Sosyal Medya

İnşaat mı daha kârlı yoksa kültürel faaliyetler mi?

İnşaat sektöründe üretilen katma değer miktarı, tüm kültür ekonomisindekinin 12 katı. Ama göz ardı edilen ve bu sorunun yanıtını değiştirebilecek çok önemli bir nokta var.



Açıkhava konserleri, festivaller, bienaller, sergiler, yeni açılan galeriler, kültür sanat merkezleri… Ekim ayıyla birlikte tüm ülkede kültür sanat hayatı canlanır en çok da Ä°stanbul’da.
 
Kültür-sanat haberlerini ucundan da olsa takip eden biriyseniz, Türkiye’de – özellikle de Ä°stanbul’da – düzenlenen etkinliklerin sayı ve çeÅŸitlilik bakımından giderek arttığını görmüÅŸsünüzdür. Son yıllarda, eski ve önemli bazı kültür-sanat mekânlarımızı kaybetmiÅŸ olsak da, irili ufaklı yeni mekânlar kazandık. Sanatın çeÅŸitli dallarında, özellikle ana akımın dışında alternatif üretimler yapan sanatçı ve toplulukların sayısı arttı. ÇeÅŸitli kültür kurumları ve kültür giriÅŸimcilerinin düzenlediÄŸi festivallere her yıl yenileri ekleniyor.
 
Ancak bunların hiç de azımsanmayacak ekonomik ve sosyal etkilerinin üzerine pek konuÅŸulmuyor. Kültür ve sanat etkinliklerimiz arttı ama kültür ekonomimiz ne durumda? Ülke ekonomisinin ne kadarını oluÅŸturuyor, katkısı ne?
 
Kültür ekonomisinin boyutu ne?
 
Kültür ve ekonomi birbirinde uzak kavramlar gibi görünseler de aslında iç içeler. Kültür ve sanatın üreticisi olan kiÅŸi ve kurumların faaliyetlerini kültür ekonomisi diye tanımlamak mümkün. Kitap yayıncılığı, sinema filmi, video ve televizyon programları, ses kaydı ve müzik yayıncılığı, gösteri sanatları ve onları destekleyici çalışmalar, sanatsal yaratıcılık ve sanat tesislerinin iÅŸletilmesi faaliyetleri, uzmanlaÅŸmış tasarım faaliyetleri vb. çalışma ve üretimleri bu kapsamda sayılabilir.
 
Tüm bu çalışmaların Türkiye’nin genel ekonomisi içindeki payını anlamak için Türkiye Ä°statistik Kurumu’nun (TÜÄ°K) verilerine bakmak gerekiyor. Her ne kadar aralarda eksikler olsa da, üç ayrı döneme dair rakamlar, bu alandaki geliÅŸmeye dair fikir veriyor.
 
AÅŸağıdaki grafik, 2009-2017 yılları arasındaki seçili yıllardaki deÄŸiÅŸimi ve kültürel faaliyetlerden elde edilen gelir (ciro) artışını gözler önüne seriyor.
 
 
Grafikte görüldüÄŸü gibi 2009 yılından beri katlanarak artan ve 2017’de 14,7 milyar TL’ye ulaÅŸmış bir ciro var. Ancak gelirlerdeki bu artışın toplam ekonomi (sanayi ve hizmet sektörleri) içindeki paya da yansıdığını söylemek mümkün deÄŸil; söz konusu oran aynı yıllarda %0,21 ila %0,25 arasında deÄŸiÅŸen deÄŸerlerde seyretmiÅŸ.
 
Kültür ekonomisinin boyutlarını anlamamıza yardımcı olacak bir diÄŸer ölçütse, katma deÄŸer. Ekonomiye aÅŸina olmayanlar için bir ufak açıklama ekleyelim. Katma deÄŸer deyince aslında aklımızda belirmesi gereken, bir ürünün üretilmesi için baÅŸka sektörlerden alınarak kullanılan girdi mallarının maliyeti ile o ürün satıldığında elde edilen para arasındaki fark olmalı. Bu fark ne kadar fazlaysa, söz konusu üretim o kadar katma deÄŸerli olur.
 
 
Yukarıdaki grafik, 2009 yılında kültürel sektörlerin ürettiÄŸi katma deÄŸerin 0,8 milyar TL olduÄŸunu gösteriyor. Aradan geçen 8 yılda bu rakamın 3,6 milyar TL’ye ulaÅŸtığını görüyoruz. Artış etkileyici olsa da kültürel sektörlerin toplam sanayi ve hizmet ekonomisi içindeki katma deÄŸer payının, 2009-2017 yılları arasında, %0,31 – %0,41 arasında kaldığı anlaşılıyor.
 
Ancak kültür sanat faaliyetlerini ve kültür ekonomisinde yaratılan katma deÄŸeri salt rakamsal büyüklük olarak deÄŸerlendirmek ve diÄŸer sektörlerle bu ÅŸekilde kıyaslamak, bizleri eksik ve hatalı bir sonuca ulaÅŸtırır. Misal, inÅŸaat sektöründe üretilen katma deÄŸer miktarı, tüm kültür ekonomisindekinin 12 katıdır! Bu ÅŸekilde baktığımızda elbette ‘inÅŸaat gibi sürümden kazanan sektörler yüksek katma deÄŸerlidir’ sonucuna varılabilir. Fakat katma deÄŸerin toplam gelir içindeki payına bakarak karşılaÅŸtırma yapmak, sektörlerin reel potansiyellerini daha saÄŸlıklı bir biçimde görmemizi saÄŸlayabilir.
 
Kültür ekonomisinin katma deÄŸeri çok yüksek
 
Kültür ekonomisi katma deÄŸer yaratma potansiyeli bakımından genel ekonomi ortalamasının çok üzerinde. Bir örnekle anlatmak gerekirse, kültürel sektörlerde üretilen toplam katma deÄŸerin elde edilen toplam gelir (ciro) içindeki payı 2017 yılında %25’di. Yani, kültür ekonomisinde üretilen her 100 birim cironun ortalama 25’i katma deÄŸerdi. Türkiye’deki tüm sanayi ve hizmet sektörlerinin aynı gösterge bakımında ortalaması ise sadece %15.
 
Kültür ekonomisini oluÅŸturan sektörlerden bazılarıysa katma deÄŸer yaratma bakımından çok daha fazla ön plana çıkıyor. Özellikle gösteri sanatları alanı %54 ciro içi katma deÄŸer payı ile oldukça yüksek katma deÄŸerli bir sektör. Bu rakam da bize aslında, bu sektörlerdeki üretim ve tüketimin yeterince artmasını saÄŸlayabildiÄŸimiz durumda ülke ekonomisini diÄŸer birçok sektöre göre çok daha fazla kalkındırabileceklerini gösteriyor.
 
Kültürel sektörlerin doÄŸrudan ekonomik etkisinin yanı sıra çok önemli dolaylı ekonomik etki potansiyeli de bulunuyor. ÖrneÄŸin kentin belli bir bölümünde geniÅŸ çaplı bir etkinlik düzenlendiÄŸinde veya bir film çekimi gerçekleÅŸtirildiÄŸinde o bölgedeki ekonomi genel anlamıyla canlanıyor. Bu etkiyi en iyi somutlaÅŸtıran çalışmalardan bir tanesi, Ä°stanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (Ä°KSV) 2012 yılında yayınladığını Ekonomik Etki AraÅŸtırması’dır.1 Söz konusu rapora göre, Ä°KSV 2011 yılında gerçekleÅŸtirdiÄŸi etkinlikler için toplam 2 milyon TL kamu desteÄŸi almış, buna karşılık doÄŸrudan ve dolaylı etkilerle beraber toplam 70 milyon TL deÄŸerinde bir ekonomik etki yarattı. Devlet bu etkinlikler dolayısıyla, Ä°KSV’ye verdiÄŸi desteÄŸin 3 katı kadar vergi geliri elde etti.
 
DeÄŸiÅŸen kültür politikası
 
Birkaç yıl öncesine kadar kültür politikaları geliÅŸtirilirken kültür-sanat ürünlerine yalnızca sahip oldukları sembolik deÄŸerler bakımından önem veriliyor ve korunması gerektiÄŸine inanılıyordu. Fakat dünyada artık kültür-sanat faaliyetlerinin ülke ekonomilerine ciddi katkı potansiyeline sahip oldukları da anlaşılmaya baÅŸlandı. Ä°spanya’nın Bilbao ÅŸehrinde 1997 yılında kamu desteÄŸi ile inÅŸaa edilen ikonik Guggenheim Müzesi’nin ÅŸehrin ekonomik kalkınmasında oynadığı rol, bu konuda verilebilecek en temel örneklerden bir tanesi. Kültür ekonomisi literatüründe “Bilbao Etkisi” olarak anılan bu örnek, kendinden sonraki birçok benzer projenin de öncüsü oldu.
 
Türkiye’de de yöneticilerin bu bilinçle hareket ederek bu sektörlerin ekonomik büyüklüklerini artırmak yönünde düzenlemeler yapmaları gerekiyor.
 
Ä°ki önemli sorun
 
Ülke ekonomisine gözle görülür bir katkı saÄŸlama potansiyeline sahip kültür ekonomisinin geliÅŸmesinin önünde iki önemli sorun var.
 
Birincisi, talebin azlığı. TÜÄ°K’in Hane Halkı Tüketim Harcamaları verileri bu durumu teyit ediyor. TÜÄ°K’e göre insanların eÄŸlence ve kültüre harcadıkları para, toplam harcamaların yalnızca %2,7’sini oluÅŸturuyor.
 
Elbette bunun sebeplerinden ilki, insanların gelir seviyelerinin genel anlamda düÅŸük olması. Fakat bunun yanı sıra kültür-sanat etkinliklerine katılım gösterme isteÄŸinin çok yüksek olmaması da bir diÄŸer sebep. Toplumun gelir seviyesini artırmak, baÅŸka bir uzmanlık konusu ama ikinci etkeni deÄŸiÅŸtirmek için yapılabilecekler var.
 
Kültür-sanata ilgi duymak temelde bir yaÅŸam tarzı meselesi ve genelde alışkanlıklarla ilgili. Bu alışkanlıkları daha çocuk yaÅŸlarda ailelerde ve okullarda oluÅŸturmak gerekiyor. Tabii bu, iÅŸin uzun vadeli çözümü. Kısa vadede ise tüketicilerin iÅŸini kolaylaÅŸtırmak ve kültüre katılım motivasyonunu artırmak adına kültür-sanatı olabildiÄŸince yerele indirmek önemli. Kültür-sanat Türkiye’de büyük ölçüde Ä°stanbul’a, Ä°stanbul’da ise belli ilçelere sıkışmış durumda. Özellikle yerel yönetimlerin, kültürel faaliyetleri yaygınlaÅŸtırıp topluma yaklaÅŸtırarak kültür-sanata dair yeni alışkanlıklar yaratılmasını saÄŸlayacak bir kültür yönetim planı benimsemesi gerekiyor. Bunun için de – bugüne kadar pek yapmadıkları ÅŸekilde – alanında uzman kültür yöneticileriyle birlikte hareket etmeleri ciddi anlamda fark yaratabilir.
 
Kültür ekonomisinin geliÅŸmesinin önündeki ikinci engel de talebin çeÅŸitsizliÄŸi.
 
Zaten düÅŸük seviyede olan kültür tüketimi daha ziyade ana akım ürünler üzerinde yoÄŸunlaşıyor. ÖrneÄŸin her yıl aÅŸağı yukarı 150 yeni yerli film vizyona giriyor fakat giÅŸe gelirlerinin %70-80’i en popüler 10-15 film arasında paylaşılıyor. Her ne kadar sinemaya olan talep diÄŸer kültür-sanat alanlarına göre çok daha yüksek olsa da, gelirlerin dağılımı, kültürel ifadelerin çeÅŸitliliÄŸinin korunması ve geliÅŸtirilmesi bakımından önemli bir problem oluÅŸturuyor.
 
Bu sorunu aÅŸmak için ise ilk yapılması gereken, toplumu üretim tarafında hali hazırda var olan çeÅŸitlilikten haberdar etmek. Çünkü araÅŸtırmalar gösteriyor ki insanların çoÄŸu aslında alternatif kültürel üretimlerden haberdar olmadıkları için popüler ürünlere yöneliyorlar.
 
Bu nedenle üretilen çeÅŸitliliÄŸin sesini daha fazla duyurabilmesi için yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Alternatif kültürel ürünlere tanıtım desteÄŸi verilmesi, ana akım medyanın ve gösterim merkezlerinin alternatiflere yer vermesini teÅŸvik edecek kota uygulamalarının getirilmesi, vergisel düzenlemeler ise bu konudaki önerilerden bazıları…
 
Kültür sektörler, üretim çeÅŸitliliÄŸi ve ekonomik potansiyeliyle karşımızda duruyor. Bu potansiyelden yararlanabilmenin önkoÅŸulu ise, doÄŸru merkezi ve yerel kültür politikalarının oluÅŸturulması ve uygulamaya konması.
 
Müellif: Funda Lena / Fikir Turu

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.