Sultan Abdülhamid hâlâ gündemi belirliyor: Hamidiye kaynak suyu
KAYNAK: INDEPENDENT TÜRKÇE
1839 yılında Tanzimat Fermanı ilan edildikten kısa bir süre sonra gazete ve gazetecilik faaliyeti gündelik hayatı belirleyen en önemli ideolojik aygıtlardan biri olarak sosyal hayata dahil oldu. Ali Suavi, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi gibi sayısız isim, önemli iÅŸlere imza attılar. 1861 yılında Åžinasi’nin öncülüÄŸünü yaptığı Tercüman-ı Ahval gazetesi ise hür teÅŸebbüsün ilk meyvesi olarak karşımıza çıktı. Kısa süre içinde “gündüz memur gece muharrir” bir medya anlayışı yerini müstakil ve profesyonel bir medya düzenine bıraktı.
Osmanlı’nın dağılma süreci beraberinde engellenemeyen bir yozlaÅŸma ve çürümeyi de getirdi. Bunun en yoÄŸun bir biçimde görüldüÄŸü alanların başında ise medya geliyordu. Ä°stanbul medyası jurnaller, rüÅŸvetler ve ÅŸahsiyet cellatlığı ile tıkandığı bir süreçte ibretlik bir hikâye yaÅŸandı. Devrin kudretli gazetecilerden biri Ä°stanbul’da su dağıtım iÅŸleri ile ilgilenen ÅŸubeyi rüÅŸvete baÄŸlamıştı. Derken Düyunu-ı Umumiye Ä°daresi’nin kurulması ile beraber Ä°stanbul’daki tüm su dağıtım iÅŸleri ve ihaleler başında Fransız bir müdürün bulunduÄŸu bir yabancı iÅŸletmeye devredildi.
Düyun-ı Umumiye Ä°daresi’nin çiçeÄŸi burnunda Fransız müdürü, herhangi bir gazete veya gazeteciye rüÅŸvet ödemeyi reddetmesi üzerine ertesi gün gazete manÅŸetleri Ä°stanbul’un Müslüman ahalisini Fransız ÅŸirketin dağıtımını yaptığı suyun içine avcıların elinden yaralı kurtulan bir domuzun düÅŸtüÄŸü ve suyun murdar olduÄŸu bildirilerek uyardı. Åžirketin neredeyse iflas etme noktasına gelmesi üzerine malum gazetelerin ve gazetecilerin hakları olan bedel gecikmiÅŸ faizi ile teslim edildi ve Fransız müdür yaÅŸanan talihsiz durumdan ötürü bizzat özür diledi.
Ertesi gün Ä°stanbul ahalisine müjdeli haber verilmiÅŸ, avcıların elinden yaralı kurtulan domuz su kaynağının içine düÅŸmemiÅŸ yüz metre kadar ötede cansız bedeni bulunmuÅŸtu.
Ä°stanbul suyuna Sultan Abdülhamid el atıyor
Ä°stanbul suyunun dağıtımı yalnızca bu türden yolsuzluklarla deÄŸil, teknik arızalar ve suyun kirliliÄŸi sebebiyle de sık sık gündeme geliyordu. 1878 yılında Ruslarla yapılan 93 Harbi sonrası Ä°stanbul’a on binlerce muhacir geldi. Bu muhacirlerle beraber suyun Ä°stanbul ahalisine ulaÅŸtırılması ciddi bir krize dönüÅŸtü. Oysa su, Ä°slam medeniyeti için çok kritik bir önem taşıyordu, çünkü çölün ortasında bir su medeniyeti kuran Ä°slam peygamberinin temiz suya dair birçok nasihati hatta kuralı bulunuyordu.
Dindarlığı ile bilinen Sultan Ä°kinci Abdülhamid duruma el koydu ve Ä°stanbul halkını temiz suyla buluÅŸturmak için harekete geçti. 1897 yılında Kağıthane’deki su tesislerin afet sonrası zarar görmesi Taksim suyunu besleyen Balaban kaynağının taÅŸması üzerine Sultan Abdülhamid, mevcut kaynakların onarılmasıyla iÅŸin nihai çözüme kavuÅŸturulamayacağını anladı. Bunun için önce komisyonlar kurdurup raporlar yazdırdı.
Sultan Abdülhamid’e sunulan raporlar yeni bir su yolunun inÅŸa edilmesini gerekli kılıyordu. Sultan Abdülhamid projenin her ÅŸeyden daha önemli olduÄŸunu belirterek su yolunun inÅŸası için kurulan ekibin başına çok güvendiÄŸi isimlerden biri olan Adliye Nazırı Abdurrahman PaÅŸa’yı getirdi. Abdurrahman PaÅŸa’nın ekibini de bizzat Sultan Abdülhamid oluÅŸturarak çok güvendiÄŸi isimler olan Emin Bey, Ä°stihkâm Feriki Berthier PaÅŸa ve Sarayın kimyageri Sarl Bongofski PaÅŸa’yı bizzat projeye tayin etti.
Komisyon 1899 yılında çalışmalara baÅŸladı. Yapılan fizibilite çalışmaların sonucunda Kemerburgaz’ın güney kısmında bulunan Karakemer ve Korukkemer’de bulunan suyun nitelik açısından tam da aranan su olduÄŸuna karar verildi. Durum Sultan Adülhamid’e bildirildi ve gerekli onay alınarak hızlıca harekete geçildi.
Hendeshane-i Mülkiye-i Åžahane Müdürü olarak görev yapan Hulusi Bey, evvela projeye dahil edildi. Ardından bu iÅŸ için Avrupa’dan çok büyük makineler ve borular sipariÅŸ edilerek getirtildi.
Makineler geldikten kısa bir süre sonra Cendere Terfi Ä°stasyonu duvar inÅŸası tamamlanmıştı bile. 1902 yılının mayıs ayında test edilen sistemin çalışması Ä°stanbul ahalisini büyük bir sevince gark etti. Su bizzat Sultan Abdülhamid’in katılımıyla büyük törenlerle ÅŸehre verildi. Öyle güçlü bir su yolu sistemi kurulmuÅŸtu ki bu yola fikrin sahibi ve projenin gerçek yürütücüsü olan Sultan Abdülhamid’in adı verilerek Hamidiye Su Menbası ismi verildi.
Suyun teknik özelliklerini ise Åžükrü Sönmezer ÅŸöyle açıklıyor;
“Hamidiye su hattının güzergâhı ve teknik özellikleri kısaca söyle özetlenebilir: Hattın kaynağını oluÅŸturan ve Kemerburgaz'ın güneyinden Cendere’ye kadar olan bölgede yer alan membalar, 20 maslakta toplanmış, sular doÄŸal eÄŸimden yararlanarak Cendere’deki terfi istasyonuna akıtılmış ve buradan iki kola ayrılmıştır. Bir kol, Kâğıthane üzerinden Haliç kıyısındaki mezbahaya kadar uzanırken, asıl dağıtım kolu ÅŸehre kadar ulaÅŸtırılmıştır. Åžehre gelen suyun izlediÄŸi yol ise ÅŸöyledir; deniz seviyesinden yaklaşık 8,5 m yükseklikte bulunan Cendere Terfi Ä°stasyonu’ndan pompalar aracılığıyla saatte 120 m³ su, 2260 m uzaklıkta m³ ki Levent “AyazaÄŸa KöÅŸkü” civarındaki Hamidiye Su Terazisi'ne ulaÅŸtırılır.”
Hamidiye su hattı tamamlandıktan sonra Ä°stanbul’da bu sudan yararlanan tam 148 çeÅŸme inÅŸa edilmiÅŸti. Kazım Çeçen, Ä°slam Ansiklopedisi ilgili maddesinde bu çeÅŸmelerden faydalanan kurumları ise ÅŸöyle sıralar;
“Hamidiye suyu ile beslenen resmi binalar ÅŸunlardır: Dördüncü Levent Ä°ETT Balmumcu Askeri Garnizonu, Garajı , ÅžiÅŸli Etfal Hastahanesi, Harbiye Orduevi, Not re Dame de Sion Lisesi, Galatasaray Fransız Kız Lisesi, Ä°stanbul Teknik Üniversitesi Askeri Has (GümüÅŸsuyu), GümüÅŸsuyu Hastahanesi, Ä°lk Yardım Hastahanesi (bugün Taksim Hastahanesi) Ä°l Sular Ä°daresi, Kuledibi Belediye Hastahanesi, KasımpaÅŸa Deniz Hastahanesi, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugün Mimar Sinan Üniversitesi), Atatürk Kız Lisesi, DikilitaÅŸ Ä°l kokulu, Resim ve Heykel Müzesi, Dolmabahçe Sarayı, BeÅŸiktaÅŸ Camii, Yıldız KöÅŸkü, Yıldız Teknik Okulu Üniversitesi), (Yıldız Polis Okulu, Harp Akademisi, Palanga caddesindeki askeri tamirhane. Orhaniye Çini Kışlası, Yıldız Fabrikası (Yıldız ve Porselen Sanayii Müessesesi), Yahya Efendi Lisesi, Galatasaray Dergahı, KabataÅŸ Lisesi (ilkokul bugün Galatasaray kısmı; Üniversitesi), Yüksek Denizcilik Okulu, Åžeref Stadyumu Deposu, Kızılay Åžeker Ortaokulu, BeÅŸiktaÅŸ Kız Lisesi Ortaokulu, GaziosmanpaÅŸa Ä°lkokulu, Ä°brahim PaÅŸa Camii, TeÅŸvikiye Lisesi, Maçka Ortaokulu Işık Kız (NiÅŸantaşı Lisesi), Maçka Teknik Okulu (Ä°stanbul Kız Teknik Üniversitesi Fakültesi), Yıldız ve Dilsizler Okulu, ıhlamur Sağır Kasrı, Eski Mabeyn Okulu.”
2002 yılına gelindiÄŸinde Hamidye Su 100. Yılını geride bıraktı ve Ak Parti Ä°stanbul Büyük Åžehir Belediyesini kazanınca tarihi mirası ve potansiyelini göz önüne alarak Kadir TopbaÅŸ’ın baÅŸkanlığında Hamidiye suya muazzam bir yatırım yaptı. Kısa sürede Hamidiye Su yalnızca Türkiye’de deÄŸil, dünyada da bir markaya dönüÅŸerek 30’dan fazla ülkeye ihraç yapan bir markaya dönüÅŸtü. Sultan Abdülhamid’in vakfiyesi ve emaneti olan Hamidiye Su bugünlerde farklı bir tartışma ile yeniden gündemde.
Tartışmalar THY’nin Hamidiye Su alımını iptal etmesiyle baÅŸladı
Hamidiye Su tartışmaları önce Fatih Altaylı’nın konuyu köÅŸesine taşımasıyla baÅŸladı. Sonrasında haberlerde anlaşıldığı üzere THY Hamidiye Su’dan artık alım yapmayacaktı;
Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi’nin (Ä°BB) iÅŸtiraki Hamidiye A.Åž. ile Türk Hava Yolları’nın (THY) iÅŸtiraki Turkish Ground Services (TGS) arasındaki anlaÅŸma sonlandırıldı.
“Yer hizmetleri veren TGS’den yapılan duyuruda Ä°BB’ye baÄŸlı iÅŸtiraklerden biri olan Hamidiye marka su alımının durdurulduÄŸu belirtildi. 30 Eylül itibariyle personel içme suyu alımı yapılan Hamidiye A.Åž ile sözleÅŸmenin sona erdiÄŸi bugünden itibaren Sırma Grup Ä°çecek ve Sanayi Tic. AÅž ile devam edileceÄŸi vurgulandı.” (Airport Haber)
Kısa süre sonra Hamidiye Su ile iliÅŸkisini kesen tek kurumun THY olmadığı anlaşıldı ve CHP Ä°BB Meclisi sözcüsü tarafından hangi kurumların alımı durdurduÄŸu açıklandı;
- Kültür Bakanlığı,
- Arnavutköy Belediyesi,
- Koza Holding,
- TEÄ°AÅž,
- TÜRGEV,
- SETA, BDDK,
- YTÜ Teknopark,
- AK Parti Genel Merkezi,
- TBMM
Kamuoyundaki tartışmalar ise farklı noktalara evirildi. CumhurbaÅŸkanı BaÅŸdanışmanı Burhan Kuzu olayın siyasi olmadığını belirterek ÅŸunları söyledi;
“Hamidiye Su meselesini büyütmeye gerek yok. Son dönemde, Hamidiye Su pet ÅŸiÅŸelerinin, damacanalarının temiz olmadığı ve suyun saÄŸlıklı olmadığı ÅŸeklinde vatandaÅŸlarımızın ÅŸikayetleri vardı. Ä°nsan saÄŸlığı herÅŸeyden önemlidir. Hangi suyu içeceÄŸimize Ä°mamoÄŸlu karar veremez.”
Ä°BB BaÅŸkanı Ekrem Ä°mamoÄŸlu ise tartışmaya ÅŸu açıklamalarla girdi;
"Ben hergün Hamidiye su içiyorum, bana gayet iyi geliyor. Bu iÅŸe katılan beyinlere ÅŸaşıyorum. Bununla kime yaranıyorlar anlamıyorum. Hamidiye suyun satışları arttı. Yok satıyor” (Millî Gazete)
Hamidiye Su her zaman tartışmaların göbeÄŸinde oldu
Cemalettin Bildik dönemin kudretli gazetecilerinden biriydi. 1950 yılında Türkiye üç aÅŸamalı bir yerel seçim macerasının tam göbeÄŸindeyken “Suda da hile: Hamidiye Suyuna Terkos karıştırılıyor!” baÅŸlıklı bir haber dizisi o günün Ä°stanbul’unda bir hayli gündem yaratmıştı. Ä°stanbul’da içme suyu at arabalarının sokak sokak dolaÅŸarak sattığı damacanalarla tedarik ediliyordu ve suyun tek makbul olanı Hamidiye Suyu olmasıydı; fakat belediyenin içindeki bir ÅŸebeke denetimleri aksatması üzerine mühürlü damacanalar normal çeÅŸme suyu olarak bilinen Terkos suyu ile doldurularak vatandaÅŸa satılıyordu. Adnan Menderes’in partisi Demokrat Parti’nin Ä°stanbul’a vadettiÄŸi en önemli projelerin başında damacana sudaki usulsüzlüklerin önüne geçerek Hamidiye Suyunu Ä°stanbul ahalisinin tek içme suyu kaynağı kılmaktı. Cemalettin Bildik aslında oldukça politik maksatlarla yazdığı yazısında başına gelenleri keyifli bir dille ÅŸu ÅŸekilde okuyucuya aktarmaktaydı;
“Bir sucu, hileyi ifÅŸa ediyor! — Damacanaların ağızlarındaki mühürlü kurÅŸunların ve belediye kontrolünün gevÅŸekliÄŸi... Minareyi çalan! BeÅŸ parmak bir olamaz. AyaÄŸa gelen mevzu...
Arabasına yüklediÄŸi cam ve galvaniz damacanalar içinde Hamidiye suyu satan adama, arabasını apartman kapısı önünde durdurunca sordum:
— BoÅŸaltacak kapları yanlara damacana ile su bırakıyor musunuz?
— Bırakıyorum! dedi. Bunun için damacana kirası diye de birÅŸey istemem.
— Suyun bedeli ne?
— Altmış kuruÅŸ...
— Kaç ter eke su var o damacana içinde?
— Ä°ki teneke...
— Suyun Hamidiye suyu olduÄŸu nereden belli?...
Arabacı dik dik yüzüme bakarak beni iknaya çalıştı:
— Belediyenin kontrolünden geçiyor ve damacanaların ağızı kurÅŸunla mühürleniyor. Ä°ÅŸte bak!
Damacanaların ağızlarım gösterdi, tele geçirilmiÅŸ mühürlü kurÅŸunu da iÅŸaret ettikten sonra bir tanesini sırtladı, getirip içeriye bıraktı, altmış kuruÅŸunu alarak gitti...
Ä°çeriye girdim, damacananın başına geçtim, aÄŸzındaki mühürlü kursunu tetkik ettim: BaÄŸa olması lâzım gelen tel kopuk, mühürlü kurÅŸun da meydanda sallanıyor! Bu ne biçim belediye kontrolü?... Gayet haklı olarak ÅŸüphelendim. Sakın bu arabacı Hamidiye suyunu baÅŸka bir yere sattıktan sonra doldurduÄŸu damacanada bize Terkos suyu bırakmış olmasın?!...
Arabacı, Terkos suyunu bize Hamidiyedir diye yutturdu! Bereket versin ki belediye kontrolüne ve murakabesine raÄŸmen (!) ÅŸehirde türlü esnaf hileleriyle karşılaşılmakta ve bizler de bu hilelere kendimizi alıştırmış bulunmaktayız. Bu itibarla asabiyete kapılmaksızın sükûnetle iÅŸin sonunu bekledim...
Dört gün sonra damacanasını almaÄŸa gelen arabacı, boÅŸalanın yerine dolu damacana bırakmak istediÄŸi zaman:
— Dur! dedim. Sen bundan evvelki damacanayı bırakıp gittikten sonra tetkik ettim, aÄŸ zmdaki mühürlü kurÅŸunu telden ayrılmış vaziyette buldum. Galiba, sen, Hamidiye yerine bize Terkosu içirdin?
Başını iki tarafa salladı. Parmaklarını gere gere açtığı elini göÄŸsüme doÄŸru uzattı, beÅŸ parmağın aynı boyda olmadığını belirterek ilave etti; Aramızda, aklınıza geldiÄŸi ÅŸekilde hileye sapanlar da bulunabilir amma, ben o soydan adam deÄŸilim. Size bıraktığım damacananın kurÅŸunu kazara telinden ayrılmış olabilir. Fakat bu defa size saÄŸlam seçip bırakıyorum.
…
Hemen içeri gidip damacananın mührünü tetkik etmeÄŸe vaktim müsait deÄŸildi. Sucunun insafına terk etmiÅŸtim. AkÅŸam eve geldim ve yine birincisi gibi telinden ayrı vaziyette deÄŸil mi?”
Bildik’in bu sıradan öyküsü 1950 Ä°stanbul’u için çok hayati bir tartışma baÅŸlatmıştı. Özellikle Ä°stanbul Belediyesinin su dağıtımı konusundaki ihmalleri ve suyun hakiki Hamidiye Suyu tadında olmaması seçim sırasında en çok tartışılan konulardan birisi oldu.
Sultan Abdülhamid’in pek çok icraatı ve projesi gibi Hamidiye Su da dün olduÄŸu gibi bugün de gündemi belirlemeye ve tartışmaların göbeÄŸinde olmaya devam ediyor.Kay
Henüz yorum yapılmamış.