Sosyal Medya

Bilge Kral Aliya: Şehitlerimizin Toplu Mezarlarını Biz Değil, Mavi Kelebekler Buldu

Aliya İzzetbegoviç, Bosna Savaşı sırasında, bütün dünyanın gözü önünde ülkesine soykırım uygulanırken Türkiye'ye yazdığı mektubunda toplu katliama uğrayıp şehit edilen Bosnalı Müslümanların mezarlarını nasıl bulduklarından bahseder: Onların mezarını biz bulmadık. Kelebekler buldu. Mavi kelebekler. Sadece toplu mezarların olduğu yerde biten bir çeşit bitkiyle beslendikleri için bazı bölgelere kümelendiklerini anladık. Nerede mavi kelebek gördüysek orayı kazdık. Binlerce şehidimizi çıkarıp Potocari'deki şehitliğe defnettik.



Bosna Hersek, bizler için bir Evlâd-ı Fatihan... Bosna Savaşı sonrası bağımsızlık mücadelesinin ardından ülkenin ilk devlet baÅŸkanı, Müslüman lider Aliya Ä°zzetbegoviç oldu. Bilge Kral Aliya, asırlar süren bağı hatırlatmak amacıyla Türkiye'ye yönelik yazdığı bir mektupta ÅŸu satırları kaleme aldı:

Türk'ün evladı…
Unutma.
Ben Aliya,
 
BoÅŸnakların içinde herhangi biriyim. O gün bütün Avrupa bizi yapayalnız bıraktı. Üç gün içinde sekiz bin vatandaşımızı katlettiler ve toplu mezarlara gömdüler. Binlerce kadınımıza tecavüz ettiler. Binlerce çocuÄŸumuzu yetim bıraktılar. Henüz mezarlarını bulamadığımız kaç kardeÅŸimiz daha var, bilmiyoruz. Önce, hepsini sıraya dizip tek tek öldürmeye baÅŸlamışlar. Elinize kazma kürek verildiÄŸini, bir çukur kazdırıldığını, sonra kafanıza bir kurÅŸun sıkıldığını düÅŸünün.
 
Biraz zaman geçince iÅŸin çok uzun süreceÄŸini anlıyorlar. Bu kez yirmili, otuzlu, kırklı gruplar hâlinde daha büyük çukurlar kazdırıyorlar. VatandaÅŸlarımızı bu kuyuların içine atıp üstlerine kurÅŸun yaÄŸdırıyorlar. Bu kez de çok fazla mermi harcandığını anlayıp baÅŸka bir yola baÅŸvuruyorlar. Çukurlara doldurulan kardeÅŸlerimizin üstüne bomba atıp onları paramparça ediyorlar.
 
Onların mezarını biz bulmadık. Kelebekler buldu. Mavi kelebekler. Sadece toplu mezarların olduÄŸu yerde biten bir çeÅŸit bitkiyle beslendikleri için bazı bölgelere kümelendiklerini anladık. Nerede mavi kelebek gördüysek orayı kazdık. Binlerce ÅŸehidimizi çıkarıp Potocari'deki ÅŸehitliÄŸe defnettik.
 
Biz “Bosna'da kendi devletimiz olsun.” demedik, onlar dediler. Biz “Bosna'da sadece bizim dinimiz olsun.” demedik, onlar dediler. Biz “Bosna'da sadece bizim kimliÄŸimiz olsun.” demedik, onlar dediler. Bizim Bosna'da savunduÄŸumuz ÅŸey, Batı'nın tüm dünyaya göÄŸsünü gererek anlattığı Helsinki Nihai Senedi'ydi, Paris Åžartı'ydı, demokrasi ve hürriyet ilkeleriydi. Ä°ki yüz bin canımızı kaybettiÄŸimizde, binlerce kadınımız karınlarında kocalarını öldüren askerlerin bebekleriyle terk edildiÄŸinde, yirmi dokuz günlük bebeklerimiz öldürülüp topraÄŸa düÅŸtüÄŸünde Avrupa'nın anlattığı ÅŸeylerin koca bir yalan olduÄŸunu anladık.
 
Amerikan BaÅŸkanı George Bush'a toplama kamplarını, tecavüzleri, ambargoyu delilleriyle gösterdiÄŸimde verdiÄŸi tepki dünyanın nasıl yönetildiÄŸini öÄŸretti bana. Petrol için Irak'a bir gecede savaÅŸ açan ama buna demokrasi kılıfı uyduran, yıllarca Afganistan'da, Pakistan'da, Afrika'da, Filistin'de, Hindistan'da askeri operasyon yapan Amerikan baÅŸkanı, anlattıklarım’ dinledikten sonra tek bir cümle söyledi bana: “Bosna bizim meselemiz olamaz, o, Avrupa'nın bir iç meselesi.”
 
Ben Aliya, Aliya izzetbegoviç. Unutma, Türk'ün evladı!
 
Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar. Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoÅŸgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna'da, Srebrenitsa'da, Mostar'da toprağın altına gömüldü. Hem de çok acı hatıralarla…
 
Biz, kendi çocuklarımız en azından tebessüm edebilsinler diye yaÅŸadıklarımızı yeni nesillere anlatmıyoruz, anlatmayacağız. Ama sen bizim yaÅŸadıklarımızi sakın unutma! Onlar askerleriyle, basın ve medyasıyla, kurumlarıyla çok güçlüler. Onların güçlerinden deÄŸil, ikiyüzlü olmalarından kork. Biz, senin kardeÅŸin olduÄŸumuz için öldürüldük, boÄŸazlandık, tecavüze uÄŸradık. Senin hafızana sahip olduÄŸumuz için toplu mezarlara gömüldük, yok edildik.
 
Türk'ün Evladı,
 
Bizim korumaya çalıştığımız sancak, Yemen'de, Çanakkale'de, Filistin'de, Kırım'da, Açe'de, Türkistan'da korunmak istenen sancaktı. O, ne bir dinin, ne bir ırkın, ne bir dilin, ne bir mezhebin sancağıydı. insanlığın, tek başına insan olmanın temsiliydi. Sömürgecilerin karşısında sakın yere düÅŸme. Biz, Çanakkale'den sonra direniÅŸi devam ettiren nesiliz. Sen, direniÅŸin deÄŸil, diriliÅŸin nesli olacaksın. Korumak için deÄŸil, düzen kurmak için çalışacaksın. Sen varsan biz olacağız. Sen ayaktaysan biz yaÅŸayacağız.
 
Ama unutma!
 
Sömürgeciler, seni tamamen Asya'ya sürmek için planlarını adım adım iÅŸletecekler. Bir gün sıra sana da gelecek. Seni yok etmek için bin yıldır hazırlananlar, bir gün bile durmadan çalışıyorlar. Sen Türk'sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep deÄŸilsin, olamazsın. Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu. Çanakkale'de Kürtleri boÄŸazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu. Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Arap'a Arap demeye baÅŸladı. Seni ondan, onu senden ayırdı. Bugün de Kürt'ü senden, seni Kürt'ten ayırmak için gece ve gündüz çalışıyor.
 
Türk'ün Evladı, Biz BoÅŸnak'ız ama Türk'üz de. Sen de kalbimde taşıdığım acıyı taşıdığın kadar BoÅŸnak'sın. Utanacak tarihimiz, saklayacak hafızamız yok. Sırp'a karşı sorumlu olduÄŸumuz için deÄŸil, yasayla zorunlu kılındığı için deÄŸil, kimimiz dinimiz, kimimiz milletimiz, kimimiz Kitabımız, kimimiz ahlakımız sebebiyle vicdan sahibi olduk. Birileri öyle istediÄŸi için deÄŸil, vicdan bunu tarif ettiÄŸi için hiçbir milletin diline, dinine, mezhebine karışmadık. Mezarlarıni çiÄŸnemedik, ibadethanelerini yıkmadık, kadınlarına tecavüz etmedik, bebeklerini boÄŸazlamadık.
 
Sen var olmak zorundasın. Bu yüzden bir ve beraber olmak zorundasın. Sömürgecilerin tezgâhlyla saflara ayrışmamalısın. Türk'ün Evladı, Bizi, onların bize yaptıklarını, ve sorumluluÄŸunu sakın unutma!”
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.