki gelişmeleri hamaset ya da nefret kalıplarının dışına çıkarıp rasyonel bir zeminde yönetmemiz gerekiyor. Çünkü normal bir dönemden geçilmiyor. Suriye’de bir dönem kapanıyor, yeni bir süreç başlıyor. İçsavaş dönemi kapanıyor, siyasi çözüm süreci başlıyor. Suriye’nin yeniden inşa sürecinde Rusya, Türkiye ve ABD’den oluşan ‘troyka’nın belirleyici olma fırsatını elimizden kaçırmamamız gerekiyor.
 
‘Troyka’ üçlüsü olmak güzel ama ‘troyka’ olarak kalabilmek daha güzel...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.